HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Tarih her zaman her kesime aynı düzeyde bağışlayıcı ve cömert davranmaz. Tarihi anlar vardır ve bu anlar her zaman yaşanmaz belki birkaç yüzyılda şans doluysa insan birkaç on yılda yeniden bu cömertlik yaşanır.

Evet, öyle tarihi bir an yeniden Kürdistan gençliği için yaşanıyor. Hani var “ya yürü ya kulum” diye bir atasözü aynen öyle. Kürdistan gençliği için tarih “yürü ya kulum” diyor, daha doğrusu “yürü ya Kürdistan gençliği” diyor.

Kürdistan gerillası elinden geleni yapıyor belki de şimdilik elinden geleni yapıyor diyelim. Çünkü gerilla tüm kartlarını sermemiştir. Dizmemiştir. Bilinir savaş ya da özgürlük savaşı uzun soluklu bir iştir. Ve savaşın bitimi ya da özgürlüğün elde edilişi sadece elimizde değildir. Savaştığımız bir güç vardır ve bu güç deyim ağırdır ama oldukça bön bir yapısı vardır. Bönlük biraz kendini beğenmişliği, kibirliği ve tabii ki Budalılığı da içeriyor. Özcesi akıl böylesine karakter özellikleri taşıyan tiplerde çokta önde olmadığı için bu tiplerle kavga da her zaman en iyisi olmuyor. Normal dünyada biriyle nedeni ne olursa olsun kavga edildiğinde bu kavganın giderilmesi için yollar aranır. Ancak bu bön kendini beğenmiş budala tiplemelerle savaşta sonuçlar ne olursa olsun bildiklerinden bir adım geri atmıyorlar. Israr ediyorlar. Yere sersen de yeniden kalkıyor ve diyor ki bu sayılmaz. Ya da sersen de kalkıyor ve diyor ki hakem hinlik yaptı. Ya da sersen de kalkıyor diyor ki ben düşmedim sadece ayağım kaydı.

Karşımızda tümden bön ve bön olduğu kadar kimyası bozulmuş faşist bir ordu ve ordu mensupları var. Böyle olunca herkesin yaptığı ve doğru da olan sorunlara çözüm arama yolları aralanmıyor. İlginçtir böylesine bönlükler hatta budalalıklar sadece TC ordusunda değil neredeyse tüm siyasetçilerinde de var. Hele bir Bahçeli’ye bakın. O kadar yaşamdan uzak, o kadar gerçeklerden bihaber. Halen Kürtleri kendi kapısındaki köle, yamanma biliyor. Hele bir Kılıçdaroğlu’na sözde Kürt olacak bir bakın adam meydanlarda gerçekten Dostoyevski’nin Budala’sı gibi dolaşıyor. Birde ringe meraklı askerlerin mevziilerine giderek pehlivan rolüne soyunuyor. Bre adam seni bir kroşeyle yere sererler. Kendini ne sanıyorsun. Ve tabii daha ilginç bir vaka ise Erdoğan. Yani Recep hem de Recep Tayip Erdoğan. O kadar yalan söylüyor ama hiç renk atmıyor. O kadar sahtekârlık yapıyor ama hiç istifini bozmuyor. O kadar insanın kanına giriyor hiç vicdanı sızlamıyor. O kadar büyük konuşuyor bir general konuştuğunda hemen sütten çıkmış kedi gibi kuyruğunu salıyor. Doğrusu bu Recep mi, Recep Tayip mi bilmeyiz ama çok mu çok attığı bir gerçek. Hani içimizden “atma Recep diyeceğiz” ama tüm Recepler gücenir diye söylemiyoruz. Yine bu adam bu kadar bireyin tabiatıyla uygun olmayan davranışları sergilemesi tıbben psikolojimken sadece ve sadece ruh hastalığına işarettir. Ya da gerçekten en iyi değerlendirmeyle budaladır. Yani ne yaptığının farkında değildir.

Evet, özgürlük hareketinin yürüttüğü devrim dalgası karşısında en büyük talihsizliği böylesine budala tiplerle hep savaşmış olmasıdır. Hâlbuki başka yerlerde olsaydı şimdiye dek bu savaş değil 5 kez on kez bitmişti, sonuçlandırılmıştı. Ama nafile hani var ya o malum olanın 9 çeşit yüzme bilipte suyun kenarına geldiğinde unuttuğu meselesi bunlar da öyle.

Evet, durum bu iken gerilla Ahmet Altan’ın deyimiyle 800 binlik orduyu ““küllüm” ediyor, hallaç pamuğu gibi atıyor ve de Öyle bir mangayı falan pusuya düşürmüyor, gidiyor karakolları, birlikleri, taburları basıyor, “en seçkin” birlikler denen komando tugayına saldırıyor” demesi gibi yaptığı halde bu kimyası bozulmuş yapı bir türlü burnundan kıl aldırmıyor.

İşte GENÇLERİN ZAMANI derken tamda bunu kastediyoruz. Gençlik bu burnundan kıl aldırmayan öyle ki burun delikleri kapanıp ölebileceğini bildiği halde bir türlü yola gelmeyen bu yapıyı dize getirmek için gerillayla el ele yola çıkmalıdır. Bu kadar gerillayla gençlik tarihin hiçbir anında benzer misyonlar üstlenmemişlerdir. Kaldı ki tarih misyonları tarihin kendisi verir. Gerillaya aynı misyonu paylaşmak tarihin bu canlı anı veriyor.

GENÇLERİN ZAMANI her zaman tarihen vuku bulmaz. Tarihi anlarda bu tarihi an gelir çatar insana. Ya da tarihi anlarda bu tarihi an ya da misyon gelip insanı bulur. Bu durumda gençlik ve gerilla buluşmuşlardır. Gençliğin yapacağı her eylem gerilla hanesine yazılacaktır. Gerillanın yapacağı her eylem de gençliğin hanesine yazılacaktır.

Gençliğin ilk kez bu denli geniş eylem perspektifi vardır. Kürdistan özgürlük mücadelesine zarar veren her yapı hedeftir. Kürdistan’daki savaşa TC’nin yanında giren herkesim hedeftir. Ekonomik olarak hedeftir, kültürel olarak hedeftir, tecrit edilmesi açısından hedeftir. Ve tabi ki birey olarak hedeftir.

Bu kadar geniş yelpazede hedefler gençlik için hiçbir zaman olmamıştır. Bir sivil polisi gizlice bulup yer sermek, bir ajanı tespit edip hak ettiği cezayı vermek, bir kontrayı yakalayıp kontralığına son vermek ve tabii ki o kadar ekonomik hedef varken bir kibrit çakmak ya da molotofla türkü söylemek hepsi imkân dahilindedir. Çok ciddi hazırlıkta gerekmez, sadece biraz gerillayı duyarlıca takip etmek yeterlidir. Gerillayı yaşamak yeterlidir.

GENÇLERİN ZAMANI sürecinde biz her Kürdistanlı genci bir gerilla olarak görüyoruz. Daha doğrusu HPG’li olarak ele alıyoruz. O zaman diyoruz ki tüm HPG’liler ileri. O zaman diyoruz ki tüm HPG’liler görev başına ve tabii diyoruz ki tarihle buluşmak için tüm gençler GENÇLERİN ZAMANI’na hoş geldiler.

Hayri Engin