Rêber Apo komploculara karşı direnişiyle halkımızın, Ortadoğu halkının ve insanlığın değerlerini savundu.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim 1998 yılında başlayan Uluslararası Komplo’nun yıldönümü dolayısıyla ANF’ye değerlendirmelerde bulundu.
Uluslararası Komplo Rêber Apo şahsında Kürt halkına, Ortadoğu halkına ve insanlığa karşı yürütülüyor. Uluslararası Komplo 26 yılı geride bıraktı 27. yılına giriyor. Rêber Apo şahsında halkımıza, Ortadoğu halkına ve insanlığa büyük bir zulmedildi. Rêber Apo, bu komploya karşı tarihi bir direniş yürütüyor. Bu vesileyle Rêber Apo’ya selamlarımı ve hürmetlerimi sunuyorum. Rêber Apo’ya verdiğimiz sözü yineliyorum. Uluslararası Komploya karşı Halit Oral şahsında geliştiren direniş yeni bir direniş çizgisini belirledi. Sadece parti kadroları değil, Kürdistan halkı da bu çizgide yer aldı. Bugün insanlık da bu çizgide yer alıyor. Bu direniş çizgisi her geçen gün daha da gelişiyor, başarılı oluyor ve günümüze kadar da devam ediyor. Rêber Apo şahsında halkımıza, Ortadoğu halkına, insanlığa karşı büyük baskı, zulüm ve işkenceler yapıldı. Bu yüzden Rêber Apo direnişiyle, halkımızın, Ortadoğu halkının ve insanlığın değerlerini esas aldı ve temsil etti.
KOMPLO TECRİT İLE DEVAM EDİYOR
Rêber Apo’ya yönelik komplo yapıldıysa, bu komploda hala ısrar ediliyorsa, bugün komplo mutlak tecrit ile devam ediyorsa, bunun sebebini çok iyi anlamamız lazım. Çok iyi anlamamız için de kapitalist modernite sisteminin yaklaşımını, işgalcilerin sistemini, devletlerin, iktidarların sistemini anlamamız gerekir. Eğer bunların Kürtlere karşı yaklaşımlarını çok iyi anlamazsak, Uluslararası Komployu ve şu anki tecridi iyi anlayamayız. Bunun temeli Kahire toplantısında atıldı. Kahire toplantısında Ortadoğu’ya ilişkin bir siyaset yürütüldü. Ortadoğu parçalandı, hem Araplar, hem de Kürtler parçalandı. Bu parçalanma üzerinden kapitalist modernite sistemini oturttular. Ortadoğu’da bu parçalanmayı yaptıklarında Kürt halkını inkar ettiler, Kürt halkı artık yok dediler. Ortadoğu siyasetinde, kapitalist modernite sistemi siyasetinde artık Kürtlere yer yok dediler. Bu yüzden soykırım, imha siyasetini esas aldılar. Bu yüzden Kürtleri geliştirdikleri sistemin dışında bıraktılar. Bunun anlamı; artık Kürtlerin hiçbir hak, hukuku yoktur.
O tarihten günümüze kadar soykırım siyaseti yürütülüyor. Eğer bunu çok iyi anlamazsak Kürtlere karşı geliştirilen kanunları anlayamayız. Bilindiği gibi birçok kanun çıkarıldı; mesela Şark Islahat Planı, Tunceli Kanunu, Takriri Sükun ve bunlarla bağlantılı birçok kanun çıkarıldı. Tüm bu kanunların amacı Kürtleri nasıl ortadan kaldırabiliriz idi. Türk devleti şuan kanunlarını Kürtlere yönelik soykırım kanunları olarak çıkarıyor. Türkiye’de Kürtlere tek kanun var; iktidara gelen herkesin Kürt soykırımını esas alması lazım. İktidarda olanların da soykırım siyasetini devam ettirmesi ve sonuç alması gerekir. Bu siyaseti esas almayanlar hiçbir zaman ne iktidara gelebilir, ne de iktidarda kalabilir. AKP-MHP’yi iktidara getirdilerse ve iktidarda kalmalarını sağlıyorlarsa Kürt soykırımını tamamlamaları içindir. Bu yüzden iktidarda tutuyorlar. AKP-MHP iktidarlarını tamamen Kürt soykırımı üzerinden sürdürüyorlar.
KAHİRE TOPLANTISI İLE KÜRTLERİN HAKKI, HUKUKU YOK SAYILDI
Türk devleti soykırım siyaseti esas alınarak kuruldu, bunun üzerinden siyaset yürütülüyor bu yüzden Kürtlere yaptıkları her şeyi kendilerine hak görüyorlar. Kürtlere yönelik katliamlar yapıyorlar, her şeyi yasaklıyorlar, zindanlara atıyorlar, zindanlarda öldürmeyi, işkence etmeyi esas alıyorlar, Kürtlerin doğasını talan ediyorlar, yerlerinden göç ettiriyorlar, bütün bunları yapmayı kendilerinde hak görüyorlar. Çünkü Kürtlere karşı soykırım siyaseti yürütüyorlar ve sonuç almak için de bu siyasetlerinde ısrar ediyorlar. Bu Türk devletinin gerçeğidir. Türk devleti Uluslararası Komplonun gelişmesini kendisi için bir fırsat olarak gördü. Bu fırsattan faydalanabilirim, Kürtlere karşı yürüttüğüm soykırım siyasetine devam ederim ve hedefine de ulaştırabilirim dedi. Uluslararası Komplo da her anlamda Türk devletine yardım etti. Çünkü kapitalist modernitenin geliştirdiği sistem Kürtlerin soykırıma uğraması ve imha edilmesi üzerineydi. Türk devleti de bu siyaseti yürüttüğü için her anlamda Türk devletine yardım ettiler. Bunu çıkarları için yapıyorlardı. Türk devleti de bu destekle amacına ulaşmak istiyordu.
İmralı sistemi tamamen gayrimeşru bir sistemdir, tamamen Gladio’nun geliştirdiği bir sistemdir. 26 yıldır İmralı’da Gladio’nun kanunları uygulanıyor. Orada hiçbir hukuk yok. Çünkü Kürt halkı için hak, hukuk yok. Kahire toplantısıyla Kürtleri hak, hukuktan yoksun bıraktılar. Hakkı, hukuku gasp edilen bir halk ve hatta o halka sahip çıkan, o halk için demokrasi, özgürlük mücadelesi yürüten de bu güçler tarafından suçlu ilan ediliyor. Bu yüzden Rêber Apo ve PKK’nin yürüttüğü mücadeleyi kendilerine karşı görüyorlar, suçlu görüyorlar. Bu yüzden Rêber Apo’ya ve PKK’ye sınırsız bir şekilde düşmanlık yapıyorlar, bu yüzden hiçbir hak, hukuk, adalet tanımıyorlar. Rêber Apo İmralı’da çok zorlu koşullarda, imkansızlıklar içinde bu sisteme karşı durdu. Yani Gladio sistemine karşı durdu. Tarihi bir direniş geliştirdi. Kürtlerin değerlerini, insanlık değerlerini temsil etti, savundu. Tamamen bu temelde bir yaklaşım sergiledi. Bundan dolayı kendisini çözüm gücü yaptı. Hem Kürt halkı, hem Ortadoğu halkı, hem de insanlık için yaptı bunu. Sorunlarını nasıl çözeceğini esas aldı.
Bu sorunları çözmek için de Uluslararası Komployu kim yaptı, komploda kim yer aldı, bunların hepsini değerlendirdi. Bu değerlendirmelerinde sonuç çıkardı, kendini yeniledi. Kendi şahsında Kürt halkını yeniden yarattı. Bu yüzden Kürt halkı için, kadınlar için, insanlık için yeni bir paradigma geliştirdi. Bu paradigmayı Kürt halkına, Ortadoğu halkına ve insanlığa teslim etti. Umutlarını bu şekilde yeşertti. Komploda ısrar etmeleri, tecrit uygulamalarının sebebi Rêber Apo’dan korkmalarıdır. Fikirlerinden, konuşmalarından korkuyorlar. Çünkü; sadece Türkiye siyaseti üzerinde değil Ortadoğu ve dünya siyaseti üzerinde de etkili oluyor. Kürt halkını, halkları etkiliyor, moral veriyor, umut veriyor, çözüm yolunu gösteriyor. Bu yüzden komplocular, hain Kürtler, işgalciler Rêber Apo’dan korkuyor.
KÜRT HALKI BARZANİ AİLESİNİN GERÇEĞİNİ GÖRDÜ
Türk devleti Kürt halkını soykırımdan geçirmek, Kürt, Kurdistan adına ne varsa ortadan kaldırmak istediği için Umut Hakkı’nı kabul etmiyor. Çünkü dediğim gibi daha Kahire toplantısında Kürt halkı inkar edildi ve dünya sistemi dışında bırakıldı. Kürt halkına hiçbir hak vermediler, Kürt halkının yaşama hakkı yok dediler. Sistemlerini bu temelde geliştirdiler. Türk devleti de bu sistem üzerinden Lozan’da kuruldu. Bu yüzden Türk devleti Kürtleri ve haklarını kabul etmiyor. Bu yüzden Rêber Apo’nun Umut Hakkı’nı kabul etmiyorlar. Rêber Apo’nun yaklaşımı turnusol kağıdı gibidir, herkesin gerçekliğini ortaya çıkarıyor. Rêber Apo’nun İmralı’da yürüttüğü direniş hem tüm Kürtlerin gerçekliğini ortaya çıkardı, hem ihanet, işbirlikçi çizgisinin ne olduğunu, yurtseverlik, devrimci çizgisinin ne olduğunu her şekilde ortaya çıkardı ve herkesin anlamasını sağladı. Bu yüzden Kürtler arasında Barzani ailesinin gerçekliği anlaşıldı.
Bu Kürt halkı için büyük bir kazanımdır. Çünkü Kürt halkı şimdiye kadar bu ailenin Kürtler için mücadele ettiğini düşünüyordu. Fakat ortaya çıktı ki; bu aile çıkarları ne ise onu esas alıyor. Bu yüzden Kürt halkının düşmanlarının yanında yer alarak Kürtlere karşı çıkıyorlar. Önderlik sadece Kürt hainlerini ortaya çıkarmadı aynı zamanda kendisine sosyalistim, demokratım, aydınım, özgürlük, demokrasi istiyorum, faşizme, soykırıma karşıyım diyenlerin de gerçekliğini ortaya çıkardı. Kim gerçekten bu değerlere sahip çıkıyor, kim bu değerlerin altına saklanıyor ortaya çıktı. Yine dünyada kim Kürtlerin dostu, kim düşmanı, kim neden Kürtlere düşmanlık yapıyor bu da ortaya çıktı. Çünkü Rêber Apo ömrü boyunca bunun için mücadele etti. Kurdistan’da ihanet ve yurtseverliği, ölüm ve yaşamı ortaya çıkarmayı esas aldı ki Kürt halkı dünyada da kim dostu, kim düşmanı bilsin diye. Önderlik tüm yaşamı boyunca mücadele geliştirmeyi esas aldı. Bu mücadelede hem Rêber Apo, hem Kürt halkı, hem de PKK çok büyük acılar yaşadı, büyük bedeller ödedi ama amacına da ulaştı.
AVRUPA TÜRK DEVLETİNİN PKK’Yİ TASFİYE EDECEĞİNİ HESAPLADI
Avrupa kurumları geçtiğimiz ay bir toplantı yaptı. O toplantıda Türk devletine 1 yıl süre verdiler. Halbuki Avrupa 2014 yılında böyle bir karar almıştı; Rêber Apo’yu yargılayan mahkeme doğru bir yargılama yapmamıştır, yeniden yargılanması lazım. İmralı’da Rêber Apo’ya işkence yapılıyor, tüm hakları ayaklar altına alınmış. Fakat Avrupa Konseyi aradan 10 yıl geçmesine rağmen bir karar almadılar. Neden karara almadılar, Avrupa Konseyi neden 10 yıl boyunca kararlarının arkasında durmadı? Çünkü Türk devleti Rêber Apo, PKK ve özgür Kürtlere karşı bir karar almıştı, o kararı da pratiğe geçirmişti. Bu karar da ‘Çöktürme Planı’ idi. Yani Kürt ve Kürdistan adına ne varsa ortadan kaldırmaktı. Rêber Apo ve PKK’yi tamamen ortadan kaldırmaktı. Bu temelde karar aldıkları için Avrupa Konseyi ve onlara bağlı kurumlar da Türk devletinin bu kararını esas aldılar. Bu kararın sonucunu beklediler.
Türk devletinin PKK’yi tasfiye edeceğini, Kürt halkının soykırımdan geçireceğini hesapladılar. Bu plan gerçekleştiğinde Rêber Apo’nun Umut Hakkı’nı da gündeme getirmelerine gerek kalmayacaktı. Bu yüzden Türk devletine yardım da ettiler. Hem komploda, hem de komplodan sonra her anlamda Türk devletine yardım ettiler. Çünkü Türk devleti Lozan’da, Lozan ittifakıyla kabul edildi. Bu ittifak da Kahire toplantısında yer alanlarda oluşan bir ittifaktı. Ortadoğu’yu paramparça edenler, Ortadoğu’da, dünya sisteminde Kürtlere yer vermeyenler, Kürtleri inkar edenler, haklarından, hukuklarından maruz bırakanlar Lozan’da kararlarını uyguladılar. Fakat Rêber Apo’yu sahiplenme çok büyük olunca, PKK ve PKK’nin dostları mücadele edince, Avrupa’nın Türk devletinden beklentileri gerçekleşmedi. PKK’nin tasfiyesi, Kürt halkının soykırımı tamamlanmadı, sıkıştılar ve bu yüzden bir kez daha aldıkları kararı tartışmak zorunda kaldılar.
DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜĞÜN KENARA ATILDIĞI BİR YERDE FAŞİZM GELİŞİR
Türk devletine 1 yıllık süre verdilerse, bu da Türk devletinin isteği ile oldu. Çünkü Türk devleti herkese PKK karşısında, Rêber Apo’nun geliştirdiği mücadele karşısında birçok adım attığını ve tasfiyeyi, soykırımı sonuca götüreceğini söylüyor. Bu yüzden 1 yıl daha müsaade istediler. Avrupa Konseyi bundan dolayı 1 yıl daha süre tanıdı Türk devletine. Bunun anlamı; Rêber Apo’ya yönelik işkenceye devam edebilirsinizdir, PKK’yi ortadan kaldırmak, Kürtleri tasfiye etmek istiyorsanız yapabilirsiniz demektir. Aldıkları karar buna hizmet ediyor. Yani Avrupa asıl kararına sahip çıkıyor. Türk devletinin Rêber Apo, PKK ve Kürtlere uyguladığı karar Kahire toplantısında alınan karardır. Türk devleti bu temelde soykırım ve tasfiye siyaseti yürütüyor. Türk devleti sadece Kürtleri değil soykırımdan geçirmiyor. Türkiye’de farklı uluslardan halklar, inançlar, kültürler vardı hepsini soykırımdan geçirdi. Sadece Kürtler kaldı, Kürtleri de ortadan kaldırmak istiyor. Türkiye’nin tüm imkanlarını bu temelde kullanıyorlar.
Avrupa tarihinde birçok demokrasi ve özgürlük mücadelesi gelişti. Bu mücadeleler sonucunda birçok değer ortaya çıktı. Avrupa şimdi bu değerleri ayaklar altına alıyor. Avrupa halklarının bunları görmesi ve kabul etmemesi lazım. Buna karşı durmalılar. Yıllarca mücadele ederek kazandığımız değerleri ayaklar altına alamazsınız, bu değerlerin sahibi biziz demeliler. Değerlerine sahip çıkmalılar. Çünkü Avrupa her geçen gün bu değerlerden uzaklaşıyor, bu değerleri ayaklar altına alıyor. Bu yüzden Avrupa’da faşist hareketler büyüyor. Çünkü hukuk, adalet, demokrasi ve özgürlüğü bir tarafa bırakırsanız orada faşizm gelişir. Bugün Avrupa’da faşist partiler her yerde büyüyorsa sebebi budur. Bu yüzden faşizme karşı duran, haksızlığa, zulme karşı duran, demokrasi için, özgürlük için, sosyalizm, adalet için mücadele Avrupa halkları bunu görmelidir.
Kapitalist modernite sistemi nasıl ki Rêber Apo şahsıdan insanlığa, insanlık değerlerine karşı duruyorsa, demokrasiye, özgürlüğe, adalete, eşitliğe karşı duruyorlarsa, tüm dünyada da demokrasi, özgürlük, adalet ve eşit yaşam mücadelesi büyütülmelidir. Eğer dünyada kapitalist modernite siteminin temsilcileri, o sistemdeki iktidarlar, halklara karşı, kadınlara, gençlere, işçilere karşı, köylülere, demokrasi güçlerine karşı duruyorsa, yıllarca verdikleri mücadele sonucu elde ettikleri değerleri ayaklar altına alıyorsa bu güçlerin de bunu seyretmemesi lazım. Buna karşı durmaları, değerlerine ve geleceklerine sahip çıkmaları lazım. Bugün Rêber Apo insanlık değerlerine, demokrasi, sosyalizm ve özgürlük değerlerine sahip çıkıyor. Bundan dolayı bu güçlerin de Rêber Apo’ya sahip çıkması gerekir. Komploya, tecride karşı durun, demokrasi ve özgürlük mücadelesini yükseltin. Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması için mücadelenin büyütülmesi gerekir.
Sovyet sisteminin dağılmasından sonra boşluk oluştu. Kapitalist modernite sistemi de bu boşluğu doldurmak ve tüm dünyaya hegemonyasını ilan etmek istedi. Bu yüzden hem ideolojik, hem de psikolojik, askeri ve kültürel bir savaş başlattı. Gün geçtikçe de savaşı daha da büyüttü. Rêber Apo her ne kadar Ankara’da başlayıp Bakûrê Kurdistan’da mücadeleyi geliştirse de diğer parçalarda da bu mücadele büyüdü. Mücadele Kurdistan çerçevesinden çıkıp Ortadoğu’yu da etkiledi. Ortadoğu kapitalist modernite sistemi için esas temeldi. Bu yüzden Rêber Apo’nun Ortadoğu’yu etkilemesinin önünü alınacaktı. Çünkü kapitalist modernite sistemi tüm dünyada hegemonyasını oluşturmak istiyordu. Bunun yolu da Ortadoğu’dan geçiyordu. Bu yüzden Ortadoğu’da kapitalist moderniteye tehlike olacak ne varsa engellemeleri gerekiyordu. Rêber Apo’yu da tehlikeli gördüler ve nasıl engel olacaklarının planlarını yaptılar. Eğer Ortadoğu’yu ele geçirmeseler hegemonyalarını dünyaya ilan edemezlerdi. Bu yüzden kendilerine tehlike olarak gördükleri Rêber Apo’yu engellemenin çaresini de Uluslararası Komplo’da buldular.
HERKES RÊBER APO’NUN, PKK’NİN VE ÖZGÜR KÜRTLERİN YOK OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORDU
Rêber Apo’yu etkisiz hale getirdiklerinde rahat bir şekilde Ortadoğu’da amaçlarını yerine getireceklerdi. Uluslararası Komplo’yu bu yüzden yaptılar. Türk devleti de bundan faydalanmak istedi, PKK’yi tasfiye etmeyi ve Kürt soykırımını tamamlamayı hedefledi. Fakat hem kapitalist modernite, hem de Türk devleti istediği sonucu alamadı. Sonuç almak için başka ittifaklar da kurmak istediler. İşte burada da Barzanilerle, Irak devleti ile bazı ittifaklar yaptı. Türk devleti eğer Ortadoğu’da işgalcileri, iktidarları bir araya getiremezse, bu güçlerle kapitalist güçleri bir araya getiremezse PKK’yi tasfiye etme ve Kürt soykırımını tamamlama amacını yerine getiremeyeceğini biliyordu. Türk devleti şuan bu temelde çalışmalar yapıyor. Çok tehlikeli çalışmalar yapıyor. Halkımızın, dostlarımızın bu gerçeği çok iyi anlaması lazım. Eğer bu durumu çok iyi anlamazsak, doğru bir mücadele yürütemeyiz, amacımıza ulaşamayız, insanlığın umudu da olamayız. Rêber Apo, komplonun neden yapıldığını, amacının ne olduğunu, ne yapmak istediklerini, komploya nasıl karşı durulması gerektiğini, komployu boşa çıkarmak için ne yapılması gerektiğini kendisine sordu ve cevaplarını buldu.
Herkes Rêber Apo, PKK ve özgür Kürtler artık yok olacak diyordu. Fakat Rêber Apo komplocuları ve işbirlikçilerini çok iyi çözümlediği için, amaçlarını çok iyi anladığı için, komplocuların amaçlarını nasıl boşa çıkaracağını esas aldığı için kendisini çözüm gücü yaptı. Rêber Apo’nun komploya daha güçlü bir şekilde karşı çıkacağını kimse tahmin etmiyordu. Rêber Apo bu yüzden Kürt halkı için, Ortadoğu halkı için, insanlık için, demokrasi güçleri, özgürlük güçleri için, özellikle de kadınlar ve gençler için yeni bir paradigma geliştirdi. Halkların, kadınların, gençlerin, sosyalizm için, özgürlük ve demokrasi için mücadele edenlerin umudunu büyüttü. Uluslararası Komplo’yu şahsında bu şekilde boşa çıkardı. PKK, Kürt halkının, Ortadoğu halkının, kadınların ve ezilen tüm halkların da bu komployu boşa çıkarmasını istedi. Yeni paradigmayı da bu temelde geliştirdi. Gün geçtikçe paradigma tüm dünyaya yayılıyor ve Rêber Apo, Kürt halkı, Kürt kadınları çok daha iyi anlaşılıyor.
KAPİTALİST SİSTEM KRİZDEN ÇIKMAK İÇİN ORTADOĞU’YU YENİDEN DİZAYN ETMEK İSTİYOR
Bilindiği gibi 1. Dünya savaşında Sovyet sistemi gelişti, 2. Dünya savaşında ise bu sistem daha da gelişti, yayıldı, güçlendi. Şuan 3. Dünya savaşı yaşanıyor, kapitalist modernite güçlerinin durumu birinci veya ikinci dünya savaşındaki gibi değil Büyük bir kaos ve kriz yaşıyor, bu durumdan çıkmak istiyor fakat ne yapsa da çıkamıyor. O yüzden gün geçtikçe savaşı derinleştiriyor. Bu savaş belki dünyanın farklı bazı noktalarında da var ama asıl savaş Ortadoğu’da büyüyor ve gittikçe daha da büyüyecektir. Savaşın merkezi Ortadoğu’dur, Ortadoğu’da da Kurdistan’dır. Kapitalist modernite sistemine öncülük edenler sistemi kaos ve krizlerden çıkarmak için Ortadoğu’yu esas almışlar. Bu yüzden gün geçtikçe savaşı büyütüyorlar. Belki sadece İsrail eliyle savaş çıkarılıyor diye anlaşılabilir, bu göz önünde olandır. Fakat gizli olan şeyler var, gün geçtikçe bu da ortaya çıkıyor. Sistem İsrail’i öne çıkarıyor, Ortadoğu’da hem İsrail’i savunmak, hem de İsrail iktidarını askeri, diplomatik, ekonomik anlamda güçlendirmek istiyorlar.
Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek istiyorlar. Çünkü kapitalist modernite sistemi birinci ve ikinci dünya savaşında da Ortadoğu’nun dizayn edilmesi üzerinden gelişti. Sistem şuan kaos yaşıyor, birinci ve ikinci dünya savaşında geliştirdiği kurumlar yenildi, yeniden kurumların inşa edilmesi gerekiyor bu yüzden de Ortadoğu’da sıcak savaşı geliştiriyorlar. İsrail bu savaşı yürütüyor. İran ve İsrail arasında bir savaş olduğu belirtiliyor, bu kısmen doğru olabilir ama savaş sadece İsrail ve İran arasında değil. Savaş esas olarak kapitalist modernite ve demokratik modernite arasındadır. Savaş bu temelde yürütülüyor. Türk devleti bu savaştan rahatsızmış gibi, İsrail’e karşıymış gibi hareket ediyor. Oysaki Türk devleti İsrail’e karşı değil, çelişkilerini söylüyorlar. Çünkü Türk devleti ben NATO üyesi bir devletim, NATO ve kapitalist modernite sistemi beni esas almalıdır, bunun için hazırım. Zaten Kürtlere yönelik soykırımı tamamlamak, PKK’yi tasfiye etmek ve Ortadoğu’da güçlü bir sistem kurmak için siz beni iktidara getirdiniz. Bunun için DAİŞ’i yarattık ama siz bugün İsrail ve bazı Arap ülkelerini öne çıkarıyorsunuz, bu benim çıkarlarıma terstir diyor.
İran da bu durumu çıkarlarına ters olarak görüyor çünkü Ortadoğu’da hem İran, hem de Türk devleti geçmişte büyük devletler kurmuşlar, yine bu temelde hayaller kuruyorlar. Fakat sistem İsrail ve bazı Arap devletleri eliyle İran ve Türk devletini zayıflatıyor. İran ve Türkiye’nin İsrail ile çelişkiler yaşamalarının sebebi de budur. Yoksa Türk devleti İsrail’e karşı değildir. Bunun da çok iyi anlaşılması lazım. Şuan Kürt halkına, Filistin halkına ve Ortadoğu halkına yönelik katliamlar gerçekleşiyor. Kimse ses çıkarmıyor. Neden? Çünkü Ortadoğu’yu kapitalist modernite sistemi için yeniden örgütlemek istiyorlar. Bu yüzden Ortadoğu halklarının bu savaştan galip ayrılmasını istemiyorlar. Bu savaşla halkları zayıf düşürmek ve sistemlerini kurmak istiyorlar. Dikkat ederseniz bir İsrail biz her gün şu kadar terörist öldürdük diyor, bir Türk devleti biz şu kadar terörist öldürdük diyor. İsrail ile Türk devleti arasında katletme ve katliam yapma rekabeti var. Yürütülen siyaset de tamamen bu temeldedir ve aynıdır. Tek sorun İsrail mi Ortadoğu’da hegemonyasını geliştirecek, yoksa Türk devleti mi hegemonyasını kuracak? Tek sorunları burada. Bu gerçeği çok iyi anlayıp yanlışa düşmemiz gerekir. Bizler bu savaşa ve katliamlara karşıyız. Buna karşı da özgürlük, demokrasi ve adalet mücadelesi veriyoruz. Mücadelemizi daha güçlü bir şekilde vermeye devam edeceğiz.
EGEMEN GÜÇLER DEMOKRATİK ÇÖZÜM İSTEMİYORLAR
Kapitalist modernite sistemi ve bu sisteme öncülük eden güçler Ortadoğu’da demokratik bir çözümün gerçekleşmesini istemiyorlar. Bunun önünün almak istiyorlar. Çünkü çıkarları bunu gerektiriyor. Rêber Apo ve PKK Ortadoğu’yu bu kirli savaştan çıkarmak, halklar için yeni bir sayfa açmak istiyor. Ortadoğu’da özgürlüğü, demokrasiyi ve adaleti sağlamak istiyor. Halkların, inançların, kültürlerin birliğini geliştirmek istiyor. Kapitalist sistem bunu çıkarları için tehlikeli görüyor. Bu yüzden halklar, inançlar ve kültürler arasında sürekli savaş derinleşsin istiyor. Bu yüzden Rêber Apo’nun Ortadoğu’da geliştirmek istediği çözüme engel oluyorlar. Ortadoğu’da DAİŞ gibilerinin önünü açtılar. Bunlar aldıkları destekle PKK’ye saldırdılar. Neden? Çünkü bunlarla demokratik ulus çözümünün önünü almak istediler. Bu yüzden DAİŞ PKK’ye ve Kürtlere saldırdı. Kapitalist modernite sistemin geçmişte yarattığı sorunları daha da derinleştirmeyi hedeflediler. Bu temelde Ortadoğu’yu hizmetlerine sokmak istediler. Tabi ki DAİŞ’e en büyük desteği Türk devleti verdi hala da vermeye devam ediyor.
Türk devleti eğer Ortadoğu’da bir şey yapmak istiyorsanız ancak benimle yapabilirsiniz, bensiz bir şey yapamazsınız diyor, bunu kabul ettirmeye çalışıyor. PKK ve özgür Kürtler buna karşı durdu, DAİŞ gibilerinin Ortadoğu’da büyük tahribatlar yaratmasına engel oldu. Eğer bugün Rêber Apo, PKK ve özgür Kürtler her yerde hedef oluyorsa sebebi budur. Yani siz Ortadoğu’da çatışmaların derinleşmesine müsaade etmediniz. Biz çatışmaları derinleştirmek istiyoruz, siz bunun önünü alıyorsunuz diyorlar. Bu yüzden düşmanlık yapıyorlar. Rêber Apo’ya, PKK’ye, demokratik ulus çözümüne düşmanlık yapmalarının sebebi budur. Bu yüzden Rêber Apo’nun Ortadoğu ve insanlık için geliştirdiği çözümün daha da güçlendirilmesi lazım. Bu temelde ne kadar güçlü bir mücadele verilirse, halkların talepleri de o kadar çabuk gerçekleşir. Kapitalist modernite sisteminin yaşadığı kaos ve kriz de daha da büyür. O zaman da demokratik modernite devrimi gelişebilir, başarıya ulaşabilir. Bu yüzden savaş bu çerçevede yaşanıyor.
Bundan dolayı; kapitalist modernite sistemine karşıyım, bu sistem topluma karşı, insanlığa, yaşama karşıdır diyen herkes Rêber Apo’nun halklar için, insanlık için geliştirdiği mücadeleyi esas almalıdır. Çözüm Rêber Apo’nun paradigmasındadır, çözüm demokratik konfederal sistemdedir, çözüm demokratik ulus yolundadır. Bu yüzden şuan Ortadoğu’da savaşanlar kapitalist modernite güçleridir, buna öncülük edenler de İsrail-Amerika ve yine Ortadoğu’ya ilişkin amaçları olan İran ve Türkiye’dir. Fakat kapitalist modernite sistemi Türkiye ve İran’a engel oluyor. Bu yüzden bu iki devlet de rahat değil. Bakıyorlar ki bazı gelişmeler yaşanıyor ama onların hizmetine girmiyor. Bundan dolayı rahat değiller. Bu çatışmalardan demokratik modernite devriminin geliştirilmesi lazım. Herkesin Ortadoğu’daki görevi budur.
Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için 10 Ekim 2023 yılında “Öcalan’a özgürlük ve Kürt sorununa siyasi çözüm” hamlesi enternasyonalistler tarafından başlatıldı. Kürt halkı da bu hamlede yer aldı. Hamlenin önceliğini Kürtler değil, demokrasi, özgürlük, adalet ve eşitlik için mücadele eden halklar yaptı. Bu hamle bir gündem oluşturdu, Rêber Apo’yu, paradigmasını tanıttı ve tüm dünyaya yaydı. Bu yüzden hamlenin ilk aşamasının başarılı bir şekilde tamamlandığını söyleyebiliriz. Hamle bir yılı geride bıraktı. Bu hamlede yer alan herkesi tek tek selamlıyor, kutluyor ve hürmetlerimi sunuyorum. Kürt halkı bu hamleyi geliştirdi, güçlendirdi, enternasyonalistlerle birlikte dünyaya yaydı. Bu Kürt halkı için bir başarıdır. Belki bu birçok acı ve bedelle oldu fakat Kürt halkı kazandı. Kürt halkı bu temelde kazanımlarını daha da büyütecektir. Amaçlarına ulaşacaktır, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü ve Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülmesini sağlayacaktır. Bu vesileyse kahraman halkımızı da selamlıyor, kutluyor ve hürmetlerimi sunuyorum.
Bu hamlede birçok gelişme ve başarı sağlandı. Bu gelişmelerde ve başarıda enternasyonalistlerin rolü çok önemlidir. Hamlenin birinci aşamasına onlar öncülük etti, Kürt halkı da bu hamlede yer aldı, başarıya ulaşması için çalıştı. Öyle görünüyor ki bu hamle önümüzdeki yılda sonuç alacaktır. Çünkü hamle her geçen gün dünyaya yayılıyor, Rêber Apo’nun savunmaları her geçen gün daha çok okunuyor. Savunmaların okunması ve tartışılması daha da geliştirilmeli, okuyanların sayısı daha fazla artmalıdır. Çünkü Rêber Apo da, "Savunmalarım neredeyse ben de oradayım" dedi. Yani bu hamlenin başarısının bir nedeni de budur. Savunmalar ne kadar çok okunursa, ne kadar iyi anlaşılırsa, Rêber Apo gerçekliği de, Rêber Apo’ya, PKK’ye ve Kürt halkına yönelik siyaset de daha iyi anlaşılır. O zaman yürütülen siyasete daha güçlü bir şekilde karşı durulur.
RÊBER APO’NUN PARADİGMASI NE KADAR İYİ ANLAŞILIRSA O KADAR ÇOK SAHİPLENİLİR
Birinci yılını geride bıraktığımız hamlede halklar, kadınlar, gençler, sanatçılar, belediyeler, özellikle İngiltere sendikaları, İskoçya sendikaları, siyasetçiler, akademisyenler, avukatlar, Nobel ödüllü aydınlar vb. birçok kişi yer aldı, çalışma yürüttü. Rêber Apo, Rêber Apo’nun paradigması tüm dünyada daha fazla tanınıp ve tartışıldıysa, Rêber Apo’yu sahiplenme daha da arttıysa hamlede yer alanların rolü var. Hepsinin tek tek selamlıyor, kutluyor ve saygılarımı sunuyorum. Bugüne kadar nasıl çalışma yürüttüler ise inanıyorum ki bundan sonra da daha güçlü bir şekilde çalışmalar yapacaklardır. Çünkü gün geçtikçe Rêber Apo’yu ve paradigmasını çok daha iyi anlıyorlar. Rêber Apo’nun paradigması ne kadar iyi anlaşılırsa o kadar güçlü sahiplenilir.
Hamle geliştirildiğinde kapitalist modernite hamleye karşı çıktı. Çünkü amaçları Rêber Apo ve PKK’yi etkisiz kılmak, Kürt soykırımını tamamlamak. Bundan dolayı uluslararası tüm alanlarda hamleye karşı durdular. Uluslararası Komplo’yu geliştirenler, bunda ısrar edenler, bunu mutlak tecritle devam ettirenler Rêber Apo’yu etkisizleştirmek, PKK’yi tasfiye etmek ve soykırımı tamamlamak istiyor. Komplo siyasetine karşı uluslararası alanda tepkiler de gün geçtikçe artıyor. Rêber Apo’yu ve paradigmasını sahiplenme daha da büyüyor. Bu yüzden dünya savaşı düzeyinde bir savaş yaşanıyor. Çünkü komplo, uluslararası düzeyde olduğu için buna karşı mücadele de uluslararası düzeyde olmalıdır. Savaş da bu temelde gelişiyor.
Hamlede yer alanlar, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanmasını ve Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözüme kavuşmasını isteyenler ne diyor? Rêber Apo’nun durumu Mandela’ya benziyor. Mandela için ne yapıldıysa Rêber Apo için de o yapılmalıdır diyorlar. Doğrudur; Mandela ve Rêber Apo’nun durumunda bazı benzerlikler var fakat her yönden benzemiyorlar. Mandela için uluslararası alanda bir hareket geliştirildiğinde dünyadaki durum farklıydı. Bugünkü durum çok farklı. 3. Dünya Savaşı yaşanıyor ve Rêber Apo’ya yönelik uluslararası bir komplo yürütülüyor. Bundan dolayı Mandela ile birçok farklı yönleri var. Belki Mandela için başlatılan kampanya rahat gelişti, çabuk sonuç aldı. Fakat Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için başlatılan kampanya Mandela’nınki gibi öyle rahat ve çabuk gelişmeyebilir. Bunun görülmesi ve geliştirilen hamlenin daha da büyütülmesi lazım.
TÜM ÇALIŞMALARIMIZIN MERKEZİNDE RÊBER APO OLMALIDIR
Elbette yapılanlar kutsaldır ama Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması için yeterli değil. Bundan çıkaracağımız sonuç nedir? Daha büyük bir hareket geliştirilmeli. Bu yüzden herkesin buraya kilitlenmesi lazım. Tüm gündemi bu temelde olmalı ve çalışmalarını da bu esas üzerinden yürütmelidir. Tüm çalışmalar arasında merkezi çalışma Rêber Apo’dur, ne yapabiliriz de Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü bir an önce sağlarız diye çalışılmalıdır. Çünkü ne kadar geç kalınırsa Rêber Apo için, Kürtler için, insanlık için durum o kadar kötü olur. Bu yüzden çok hızlı bir şekilde güçlü bir hareket geliştirmeliyiz. Bu da herkesin görevidir. Milyonların katıldığı bir hareket geliştirmeliyiz. Mitinglere milyonların katılması, milyonların yürümesi lazım.
İnsanlık üzerinde etkisi olan kişilerin bu mitinglerde yer alması, konuşması ve insanlığın vicdanına hitap etmesi lazım. O zaman Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü daha hızlı sağlanır. Rêber Apo fiziki olarak özgürleştiğinde Kürt sorunu da çözüme ulaşır. Rêber Apo ve Kürt sorunu gerçekliği birbirini tamamlıyor. Bundan dolayı halk Rêber Apo’suz yaşam bize haramdır. Rêber Apo’ya yaklaşım, bize yaklaşımdır, bize yaklaşım Rêber Apo’ya yaklaşımdır, diyor. Bu hakikati ifade ediyorlar. Herkes, özellikle de bu Hareketin; yani PKK-PAJK hareketinin üyeleri, havariler gibi Rêber Apo’nun savunmalarını yaymalı, her yere ulaştırmalıdır. Savunmalar üzerinden her yerde tartışmalar yürütülmeli. Eğer bunu yaparlarsa Rêber Apo ve paradigması daha iyi bir şekilde anlaşılacak. Rêber Apo’yu ve Kürt halkını sahiplenme daha güçlü bir şekilde olacaktır. Hamlenin ikinci aşamasında herkes bu temelde çalışma yürütmeli. Çalışmalarımız, yürüyüşlerimiz tamamen Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülmesi için olmalıdır. Bu temelde herkese başarılar diliyorum. Uluslararası Komplo’yu bir kez daha kınıyorum. Komploya olan öfkemiz daha da büyümeli, örgütlenmeye, eyleme dönüşmelidir. Bir kez daha herkesi selamlıyor, kutluyor ve saygılarımı sunuyorum. Bijî Rêber Apo!