35 yaşının 21 yılını gerillacılığa sığdırmış, tek kelimeyle gerilla vurgunu, Kürdistan dağlarının tutkunudur Adıl yoldaş. 14 yaşındayken katıldığı gerilla mücadelesinden onu ancak 21 yıl sonra gelen şahadet ayırdı. O Gabar dağının doruğunda özgürlük zamanını bedeninde dondurarak ölümsüzleşti.
Adıl yoldaş Cudi dağının eteklerinde Hezil nehrinin üzerine kurulmuş ana kadın toplumunun bütün özelliklerini capcanlı koruyan Bilikan köyünde dünyaya gelmiş, burada büyümüş gerçek bir dağ Kürdüdür. O dağların heybetinden aldığı gururu, asiliği, onuru kişilik edinmişti. Dağ kürtlerinin özgürlüğe düşkünlüğünü, uygarlık merkezlerine yanaşmazlığını, ele avuca sığmazlığını ruh edinmişti. Zira Adıl yoldaş Cudi gibiydi, Cudi’liydi.
Cudi insanlığın tufandan sonraki döl yatağı, uyarlık beşiği. Hayat orada yeniden başlamış, insanlık burada boy vermiştir. Adıl yoldaş gözlerini dünyaya Cudi’yle açmanın bütün özgünlüklerine, ayrıcalıklarına sahip olarak yaşam denizine karıştı. Cudi heybetinde büyüttü yüreğini.
Cudi’li olmanın sırrına kaç kişi erişmiştir sahi? Cudi’yi bunca gerçek kaç kişi hissetmiş, yaşamıştır? Cudi’li olmak…
Cudi’li olmak insanlığın gizlenen bütün tarihini bilmekle özdeşti. Cudi'li olmak tarihin bütün sırlarına tanık olmanın kendisiydi. Cudi'li olmak ataerkil uygarlığın sınırlarına takılmamak, etki alanına girmemekti. Cudi'li olmak insanlığın özgürlük değerlerinin sürdürücüsü olmak, ana kadın toplumunun mirasçısı olmak ve dağ kuytuluklarında boy vermiş etnisitenin demokratik değerleriyle şekillenmekti. Cudi'li olmak doğayla barışık anayla şekillenmiş özgür toplumun, sade, gururlu, vakur savaşçıları olmaktı. Zira insanlığın özü, emeği, özgürlüksel değerleri Cudi'ye öylesine kazanmış, öylesine yansımaktadır ki, bunlarla büyüme şansı insanı hakikatin, gerçeğin sırrına ermeye götürür. Bundandır bura insanındaki özgürlüğüne düşkünlük, uygarlık merkezlerine yanaşmazlık.
Cudi'nin insanlık için anlamı bir yana, Kürtler için önemi, anlamı çok farklı. Kürt anaları her sabah gün doğumunda Cudi'ye yüzlerini döner, Cudi'den yükselen güneşe dua ederler. Onlar için Cudi tüm muratların babasıdır. İnsanın muradı neyse Cudi'ye dönerek ister. Zira Cudi kimin ne muradı varsa gerçekleşmesi için gerekli güce sahiptir. Cudi murad arayanlara kucak açar, güç verir, korur.
Bütün sarp, asi, inatçı yapısına, karakterine rağmen Cudi insanlara murad dağıtan, yol gösteren mekandır. O ne zaman ki insanlar zorlanırsa, imdadına koşan, ölüme karşı hep yaşam üreten, Azrail'le savaşan, tanrılara kafa tutarak insanı yücelten coğrafyadır. Yeryüzünde ayak basıp yaşayabilecek başka hiç bir yer bulamadığında imdadına koşup insanlığa yer yurt olan ana kadındır Cudi. Ve bağrından insanlığı yaratan verimli hilalin ana kaynağıdır Cudi.
İşte insanlığa beşik, yaşama kaynak Cudi'nin çocuğudur Adıl Bilika. Özgürlük mücadelesine, Kürt halkına, insanlığa kendini adayan otuz beş yılık ömrün hikayesidir Cudi’li Adıl yoldaşın hikayesi. Bunca kendini adaması, halkının, özgürlüğün hizmetine sunması, Cudi'yle özdeş karakterinin, yapısının, kişiliğinin gereğidir. Oda tıpkı Cudi gibi kendini halkına, insanlığa, özgür yaşama adamış, o uğurda yaşamış ve insanlığa mal olmuştur. Cudi’li olarak Adıl yoldaş gerçek bir özgürlükçüydü. Hayatını özgürlük değerlerini korumaya adamış gerçek bir devrimciydi.
Kürdistan özgürlük mücadelesinde Botan her anlamda isyan beşiği, fedakarlık, bağlılık, serhildan diyarıdır. Cudi Botan’ın merkezi olarak Gabar’la birlikte özgürlük ateşinin yakıldığı kalelerdir. Cudi ve Gabar diriliş devriminin direniş kaleleridir. Bu kalelerde yakılan ateş bütün Kürdistan’ı aydınlatmış, kölelik uykusundan uyandırmış, sömürünün dondurduğu yürekleri ısıtmış, özgürlük maratonunu başlatmıştır.
15 Ağustos hamlesiyle gerilla mücadelesinin yükseldiği, diriliş devriminin o sıcak atmosferinin tam ortasında şekillenir Adıl yoldaş. 15 Ağustos atılımını, Cudi’li olarak iliklerine kadar hisseder, heyecanına ortak olur, yürek ve bilinci mücadele ateşinde olgunlaşır.
15 Ağustos eylemleriyle Kürdistan’ın kalbi Botan da kölelik tarihi, sömürgecilik, baskı, zulüm, asimilasyon yerle bir edilmiş, Kürdistanlı kadınlar, çocuklar, gençler, erkekler ve yaşlılar yeniden doğmanın, ölüm uykusundan uyanmanın sevincine boğmuştur. Agit yoldaşın öncülüğünde Eruh Şemdinli’de eyleme koşan Apocu gerillaların silah sesleri anaların zılgıt sesleriyle karşılık bulmuş, genç kızlar ve erkekler özgürlük- kurtuluş haykıran seslerle yürek ve beyinlerini bilemişlerdir. O günlerde genç bir Cudi olan Adıl yoldaş da özgürlük haykıran Agitlerin sesleriyle, anaların tililileriyle yurtseverliğin politik bilincini, yürek atışlarını geliştirir.
Cudi’nin özgürlük doğasında, havasında karaktere, ruha, kişiliğe kavuşan Adıl yoldaş için Agit’in öncülüğünü kavrayış, onun yoluna yöneliş zaten hep beklediği, atılmaya hazır olduğu, asırlardır özlediği, hiçbir koşulda doğruluğundan kuşku duymayacağı, yaşam olarak belirleyeceği tek seçenektir. Zira o ardılı olduğu özgürlük tutkunu ataları Cudililer gibi uygarlığa, onun şehir merkezlerine yönelmemekte ısrarcıdır. Yurdunun, dağlarının üzerine karabasan gibi çökmüş işgal ve sömürüyü ortadan kaldırıp, diliyle, doğasıyla, kültürüyle dağlarını, insanlarını özgürleştirmek asıl derdi, asıl arayışıdır. Tüm uygarlık kurumları, şaşalı vitrinleri, aşağılayan yoksulluğuyla şehir devletiniz sizin olsun, biz dağlarımızı, doğamızı, ülkemizi, köylerimizi istiyoruz diyen Adıl yoldaş için Agit öncülüğünde gerillacılık ve onun Apocu öğretisi bir an için bile olsa kuşku duymadan, sorgulamadan atıldığı yol olmuştur. Bu yolda geçen 21 yıllık ömür, mücadele duruşu, pratiği Adıl yoldaşın ne kadar inançlı, iddialı, aşk düzeyinde bağlı ve tutkulu olduğunun kanıtıdır. O gerçekten Apocu felsefeye, onun Agit öncülüklü gerillacılığına aşıktı. Bu tutkuyla aralıksız yirmi bir yıl gerillacılık yaptı. Dağlardan bir an için bile olsa ayrılmadı ve 21yıl sonunda Gabar da toprağa karışarak aşkını sonsuz buluşmaya, ölümsüzlüğe, ebedi mutluluğa dönüştürdü.
Adıl Bilika Apocu hareketin gerilla örgütü içinde çok tanınan, bilinen, güven duyulan, askeri performansından söz edilen, en önemlisi de Botan denildiğinde en çok akla gelen yoldaşlardan oldu. O bir gerilla komutanı olarak hep ön cephede, pratiğin içinde yer aldı. Hareketli gerilla birliklerinin başında Cudi’den Gabar’a, Besta’dan Garısa’ya, Herekoldan Çatak’a, Başkale’ye koşan, eylem üzerine eylem yapan, her an düşmanın hareketini takip eden, ona darbeyi vuracak taktikler üreten, eylemler geliştiren komutandı. O hiçbir koşulda komutanlığını salt yönlendirmeye, koordineye indirgemeyen, her an pratiğin içinde en önde olan, Botan’ın bütün zorlu doğa ve savaş koşullarını yoldaşlarıyla birlikte paylaşan gerçek bir militandı. Ona kelimenin gerçek anlamıyla eylemci, militan öncü demek en doğru tanım olur. Dört mevsim ve yılları aşan gerilla komutanlığı Botan’ın her alanında yaşam bulmuş, zaten ana yurdu olan Botan’ı gerilla pratiğiyle birlikte karış karış tanımış, hissetmiş, belleğine kazımıştı. Öyle ki Adıl yoldaşın altında oturmadığı ağaç gölgesi, üstüne çıkmadığı kaya, suyundan içmediği kanisi yoktur Botan’ın. Bundan dolayıdır Adıl yoldaş Botan’sız anlatılamaz. Ağzı, dili olsaydı Botan doğasının, coğrafyasının açıktır ki en iyi onlar anlatırdı Adıl hevali. Onu anlatmak yoldaşları da olsak bizlere birde bu yüzden zor gelmekte, en yaldızsız, en katıksız, en gerçek kelimelerin bile onu anlatamayacağı duygusuna boğmaktadır. Zira onu Botan dağlarının, suyunun, havasının, taşının en önemlisi de Cudi’nin yüreğinden, dilinden, hislerinden yazmalı insan.
Adıl yoldaş iki defa Önderlik sahasında bulunmuş, bizzat Önderlikle olma imkanına kavuşmuş, pratiğini, kişiliğini, tarzını Önderlik çözümlemeleriyle özgürlükçü, Apocu tanımlara kavuşturmuş ve bunlardan aldığı güçle ideolojik duruş ve kimlik edinmiş Apocu bir devrimciydi. Önderliğe bağlılığı en zorlu süreçlerin üstesinden rahatlıkla gelebileceği kadar büyük ve içtendi. O Apocu öğretinin katıksız, karşılıksız, inançlı bir eylemcisi, militanı, öğrencisiydi. Önderliğin ona biçtiği misyon, verdiği değer onun tarafından mutlaka dürüstçe bağlı olmayı esas aldığı, kendisini adamakta tereddüt etmediği, fedaice katıldığı çizginin kendisi olmuştur. Ve o bir çizgi militanı olarak, Apocu öğretide geçirdiği 21 yıl gibi koskocaman bir zamana dürüstlük, bağlılık, fedakarlık, militanlık sığdırmıştır. Öyle ki koskocaman bir zaman dilimi olan bu 21 yıla geçirdiği ciddi bir hatası, onu halk ve Önderlik karşısında utandıracak bir ayıbı, beklentisi, pratiği olmamıştır. Gerçekten o en sade, yalın anlatımla beklentisiz bir adanmışlığın, inançlı bir bağlılığın, sürekli ve geliştiren bir emeğin sahibi olmuş ve mütevazice yaşamıştır. Yetkinin, misyonların yarattığı hiçbir ayrıcalığı, yaşam lüksü, beklentisi olmamış, her an en önde militanca savaş pratiğine katılmayı, ahlak edinmiş, Apocu PKK kültürüyle pişmiş gerçek bir devrimcidir. Bu ahlakın gereği olarak sadece 15 Ağustos’la başlayan ARGK dönemine değil, 1 Haziran’la başlayan HPG öncülüklü hamle dönemine de en önde militanca katılmıştır. 15 Ağustos döneminin militan komutanı, 1 Haziran hamlesinin öncü militanı, komutanı olarak tarihe geçmiştir. 1 Haziran hamle sürecini Zagros’ta başlatmış, ardından Botan eyaletinde öncü katılımını devam ettirmiştir.
Adıl yoldaş 1 Haziran hamlesinin öncü komutanıdır. Ve tarihe böyle geçecektir.
On dört gibi oldukça küçük bir yaşta gerillaya katılmış, yoğunluklu olarak zorlu savaş koşullarında ve sürekli pratik içinde pişmişti. Buna karşın ideolojik-felsefi gelişmeye önem veren, teorik olarak yoğunlaşan, düşünsel yoğunlaşma ve gelişmeyi oldukça önemseyen bir anlayışa sahipti. Bu anlayışın sonucu olarak ideolojik-teorik düzeyi ve bununla bağlantılı düşünce kapasitesi, değerlendirme tarzı Apocu aydınlanma felsefesine göre yoğrulmuş, şekil almıştı. Zira o her alanda başarıyı esas alan, gelişmeyi dayatan hırsın sahibiydi. Ondaki gelişme ve başarı hırsı onu sıradanlaştırmamış ta baştan beri bulunduğu her alanda onu öncü yapmış, hatta bazı yönleriyle ünlü yapmıştı. Evet o aynı zamanda ünlü bir askeri komutandı. Ünü, askeri yeteneklerinden, taktik hakimiyetinden, ses getiren eylemlerinden ve düşmana büyük darbeler vuran vuruş kabiliyetinden geliyordu. Bu mübalasız bir gerçektir de. O halkımızın ve hareketimizin gönlünde taht kuran büyük komutanlar Cumaye Biliki, Şerif Sperti, Hamza Cizre, Rojhat Bilezeri, Pıling Erdal, Zelal, Agiri, Nujin, Kurtay yoldaşların yoldaşıydı. Onlarla yaşamış, onlarla ortak sorumluluklar yüklenmişti. Hepsinin devamı, mücadele arkadaşları ve ardılı olarak Adıl yoldaş onlara bağlılık temelinde sonraki on yılları başarılı bir militanlıkla karşılamış ve onların diyarında onlarla buluşarak ölümsüzleşmiştir. Bu anlamda denilebilir ki o yoldaşa bağlı, vefalı, içtenlikli bir dava arkadaşı, yürek yoldaşıydı. Onun felsefesinde yoldaşları yalnız bırakmak, ters düşmek hiç yer almadı ve yoldaşlığın gereklerine en sade tarzda, en içten samimiyetle bağlı kaldı.
Adıl yoldaş hiç yorulmayan, adeta hiperaktif bir mücadele enerjine sahipti. Ondaki enerji devrim tutkusu ve aşkıyla her koşulda sinerji biçimindeydi. Yıllar, koşullar, zorluklar, ihanetler, haksızlıklar onu yormuyordu. O inandığı amaçlar uğruna, güvendiği Önderlik çizgisinde sürekli beslenen bir heyecana, tutkuya, sevince ve bunun mücadele enerjisine sahipti. Gerçekten yorulmak bilmiyordu. Yorgunluk, yeterlilik onun felsefesinde yoktu. Ne kadar yapsa amaca ulaşılmadığı sürece az olduğuna ahlaken iknaydı ve amaca ulaşma yolunda çalışmayı en büyük erdem sayardı. Bu erdemi onun en genel kişiliğinin de ifadesiydi. Düşmana kin ve öfkesi sonsuzdu, erkenci çözümlere ve bunu savunan anlayışlara karşı her zaman için tavrı netti. Onurlu, özgürlükçü, öz iradeli bir çözüm onun inandığı gerçek çözümdü ve ona göre bunun yolu da öz güce dayalı meşru savunma mücadelesinden, demokratik halk serhildanından geçmekteydi. O bu inançla 1 Haziran hamlesinin meşru savunma çizgisi temelinde mücadelesini sürdürmek üzere Botan’a Gabar sorumlusu olarak yöneldi.
Botan’a geçmeden önce geçecek güçleri büyük bir moral motivasyonla eğitti. Botan’a gideceği için çok mutluydu. Bu mutluluğuna, heyecanına tanık yoldaşları olarak ona imrenmemek mümkün değildi. Böylesine büyük iddia ve heyecanla yine büyük askeri tecrübe ve birikimiyle Botan’a ulaşmasının mücadelemiz adına büyük başarılara yol açacağına hepimiz iknaydık. Adıl yoldaş Botan da olursa Botan farkı olur, mücadele yükselir inancı, beklentisi herkesçe ortak kanıydı ve o bu tarihi sorumluluğun bilinciyle Botan’a yöneldi.
Bu beklentinin, güvenin hiçte yersiz olmadığını heval Adıl’ın Botan pratiği ispatladı. Zira Adıl yoldaşla Botan’ın Agit ruhu canlandı.
2007’nin sonunda gerçekleşen Gabar eylemi Agitçe bir taktiğin, vuruşun Adıl yoldaştaki gerçekleşmesiydi. Türk özel savaş hükümetinin ABD, İsrail ve AB’nin de desteğini alarak örgütlediği imha konsepti Adıl yoldaşın öncülüğündeki Gabar eylemiyle büyük darbeyi aldı. Adıl yoldaş Agit çizgisindeki stratejik duruş ve taktik vuruşla özel savaşı hiç beklemediği bir anda kalbinden vurdu ve Oramar’a, Zap direnişine giden sürecin önünü açtı.
Evet Adıl yoldaş, Botan’a son yönelişin diğer bütün yürüyüşlerinin toplamı olarak görkemli oldu. Halkımız ve hareketimiz adına görkemli başarıla imza attın. Biliyoruz seni anlatmak, seni bütün gerçeğin ve bütün yaptıklarınla anlatabilmek, yazabilmek neredeyse imkansız. Buna ne bizim kelime hazinemiz ne de sayfalar yeter. Ama açık olan şu ki sen onurlu yaşadın, başarılı yaşadın, dolu dolu yaşadın. 21 yılana yüzyıllar sığdırdın. Botan’la dünyaya gözlerini açtın ve tam 35 yıl sonra Botan’la bütünleşerek ebedileştin. Sana bağlılığın bizdeki tek ifadesi seni hayallerinle, anılarınla, özlemlerinle yaşatmak ve mutlaka önderlik ve halkımızın özgür olacağı yarınları yaratmaktır. Mücadele arkadaşların, ardılların olarak bu uğurdaki mücadelemizi yükselterek sürdüreceğimizin ve mutlaka başarıya ulaşacağımızın sözünü veriyoruz.
Mücadele Arkadaşları