Bu cümleyi TC’nin başbakanı Erdoğan Almanya ziyaretinde Alman yetkililerinin gözlerinin içine baka baka ifade etmişti.
Kürt halk Önderliği: “Asimilasyon kavramı uygarlık toplumlarında iktidar ve sermaye tekellerinin kölelik statüsü altına aldıkları toplumsal grupların üzerine uyguladıkları ve kendi eki, uzantısı durumuna indirgemek için tek taraflı ilişki ve eylemini ifade eder.
Asimilasyonda esas olan iktidar ve sömürü mekanizmasına en az maliyetle köle oluşturmaktır. Asimile edilen grubun öz kimliği ve direnci dağıtılıp kırılarak hakim elit içinde hizmetlerine en uygun kölelerin derlendiği konuma düşülür. Burada asimile edilen köleye düşen temel işlev efendisine mutlak benzeşme, eki, uzantısı olma uğruna her tür çabayı göstererek kendini kanıtlamak ve böylelikle sistemde kendine yer yapmaktır. Başka hiçbir çaresi yoktur. Yaşayabilmek için eski toplumsal kimliğini bir an önce terk etmek, efendilerinin kültürüne kendini en iyi adapte etmek tek seçenek olarak sunulmuştur. Asimilasyonu yaşayan toplum en uysal, en çalışkan ve uşaklıkta yarışan vicdansız, ahlaksız ve zihniyetsiz insan taslaklarından oluşur. Özgürce hiçbir karar ve eylemi yoktur. Tüm toplumsal kimlik değerlerine ihanet ettirilmiştir. Hakim elit, asimilasyon toplumuna bu kimliksizliği dayatmak için iki temel silah kullanır; birincisi çıplak fiziki zor’dur. En ufak isyan ve başkaldırıda imha kılıcı başında sallanmaktadır. İkincisi açlıkla, işsizlikle karşı karşıya bırakmaktır...
Şu demirden kanun geçerli kılınmaya çalışılır: Eğer kültürel kimliğinde ısrar eder, dilediğim gibi bir hizmetçi olmazsan başın gider, aç kalırsın!”
Asimilasyonun bir adım ötesinde ise duran Soykırım’dır.
Kürt halk Önderliği devamla: “Asimilasyon yöntemleriyle üstesinden gelinemeyen halkın, azınlıkların, her türlü farklı din, mezhep, etnik grupların fiziki ve kültürel olarak tamamen tasfiyesini amaçlar
Fiziki soykırım yöntemi genellikle hakim elit kültürüne, ulus-devlet kültürüne göre üstün konumda olan kültürel gruplara uygulanır. Bunun tipik örneği Yahudi kültürüne ve halkına uygulanan jenositlerdir. Tarih boyunca Yahudiler hem maddi hem manevi kültür alanında en güçlü kesimleri oluşturduğundan karşıt kültürlerin fiziki darbe ve imhalarına maruz kalıp sık sık pogrom denilen soykırımlara da uğratılmışlardır.
İkinci soykırım yöntemi olan kültürel soykırım denemeleri ise daha çok hakim elit ve ulus-devlet kültürüne göre zayıf ve gelişmemiş durumda bulunan halk, etnik ve inanç gruplarının üzerinde uygulanır. Temel mekanizma olarak hakim elit ve ulus-devletin dil ve kültürü içinde tümüyle tasfiye olmaya amaçlayan başta eğitim olmak üzere her türlü toplumsal kurumların cenderesi içine alınıp varlıkları sona erdirilmeye çalışılır. Fiziki imhaya göre daha sancılı ve uzun sürece yayılmış bir soykırım türüdür. Yarattığı sonuçlar fiziki soykırımdan daha felaketlidir. Bir halk veya herhangi bir topluluk için yaşamda karşılaşabileceği en büyük felaket niteliğindedir. Varlığını, kimliğini toplum doğasının tüm maddi ve manevi kültürel unsurlarını terk etmeye zorlanmak, uzun sürece yayılmış kitlesel çarmıha gerilmekle özdeştir.”
Yukarıda dile gelenleri dikkate alıp değerlendirdiğimizde bugün Kürdistan’da tümden uygulanan bir kültürel soykırımdır. Kültürel soykırımın en başlıca amacı Kürt dili üzerinde uygulanan baskı ve yasaktır. Kürt dili ve kimliği üzerindeki yasağı daha da güçlendiren temel sömürgeci kurumların başında ise eğitim gelir. Bugün sömürgeci eğitim sistemini Kürdistan’da ayakta tutanlar ise öğretmenlerdir. Öğretmenler bir nevi Kürt toplumsal yapısını en ciddi tahribat eden, tahrif eden yapıların başında gelir. Öyle ki sömürgeci kültürü Kürdistan’ın en ücra köşelerine taşırarak orada onarılmaz tahribatlara yol açarlar.
Bunun için diyoruz ki öğretmenler lütfen yeşil faşistlerin ya da kızıl elmacı faşistlerin oyunlarına gelerek Kürdistan’da sömürgeciliğin dilini ve kültürünü yaymayın. Kürdistan’a gelmeyin. En azından tarihin bu durağında Kürdistan’dan uzak durun. Çünkü bilinçli ya da bilinçsizce olsun yaptığınız asimilasyondur. Asimilasyonun ise bir insanlık suçu olduğunu kendi başbakanınız söylüyor. Bir yerde insanlık suçu işleniyor ise orada bizim gözlerimizi yummamız beklenmemelidir. Özgürlük savaşçıları olarak Kürt halkına karşı işlenmiş suçlara karşı her zaman duyarlı olduk. Şimdi de aynı duyarlılığımızı koruyoruz.
Evet saygı değer öğretmenler-Kürt’te olabilirsiniz-lütfen Kürdistan’da Türkçe öğretmenlik yapmayın. Çocuklarımızı ve gençlerimizi asimile ederek kendi kültürlerinden uzaklaştırmayın. İnsan olmaktan çıkarmayın. Asimilasyonun bir adım ötesi kültürel soykırımdır. Lütfen faşist bir devletin soykırımcı uygulayanları olmayın.
Kimileri neden şimdi öğretmenleri götürüyorlar diyorlar. Böyleleri tek bir kelimeyle yalan söylüyor. Yıllardır kültürel soykırımın aleti olmayın diyerek herkesi uyardık, özelde de öğretmenleri uyardık. Yine Kürt dilinin kendini serbestçe ifade edebilmesi için Kürtçe eğitimi dile getirdik. Ancak faşist zihniyet ısrarla Kürtleri, dillerini ve kültürlerini soykırımdan geçirmekten karar kılmış. Ve maalesef bu soykırım uygulamasını da sizlerin eliyle yürütmek istiyor. Ve biz işte bunun için onlarca kez Kürdistan’da asimilasyon suçuna bulaşmayın diye uyarılarda bulunduk. Ve uyarılarımız dikkate alınmadığı için insanlık suçlarını yargılamak için kollarımızı sıvamışız.
Asimilasyon insanlık suçu ise yapılması gerekli olan bu insanlık suçuna dur demektir. Bizim yaptığımız sadece ve sadece insanlık suçunu durdurmaya dönük insani bir eylemdir.
Sonlandırırken: lütfen Kürdistan’da çocuklarımızı eriten, soykırımdan geçiren siz öğretmenler ülkemize gelmeyin. Dediğimiz gibi en azından bu süreçten gelmeyin.
Rojhat Bluzeri