Kürdistan Halk Önderi Abdullah ÖCALAN’IN alçakça planlanmış bir uluslararası komployla esaret altına alınmasının üzerinden 14 yıl geçti. Büyük acılarla, fedakârlıklarla, şehadetlerle, direnişlerle ve mücadele ile geçen 14 yıl… Öncelikle Kürdistan Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 14 yıl boyunca İmralı’da sergilediği eşsiz direnişi saygıyla selamlıyoruz. 9 Ekim Uluslararası komplonun ilk gününden M. Halit Oral yoldaşın fedai eylemiyle başlayan Güneşimizi Karartamazsınız şiarıyla bedenlerini ateşle tutuşturarak komplo karanlığını aydınlatmaya çalışan, komplocuların üzerine bedenlerini meşale yaparak, bomba bağlayarak yürüyen tüm yoldaşları şükran ve minnet duygularıyla anıyoruz. Kürt Halk Önderinin sergilediği eşsiz direnişle bütünleşen bu eylemliliklerin uluslararası komplocu güçlerin açığa çıkarılmasında, deşifre edilmesinde, teşhir edilmesinde ve geriletilmesinde büyük ve belirleyici rolleri vardır. Bu eylemlilikler uluslararası komploya karşı mücadelede ve Önder APO’ya yoldaşlıkta her türlü yetersiz yoldaşlığı aşarak zirveleşen bir ölçü olmuşlardır. Halit Oral, Bager, Kurdê ve Tayhan yoldaşlar şahsında Güneşimizi Karartamazsınız şiarının bu yüce temsilcilerini sonuna dek izlemekte kararlı olduğumuzu ve onların anısına layık olma çabası içinde olacağımızı bir şeref sözü olarak tekrarlamak istiyoruz.
Uluslarası komplonun başını çeken, yardım eden ve destek sunan herkesi olanca nefretimizle bir kez daha lanetleyip protesto ediyoruz. Bu güçler, yani kendisini dünyanın imparatoru sayan ABD, İsrail, AB, Rusya ve yerel işbirlikçiler Kürdistan halkından ve Kürt Halk Önderliğinden özür dilemedikçe, Kürdistan halkının, dostlarının ve ilerici insanlığın laneti sürekli bu güçler üzerinde olacaktır.
ABD Önder APO’nun esareti ile Ortadoğu’ya kapsamlı bir saldırıyı başlatmış ve bu saldırı bugün farklı biçimlerde de olsa sürdürülmektedir. Uluslararası komplo ile Kürdistan Özgürlük Hareketi tasfiye edilmek sureti ile Ortadoğu halkları başta Kürt Ulusu olmak üzere, tüm bölge kapitalist modernite ve statükocu diktatörler arasında boğuntuya getirilerek seçeneksiz bırakılmak istenmiştir. Böylelikle halkların özgürlük eğilimi tasfiye edilmek hedeflenmiştir.
Kürdistan’a ve Kürt Ulusuna karşı ilk uluslararası komplo Lozan anlaşmasıyla başlatılmıştır. Ancak, Önder Apo’nun ortaya çıkışıyla, Lozan ile başlayan Kürdistan’ı parçalama, Kürt Ulusunu tarihten silme stratejisi ölümcül bir darbe almıştır. Lozan’ın darbelenmesi ile Lozan’ın arkasındaki güçler bir kez daha bu antlaşmayı güncellemek ve yenilemek istemişlerdir. Bunda da sömürgeci Türk devletine bir kez daha Lozan’da olduğu gibi Kürt ulusunu yok etme görevi verilmiştir. Nasıl ki Lozan’dan sonra Türk devleti emperyalistlerin bölgedeki jandarması ve koçbaşı rolünü oynadıysa, uluslararası komployla da Türk devleti BOP projesinin mimarlığına, ardından da eş başkanlığına getirilerek, bölgenin uluslar arası sermayenin yeni dönem çıkarlarına göre konumlandırılmak istenmiştir. Bu çerçevede Türk devletine verilen görev, tıpkı Şeyh Sait’e karşı 15 Şubat’ta gerçekleştirilen komplo ve ardından Şeyh Sait ve 47 yoldaşının 29 Haziran’da idam edilmesi suretiyle katledilmesi, gibi Önderliğin tasfiyesiydi.
Ancak ilk günden başlayarak Önder APO’nun İmralı’da sergilediği direniş tüm yetersizliklerine rağmen Kürdistan özgürlük hareketinin sergilediği duruş, Kürt halkının bu imha saldırıları karşısında sergilediği duruş ve mücadele, ondördüncü yılında halkların özgürlük seçeneğini bir kez daha gündeme taşımıştır. Önder Apo en amansız İmralı koşullarında ve uluslararası komplocu güçlerin tüm desteklerine rağmen Kürdistan özgürlük gerillası hem de herkesin görebileceği tarzda bu seçeneği ortaya koymayı başarmıştır.
Sömürgeci Türk devleti Ecevit, Yılmaz ve Bahçeli eliyle Kürdistan Halk Önderinin esaretinden fırsat bilerek Kürdistan Halkının son özgürlük umudunu da yerle bir etmek için elinden geleni yapmış, yetmeyince başını Irkçı-faşist Tayyip Erdoğan’ın çektiği AKP devreye girmiştir. AKP sömürgeciliği, münafık Fethullah Gülen’in fetvaları eşliğinde Kürdistan halkını kutsal İslam dini ile oyalama stratejisini uygulamaya başlamıştır. Öyle ki, sömürgeci Türk yönetimi ve medyası “hep bir ağızdan baş gitti sıra gövdede, bu gövde de en fazla altı ay çırpınır, ondan sonra oda biter” diyordu. Sağdan sola sözüm ona “Kürt dostları” PKK’ye “ APO’yu unutun kendinize yeni bir lider belirleyin” diyordu. Diğer taraftan “Türk solundan dostlar” Kürt özgürlük savaşçılarına “APO ve PKK’yi bırakın bizim saflara gelin savaşın” diyorlardı. PKK’ye adeta batan geminin malları hesabı bir yaklaşım söz konusuydu. İçerde ise emperyalistlerin ve sömürgecilerin ihanet çağrılarına koşan çeteci grubun çıkması da gecikmeyecekti.
PKK için artık “işi bitti, toparlanamaz, kendisine gelemez” tespitleri yapılacaktı. Yine “toparlansa bile savaş kararı alamaz, alsa bile bir daha savaşamaz, savaşsa bile başaramaz” hükmü verilmişti. Fakat Önder APO’nun İmralı’da başlattığı yeni paradigma oluşturma süreci ve PKK’nin yeniden yapılanması ve tasfiyeciliğe karşı Nuda, Viyan Adil, Şilan, Kurtay, Ferhatların öncülüğünde başlayan yeni dönem uluslararası komploya önemli bir darbe vurduğu gibi PKK’yi Kürdistan’ın tüm parçalarında ve yurt dışında en büyük Kürdistan özgürlük gücü haline getirmiştir. Bu aynı zamanda uluslararası komplonun de geriletilmesi ve darbelenmesi anlamına gelmektedir.
Bu süreçte, sömürgeci AKP devleti Milli birlik ve kardeşlik projesi adı altında geliştirdiği oyalama ve tasfiye politikası da boşa çıkarılmıştır. Herkes ve tüm dünya Önder APO’nun en amansız koşullardaki eşsiz Liderlik özelliklerini ve gücünü, bununla birlikte PKK’nin yenilmezliğini bir kez daha görmüşlerdir.
Özellikle 2011 yılının Temmuz ayından itibaren Önder APO üzerinde AKP sömürgeci devletinin gerçekleştirdiği ağırlaştırılmış tecrit ve Kürdistan Özgürlük gerillasına dönük Sri Lanka tasfiye modeli de Önder APO’nun İmralı direnişi ve Kürdistan Özgürlük gerillasının ve halkının geliştirdiği Devrimci Halk Savaşı stratejisi ile boşa çıkarılmıştır. Şunu da belirtelim ki, bu konuda eğer kimi yetersizlikler de yaşanmasaydı, bugünkü siyasal-askeri tablo çok daha farklı olabilirdi.
Uluslararası komplonun 14. Yılında Önder APO’nun etkisizleştirilmesi, gözden düşürülmesi ve anlamsızlaştırılması hesapları bugün yerle bir olmuş durumdadır. Dünya çapında önder APO’nun özgürlüğü tartışılmakta ve bunun için bir mücadele yürütülmektedir. Önder APO Kürt sorunun çözümünde gerçek, kalıcı ve onurlu bir barışın sağlanmasında esas muhatap olduğu herkesin hemfikir olduğu ve kabulü haline geldiği bir olgu olmuştur. PKK şanlı tarihinin en görkemli direniş ve mücadele yılını geride bırakmış ve büyük bir zafer sürecine yoğun bir biçimde hazırlanmaktadır. Komplocu güçlerin ve sömürgeci Türk devletinin, parçalama, bölme ve zayıflatma hesapları karşısında birlik ve beraberliğini en ileri düzeyde sağlamış bulunmaktadır. Kürdistan Özgürlük gerillası bir kez daha sömürgeci Türk devletinin Sri Lanka modeli hesabını yerle bir ederek yenilmezliğini herkese kabul ettirmiştir. “ Terörle ve teröristle masaya oturmam” diyen T. Erdoğan ve şürekâsı elçilerini bu sözlerini unutmuşçasına Önder APO’nun ayağına göndermektedirler. Ancak sömürgeci Türk devleti bunu yapmasına rağmen sorunu çözme değil de, varolan krizli durumdan nasıl karlı çıkacağının hesabını yapmaktadır.
Uluslararası komploya ve sömürgeci Türk devletinin hesaplarına en kapsamlı ve en ciddi darbe ise 19 Temmuz Rojava devrimi olmuştur. Aynı zamanda Lozan’a da darbe anlamına gelen Rojava devrimi sömürgeci Türk devletinin inkâr ve imha siyasetine de ağır bir darbe vurmuştur. Çünkü ABD Ortadoğu için köprübaşı, koçbaşı ve jandarma olarak kullanmak istediği sömürgeci Türk devletine neyi yapıp yapmayacağının sınırlarını belirlemiş, haddini bildirmiş ve bildirmeye devam etmektedir.
Dolayısıyla 14. yılını geride bırakıp uluslararası komploya karşı 15. mücadele ve direniş yılına girerken ortaya çıkan gerçeklik şudur. Direnen Önderlik, Birlik ve beraberliğini her zamankinden daha fazla güçlendirmiş PKK, yenilmezliği kesinleşen Kürdistan Özgürlük gerillası, Önder APO’nun özgürlüğünü kendi özgürlüğü olarak kabul eden Kürdistan halk gerçekliğidir.
Ancak tüm bu gerçekliklerle rağmen Önder APO’nun hala esaret altında olması tüm Kürtlerin kanayan yarası olmaya devam etmektedir. Kürdistan halkı ve özgürlük savaşçıları için Önder APO’nun halen esaret altında tutulması bir utançtır. Kürdistan halkı bu utanç altında yaşamaya devam etmemeye kararlıdır.
Yıllar önce, Kürdistan Halk Önderi Abdullah Öcalan, Kürdistan Devriminin Yolu adlı eşsiz Kürdistan Özgürlük Manifestosunu kaleme alırken, 70’li yıllarda Kürdistan ve Kürt ulusunun içinde bulunduğu durumu kastederek, “ Bundan utanç duyuyoruz. Yine, bugün bu halkın düşmanlarının, bu halkın yurdunu kendi öz çiftlikleri gibi kullanmaları ve buna karşı "çaresiz" duruşumuz, bu utanç duygumuzu yüz kat daha artırıyor. Bütün bunlar neye yarar? Hıncımızı artırmaya ve halkımızın direnme tarihinin temelinde ve bilimsel sosyalizmin kılavuzluğunda gerçek kurtuluş yolumuzu çizmeye yarar.” diye yazıyordu. Ve bu utançlı duruma son vermek için de en amansız koşullarda Özgürlük yürüyüşünü başlattı ve halkımızı özgürlüğün eşiğine getirdi.
Evet, bizim için de bugün Önder Apo’nun hala esaret altında olması utanç duygumuzu yüz kat daha artırıyor. Bütün bunlar neye yarar? Kürdistan toprakları üzerinde tek bir sömürgeci kalıncaya dek, hıncımızı arttırmaya, bilincimizi geliştirmeye, örgütlülüğümüzü derinleştirmeye ve serhıldanları daha örgütlü bir biçimde geliştirip süreklileştirmeye yarar.
Ve Önder Apo’yu Kürdistan’ın özgür topraklarında karşılayıncaya kadar, bu utançlı halden asla kurtulmayacağımızı bilerek, sömürgeci AKP devletinin bir özel savaş operasyonu biçiminde geliştirdiği oyalama taktiklerine kapılmadan, gevşemeden dönemin görevlerine büyük bir azim-kararlılıkla yüklenmek gerekmektedir.
Şu bilinmelidir ki, Önder Apo’nun ve Kürdistan’ın özgürlüğü kelimenin gerçek anlamıyla ancak ve ancak örgütlenen, süreklileşen ve radikalleşen halk serhıldanlarıyla mümkündür!
Yani ne kadar serhıldan o kadar uluslar arası komplonun boşa çıkarılması!
Barış=Ne kadar serhıldan o kadar Önder Apo’nun ve Kürdistan’ın özgürlüğü!
Oyalamalara ve özel savaş medyasının yaratmaya çalıştığı havanın tersine, ne kadar serhıldan o kadar barış!
Herdem Serhıldan