HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Daha yirmi birindeydim.

Beşikçi’yi okumuşluğum vardı.

Düşüncesinin içeriğine değil, cesaretine saygı duyardım.

Bir gün dediler ki, Beşikçi’nin “Devletlerarası Sömürge Kürdistan” adlı kitabı çıkmış.

“Nerede, nerede dedim.”

“Amed’de D. Kırtasiye’de var” dedi arkadaşlarım.

O zaman, Fırat Üniversitesi’nde okuyordum.

Hemen arabaya atladım, Yallah Amed’e uçtum.

Seyrantepe’de hemen bir taksi tuttum; eve uğramadan D. Kırtasiye’de indim.

İçeri girdim. Kitabı istedim.

Kırtasiyede sadece bir nüshası vardı.

Ne yapayım, ne edeyim diye düşünürken kırtasiyeciye dedim ki: “Bana yirmi nüshasının fotokopisini çıkar.”

Kitabın yirmi fotokopisini alıp eve gittim.

Bir işte çalışmışlığım olduğu için, neredeyse bir aylık maaşımın hepsini yirmi fotokopi kitabına verdim.

O zaman, bu kitapları Türk ırkçı rejiminin askeri güçleri bende yakalasaydı, uzun yıllar TC zindanlarında kalabilirdim.

Bilgi edinmeyi seviyordum.

Önder APO’nun kitapları dışında hiçbir kitap bana ne ruh veriyor, ne de ufkumu açıyordu.

Diğer kitaplardan genelde bilgi ediniyordum.

Türkiye’de ne kadar Türk-İslam sentezci örgüt ile sol örgüt varsa, hepsinin dergilerini ve varsa gazetelerini de takip ediyordum; eğer varsa Kürt örgütlerininkini de.

Önemli gördüğüm kitapları, liselerden tutalım üniversiteye kadar herkese dağıtırdım.

Beşikçi’nin 20 fotokopilik kitabını da böyle yaptım.

Fırat Üniversitesi ile liselerdeki öğrencilere dağıttım.

 Böyle süreçlerden geçerek gerillaya katıldım.

Gerillayı bir yaşam tarzı, bir özgür ahlak tarzı olarak kendi öz kimliğim olarak görüyorum.

Bir milyon kere daha doğsam, yine gerilla yaşamı dışında hiçbir yaşamı ve yaşam biçimini seçmem.

Zaten Kürtlerin yaşamı da, 1950’lere kadar gerilla yaşamıydı.

Eğer bugün, Kürtlerin özgürlük ve eşitlik değerleri ile tüm tarihi ve kültürü varlığını koruyorsa, bunu dağların doruklarında direne direne bizleri bugüne getiren yoksul ve ezilen halkımıza borçluyuz.

Biz de, halkımızın bu kesimden geliyoruz.

Ve kapitalist modernitenin ahlaksız mezbahasının lağımlı dehlizlerinde yetişen kişiliği reddediyoruz.

Etmeye de devam edeceğiz.

Şimdi bakıyoruz ki, kapitalist moderniteden bu denli etkilenmiş kişiliksizler kalkıp, ittifak kurup, Önder APO’ya saldırıyorlar.

Hepsi, sen şuradan, ben buradan, o da oradan saldırsın desturuyla hareket ediyorlar.

Hepsinin de fikir babası İngiltere, komuta kontrol merkezi ABD’dir.

Fet-ul Münafık’ın hurafeci medyası, mevziisine MİT ile CIA’nın zehirli kurşunlarını koymuş. Her tarafa Turancı kurşuni sözlerle atış yapıyor. İhanetçi liboşlar da -Kürt İhanetçiler- Avrupa ve Kürdistan’da mevziiye yatmış; ceplerine Türk rakısı ile Avrupa birasını koyarak sokak sarhoşları gibi kafalarına ne geliyorsa attıkça atıyorlar.

Bir de Fet-ul Münafık’ın TV’lerine çıktılar mı aman da aman; nasıl yiğit kesiliyorlar.

Ama bizden başkası onların nasıl korkak ve düşkün olduğunu bilemez.

Bir Kürt atasözü var, bu gibilerini hoş anlatır:

“Yê ne di şerda be, şêre” Türkçe meali şöyledir.”Kavgada olmayan aslan kesilir.” -Anlarsınız herhalde bunu ihanetçi liboşlar.-

Bir de Beşikçi Hoca’ya şunu söyleme hakkını kendimde görüyorum.

Herhalde kendisi de anlayışla karşılar. Bilim adamı olduğuna göre…

Beşikçi hoca diyor ki: “PKK çok büyük bir örgüt ama amaçlarını küçültmüş.”

Beşikçi hoca yanılıyor. PKK’nin amaçları daha da büyümüş. PKK, tüm dünya halklarının Demokratik Konfederalizm çatısı altında, halkların demokratik uygarlığını kurma düşüncesine sahiptir. Ve bunun mücadelesini veriyor. Demokratik Özgür Kürdistan’ın buna öncülük edeceğini ortaya koyuyor. Bu durum Kürdistan’ı da aşan bir durumdur. Bu konuda PKK’ye bakış açısında bir darlığınız vardır.

İkincisi: Önder APO’nun konuşmasının ahlaki olmadığını söylüyorsunuz.

Aslında sizin böyle demeniz ahlaki değildir. Siz de zindanda düşüncelerinizi açıklamadınız mı? Kitap yazmadınız mı?

Türkler, Önder APO’ya konuşma diyor; ABD ile AB ve Talabani’de böyle diyor.

Fet-ul Münafık ile ihanetçi liboşlar da böyle diyor.

Bil cümle hepiniz aynı daktilodan çıkan, aynı tekerlemeleri okuyorsunuz.

Aynen bir anda Türkiye’deki tüm camilerdeki imamların, MGK tarafından hazırlanan hutbeleri okuması gibi aynı hutbeyi okuyorsunuz.

Sizlerin MGK’si Süper NATO’nun koordinatörü ABD olmasın. ABD, Türkiye ile İsrail bize silahlı savaş açmışken, Beşikçi, Fet-ul Münafık ile ihanetçilerin ideolojik savaş açması tesadüf değil herhalde.

Hepinizi bir cepheye çeken nedir acaba?

Özgür Bilge