Faşizmin en iyi tanımı herhalde ırkçılıkla özdeşleştirilenidir. Yani ırkçı yaklaşımların gideceği yerin faşizm olduğudur.
Akepe gerçekliği her geçen gün daha fazla açığa çıkıyor. Sıkışıklığın insanın tüm gerçeklerini gözler önüne serdiği söylenir. Yani normal koşullarda insanlar kendilerini iyi kamufle edebilir diyor ruh bilimi. Ruhsal sıkışıklığın yok ise, ciddi bir baskı altında değilsen, duygu selini kontrol edebilecek bir pozisyondaysan oto kontrolü kaybetmiyor insan.
İnsan ne zaman ki duygusal bir atmosferin etkisine girmiş ise, ne zaman ki onu köşeye sıkıştırmış iseniz o zaman o insanın tüm özelikleri bir bir açığa çıkar. Bunun için deniliyor ki; insanın en net açığa çıktığı saha zor koşullardır. Zor koşullarda bireyci mi yoksa gerçekten toplumcu olduğunuz net ortaya çıkar. Çünkü bireycilik sizin güdülerinizi konuşturturken, toplumsalcılık ahlaki değerlerinizi kamçılar. Bu durumda kişi olarak neyseniz böyle ortamlarda çok net bir şekilde ortaya renginiz çıkar. Yani zorluklar bir nevi turnusol kağıdı gibidir. Asit mi yoksa baz mı olduğunuz hemen anlaşılır ve siz kendinizi saklayamazsınız.
Buğun Kürdistan’da çok ciddi bir mücadele sürüyor. Öyle ki özelde 19 Haziran Oramar ve Şitazan hareketi, ardından 23 Temmuz 2012 Şemdinli harekatı ve en sonda 4 Ağustos 2012 Çele harekatı. Ve tabii Amanoslardan Serhat’a, Dersim’den Garzan’a ve Botan’ın farklı yerlerindeki gelişmelerinden hiç söz bile etmiyoruz.
Öyle ki TC devleti ve onun gerçekten yeşil Türkçü yapısı Suriye’ye dönük tamda planlamalar yaparken: bir Suriye’deki Kürtlerin destansı özgürlük direnişleri ve demokratik özerkliğe doğru yürüyüşleri ve birde buna denk bu kez Hakkari coğrafyasında gerillanın alan hakimiyetini sağlamaya başlaması tüm bu planları alt üst etmiş bulunmaktadır. Bu ise sıkışıklık demektir. Sıkışlık ise çoğu zaman duygularını kontrol edememek demektir. Böyle anlarda ani refleksler, yalanlar, kendini savunmalar derken bireyin oto kontrolünü kaybettiği anlardır.
İşte tamda böylesi anlarda bireyler neyse kendi renklerini dışarıya vururlar. Niyetlerini açığa vururlar. Kim olduklarını, ne düşündüklerini bir bir dile getirirler. Sizin ve bizim o bildiğimiz nezaket dolu yaklaşımları artık böyle ortamlarda gerçekleri açığa çıkmış kişilerde göremezsiniz. Çünkü bir kere bu tip kişiler raydan çıkmıştır. Kontrolsüzdür. Frensizdir. Ve bunun için aklına ilk geleni söylemeye başlarlar.
Böyle anlar “gerçekler çıplak olmayı sevdiği” anlardır. Bu bilinçli bir çıplak olma olayı elbette değildir. Ancak insanın renk verdiği, kendisini ele verdiği anlardır. Kendine Müslüman, kendine demokrat olan böylesine bir hükümetin yetkilileri nasıl da meğer saldırganlarmış? Meğerse ne kadar da ırkçı ve faşistlermiş?
Örneğin marangoz hatası: “Bunu kimsenin karıştırmaya ve benim sözlerimi oraya püskürtmeye yeltenmesin, hakkı yoktur, ağzına tıkarım o yazıları senin” diye biliyor.
Marangozun koruma meleği olan: “Herkes net olacak. Kimden yana olduğunu söyleyecek. Sen PKK terör örgütünden yana mısın yoksa bu milletten yana mısın?” hatırlayanlar bilir daha önce de sıkıştığında: “Ananı al da git” “ucube”, “tıksırıncaya kadar için”, “kadın mıdır, kız mıdır bilemem”, “burnunu sürtmek” ,“tükürdüklerini yalayacaklar”, “Dini Zerdüşt olanın ne ilgisi var bu işlerle” ve tabii bir de “bunları not ediyorum” diyecek kadar megolamanlığı açıkça ifade eden bir ruh hastası. Başka da Alevilerin cem evlerine “ucube” kelimesini kullanmasını hangi hastalıkla izah edebilir ki insan?
Ve birde tabii sözde hep mendille dolaşan kendince diğerlerine göre hümanist geçinen bir vampir var. “Siz hangi kanı taşıyorsunuz? Nasıl bunu yapabilirsiniz? Uzaydan mı geldiniz?” diye kendince Kürt siyasetçilerine yükleniyor. Aynı zatı birkaç ay önce Kürtlerin dili içinde çok renkli şeyler söylemişti:
“Şartlar elverirse Kürtçe sadece seçmeli ders olabilir. Yoksa ilköğretimden üniversiteye kadar Kürtçe bir eğitim yapılması mümkün değildir. Kürtçe anadilde eğitimin önünde anayasal engel var. İkincisi, anayasal bir engel olmasa, Kürtçe bir eğitimin kaliteli bir eğitim olabileceğine inanıyor musunuz? Bir medeniyet dili midir Kürtçe? Böyle anadilde eğitimi düşünmüyoruz. Anadilde eğitimin Türkçe olması hem beraberlik sağlıyor hem de Türkçe bir medeniyet dilidir.” Bu kadar faşizanca kelimeler kullanan bir ruh hastası: "Bu dinamik kıtanın, bu gayretli, çalışkan insanların geçmiş yakın tarihte yaşadıkları acılı, sıkıntılı günleri bildiğimiz için böyleyiz. Çünkü Türk milleti olarak biz sömürgeciliğe karşıyız. Tarihimizin hiçbir döneminde sömürgeci olmadık. İkincisi, ayrımcılığa karşıyız. Ne renklerinden ne inançlarından ne de kıyafetlerinden dolayı bir insanın bir diğerinden daha üstün değildir” diyerekte oldukça demagoji de yapabiliyor.
Tekrar marangoz hatası sonucu oluşmuş kişiliğe dönecek olursak:
“Neyiyle veriyor, belki resim yaparak tuvale yansıtıyor. Şiir yazarak şiirine yansıtıyor, günlük makale, fıkra yazarak oralarda bir şeyler yazıp çiziyor. Hızını alamıyor terörle mücadelede görev almış askeri, polisi doğrudan çalışmasına, sanatına konu yaparak demoralize etmeye çalışıyor. Terörle mücadele edenle bir şekilde mücadele ediliyor, uğraşılıyor. Terörün arkadan dolanarak arka bahçede yürüttüğü faaliyetler ki arka bahçe İstanbul'dur, İzmir'dir, Bursa'dır, Viyana'dır, Almanya'dır, Londra'dır, her neyse, üniversitede kürsüdür, dernektir, sivil toplum kuruluşudur.”
Evet, işte sıkışmışlık bireylerin rengini hiçbir perdeye yer vermeden açığa çıkartacak güçtedir. Özgürlük hareketi bu ruh hastası iktidar gücünü daha da sıkıştıracaktır. Sıkıştırdıkça gerçek kimlikleri gün yüzüne daha fazla açığa çıkacaktır. Hele birde sözde kürt geçinen hain, işbirlikçi keklik takımı yok mu? Bunları da açığa çıkaracaktır. Yine sözde kendilerini geçmişin demokratı bilenlerin o özündeki faşizanlıkları da açığa çıkaracaktır.
Evet, mücadele özgürleştiricidir. İnsanı tüm takıntılarından kurtarıcıdır. Bizleri yani özgürlük savaşçılarını tüm engelleyici bentlerinden kurtarırken, böyle içi ile dışı bir olmayanları da açığa çıkartmada tam bir çözümleyicidir.
Şimdiden faşizmin ve de böylesine faşist yapıların açığa çıkartılması halklar için bizim yapacağımız ve yaptığımız en hayırlı iş olduğunu da unutmadan ekleyelim.
Şıho Dirlik