HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Kendin ol ey Kurdino!..

Ve önce kendini tanı ki, düşmanını tanıyasın.

Kendini tanı ki, özgürleşesin.

Kendini ve düşmanını tanı ki, tarumar olmayasın.

Kendini ve düşmanını tanı ki, un ufak olmayasın.

Kendini ve düşmanını tanı ki, başkasının askeri olmayasın.

Kendini ve düşmanını tanı ki, başkalarına vatan kazandırırken, kendi vatanında, vatan kazandırdıklarının kölesi olmayasın.

Kurdino bak Kürtler Irak’ta, Şiileri güç yaptılar, şimdi de Maliki, Kürtleri köleleştirme yolunu ve sistemini oluşturuyor. Kurdino bunun mucidi Osmanlıdır.

Bunun için tarihini iyi tanı.

Tarihini tanı ki, O’na Ortadoğu kapılarını, imparatorluğunu ve İslam halifeliğini xelat olarak verdiğin Yavuz Sultan Selim gibi kadim cellatlar sana yazının başlığına aldığım sözleri söyleme cesaretini göstermesin.

Tarih bilincini öyle derinleştir ki, hiçbir kimse senin hakkında tek bir olumsuz düşünceyi bile hissetmesin.

Kurdino gözlerini bir şahin gibi uzaklara dik.

Bakışların derin ve keskin olsun.

Ufkuna evreni al.

Yüreğine ve beynine derinlerden bir duygu ve bir düşünce gelsin.

Ve ihanetçi İdris-i Bitlis-i’yi hatırla.

Ve ittifak yaptığı Yavuz hırsızı hatırla.

O’nu sultan-i cihan, halife, imparator yapan Kürtlere nasıl hakaret ettiği şiiri oku, oku ve oku.

Önce kendin oku, akabinde de nerede bir Kürd ferdi varsa ona da oku, oku ve oku.

Şimdi de kartal burunlu, kıyımcı ve ortaçağın en kan dökücüsü azam-ı celladı Yavuz’un şiirini okuyalım ki, Kürde düşmanlığın nereden geldiğini anlayalım.

Yavuz hırsızı Amasya’da bir çeşmenin taşını kazıya kazıya yazdırdığı şiire gelelim.

Cellat halifenin şiiri şöyledir:

 

“Kürde fırsat verme yarab.

Dehre sultan olmasın.

Ayağını çarık sıksın.

Gönlü huzur bulmasın.

 

Vur sopayı, al haracı.

Karnı bile doymasın.

Ol çeşmeden gavur içsin.

Kürde nasip olmasın.

 

Vasiyetim oldur kim,

Kürd bin kere yalvarsın.

İnanma, kanma.

Yakana bit, kapına Kürd dadandırma”.

 

Zamanenin Yavuz’u, Katil-Qerdoğan da aynen bu şiiri öykünüyor.

Ve Osmanlı torunuyum diyor.

Diyor ki, “söz konusu millet olunca bizler her türlü ideolojiyi bir yana bırakırız.

Milletimizin menfaatini savunuruz.”

Davos’ta yaptığı konuşmayı böyle savunuyor.

Celallendikçe celalleniyor.

Fetul-Münafık ile birlikte Kürdistan’ı talan coğrafyasına çeviriyor.

Yavuz’un Kürdistan talanı aşine ve harac iken, Katil-Qerdoğan’ın ise hukuksuzluğun ve sömürgeci yol bulmalara uydurulmuş şekliyledir.

Kurdino Yavuz’u ve dönme dolaplarını, tuzaklarını, kapanlarını unutma ki, Katil-Qerdoğan’ın ağına düşme.

Osmanlı’dan bugüne devredilen bu ırkçı sistemi çöz ki, onun askeri olmayasın ve Şemzinan’nın Wargenima Karakolu’nda askerlik yaparken, öldürülen Patnoslu Kürt Burhan Güzelaydın gibi bir akıbetin olmasın.

Kurdino başkasının askeri olma.

Kurdino başkasının askeri olma ki, Burhan Güzelaydın gibi katletmesinler.

Kurdino senin rotan bellidir.

Bak dağlar sana sinesini açmış, gel diyor.

Daha ne bekliyorsun ki?


Özgür Bilge