AKP-Gülen Faşizmi Kürdistan’ı 21. Yüzyılda da kendi mutlak sömürgeci egemenliğinde tutmak için, bir taraftan Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde tecriti artık bir siyaset olarak geliştirmekte, kendi ulusal onur ve haysiyetine sahip çıkmaya başlayan Kürt siyasetçilerini KCK adı altında rehin almaya çalışmaktadır. Rehin alınan Kürt siyasetçilerinin sayısı 3500 olarak belirtilmektedir. Gerillaya karşı imha operasyonlarına ağırlık vermekte bunun için ABD-İsrail ve Avrupalı devletlerden kimyasal silah da dahil aldığı her türlü tekniği kullanmaktadır. Demokratik haklarını savunan Önderliğine, Kürt ulusal haklarına sahip çıkan yurtsever Kürtlere ve dostlarına boğucu gaz kullanmaya devam etmektedir. Özellikle bazı Türk aydınlarının gözdağı amacıyla rehin alınması ve en son Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlarının da tutuklanması AKP-Gülen faşizminin Kürt halkı, Kürdistan ve Türk halkı için nasıl bir planının olduğunu ortaya koymuştur.
AKP-Fetulah faşizmi bu saldırılarını yoğun bir psikolojik savaş eşliğinde, Kürdistan halkını bölme parçalama, umutsuzlaştırma, saptırma vb. çabalar içine girmiş bulunmaktadır. Her yaptığını haklı çıkarmak için, uyduruk, sahibinin sesi yazar-çizer, spiker, programcı takımıyla Kürdistan özgürlük hareketine, Önderliğine, yasal siyasetçilerine yönelik her türlü ahlaksızca, alçakça saldırılarını yöneltmektedir. Her türlü yalan-iftira, çamur at, tutmazsa izi kalır hesabıyla söylemedikleri bir şey kalmadı. Bir taraftan bu saldırılar olurken, öte yandan nerde yurtsever, demokrat, sosyalist, aydın, yazar, sanatçı varsa bunları birer birer rehin almaktadır. Nasrettin Hoca’nın deyimiyle, taşları bağlamışlar, itleri de ortalığa salmışlar.
Böyle yoğun bir saldırı ile bilinçleri muğlaklaştırma, iradeleri felç etme, örgütlülüğü dağıtma hesaplanırken, Kürdistan halkının, yurtsever kamuoyunu aldatmak için olmadık kirli oyunlar da oynamaktadırlar. Bunların başında ise, KCK sistemini kötüleme, hatta faşizm olarak niteleme sömürgeci faşist sistemin koordinatörü Tayyip Erdoğan ve uşaklarının ağzından düşmemektedir. Kürdistan özgürlük hareketini faşist, kendilerini de anti-faşist olarak niteleyecek kadar Hitlerin propaganda bakanına taş çıkartacak, işi yalanla-dolanla tersyüz ederek göstermede oldukça maharetli olduğu görülmektedir. Bazı sözüm olan liberal aydınlar da, bu koroya katılmaktadırlar. Tayyip Erdoğan’ın bağajına entelektüel argümanlar taşımaya hala da devam etmektedirler. Hele bir sıkı liberal Ahmet Altan var ki, Tayyip Erdoğan’ın ameliyat olmasına neredeyse salya sümük ağlamakta, ona hastanede ulaşıp yazılarını, hizmetlerini sunamamaktan neredeyse kıvranmaktadır.
AKP ve Fethullahçılar, çeşitli çevrelerin kulağına önce, devlet ile PKK’nin yeniden görüşmeye başladığını fısıldayıp, önce alttan alta yaydılar, sonra ise, AKP’nin Tarafı da bunu daha açıktan dillendirmeye başladı. Ve AKP-Fethullahçı basın bunu son günlerde yoğun işlemeye başladılar. Öncelikle hemen şunu söyleyelim ki, PKK yönetiminin böyle bir görüşmesi de yok, talebi de. Nede görüşmek için böyle bir zemin-ortam vardır. Peki, AKP-Fethullah Gülen’in derin devlet kadroları, yani yeşil Ergenekon böyle bir şeyi neden yayıyor? Amaç, Kürt yurtseverlerini beklentiye sokmak, AKP- Gülen faşizminin açığa çıkan Kürt düşmanı gerçek yüzü karşısında daha önce AKP-Gülenle şu ya da bu nedenle ilişkilenmiş, şimdi bunu sorgulayan, kopuşu yaşayan kesimleri yeniden AKP-Gülen’e bağlamaktır. Yine anayasa tartışmaları vb. ne umut bağlatmaktır. Yine AKP’nin başta açılım adı altında yürütülen Kürt siyasetini tasfiye, tek adam ve tek parti olma, yine 3. milli şef olma arayışı karşısında AKP’yi sorgulamaya başlayan liberalleri yeniden yanına almak için böyle bir ortam yaratmaya çalışmaktadır.
Kürdistan halkı ve Türkiyeli devrimci-demokrat ve aydınlar şunu bilmelidir ki, bu koşullarda AKP adına, ya da devlet adına herhangi bir görüşme yoktur. Bu koşullarda olamaz da.
Kürdistan halkının artık, ne AKP-Gülen ve işbirlikçi liberallerin alttan alta ya da basın üzerinden yaratmaya çalıştıkları bu tür oyalama, beklentiye sokma inanmalı, ne de sözümona İrlanda da, çözüm modellerini araştırmaya çıkanlara kulak asmalı. Kendi özgürlüğüyle birleşmiş Önder Apo’nun özgürlüğü yolunda ilerleyişini tüm zorluklara rağmen sürdürmelidir. İçinde Bejan Matur gibi alevi, Kürt, kadın ve geçmişte PKK davasından cezaevinde yatıp da çıktıktan sonra Fethullah Gülen cemaatine kendi ruhunu satan, randevusuz Fethullah Gülen ile görüşen birisinin, söylediklerine kulak asacak bir Kürdistanlı olabiliri mi?
Cengiz Çandar’ından, Hasan Cemaline kadar-belki içinde iyi niyetliler de olabilir- hemen hemen hepsi, ortak tema olarak sözümona İRA militanları, artık halkın yorulduğunu görmüşler de öyle gelip barışçıl sürece katılmışlar, yaygarasını yaymaya çalışıyorlar. Bundan da Kürtler de artık yoruldu vb. sonuç çıkarmaya ve bunu yaymaya, böyle bir ortam yaratmaya çalışıyorlar.
Özgürlük, onur mücadelesinin yolu uzundur, bazıları Bejan Matur gibi soluksuz kalarak saf bile değiştirebilir. Ama Kürdistan halkı özgürlük ve onurlu yaşamın anlamını biliyor. Sömürgeci Türk devleti başta olmak üzere diğer sömürgeci güçlere karşı mücadelenin öyle sıradan ve çok basit olmadığını da bilmektedir. Kürt ulusu bugüne kadar özgürlüksüz, örgütsüz, savunma güçlerinden yoksun ve Önderliksiz olmanın acılarını derinden yaşayan bir halktır. Yol uzun ve zorlukları olan bir yoldur. Fakat varlık, özgürlük ve şeref için mücadelenin yorgunluğu olamaz. Yorulmak, yoruldum demek, şerefsiz bir yaşamı kabul etmek anlamına gelmektedir. Kimse Kürdistan halkına bunu yakıştıramaz. Kürt ulusu da bunu kabul etmez. Kürdistan halkı yolun çoğunu yürüdüğünü ve pek az bir kısmının, ama zorlu dönemecin kaldığını da bilmektedir. Kendisine dayatılan soykırım politikalarına karşı, halk olarak varlık, özgürlük ve onurlu yaşam olanaklarını elde etmek için sonuna kadar direnmede kararlıdır.
Kendini liberal olarak adlandıranların geçmişlerine baktığımızda, hepsi aslında uzun soluklu özgürlük mücadelesinden gözlerinin direği kırılmış, nefesi daralmış, yüreği küçülmüş, bilinçleri yetmemiş, cesaretleri tükenmiş insanlardır. Sizler yorgun düşmüş olabilirsiniz. Zaten Türkiye biraz da Ahmet Kaya’nin dediği gibi yorgun demokratlar ülkesi değil mi, hatta mezarlığı!
Kürdistan halkının 3 Aralıkta Amed’de gerçekleştirilecek mitinge nasıl canlı ve diri katılacağını, gerekirse bir asır boyunca, Kürt ulusunun özgürlüğü ve şerefi için, ulusal-toplumsal reflekslerini daha da geliştirip pekiştirerek devam edeceğini herkese gösterecektir! Her Kürdistanlı, kendisine dayatılan onursuzluğa, ulusal yokoluşa, teslimiyete, korkuya, sindirme ve örgütsüzleştirmeye karşı, Önderliğine, tüm ulusal değerlerine, varoluşuna ve özgürlüğüne sahip çıkmalı serhıldan ruhuyla Amed mitingine katılmalı, birbirini teşvik etmelidir. Örgütlülüğünü ve direnişini yükseltmelidir.
Varlığını, ulusal yokluğumuz üzerine inşa eden sömürgeci Türk devletine karşı varlık ve özgürlüğümüzü sağlamanın, kendi topraklarımızda onurumuzla yaşamanın başka da yolu yoktur.
Herdem Serhıldan