HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

gele kurdistan1Sömürgeci-soykırımcı Türk devletinin başbakanı 2 Haziran’da Kürdistan’ın başkentine gelmektedir. Geliş gerekçesi sömürgeci AKP adına hangi hain-işbirlikçilerin siyaset yapacağını belirlemektir. Böyle açıklanmaktadır. Bu görünürdeki gerekçe, işin örtüsü. Asıl neden ise, bir kez daha bazı hain-işbirlikçi Kürtlerin kendisinin yanında olduğunu göstermek, böylelikle bir gövde gösterisi yapmak, bu vesileyle de Kürt birliğini parçalamak ve  “buranın da sahibi benim, istediğimi yaparım”   demek amacıyla gelmek istemektedir.

Hele hele Roboski’de yapılan katliam tartışmaları ardından, Türk sömürgeci sistemin başbakanı katliam için “ Uludere konusunda gerekeni yaptık, tazminatı fazlasıyla ödedik”  “bunlar nekrofil ”, “ bunlar ceset avcısı”, “bunlar neden mayına basmıyor” diyerek en ağır hakareti yaptıktan  sonra Amed’e  gelişin ve yapılmak istenenin başkaca anlamı yoktur. Öyleki hem katlediyor, hem de katliamın üstünün örtülmesini istemeyen, bunun için hesap sormak isteyenlere her türlü hakareti yapmaktadır. Yani katlederim, kimse de, sesini çıkarmasın!

Kürdistan özgürlük gerillasının Mayıs ayı ile birlikte sömürgeci işgale karşı Önder Apo’nun özgürlüğünü sağlama ve Kürdistan topraklarını savunma temelinde başlattığı direniş savaşı Türk sömürgeci sitemini sarsmaya başlamıştır. Kürdistan özgürlük gerillasının son kış sürecinde ve baharın ilk aylarında tümüyle tasfiye edilmesi veya eylem yapamaz bir duruma gelmesi için ABD, Avrupa ve bazı işbirlikçilerden önemli bir destek alınmıştır. Fakat evdeki hesap dağlarımıza  uymamış, Kürdistan özgürlük gerillası bu hesap ve hayali yerle bir etmiştir. Bu nedenle AKP daha fazla saldırganlaşmakta, saldırganlaştıkça sömürgeci, ırkçı, inkârcı, katliamcı, soykırımcı ve iğrenç yüzü iyice açığa çıkmaktadır.  Artık her türlü oyalama, aldatma, uyutma ve degemojisi vb. politikalar kıyıya vurmuştur.

Gelinen aşamada, ya Kürt sorununu Demokratik Özerk Kürdistan temelinde çözeceklerdi yâda bilinen tasfiye  siyasetlerini yürütmeye devam edeceklerdi. İkincisini devreye koymuşlardır. Bu artık çok açıktır. Kimsenin, “uzantılarıyla  müzakere terörle ile sonuna kadar mücadele” söyleminden kendine göre bazı basit sonuçlar çıkarmamalı, boş hayallere kapılmamalıdır.  Zaten, “artık Kürt sorunu yoktur, Kürt vatandaşların sorunu vardır” demek suretiyle Kürtleri nasıl kandıracağını, ancak Kürt ulusal sorununu çözmek için hiçbir adım atmayacaklarını açıkça ortaya koymuştur.

Nitekim AKP’nin şuan devreye soktuğu siyaset budur. Roboski katliamı, katliamdan sonra AKP’nin izlediği politika ve son bir hafta içinde bu konuda yapılan açıklamalar başta Roboski katili Erdoğan ve bakanlarının bu politikayı herkesin görebileceği şekilde devreye soktuğunu göstermektedir. Aslında stratejileri buydu. Fakat on yıldan bu yana sanki bir çözümü varmış ve çözecekmiş gibi bir algı yaratmak için özel bir çaba harcadılar. Bu konuda bazı kesimleri de etkilediler. Ancak  AKP’nin bu sinsi politikası Önder Apo’nun İmralı direnişi, Kürdistan Özgürlük Hareketi direnişi, halkımızın serhıldanları ve en son Kayseri’de Eriş ve Andok yoldaşların tam bir fedai ruhla gerçekleştirdikleri eylemle son bulmuştur. Çünkü böyle kirli, örtülü soykırım siyaseti ancak böyle bir ruhla karşılanabilinirdi.

Kürtler ve Kürdistanlılar Türk sömürgecilerinin artık Kürdistan’ta hiçbir haklarının, hukuklarının olmadığını ve bir an önce defolup gitmelerini söylemektedirler.  Dolayısıyla Türk sömürgeci sisteminin tasfiyesi temelinde bu halk direnme ve mücadele etme kararlılığına ulaşmıştır. Amed halkı daha öncede birçok kez bedel verme pahasına sömürgeci devletin başbakanının Amed’e gelememesi için uyarmış ve her geldiğinde de güçlü bir biçimde protesto etmiştir. Amed halkı bir kez daha böyle bir durumla karşı karşıyadır. Hem Önder Apo üzerinde işkenceye dönüşen bir tecritin uygulandığı, binlerce  siyasi temsilcisinin zindanlara konulduğu bir dönemde Amede gelmektedir. Bu sınava  çok daha güçlü vereceğinden kimsenin kuşkusu yoktur. Geçen yıl  Çolemerg halkı katil Erdoğanı, nasıl kendi sömürgeci polis ordusuyla, askerleriyle baş başa bıraktıysa Amed halkı da aynı şeyi yapmalıdır.

Özellikle Amed’te başta olmak üzere şu veya bu nedenle AKP’ye oy veren Kürtler mevcuttur. AKP’ ye oy veren Kürtlerin artık vicdan ve şeref muhasebesi yaparak, bu Roboski katiline karşı tavır alması gerekmektedir. Eğer AKP ye oy ilişkisi ekonomik ilişkilerle sağlanmışsa, hiçbir para ve pulun ulusal onur undan daha yüksek olmadığını bilmeleri gerekir. Kimse mezara mal-mülk ile gitmemektedir. Ancak insanın onurlu duruşuyla anıldığı bir gerçek.

Eğer AKP’nin din siyasetinin arkasından gidiyorlar ise öncelikle Fethullah Gülen’in Kürtlerin katledilmesini dönük fetva çıkarmak suretiyle aslında Roboski katliamının emrini verdiğini, AKP hükümetinin de ordusuyla bunu uyguladığını görmeleri gerekir. Yine unutulmamalıdır ki, Kürdistan’daki  sömürgeci bir kurum dolan diyanet işleri  ve ona bağlı kuruluşlar, Türk devletine hizmet etmektedirler. Kürdistan da hakim olan kurumlaşmalar bunlardır. Kürt alimleri, daha yeni yeni örgütlenmektedirler. Dolayısıyla   Diyanet ve ona bağlı müftülüklerin  sorumluluğundaki kuruluşlar,  Kürt halkını gerçek anlamda,  Allahın yoluna  ve gerçek islama değil, sömürgeci Türk devletinin, yani işgalcilerin  yoluna ve zalimin yoluna çağırmaktadır. Bu görülmelidir.

Katliamcıların hiçbir zaman gerçek ve dürüst Müslüman olmayacaklarını görmek ve anlamak gerekir. Ayrıca Kürt ulusunun işgalci Türklerden önce Müslümanlığı kabul etmiş bir halk olarak, İslam’ı kendi düşmanlarında öğrenmeye ihtiyaçlarının olmadığını görmek gerekir. Gerçek o ki, Türk sömürgecileri kutsal İslam inancını sadece ve sadece Kürtleri aldatmak için kullanmaktadırlar. Bu gerçeğin  görülmesi için acaba daha kaç kere Roboski gibi katliamların yapılması gerekir ? Daha ne beklenmektedir?

Artık dürüst, samimi Müslümanlar bu gerçeği görmeli ve AKP’ye fazla zamana yaymadan tavır almalı. 2 Haziranı bu yeni Kürt katili Erdoğan ve partisine karşı tavır almanın imkânı haline getirmelidirler.  2 Haziran yurtsever Kürtlerin tavırlarının açıkça ortaya koyduğu, AKP ile şu yada bu biçimde ilişkilenen kesimlerin AKP sömürgeciliğine tavır aldıkları bir gün haline getirilmelidir. Tüm Kürdistanlılar artık Türk sömürgeciliğinden, kurumlarından kopuşu gerçekleştirmelidirler. Bir sömürgeci devletin başbakanına onurlu bir halkın gösterebileceği en doğru tavır ne ise o gösterilmelidir. Kürdistan’ın hiçbir il ve ilçesi sömürgeci sistemin bir temsilcisinin elini kolunu sallayarak, rahatça girdiği ve dolaştığı yerler olmaktan çıkmalıdırlar. Bu Kürt olmanın, Kürdistanlı olmanın asgari gerekliliğidir.

Unutulmamalıdır ki, “Sömürgecilik ne düşünen bir makine ne de uslamlama yetenekleri olan bir bedendir. Çıplak şiddettir ve ancak daha büyük bir şiddetle karşılaştığı zaman boyun eğer.” Onun için Cezayirli yurtseverlerin bu söylediklerini hatırlayarak, daha fazla güçlü serhıldanlarla  sömürgeci Türk devletinin başbakanını karşılamak gerekir!

Herdem Serhıldan