HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Kürdistan halkı Önder Apo’nun uluslar arası komployu tüm Kürdistan parçalarında ve yurtdışında büyük bir ulusal birlik ruhuyla karşılamış ve lanetlemiştir. Özellikle Kuzey Kürdistan ve Türk  metropollerinde yaşayan halkımızın bu yıl uluslar arası komployu geçmiş yılları aşan bir yaygınlık ve yoğunlukta    kepenk kapatması ve kırk ayrı noktada  sömürgeci-soykırımcı AKP polisleriyle çatışması önemliydi. Daha yaygın, daha yoğun ve daha bilinçli, örgütlü ve öfkeli  bir lanetlemenin Kuzey  Kürdistan’da yaşanması şu açıdan çok önemliydi.
   Çünkü Türk sömürgeci hükümetinin içişleri bakanı, yaptıkları siyasi-soykırım operasyonlarına dayanarak, ciddi bir eylemliliğin gelişemeyeceği beklentisindeydi. Bu operasyonları tertipleyen yeşil faşizm hükümetinin başbakanı, bakanları ve psikolojik savaş uzmanları, yeşil ergenekon  “öyle bir yapacağız ki, açıklama dahi yapacak kimse kalmasın” hesabı içindeydi.
   Öncelikle Önder Apo üzerinde tecritin ağırlaştırılması, kimse ile görüştürülmemesi, “başı gövdeden ayırma”  zihniyetinin bir ifadesi olarak ortaya konulan bir plandı. Buna göre ne Özgürlük hareketi ne de halk karar alıp, harekete geçebilecekti. Harekete geçme potansiyeli olanları da rehin almak gerekti.
   ABD,  NATO, Gladyo  Kürtlerin sesi olan Roj TV’nin  uydu  üzerinden yaptığı yayınını durdurmak için elinden geleni yaptı! Serbest Pazar vb. lerinin ne kadar sahte, yalan olduğu, Kürtler ve Özgürlük mücadelesi sözkonusu olduğunda her şeyin nasıl ayaklar altına alındığı da ortaya çıktı. Tüm bu yönelimler aslında uluslar arası komplonun yıldönümünde Kürt ulusunun ve dostlarının katılımını engellemeye yönelik çabalardı.
   Özellikle son günlerde hemen hemen hergün yüzlerce yurtsever Kürdün, dostlarının, en son sendikacıların toplama kamlarında esaret altına alınması tümüyle böyle bir hedefi gerçekleştirmek amaçlıydı. Zaten İstanbul emniyet amiri de,  adeta zafer ilanında bulunmuştu! Dolayısıyla Cevdet Aşkın gibi bazı köşe yazarları, 15 günü için hem  sömürgeci-soykırımcı Türk devleti için, hem de Kürdistan özgürlük hareketi için bir “test” günü olarak nitelendirmişti.
   Yani Kürdistan halkı sömürgeci soykırımcı siyasi-askeri operasyonlar ve  katliamlarla sindirilmiş mi, sindirilmemiş mi? Kürdistan halkı eskisi kadar Önder Apo’ya sahip çıkmayı sürdürecek mi, sürdürmeyecek mi? Böyle bir test! Evet test yapıldı!
   Yönelim, saldırı elbette sadece sömürgeci Türk devletiyle sınırlı değildi. Önder Apo’ya karşı uluslar arası komployu gerçekleştiren güçler, bu kez Roj TV üzerinden saldırılarını yürütmekteydiler.
   Evet  Kürdistanlılar ve dostları için bir kara gün olan  15 Şubat geldi ve geçti. Bilanço, göstergeler neyi göstermektedir? Türk medyası, yani sahibinin sesi medya öylesine köpeksileşti ki! Adeta Kürdistan’daki uluslar arası komployu protesto eden eylemlilikleri vermedi, görmezden geldi. Hem yandaş medya kesimi, hem de sözümona muhalif kesim! Kürdistan Özgürlük hareketi sözkonusu olduğunda hepsinin nasıl ortak tavır aldıklarını bir kez daha görmüş olduk. Tabi bu Kürdistan halkı ve Özgürlük hareketi için çokta yeni bir şey değil. Medya görmemişse, “yoktur” varsa da, “azdır”. Sahte İnönü zaferi gibi sanal zaferleri daha internet, yani sanal alem daha yok iken yaratan ecdadın, damarlarında asil Türk kanı dolaşan acar evlatları hazır Sanal imkanlara kavuşmuşken ne sanal zaferler yaratmazlar ki?     
   Sürece damgasını vuran eylemlilik yüzlerce kilometreyi Avrupa’nın dondurucu kışına ve rejimlerine rağmen başarıyla başlatılıp sonuçlandırılan eylemlilik oldu.  Tüm kürdistan’ı temsil eden insanlardan oluşan bir topluluk Avrupa rejimlerine ve dondurucu soğuğuna rağmen Strazburga ulaşmayı başardı.
   Güneybatı Kürdistan halkı yediden yetmişe hemen hemen hepsi uluslar arası komployu protesto etme eylemliliklerine katıldı. Kitlesellik adeta zirve yaptı. Güney Kürdistan’da da, Güney  Kürdistan’da ise, gençlik yürüyüşü başta olmak geçmiş yılları aşan düzeyde  önemli bir kitlesellik düzeyi  yakalanmıştır. Özellikle Türk sömürgeciliğinin askeri ve istihbarat kurumlarına karşı gerçekleştirilen imza kampanyalarında ulaşılan düzeyin kendisi zaten uluslar arası komploya ve türk sömürgeciliğine vurulmuş bir tokat niteliğindedir. Yine  önemli bir medya kesiminde uluslar arası komplo önemli düzeyde tartışıldı.
   Kuzey Kürdistan’da  adeta  hayat tamamıyla durduruldu. Bu yıl hafta arası olması nedeniyle  okullar da büyük bir katılımla boykot edildi. Hemen hemen  tüm zindanlardaki PKK,PAJK ve KCK  tutsakları ve  bir çok il-ilçede halkımız  açlık grevleri gerçekleştirildi. Bu eylemlilikler halen de sürdürülmektedir. Tüm bu eylemlilikler, AKP yeşil faşizminin,  munafıkların  Kürdistan halkının birliğini parçalamaya çalıştığı, Kürdistan halk Önderi Abdullah Öcalan ve Özgürlük hareketi hakkında psikolojik savaşın her türlü  iftira, yalan yanlış bilgilerinin havada uçuştuğu bir dönemde gerçekleştirilmesi ortamında gerçekleştirildi.
   Çünkü Kürdistan halkı artık “Edi Bese! An Azadi An Azadi!”  deme noktasında bulunmaktadır. Türk sömürgeciliğine, AKP faşizmine öfkelidir.   Başında Adil Gür’ün bulunduğu kamuoyu araştırma şirketinin yaptığı kamuoyu araştırmasında Kürtlerin nasıl bir ulusal bilinçlenme içinde olduklarını ve AKP’den kopuşu yaşadıklarını açık bir biçimde ortaya koymaktadır. 15 Şubat’ta ortaya çıkan tablo bu kamuoy araştırma verilerini fazlasıyla doğrular nitelikte olduğunu ortaya koymaktadır.
   Kürtler ulusal bilinç, duyarlılık ve reflekslerini geliştirdikçe, Önderliklerine sahip çıktıkça sömürgeciler  ve son sömürgeci sistemin temsilcisi AKP yeşil faşistleri adeta kudurmaktadırlarlar. Hem gerilla sahalarına ABD ve İsrail’den temin ettikleri teknolojilerle  yoğun saldırılar yapmaktadırlar. Legal siyaseti sindirmek için de hergün siyasi soykırım operasyonları yapmaktadırlar.  Kudursunlar kudurabilecekleri kadar! Kuduran kurtulmuş mu? Kudurganlığı bu kadar ilerlemiş bir kuduz vakası iyileştirilebilir mi?
   AKP ve Fethullahçı çeteler kuduradursunlar, Kürdistan halkı başarıyla verdiği 15 şubat sınavını, 8 Mart ve Newroz’da daha güçlü bir biçimde ve sonuç alıcı tarzda vermeye kendisini hazırlamaktadır. Kürdistan halkı artık,  kendi Önderliğini ölümüne sahiplenmekte, ülkesini, tarihini, kültürünü, dilini sahiplenmekte ve ulusal bir ruh, bilinç kazanmaktadır.
   Kürdistan halkı artık,  çekin kirli-kanlı ellerinizi Kürdistan’dan, işgalci ordu-polis  katil sürüsünü çekin  topraklarımızdan,  zalim idari sisteminizi çekin topraklarımızdan,  zenginliklerimizi, emeğimizi sömürdüğünüz yeter! Kendi özyönetimimle,  kendi toprağımda özgürce demokratik yönetimimi kurmak ve böyle yaşamak istiyorum, demektedir. Türk sömürgeci sisteminin, Kürdistan’daki  varlığına tahammülü kalmamıştır. Onun için Edi Bese, An Azadi An Azadi! Demektedir.  Ne anayasa oyalamalarınız, açılım sahtekarlığınız  ne de başka sahte yaklaşımlarınız artık Kürtleri, Kürt ulusunu aldatmaya yetmeyecektir!  
   Yıllar önce Amedli Aşık İhsani, O inançlı, öfkeli gür sesiyle! “ Taban Uyanıyor Taban/ Hele Bir Ayağa  Kalksın/Durduramaz onu Baban! diyordu.  
   Aşık İhsani’nin ömrü tabanın uyanıp, ayağa kalkmasını görmeye  vefa etmedi!  Ama uyanıp, ayağa kalkan bir halkı kimsenin, hiçbir gücün durduramayacağını tam bir  özgüvenle söylemişti.
   Evet, taban uyandı ve ayağa kalktı! Varsın kudursunlar, saldırsınlar, dağları bombalasınlar, yurtseverleri  toplama kamplarına dolduracakları kadar doldursunlar kadar! Ama neye yarar ki! Sonunuz biraz daha yakınlaşır!
   Değil sadece  babaları, soykırımcı, katliamcı yedi cedleri de mezarlarından kalksalar yine de  durduramazlar! Şunu bilin sömürgeci Türk efendiler,  yeşil faşizmin temsilcileri  kudurun kudurabileceğiniz kadar, elinizden geleni ardınıza koymayın,   Kürdistan halkı yaptığınız tüm katliamlarınızın, soykırım uygulamalarınızın hesabını soracaktır! Defolup gideceksiniz bu ülkeden! Er ya da geç, ama mutlaka!
   İşte test’in sonuçları!
Herdem Serhıldan