Son zamanlarda Kürt hareketi düşmanları tarafından bir yeni nakarat söylenmeye başlandı. Ve öyle görülüyor ki bu nakaratı bir tenor bir yerlerde işaret vererek başlatmıştır. Ve öyle görülüyor ki bugünlerde ve yakın dönemde bu nakarat sıkça söylenecektir. Bu nakaratı en çok söyleyenler, dillendirenleri hiç kuşkunuz olmasın ki Kürdistan’da iki kuruş karşılığı olmayan keklik hain takımıdır.
Devlet daha doğrusu Akepe çözüm istiyormuş da PKK yönetimi buna engel oluyormuş. Bunun nedeni ise PKK Kürdistan’da kendisi bir toprak parçasını yönetmek istiyormuş. PKK tekçi zihniyetle bir yapı oluşturarak stalinist bir yapı oluşturacakmış. Bunun işaretlerini ise 40 yıl öncesine kadar uzanan sözde verileri bir araya getirerek kanıtlamaya çalışıyorlar. Ve tabii birde bazıları hızını alamıyor; “PKK yönetimi yaşlanmış bu yaştan sonra başka bir yere sürgün olarak gitmek istemiyorlarmış, bunun için ısrarla bu savaşı tırmandırarak bir parça da iktidar erkini ele geçirmek istiyorlarmış.
Öncelikli olarak şunu soralım: Kürtlerin kendilerini yönetme hakkı yok mudur? Kürtler kendi kendilerini yönetemezler mi?
Yaşlanmış PKK yönetimi TC devletinin çözüm önerilerini tıkıyormuş. Peki, 40 yıl öncesinden alıp getirdiğiniz verileriniz bu “PKK yönetimi yaşlanmış” hikayesiyle ne kadar uyuşur. Varsayalım ki bu PKK yönetimleri yaşlanmış olsun. Bunların bazıları tam 40 yıldır siyasetin tam ortasındadırlar. Mao Zedung’un deyimiyle en zorlu olan siyasetini içerisindedirler. Bu kadar siyasal tecrübe ve deney hem de akıttıkları kan pahasına edinmişlerken neden ülkelerinin dışına sürgüne gidip yaşasınlar ki? Bunları söyleyenlerin kimisi şairdir. Peki, sen yıllarca şairlik ve yazarlık yaptıktan sonra birileri sana ;”yurtdışına sürgünde, şiir ve roman yazamayacağı için mızıkçılık” yapıyor deseler ne söylersin? Madem yıllarca şairlik ve yazarlık yapmışsın, hem de bu şairliği ve yazarlığı bu halk için bu topraklarda yapmışsın, “neden ısrarla ülkemde beni uzak tutmak istiyorsunuz” diye sorup buna karşı en sert mücadeleyi göze almaz mısın?
Ya da “bu kadar deney ve tecrübeyi canımı vermeye hazır olduğum bu halk için vermek istiyorum” demez misin?
Ya da “bre gafiller ülkem dururken başka ülkelere neden sürgüne gideyim” diye en sert kavga gerekçesi yapmaz mısın?
Yaparsın değil mi? İşte bizde sadece bu söylem için bile olsa inadına sonuna kadar halkımızın yanında, halkımız için direnmeye ve kavganın tam ortasında yerimizi almaya devam edeceğiz.
Stalinizmin en belirgin özeliği anladığımız kadarıyla tekçiliğiydi. Peki, bu ülkede en çok tekçiliği kim savunuyor? Tek devlet, tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek dil, tek din söylemleri kime aittir?
Halkların en doğal haklarının uygulanmasına kim şer koyuyor? Kim karşı çıkıyor?
Ya da fikir özgürlüğüne en çok kim ceza yağdırıyor? Kim fikrini söyledi diye yıllarca insanlar zindanlara atıyor?
Yine “komünal bir yaşam projesini uygulayarak toplumları baskı altına almak istiyorlar” hikayelerinize peki kim inanacak? Komünalizmi uluslar arası literatür; köktencilik, ortakça yaşam, sınıf farklılıkların olmadığı, paylaşımcılık ve ortak karar alma olarak ele alıyor.
Bu yukarıdaki tanım mı tekçidir, yoksa o sizin bir halkın diline yasak koymanız mı?
Çocuklarına kendi isimlerin verilmesine izin vermeyen o tek kültürcülüğünüz mü?
Kendi köylerine, dağlarına isim vermesini engelleyen o tekçi faşizan zihniyetiniz mi?
Ya da ne bilelim, tek merkezde 75 milyonluk bir nüfusu idare etmek için bir keçiden daha fazla inat etmeniz mi?
Birde bunun karşısında gürül gürül akan, gelişen bir kadın özgürlük kültürü…
Birde bunun karşısında Kürt toplumunda gürül gürül gelişen kendini yönetme iradesi ve yeteneği…
Birde bunun karşısında Kürt toplumunda kompleksiz olarak gelişen ve her yerde düşüncesini serbestçe, her düzeyde yönetim erkinde bulunan birey ya da yöneticilere istediğini söyleme cesareti ve rahatlığı…
Birde bunun karşısında her ortamda eleştirisini hiçbir kimseden çekinmeden söyleme medeniyeti…
Evet, tüm bu söylenenleri bir araya getirdiğimizde hem sizin o PKK kendisi için bir iktidar alanı açıyor palavrası havada kalıyor, hem stalinist bir yapı oluşturuyorlar yalanınız boşa düşüyor, hem bu kadar yıldır savaşan ve dünyalarca politik deney kazanmışları Kürdistan’da uzak tutma planlarınızın tümü karşılığı olmayan özel savaş argümanları ve verileri oldukları açığa çıkıyorlar.
Sözü çok uzatmadan doğrudan söyleyelim: Biz Kürdistan’da halkımızın alınacak tüm kararların bizatihi içerisinde olduğu bir yapıyı, sizin o faşizan ve tekçi zihniyetlerinize rağmen adım adım gerçekleştiriyoruz.
Kürt halkını ilgilendiren tüm kararları halkımızın onayı alınmadan, zırnık bir haklılığı ve geçerliliği olmayan bir sistemi mutlaka ama mutlaka verdiğimiz binlerce şehidimize sözlerimizin gerekliliği olarak yerine getireceğiz.
Bunu yaparken bunca tecrübe edinmiş özgürlük savaşçıları olarakta kesinlikle halkımızın yanında, özgürlük kavgasında, halkımıza ait olan vazgeçilmez olan doğal haklarının tümünü geri alana kadar, kavgamız tüm hain keklik takımlarına, özel ve psikolojik savaş güçlerine rağmen devam edecektir.
Hayri Engin