HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

 kurdistan hatiraTC devleti haline gelen AKP kendince “olmayan bir sorunu” çözmek istiyor. Bu devletin başındaki zat, “Kürt Sorunu yoktur, Kürt kökenli vatandaşlarımın sorunu vardır” diyerek bir halkın kimlik meselesini ret ettiğini açıkça dile getiriyor.

Paradoks şuradadır: yaklaşık yüz yıldır süren Kürt sorununun altında yatan temel neden Kürtlerin doğuştan gelen haklarının ret edilişiyle başlayan eritme, asimile politikalarıdır. Yer yer eritmeyi de aşan, fiziki olarak yok eden ve kendince bunu başardıktan sonra kültürel olarak kendisine benzeterek, benzeştirerek fiziki olarak gerçekleştirdiği imha ile inkarı başararak bir halkın tümden yok olmasını sağlamaktı.

Evet, paradoks burada yatıyor. Kemalistlerin, Kızılelmacıların yaptıkları hep zaten buydu. Kürtleri halk olarak tanımadıkları için onlara saygı göstermemiş her fırsatta başlarına “tunç” yumruğunu indirmekten çekinmemişlerdir.

Kendince Kızılelmacı ve Kemalist siyasete sözde karşı olarak iktidara gelen hatta bu söylemlerle iktidarını pekiştiren bir AKP gerçekliği vardır. Bu AKP gerçekliği de şimdi aynı yola girmiş bulunuyor. Kürt sorunu yoksa bugüne kadar olup bitenlerde yoktur, olup bitenlere karşı özür dilemeler, özeleştiriler, bu olay ve olgularla yüzleşmelerde yoktur. Neden olsun ki? Yaklaşım bu olduktan sonra Kürtlerce her karşı koyuş bir şakilik, eşkıyalık ve moda terimle teröristlik olur. Nitekim bugün AKP adındaki devletleşmiş parti de Kürtlerin her mücadele yöntemini teröristlik olarak ele alıyor, öldürmeyle yapabilirse öldürmeyle, parayla satın alabilecekse parayla satan alarak, yasakla yapabilirse yasakla, basınla susturabilir ise basınla ve tabii birde hukukla yapabilir ise hukukla tutuklayarak, içeriye tıkarak susturmanın tüm yollarını kullanıyor.

Dikkat edilirse Kızılelmacılar ile yeşil “elmacıların” hiçbir farkı yoktur. Yapmak istedikleri aynıdır, sadece yöntemleri farklıdır. Birisi yapıyor ve yaptığını açıkça söylüyor. Örneğin CHP milletvekili olan Onur Öymen Millet Meclisinde Dersim’de yapılan katliama, “Dersim'de de analar ağladı” diyerek savunmuştu. Daha yakın dönemde Kızılelmacı bir bilim kadını ise “Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eşdeğerde gördüremezsiniz” demiştir. Daha birkaç yıl önce ise Coşkun Kırca ismindeki zat ise: “Kürtler, susabilir ve hizmetçilik dışında hiçbir hakka sahip olamaz” dediğini de ekleyelim.

Bunlar Kızılelmacılar haydi bunları anladık. Şimdi ise yeşil elmacılar yöntemlerini değiştirseler de aynısını söylüyorlar. Örneğin:

“Ana dilin öğrenilmesi haktır, bunu okullara getirdik. Ancak ana dilde eğitim diye bir şey yok...” demiştir en yetkili yeşil elmacı.

“Düşünmezsen yoktur” demiş ardından da “Kürt Sorunu diye bir sorun yoktur” demiş ve Kürtlerin doğuştan gelen haklarını ifade eden “Kürt Sorunu” söylemini ret ederek Kürtleri inkar ederek imha politikasının sürdürülmesine devam etmektedir.

Özcesi Kızılelmacılarla yeşil elmacılar birbirine benziyorlar. Bir bilim adamının belirttiği gibi, “Yanlış Hayat Doğru Yaşanılmaz” sözüne uygun olarak yaşıyorlar. Yanlış yaşıyorlar bunun için doğru da yapmıyorlar.

O meşhur olan “tekler” özü itibariyle bir halkı ret etmektir. Haklarını tanımamaktır. Saygı göstermemektir. Ötekileştirerek kendi karşıtı haline getirmektir. Bu ise çokça dile getirildiği gibi halkları birbirinin karşısına dikerek düşman haline getirmektir. Ve de Kürt sorununu Türk sorunu haline getirmektir.

Özcesi bugünün uygulanan politikaları çokça söylendiği gibi geçmişin Kemalist rejim uygulamalarından çok büyük farklar arz etmiyor. Birisi kılıçla, baltayla katlederken yenileri pamuk ya da ipek ipekle Kürt halkını boğmaktadır.

Evet, fark sadece ve sadece yöntemdedir. Yoksa faşizan ve halklara karşı olan düşmanca tutum ve horlayan zihniyet olduğu gibi olmasa bile devam etmektedir.

Ama unutulmasın ki, bu zihniyet kaldıkça, bu zihniyet durdukça ve bu zihniyete göre Kürtleri baskılayan iktidar var oldukça Kürtler sonuna kadar direnecek ve namus meselesi olsa bile asla ama asla teslim olmayacaktır.

Boşuna nur yüzlü çınarlık Seyit Rıza, “Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim. Bu bana ders oldu. Ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun” diyerek asla ama asla boyun eğmeyeceklerini söylememiştir.

K. Nurhak