HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Çok hızlı süreçler yaşanıyor. Bu hız tarihi momentumla ilgilidir. Tarihi momentum değişimin ve dönüşümün tüm sancılarını içeren andır. Başka bir tanıdık kavramla dile getirecek olursak; kaos anıdır.

Yaklaşık on gün önce “Barış İçin Dağlara” demiştik. Doğru söylediğimiz birkaç gün içerisinde daha iyi anlaşıldı.

Kürt özgürlük mücadelesi tüm iyi niyet çabaları, ortamı şiddetten uzak tutmak istemesi ve büyük özveriler göstererek ve de kendisini zorlayarak zihnen değişim dönüşümü ısrarla dayatmasına rağmen yürekleri kararmış zihinler her seferinde kanlı ortamı, toplum kırımı, onursuzlaştırmayı bir yöntem olarak karşımıza dikmektedirler. Ve bunların dışında da başka herhangi bir şeyi Kürt halkına reva görmek istememektedirler.

“Barış Elçileri” olarak tanımladığımız bir grup gerilla yoldaşımızla, çok değerli analarımızın, gençlerimizin ve çocuklarımızın da içlerinde bulundukları başka bir gurubu birlikte yeter ki çatışmasız bir ortamın oluşturarak barışa katkı olsun diye gönderdik. Halkımız gönderilen bu Barış Elçilerini gerçekten Tarihi An’a layık bir şekilde karşıladı. Bağrına bastı, sahiplendi. Ve bir halkın yapması gereken ve göstermesi gereken en onurlu davranışı gösterdi; yani barışa susamışlığını.

Yüreği kararmış zihniyet sahipleri bir halkın barışa susamışlığını çok görmüş olmalıdırlar ki her yerde kışkırtıcı, provokatif birçok girişimi tahrik ederek barış ortamı için en büyük özveriyi gösteren bir halka karşı linç girişimlerinde bulundular.

Yüreği kararmışlık esasen insanlığından vazgeçmezlik değilse nedir? Onurlu bir barış ve kanın durması için gelen elçilerin karşılanma törenlerini gerekçe göstererek adeta diz boyu yüreği kararmış olanlar her yerde karşıt gösteriler, tahrikler, kızıştırmalar, derken linçler.

Tuhaf olan ise sözde demokrat geçinen, demokrasi söylemini dillerinden indirmeyen, barışçı geçinen, “sıfır problem” diye yola çıkanların gösterdikleri hezeyanlardır. Bir içişleri bakanı, bir başbakan, faşizan-ulusalcı ırkçı muhalefetten hiç söz etmiyoruz. Söz ettiklerimiz sözde “AÇILIMCILARDIR.” Açılımcılardır sözde ancak yüreği ve beyinleri kararmışlardır. Yüreği kararmışlık insanlıktan kopmuşluktur. İnsan olmaktan çıkmışlıktır.

Yüreği kararmış olmak kötü bir durumdur. Türkiye iç siyasetinde askerlerin-biz buna Ergenekoncular diyelim-kendilerince muhalif gördüklerini en iğrenç yöntemlerle tasfiye etme planları ve bunların belgeleri çarşaf çarşaf basında işlenmişken ve suçüstü yakalanmışken yüreği kararmışlar Kürt özgürlük hareketine ve onun halkına saldırmaktan vazgeçmiyorlar. Demokrasi ayıbı, insanlık ayıbı, siyasetin ayıbı ve komplo ayıbının üzerine gitmesi gerekenler barışı isteyenlere ısrarla saldırıyorlarsa orada bazı şeylerin görüldüğü gibi olmadığı netleşmiş demektir. Ve orada tarihi momentuma yaraşacak olan tavır ve davranışı göstermenin zamanı gelmiş demektir.

Yüreği kararmışlar bizim tek taraflı eylemsizlik kararımıza rağmen yoldaşlarımıza yönelmeyi kendilerine erdem biliyorlar. Bingöl’de şehit düşen 5 arkadaşımız özgürlük hareketinin her ferdi gibi Önder Apo’nun çağrısına gönüllüce fedaice katılım gösterecek olan gerillalardı. Barış fedaileri…

Ne var ki yüreği kararmışlar barış fedaileri yerine ısrarla savaşı istiyorlar. Eylemsizliğin sürmesini istemiyorlar. Kanın durmasını istemiyorlar. Özgürlük hareketini tasfiye etmek için diyar diyar dolaşarak karşıt projeler yaratmaya çalışıyorlar. “Sıfır Problem” yaklaşımını özgür Kürt’e göstermeyecekleri her fırsatta saldırılarından anlaşılıyor. Özgür Kürt'le barışık olmadıkları özgür kürde olan nefretlerinden görülüyor.

Öyle ki herkesle, herkesimle özgürlük hareketinin tasfiyesi için ittifaklaşmalar geliştiriyorlar. Her ittifaklaşmalarının altında yatan Kürt özgürlük hareketini pazarlamak vardır. Buna da-yani bu pazarlıklara-stratejik derinlik diyorlar. Stratejik derinlik bu bağlamda özgür kürdü yok etmenin, yok saymanın derinliği oluyor.

Onurlu olmak ise bu yok etme projesine karşı sapa sağlam özgürlük uğruna amansızca mücadele etmekten geçer. Kürt halkı bugün çok görkemli bir kalkışı yaşıyor. Ancak Kürt halkının en dinamik, en genç, en atik, en girişken, en arayışları yüksek olan, en her türlü baskıya karşı tahammülsüz olanlar, en kendisi olmak için dimdik ayakta kalmak isteyenler bir an önce dağların zirvelerine tırmanmalıdırlar.

Şehit yoldaşlarımızın defnetme törenlerini izlerken etkilenmeden olmuyor. O kadar yüreği kararmışçasına saldırıya rağmen bir Kürt anası başka bir Kürt anasına “ağlama, ağlayarak düşmanlarımızı sevindiriyorsun” diyerek düşmanın karşısında nasıl durulması gerektiğini herkese gösteriyor. Başka bir ana ise hiç duymadığımız bir cümle kullanarak şehit oğlunun arkasında onu ve onun yoldaşlarını “Tace Zerin” olarak isimlendiriyor. Hem de dik bir duruşla bunu yapıyor. “Tace Zerin” yani Kürdistan özgürlük mücadelecisi gerillayı “Altın Taç” olarak ele alıyor. Ve bu gerillaların nasıl birer “Altın Taç” olduklarını halkımız onları Habur’dan başlayarak karşılamalarında anlıyoruz.

Evet, yarınların özgür günleri için Dağlara. Altın Taç olmak için dağlara.

Kasım Engin