HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

cekoHer alanda gelişiyorlar değil mi? Onlara mesaj vereceğim. Kendi yapılarında erkeği eğitiyorlar öyle mi? Derinleşme durumları gelişmiş galiba. Akademi çalışmalarının derinleştiğini belirtiyorlar, sivil toplum örgütlenmelerine ağırlık vermişler. Türkiye’de de Özgürlük Akademisi olabilir aslında. Son dönemlerde herkes aşk şairi kesilmiş; bu konulara kalem atmayan yazar kalmamış gibi. Bazıları bu süreci saptırmaya çalışıyor, kadın olayının demokratik hamlesi çok saptırılıyor, aşk adı altında düşürülüyor.

Bizim kadın hareketinin binlerce kadrosu var. Bunun önünü almak için aşk şairliği türetildi. (Erkeklerin eğitimi üzerine) Erkek üzerine bu çalışmanın yapılması anlamlıdır. Birlik önemli. Eski yapay ayrılıklar aşılmış mı?

Savunmalarımı kendi problemlerine olduğu gibi uygulamadılar. Savunmamın tarih, felsefe ve yöntem anlayışını kendi gerçekliklerine uyarlasınlar. Kadın tarihini yazsınlar. Savunmalarımda kadın boyutuyla büyük bir derinlik var. Savunmaların en iyi kadınlar değerlendiriyor. Kadın sorunu Avrupa’da da var; yalnız Kürt kadınında değil. Bu boyut evrenseldir. İnanna olgusu Kürdistan gerçekliğidir. Mitolojik yeri vardır. Kutsal kitapta yerlerini bulurlar. Size de okumanızı tavsiye ederim. İnanna kültürü Zağros’tan Mezopotamya’ya inmiştir. Kırk yıllık birikimle bunları söylüyorum. On bin yıllık kadın egemenliği tahılı bulan, öğüten, evi kuran kadındır; meyve ağaçları, evcilleştirme kadın emeğinin sonucudur. Erkekler sağda solda isimsiz avcılar gibi tutuluyorlardı. Arkadaşlar arkeolojiye, mitolojiye ilişkin bol bol kitap okumalılar. Babil’in tanrısı Marduk erkek egemenliğinin ilk temsilcisidir. Babil kültürü daha sonra İbrahim yoluyla Yahudilere geçiyor. Kitabı Mukkadesi okumanızı tavsiye ediyorum. Burada kadının düşürülüşü çok ilginçtir. Babil destanındaki erkek egemenliğini de okuyabilirsiniz. Kadın dördüncü buzul çağının sona ermesi ile Neolitik toplumun doğuşuna dayanır. Neolitik toplum birikimleri Sümer’e yansır. Eğitimlerini mitoloji, felsefe, bilim tarihi ve sanat tarihi alanında yapmalı; bu bilinçle günümüzde sivil toplum örgütlerini yaratmalılar.

Size yüksek değer biçiyorum. Güzel doğru bir yoldalar. Açılıp kendilerini egemen kılmalarını istiyorum. Soylu bir yoldasınız, kendilerine güvensinler; kaygılanmaya, ne olacağız demeye gerek yok. Eski dünya anlayışlarını bitirsinler. Bana ilişkin çok güzel tanımlamaları var. Benim onlara bağlılık şeyim şöyledir; 5000 yıllık kirli tarihe rağmen, giderek daha iyi olmanızı, erkeğin kararttığı dünyaya karşı arınarak kendi gerçekliklerinizi yaratmanızı diliyorum. Hem ana saygısı, hem de aşka dair söyleyeceğim bunu. Çünkü kadın sürecin en büyük teminatı, değeridir. Görünüşte herkes aşık oluyor, anasını seviyor görünüyor. Bunu ikiyüzlü buluyorum; benim için hiçbir önemi yok. Seni çok seviyorum diyor, hançeri vuruyor. Gazetelerden okuyorum, fotoğraflarını görüyorum, o kadar güzel insanlar aşk adına katliama uğratılıyor. Kültür katliamından, halk katliamından daha tehlikelidir kadın katliamı. Kadında namus olmalı; ama bu bıçakla öldürmekle olmaz. Böyle yaşanılmaz. Ben ahım şahım bir erkek değilim. Annem bana sen aile reisi bile olamazsın diyordu. Bu benim umurumda değil. Başka bir erkek olmam çok önemli. Erkeği öldürmek derken bunları belirtiyorum. Bu konuda cesaretli olmak en büyük cesarettir. Kadın yaşamın, toprakların sahibi. Aşk adına kadının ruhunun, fiziğinin katliamını önlemeliyiz. Bir erkek olarak kendimdeki erkeği iyi öldürdüm; bu cesaretlerin en büyüğüdür. Türkiye’de kadın şeyi iyi bir noktaya geliyor. Mesela Nazım Hikmet deniyor; küçümsemiyorum ama kadın sorununu çok derinden ele almamıştır. Saygılıyım ama yetmiyor. Reel sosyalizmin kadına bakışı, egemen erkek bakışıdır. Eşitliği, özgürlüğü ve saygıyı ifade etmez. Bunu ben yaptım. Bu eksikliğin giderilmesini önemli buluyorum.

Aslında kadın konusunda bir roman yazmak istiyorum. Fırsat bulursam yazacağım. Onlarla en güçlü arkadaşlık olacak şeyim de vardır.

Sahte aşk teorisyenlerini ciddiye almıyorum. Bu eksikliğin kapatılması gerekiyor. Bu söylediklerimi reel sosyalizm yapamadığı için çözüldü. En güzel dünyayı, en renkli dünyayı, barışı kadın yaratacaktır.

Anadil hakkı doğal bir haktır, temel bir insan hakkıdır. Kendi olanaklarımızla dili geliştirme, devletin de buna engel olmaması. İşte Bulgaristan’daki “Türkçe’nin lehçesi” diyorlar. Azerice Türkçe’nin lehçesi değil mi? Lehçe de olsa, eğitim hakkımı istiyorum. Türkçe’nin lehçesi de olsa, çocukların okulda kendi diliyle abece öğrenmesi siyasi bir şey olamaz. 7-10 yaşındaki çocukların dilinin olmasına nasıl siyasallaşmadır denebilir. Olayı siyasallaştıranlar yasaklayanlardır. Bu tehlikeli bir politika, bu “biz sizi imha etmek istiyoruz” demektir. İsyana teşvik budur, ayrılıkçılık budur. Ben ılımlı bir insanım, herkes beni doğru anlamalı. Türkler de, Kürtler de beni doğru anlamalı. Ben mütevazı bir insanım, çok olumlu yönlerim vardır, ama ben anneme on yaşında “anne sen öğretemeyeceksen niye dünyaya getirdin” dedim. Beni bekleyen tehlikenin farkındaydım. Eğer dilini bile öğretemeyeceksen niye dünyaya getiriyorsun? Çocuğuna dilini öğretmeyen ana olamaz. Namus ananın çocuğunu iyi yetiştirmesi kültürlü yetiştirmesidir. Evlilik yapılmasın, onlara çocuk doğurmasınlar demiyorum. Anam benden namus için düşman bir aileye tavır almamı istiyordu. Ben onlarla arkadaşlık ettim. İşte biliyorsunuz, Hasan Bindal savunmamda da yazdım. Asıl namus, ananın çocuğunu iyi yetiştirmesi, kültürlü yetiştirmesidir, dilini öğretmesidir. Kuşların bile dili var, insafsızlık etmesinler, bu bende isyan başlattı. Bu noktaya kadar geldik. Bu konularda ordu daha anlayışlı olmalı, mektup da yazdım. Taraflar sağduyuya gelmeli.

Vakit kalmadı ama 8 Marta ilişkin bazı şeyleri vermek istiyorum. Uygarlığın karanlık çağlarında kadın derin bir yokluğu yaşamıştır. Ben aslında bu uygarlığı karanlık buzlu karlı bir çağ olarak görüyorum. Fakat 2000’li yılların başından itibaren kadın baharlaşması başlamıştır. Uygarlık tarihi boyunca kadın cinsine yönelik yalancılığa, zorbalığa dayalı egemenliğe sert kışına ve sert karına karşı karı ve buzu delen kardelenler gibi kadın özgürleşmeleri gerçekleşmektedir, bunu kadın baharlaşması, kadın baharına doğru sert kışa ve kara karşı çiçeklenme, kadının özgürlük hareketinin çiçeklenmesi bu deyim önemli olarak görüyorum. Ben kadınla yüreğim ve aklımla ilişkilendim. Kadınla benim bütünlüğüm alnımdan beynimden bir bütünlüktür, alnımdan yaratılmak denir ya hani, 2000’li yıllarda kadını baharlaşma, özgürlük çiçekleşmesine bin selim diyorum. Kimliğim budur formasyonum budur, kadına bakışım budur. Bu topraklar nasıl ana tanrıçayı yaratmışsa şimdi de özgür kadını yaratacaktır. Cesur ve güzel bir çabadır. Başaracaklarına inanıyorum bu temelde onları kutluyorum.

Annemin de ölüm yıldönümü yarın, bu vesileyle kısa birkaç şey söylemek istiyorum. Anaları anmayı çok önemli görüyorum. Çok boğuştum o kadınla. Savunmamda da belirtmiştim bu konuyu. Anamın vasiyetini tutuyorum.  Sosyal işlerle uğraştığım da sen tek kalırsın derdi Sen çok çalışıyorsun çok fedakârsın tek kalacaksın derdi. Doğru çıktı aslında bu sözü. Ben de ona tavuk ve civ civ örneğini veriyordum. Senden iyi bakıyor derdim. Anaların çocuklarına dillerini öğretmesi,  dil tartışmalarına da bağlantılı olarak şunu söyleyeyim; dil konusu da çok tartışılıyor, MGK’nın da açıklaması vardı. Anaların çocuklarına dillerini öğretememesi vahşi bir uygulamadır. Kendi anadilini öğrenemeyen çocuk annesini sevemez saygı da duyamaz.  Ana ve çocuk arasında yabancılaşma yaşanır. Bir yabancılaşma yaşanır. Bu en temel hakkın inkârını protesto ediyorum. Analar trajedisini doğru bir çözüme kavuşturmak gerekir. Arka kültür cephesini açmak lazım. Bütün analara saygılarımı sunuyorum. Gerçi annem daha sonra anladı beni. DEP Kongresine de katılmıştı. Bir aralar Subaylardan biri de onunla özel olarak ilgilenmiş sanırım bu bizdeki ana ve aile kültürüne yönelik korumacı yaklaşımdan dolayı kaynaklanıyor. Devlet Siyasetle ilgilenenlerin aileleriyle böyle ilişkiler geliştiriyordu. İyi bir ananın iyi bir oğlu olmayı ben özgürlük mücadelesi ile cevap verdim. Saygıyı da bu temelde geliştirdim.  İyi bir ananın iyi bir oğlu böyle olur dedim. Bütün analara saygılarımı iletebilirsiniz. Kısa bir mesaj haline getirirsiniz.

Biz sadece halkımızın hukuka dayalı haklarını istiyoruz. Bu insan olmanın gereğidir, aydın olmanın, siyaset yapmanın, hukukçu olmanın gereğidir. Bunları yapmadan siz bir gün nasıl yaşayabiliyorsunuz anlayamadım. Ben halkımın insanca yaşamasını aradım, ben bunun delisiyim. Ben yıllarca bunu aradım, bunu annemle başlattım anneme tavuk ve civciv örneğini verdim. Bak tavuk civcivlerine nasıl bakıyor dedim. Bir ananın üç beş yaşındaki çocuğuna bir kelime bile öğretmemesi korkunç bir şey, ben bunun için babama, aşirete, köye başkaldırdım. O günden bu güne geldim. Bu halk nasıl yaşayacak, hep bu arayış içerisinde oldum. Biz bin yıldır Türk kavmini sırtımızda taşıdık bunu ben söylemiyorum, tarihi bir tespittir bu ama dil yasaklanıyor. TV yayını yasaklanıyor, o zaman nasıl birlikte yaşayacağız. Ama bütün bunlardan yalnız Türkiye sorumlu değildir. AB, ABD Türkiye’ye sınırsız destek veriyorlar, sorumluluk onlardadır. Rumlarla Ermenilere hangi hakları verdiyseniz onları istiyoruz.

Kadının özgürlüğü, bakirelik sadece cinsellik anlamında değildir. Bende kendimi bakire sayıyorum.  Önemli olan ruhun, yüreğin temizliğidir. Özgür olmasıdır. Ruhunu temiz tutarsan fiziğinde güzelleşir. Böyle bir kadın yüceleşir.  İşte Nucan üç kardeşi şehit. benim yanımdayken bana tapıyorlardı. Daha sonra ayrılıyor. Yunanistan’la şeyi olabilir. Ayfer de öyle. Bu ajan şeylerini ilk İngilizler bize gönderdi. Kadınların zayıf yönlerini kullandılar, düşürdüler. Ben onları eğittim ama ne yapabilirim farklı yöne kayıyorsa. Annen baban seni yetiştirir bir düzeye getirir ondan sonra beynin varsa doğruyu seçersin. Zorlu bir mücadele sürecine giriyoruz.  Solun yeniden yapılanması demokratik tarihi bir aşamada. Türkiye dönüşmek zorunda. Bu Ortadoğu’yu da etkiler.   Ortadoğu bünyesinde İran, Türkiye, Suriye, Irak tarihi bir sürece giriyor.  Burada kadın kritik bir noktada. İkide bir kadından bahsetmemin anlamı budur. Marksın kadının özgürlük düzeye toplumun özgürlük düzeyini belirler sözü doğrudur. Özgür kadın kongresine giderken değerlendirmeleri sunacağım. 

Kadında biraz uyanma var değil mi, kadın özgürleşmesinde ben ısrarlıyım, bilim adamları bile söylüyor 21. yüzyıl için kadın yüzyılı olacak diyorlar, kadın meselesi sosyal bir meseledir. Sadece cins meselesi değil bana göre de bir erkek meselesidir. Uygarlık 5 bin yılık erkek yaratmasıdır, kirlidir, erkek bu kirlilikte parça parça dökülüyor, buna yoğunlaşacağım, şimdi erkek meselesi üzerindeyim bunu açacağım heyecanla beklesinler. Kadın biraz özgürlük düzeyi yakaladı, kadınla onurlu bir yaşam, kadın onurlu yaşamı yakalamalı. Bana nasıl yaşıyorsun diyorlar. Bende kudretliyim, peygamberlerin bir dili vardır bende peygamberlerin diliyle konuşuyorum,  dindar değilim ama tanrı diliyle konuşur öyle yaşarım Tanrıların diliyle konuşmak öyle kolay değil. Kadın meselesini de iyi kavramak lazım, kadını biz insan yerine koyacağız, onurlu bir biçimde yaşanacak, o zaman kadınla onurlu yaşanacak, ben tüm gücümü nereden alıyorum gelecek hafta ilkeleştireceğim. Böyle büyük kadının ortaya çıkarılabilmesi, dünyayı ve toplumu kurtarır. Bu temelde ben güçlüyüm onlarda güçlü olsunlar. Ben ne genel nede özel ev peşinde koşmasınlar diyorum, daha öncede özgür evlerden demiştim, özgür evlerden Sümer devleti döneminde genel eve geldi. Musakkadim gelişti, özgür evlerde buluşsunlar. Başlangıçta aile iyi bir kurumdu sonra köleleştirildi, kadın tarihi, kadın özgür toplum sözleşmesi bunlar ile kongreye gitsinler. Biraz paraları da evleri de olmalı. Ben demiyorum rahip ya da rahibe olsunlar, rahiplerin nasıl yaşadığını anlasınlar, tanrıça kültürü Stardan, İştar’a, İnana’ya, Afrodit’e kadar gelir bu kültürünü yaşatmaya çalışacağız, bu bizim kültürümüzdür, selamlarımı söylersiniz.

Belli konularda güçlü hazırlıklar yapıp Kongrelerini öyle yapsınlar sanıyorum güçleri gelişiyor. Kadın mücadelesi çok önemli bir mücadeledir. Ben boşuna 21. yüzyıl kadın yüzyılı olacak dememiştim. Kadının dönüştürülmesi yalnız yetmez erkeğin dönüştürme sorunlarını ele almalılar. Partilerine erkekte üye alma da olabilir, ancak bazı ölçüleri olmalı ve onu kendileri koymalı. Onlarında kendi öz güçlerine dayalı meşru savunma güçleri olmalı. Onlar için üç temel çalışma öneriyorum; birincisi kadın tarihi, ikincisi kadın devrimi, yani özgürleşmesi, üçüncü kadının toplumsal sözleşmesi. Bunu daha da derinleştirsinler. Bu üç konuda yoğun bir çalışma dönemi geçirdikten sonra Kongrelerini bu hazırlık çerçevesinde yapmaları daha iyi olur, acele etmelerine gerek yok. İsim düzeyinde kimler var.

Benim diyalektiğimi iyi anlamanız gerekiyor. Felsefi terimlerle ifade etmek yerine halk diliyle ifade etmek istiyorum. Bizimkiler maalesef felsefi dili fazla anlamıyorlar, o yüzden konuşma diliyle anlatmaya çalışacağım. Bize oynanan oyun şu; Kürt toplumu, halkı ve Kürdistan anamızdır diyelim. Komplocular, bunların içinde ABD, Batı, Ortadoğu despotları, hatta Kürt işbirlikçileri de var. Bunlar zorla entrika ile kendi malı gördükleri anamızın bizim tarafımızdan özgürleştirilme istemini hazmedemediler. Çünkü bunlara göre anamız hepsi tarafından ortaklaşa kullanılan bir maldı. Benim bu kafa tutan yanımı daha öncede anlatmıştım anam keşfetmişti.  Benim böyle bir yanım hep oldu. Anam benim özgürlük arayışıma katı kurallar getirmek istedi, bendeki özellikleri gördü, kendince tedbirlerini alıyordu. Kendi arkadaşlarımı kendim seçiyordum. Hem kız hem erkek. Hasan Bindal meselesini çok anlattım, değinmeyeceğim. Köyün içinde böyleyim, onların kurallarına göre, yedi yaşında arkadaşını seçemezsin.  Ama ben dost-düşman ayrımı yapmadan, istediğim gibi arkadaşımı seçebilmeliydim. Oysa o, düşmanla arkadaşlık istemiyordu. İlk çatışmamız böyle başladı. Birincisi bu,  ikincisi ise; onların istediği gibi değil, kendi istediğim gibi dolaşmak istiyordum. Dağlara, bayırlara çıkıyordum. Bana “istediğin gibi dolaşamazsın” diyordu, ben de yok diyordum. Evimiz tek katlıydı, karanlık bir yeri vardı, ahırdı, beni oraya götürüp idam eder gibi adeta nefessiz bırakacak şekilde üç defa boğazımı sıkıp sıkıp bırakmıştı. “Bir daha yapmazsın değil mi?” diyordu. Ama bende bir yolunu bulup fişek gibi elinden kaçıyordum.  İlk idam hikâyem böyle başladı.  45 yıllık bir idam öyküsüdür. Sonradan da bana, “sen çok çalışıyorsun çevrendekiler senden yararlanır sonuçta sen yalnız kalırsın” diyordu. 

Şimdi örneğimize devam edelim ana oldu Kürt, genelleşti, fenomen bir olgu durumuna geldi. Benim konumum anayı özgürleştirmekti, ne oldu? Komplo oldu. Biz anayla, kadınla değiştirmek istedik. Erkek yabancılaşmış ihanet etmiş -hem politik hem kültürel açıdan- ana ise ne kadar yetersiz olsa da kültürü korumuş,  kültürü temsil ediyor. Bağı daha güçlü. 

Ama önce bu namus meselesini iyi çözmek lazım. Ben bu yüzden biraz Kürt kadınını ayağa kaldırmak istedim. Adam hem seni öldürüyor, hem karını, kardeşini, kızını bilmem ne yapıyor sonra ben senin ağanım diyor. Kızlarla konuşurken, kimse yanlış anlamasın diye anamdan örnekler veriyordum. Adam hem benim canımı malımı her şeyimi elimden alıyor, sonra anamla evleniyor. Mademki her şeyimi elimden alıyorsun, öldürüyorsun anamdan ne istiyorsun. Bunu şöyle açayım ben anamın iyi evladıyım iyi oğluyum sen hem beni öldürüyorsun hem de anamla evleniyorsun ağa oluyorsun anamın etrafında olan mirasa konuyorsun bizde namus meselesi budur, önce bunu çözmek lazım, bunu iyi çözemezseniz emekleriniz boşa gider sen ne kadar çabalasan da birileri gelir üzerine oturur. Peşmergeler işte gidelim PKK’deki bayanları alalım diye yaklaşıyorlar, yaklaşımları ortada bunlarla neyi koruyacaksın. Bir kız vardı. Beritan, Kürt gericiliğine teslim olmamak için kendini kayalardan attı. Karakoçan’a yakın bir köydeydi. Peşmergeler yalvarıyorlar, teslim ol bir şey yapmayacağız diye. İşte esas aldığım özgürlük çizgisi budur.  Ama o Kürt gericiliğine teslim olmam diyor, özgürlüğü esas alıyor. O kızın özgürlük onurunu korumak boynumuzun borcudur. Bu benim ilkemdir. Ben Beritan’ı böyle değerlendiriyorum. Bunu iyi aktarın bu belirlemeyi ilk kez yapıyorum daha sonra yine mektup benzeri kısa bir şeylerle açarız. Ben kadınları üç guruba ayırıyorum.

Ben kadınları üç gruba ayırıyorum.

1-Özgürlük seçeneğinden yana olanlar. Onları Tanrıça İştar’ın torunları olarak değerlendiriyorum. Tanrıca İştar aslında Kürt’tür. İşte ‘Ya Star’ deyimi oradan geliyor. Hitit kralları bile ona bağlıydı, onun adına krallık yapıyorlardı. Sümerlerde zigurratlar var. Her ne kadar kadın orada düşürülmüşse de, diğer kadınlara göre daha ayrıcalıklı, daha özgür konumdalar. Ben elbette bunu önermiyorum. Ama kadının oradaki özgürlüğünü iyi görmek gerekiyor. Onlar Tanrıçanın kadınlarıdır. Bir özgürlük olgusu da var. Biliyorsunuz, özel ev-genelev oradan gelmektedir. Bir de Hıristiyanlıkta rahibeler örgütü var. Rahibelik olayını iyi değerlendirmek gerekir. Bugün Avrupa toplumlarının gelişmesinde kadının bu rolü önemlidir. İslam toplumlarında kadının bu biçimde aydınlanması yaşanmadığından, çok geri bir konumdalar. Ben rahip ya da rahibe olsunlar demiyorum; onlara rahibe yaşamını da dayatmıyorum. Burada önemli olan tanrıçalaşmayı, rahibeliği, kadının mutlak özgürlüğünü anlamak. İsteyenler özgür iradeleriyle bunu yapabilirler. Buna mutlak özgürlükten yana olanlar girebilirler. Mutlak özgürlüğü esas alırlar. Bunlar kendi özgür iradeleriyle geliyorlar. Mutlak özgürlükten yana olanlarıdır. Kendi özgür iradeleri ve özgür seçimleriyle çalışacaklar. Bu büyük irade, bilinç, güç gerektirir. Bunlar İştar’ın torunlarıdır.

2-Eğitimci gruptur. Bunların işi sadece eğitim vermektir. Okuyacaklar, araştıracaklar, eğitim verecekler. Teorik ve pratik olarak gelişecekler. Buna talup da diyebiliriz; öğrenci demektir.

3-Üçüncü grup Zerdüşt mirasına göre evlenebilirler. Biliyorsunuz, Zerdüşt geleneğinde özgür iradeye dayalı evlilik vardır. Zerdüşt iyi bir eş olmayı kadın için de, erkek için de koyuyor. Zerdüşt peygamber tarzını, karşılıklı sevgiyi ve saygıyı esas almalılar. Şimdi yapılan evliliklere karşıyım. Onlar Arap tarzı. Arap tarzı evliliğine karşıyım. Ama Zerdüşt geleneğindeki özgür evliliğe karşı değilim. Bu karşılıklı özgürlük anlayışıyla olur. Evlilik olacaksa özgürlük temelinde olur. Şimdilik bunları belirtiyorum. Hepsine bol bol selamlarımı söyleyin. Bazı isimler getirirsiniz bana. Kim nerede, kim ne yapıyor, bilsem iyi olur. Değerlendiririm.

Kavramları açmak istiyordum. Ordaki kavramları tartışmaları gerekir. Özgür kadın evleri özgür kadın tapınakları demiştim bu kavramlar üzerinde yoğunlaşmaları gerekiyor. Zerdüşti evlilik demiştim. Bunun üzerine beş on kitap incelenmesi lazım. Zerdüşt’ün evlilik üzerine düşünceleri aslında kitaplaştırılmalı. Sınırlıda olsa kadının köleliğine karşı çıkış var. Sami kökenli evlilik tipi kadını tamamen köleleştirdi. Ben savunmalarımda da açmıştım. Aslında kadının özgürleşmesi sınıflardan bile daha eskidir, ilk sınıf kadındır. Samiler biliyorsunuz Araplar ve Yahudiler de içindedir.  İsa’da biraz kadına değer verme var. Rahibeler demiştim. Onlar iki bin yıldır kendilerini eğitmek için çalışıyorlar, kadınları eğitiyorlar. Beş bin yıllık kadının kölelik tarihini açtım, bizimkilerin kendilerini muazzam eğitmesi gerekiyor, tepeden tırnağa yeniden eğitim diyorum. 5000 yıllık tarihte erkeği açamıyorum bile, dinozor gibi olmuşlar.  Daha sonra bu kavramları açarız, tartışırız bu temelde selam ve saygılarımı söyleyin. Aslında sanat üzerine konuşmak istiyordum ama yetişmedi.

Televizyon programlarına sık katılıyorlarmış, güçlü konuşuyorlarmış, halk üzerinde olumlu bir etki yaratıyorlarmış.

Bence de çok güçlenmiş olmalılar. Daha öncede söylemiştim İngiliz yazarın Ninova Kalıntıları kitabında “Kürt kadının  zor bir anda pencereden  atlayarak  zor durumdakileri kurtarmasını  gördükten sonra Kürt kadının her şeyi yapabileceğine inandım” diyor. Kadının özgürleşmesi için büyük çaba sarf ettim. Roma’da söylemiştim Özgür Kadın Projesi yarım kaldı diye ama buradaki yoğunlaşmalarımla daha da derinleştirdim ve bunu savunmalara yansıttım. Benim kadının özgürlük mücadelesindeki çabam inceleniyor mu? Bu konuda araştırması olan var mı? Kadın ve acı, kadın ve adalet, kadın ve özgürlük, kadın ve sanat, kadın ve güzellik konularında araştırmalar yapılmalı, kitaplaştırılmalı.  Toplum sözleşmesi demiştim sanırım onu yapmışlar, kitaplaştırmışlar.  Güzel olan, cesur olan, iradeli olan kadın dünyayı fetheder. 

5000 yıllık geleneksel kültürü yıkıyorsunuz. Hem dışta, hem içte egemen kültürü yıkıyorsunuz. İçte ve dışta size karşı çıkanlar olabilir, bu tehlikelere karşı meşru savunma gücünüzü yaratın. Zannediyorum meşru savunma temelinde konferansları da olacakmış.  Kendinizi sonuna kadar yetkinleştirin. Geleneksel ölçülerle yaşam korkunçtur, beladır. Böyle yaşam olmaz. Kendi savunmalarınızı da kendiniz de yapmak isteyebilirsiniz. Onları anlayabilecek erkekler de vardır. Onlarla çalışabilirler.  Kadın hareketi, bir insanlaşma hareketidir. Bununla insanlık kazanacak. Bayanların listede olmasını çok olumlu buluyorum. Kadınların olması önemli bir hamledir. Kadınlar kendilerine güvensinler, ilkeli olsunlar, demokrasi bilincini açığa çıkarsınlar, beş bin yıllık topluma egemen olan erkek egemenlikli kültüre karşı mücadele ediyorlar, bunun bilincinde olsunlar, demokrasi bilinci kadınla gelişecektir. Ben bunları daha öncede açmıştım. Bunu uzun uzun açarak mektup haline getirebilirsiniz, bir seçim bildirgesi biçiminde verebilirsiniz.

Televizyondaki programlarda kadını ağırlıklı olarak verseler iyi olur. Kadının kimlik savaşında bir gelişme her yerde var sanırım. Kadın olayı çok önemlidir. Artık kadın gün yüzüne çıkabilir. Belli bir iradeleşme yaşandı. Bunu demokratik temellerde açığa çıkarsınlar. Bahsettiğim Özgürlüğün Ekolojisi kitabında benzer tezler var ancak bir yönüyle verilmiş, ben daha tarihsel ve sosyal bir bakış açısıyla koydum. Çevre hareketi, kadın hareketi dünyada da güçleniyor. Bizim öngördüğümüz şekilde gidiyor. Genel anlamdaki teorik gelişmeler bizim ortaya koyduğumuz düşüncelerin doğruluğunu kanıtlıyor.

Sivil toplum konusunda çalışmalar yapmalısınız. Dicle-Fırat Havzası Tarih ve Ekoloji vakfı demiştim. Sağlık, tüketim, üreticiler için, çevre için sivil toplum örgütlenmeleri, Türkiye’de var. Bir sürü vakıf üniversitesi var, Vakıf üniversitesi olabilir. Dil-kültür diyorsunuz. Dili kim öğretecek, binlerce çocuk var. Bunlara kendi dilini öğretmek için bile alt yapı çalışması yok, devlete bırakmak olmaz. Bu konuda projeler yapmalısınız. Eğer sahte çalışırsanız halk bunu anlar, gerçekten çalışmalısınız. Sivil Toplum Kuruluşları politika için esastır. Politika yapmak istiyorsanız, Sivil Toplum Kurumları olmalı, yoksa siyaset yapamazsınız. Yaptığınız siyaset ağa, şeyh siyaseti olur. Ben sorguda bütün bunları tartıştım. Burada yoğun tartıştım, onlara da söyledim. Sivil toplum gelişmeli dedim, aslında onlarda olumlu baktı. Ciddi Sivil Toplum Kurumları olursa halkı aydınlatırsınız, halkın feodalitesini de çözersiniz, böyle siyaset yapmazsanız kazanmasınız. Daha öncede söyledim dört binden fazla avukat var binlerce aydın var her biri bir köye gitse her biriniz sivil toplum alanında ciddi çalışsa şimdiye dev gibi sonuçlar elde etmiştik. Demokrasi ancak böyle gelişir, kürtlere şimdi devletten çok demokrasi lazım, toplumu demokratikleştirmelisiniz. Zaten demokrasi ve hukuk iç içedir, ben burada sizinle asla basit hukuk diliyle konuşmadım. Basit hukuk diliyle konuşursam halka hakaret olur, Kürt halkının siyasi iradesi benim için her şeyden önemlidir. Halkın siyasi önderi olmam bununla bağlantılı halk bu yüzden bana güveniyor. Bunları savunmamda ortaya koydum, hukuk kavramını açtım, hukukun tanımı koydum, size de cesaret sahibi olun diyorum, öyle kelle koltukta cesaretini de kastetmiyorum zaten bundan sonra böyle tehlikeler fazla gelişmez ben medeni cesaret sahibi olun diyorum. Hukuk, demokrasi, insan hakları temelinde çalışmalar yapmalıydınız bu konularda beş on kitap yazılmalıydı. Ben hukuka bağlıyım burada gelen savcıya da söyledim, Türkiye Cumhuriyetinin hukuku var, benimde bir takım haklarım var, beni hukuktan kopartamazlar, beni hukuk dışına itemezsiniz dedim. İşte anayasa mahkemesi başkanı Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, onlarda hukuk çizgisine gelmeye çalışıyor, özel savaş çiller ve benzerlerinin çizgisini sınırlamaya çalışıyorlar. Son dönem tartışmaları görüyorsunuz Türkiye savaş çizgisinden medet umanlar var bunlar demokrasiyi, Atatürkçülüğü ve hukuku bulandırmasınlar.

Kürtlerin iç demokrasisi önemli. İç demokratik imarı geliştirmelisiniz. Taş taş üstüne döşemesi gibi tek tek işlenmeli. Sizi uyarmıştım, aksi halde siz imhayla karşı karşıya kalırsınız. Demokratik hamleyi yapmalısınız. İç demokrasi diyorum, burada ağır kelimeler kullanmak istemiyorum.

Güneyde’ki çalışmalarda PJA tarihi rol oynayabilir. PJA buradaki demokratik çözüm sürecine öncülük edebilir. Orada Saddam diktatörlüğü yerine, feodal aşiretler düzeni yerleşmemeli. Bunu önleyecek temel güç PJAdır. PJA Irak’ta, demokratik dönüşümün öncülüğünü yapmalıdır. Irak’ın demokratikleşme sürecine yoğun katılmalılar. PJA nın Türkiye’ye girişten çok, Irak’taki demokratik dönüşümü, siyasal çalışmalara ağırlık vermeliler. Ortadoğu devrimi kadın devrimi olacaktır. Irak’ta ekonomik ve sosyal alanda öncülük yapabilirler.

Onlara deyin ki kadınlar ile ilgili aslında yarım kalmış bir projem var. İleride fırsatını bulursam onu yapmaya çalışacağım. Kadın özgürlük sorunu çok önemlidir. Buna çok değer veriyorum. bu temelde selamları iletirsiniz. Savunmalarımdan bolca yararlansınlar. Bu savunmalarımı onlara adıyorum.

PARTİ ÖNDERLİĞİ