HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

reber apoyeniyilYurtsever Kürdistan Halkına!

1994 yılını, tarihimizin bu en zor yılını geride bırakırken, 1995’in, en az bu yıl kadar zor olacağını, ama ondan çok daha fazla başarılı olacağını müjdelerken; sizleri selamlıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Değerli Halkımız!

Yeni bir yıla girerken, hiç şüphesiz yapmamız gereken, geçtiğimiz yılların tarihimiz için, kaderimiz için ne anlama geldiğini çok kısa, ama zihinlerinize, yüreğinize kazırcasına bilince çıkarmak, yüreğinize çekmektir. Neydi 1994? Bunu mutlaka ve tüm yönleriyle bilmemiz lazım.

Düşmanımız Türk faşizmi, barbarlığı, bin yıldır bir iddia peşinde. Binlerce yıldır bu toprakların halkı olan, en eski kültürün, en eski dillerin halkı olan Kürdistan halkını yok etmeyi, bin yıl yetmiyormuş gibi, bu son bir yıl içinde de kesin amaç olarak denedi ve bunu gerçekleştirmek için tarihte denenmedik ne kadar yöntem varsa, hepsini çağımızın en ince yok edici tekniğini kullanarak, uğursuz, lanetli amacına ulaşmak istedi. Öyle ki, kış demedi, kar demedi, bahar demedi, sel demedi, yaz demedi, ateş demedi, güz demedi, soğuk demedi, çılgınca yüklendi. Ve çokça söyledikleri “ya bitecekler, ya bitecekler” sözü, neredeyse kendileri için bir söz haline geldi. Bu büyük bir gelişme!

Sizler de şunu görmektesiniz ki, bu yılı böyle kapatmak; bir halkın en büyük beladan, en büyük zorbadan, en büyük cellattan kurtulması demektir. Bu yılda her şeyi kaybetmek mümkündü. Umudun zerresinin bile elimizde kalmaması mümkündü. Çok gerçekçi olalım, eğer olmadıysa, çok iyi bilmeniz gereken bir mücadeleniz var, bir partiniz var, bir gerillanız var ve onun için amansız, nefes nefese yaşamanız var, bütün bunlara borçluyuz.

Sizlerden de bu yılın doğru anlaşılmasını isteyeceğim. Sadece sizlerin değil, sizden daha fazla gerillamızın, ona öncülük eden partimizin bilmesini isteyeceğim. Çoğunun sandığı gibi kolay geçen bir yıl değildi. Eğer bu yılı büyük bir sorumlulukla, büyük bir azimle, büyük bir bilinçle, büyük bir ustalıkla karşılamasaydık, “vay başımıza gelen” diyecektik. Bunun için neredeyse zamanı durdurduk, neredeyse yaşamımızı durdurduk ve sonuçta bu yılın sizlerin yılı olması için, bu yılın büyük kazanım yılı olması için ne gerekiyorsa onu yaptık. Ve bugün 1994’ün başarılarından memnunsunuz.

Siz Yurtsever Halkımız!

Bu yılda bir çok zorluk çektiniz. Binlerce köyün yakılıp yıkılması bu yılda oldu. Binlerce faili meçhul cinayet bu yılda gerçekleşti. Binleri aşkın gerilla bu yıl için şehit oldu. On bini aşkın insan tutuklandı. Zindanlarda, eşine ender rastlanır bir yılın işkencesi oldu. Ama tüm bunlar neyi kanıtladı? mücadelemizin büyüdüğünü, halkımızın büyüdüğünü, kırıp dökmekle bitmeyeceğini kanıtladı. Ne kadar şehit varsa, o kadar güç vardır; ne kadar yakılıp yıkılma varsa, o kadar bilincine kavuşan, umuda kavuşan halkımız vardır. Zindanın ordusu vardır. Biz onları yaşadığımız için kaybetmiyoruz. Şehitleri kayıp olarak görmüyoruz, zindanı kayıp olarak görmüyoruz. Yakılan yıkılan köyleri kayıp olarak görmüyoruz.

Ancak ne zaman kaybedilir? Eğer sonunu getirmezsek, eğer irade bükülürse, eğer teslim olunursa, o zaman her şey kaybedilir. Ve görüyorsunuz ki, irade çok sağlam, teslimiyet yerle bir edilmiş, umut Ağrı dağı kadar yücelmiştir. Şehitler daha da fazlalaşabilir, bütün Kürdistan’ın köyleri, kentleri, alanları da yıkılabilir. Ama bu sadece daha fazla savaşan bir halkın ortaya çıkmasıdır. Biz bu temelde bu yılın kesin kazanıldığını söylüyoruz. Bunu bütün dost da, düşman da biliyor.

Düşman biraz halkı aldatmak için, biraz da yüreğine su serpmek için kayıplarımızı farklı veriyor. Hayır! Kürdistan tarihinde ilk defa, bu kayıplar en büyük kazanımdır. Daha şimdiden kazanımlara dönüşmüştür. Tanıdığımız büyük şahadetlere eğer bağlı kalınırsa, her birisi yaşayan gerçek bir komutandır. Her faili meçhul cinayete kurban yurtsever hatırlanırsa, büyük bir yurtseverlik kaynağıdır. Her yıkılan Kürt köyü, gerilla için daha fazla açılan bir alandır. Hiç kaybedilen bir şey yok! Bu, bir teselli mesajı da değildir. Sizlere söylediğimiz savaşın gerçekleridir; kaybedilmeyen savaşın, kazanma şansı daha fazlalaşan savaşımımızın gerçeğidir. Bu temelde 1995’e giriyoruz.

Diyoruz ki, 1995, 1994’te kazanılmıştır. 1995’e de sığdıracağımız başka görevler, başka savaşlar, başka kazanımlar yok mudur? Var, hem de daha da fazla. 1994’ün sonuna kadar olanı bir tarafa koyalım, 1995’te olacağı diğer tarafa koyalım. Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki; 1995 kazanımları bütün geçmiş yılların, bütün PKK tarihinin kazanımlarından daha fazla olacaktır. Bunun sözünü veriyoruz.

1995 yılında neler olacaktır?

Her şeyden önce, bugünlerde partimizin V. Zafer Kurultayı, hedeflerinde halkın iktidarının bir parçasını oluşturma kurultayı olarak şanslı bir çalışmaya kavuşmuştur. Bu çalışmamız, ülkemizin kurtarılmış kutsal topraklarında, silahlarımızın koruması altında gerçekleşirken, denilebilir ki, bin yıldan fazladır tarihimizin altını-üstüne getirerek, insanımızı kılcal damarlarına kadar çözümleyerek, hastalık adına ne varsa onları açığa çıkartıp gidererek, sağlık için, sağlıklı yol adına ne varsa onu da öngörerek, kendimizi son derece sağlıklı bir bünyeye kavuşturmanın çalışması olarak, bu Kongreyi gerçekleştiriyoruz.

Bu Kongre; bir zafer kongresidir, bir iktidar kongresidir. Gerilla ve hareketli savaşın ordu kongresidir. Bu Kongre; kurtarılmış bölgelerde bir parça iktidar kongresidir. Bu Kongre; kurtarılmış bölgelerde halkımızın ulusal iradesinin meclisi kongresidir.

Ülke İçinde ve Dışındaki Değerli Tüm Halkımız!

Bu yıla temel vazgeçilmez haklarınızın gerekleri için, temel görevlerine bağlı yaşama geçiyorsunuz. Yaşam, artık bundan sonra PKK öncülüğüdür, PKK öncülüğünün gerilla ordusudur, onun askeri olarak da düşmanı büyük çaresizlik içine itecek hareketli savaş dönemidir. Bu sizin en temel, bütün yaşamınızı belirleyecek bir savaş yılıdır. Yurtdışındaki halkımız için bir Sürgün Parlamentosu geliştirirken, aynı yıl içinde onun Ulusal Kongresi de ülkemiz içinde, kutsal vatan topraklarında ve bütün Kürdistan parçalarını kucaklayacak bir biçimde gerçekleşecektir. Bu meclisin bir yürütme gücü, bir hükümeti, bir devrimci hükümeti de ortaya çıkacaktır. Artık kendimizi, kendi iktidarımıza da hazır görmeliyiz. Başka iktidarlar, başka düzenler bizim iktidarımız, düzenimiz olamaz.

Bize her zamankinden daha fazla yakın olan kendi öz düzenimiz, öz iktidarımızdır. 1995’te buna her zamankinden daha fazla yakınız ve küçümsenmeyecek adımlarla bu yılı halkımızın iktidar yılı, halkımızın öz düzeni yılı haline getireceğiz. Tüm dostlarımız da bilmeli ki, böylesine bir devrimi öngörmekle, halkımızı böylesine bir devrimle ayağa kaldırmakla ve küçümsenmeyen başarıyı bu yıla taşırmakla, onlara da en layık olanı, bize olan umutları, onun gereklerini yerine getirmiş oluyoruz.

Dostlarımızın güvenlerinde haklı oldukları çok açık ortaya çıkmıştır. İnançlarını, dayanışmalarını daha da arttırsınlar. Başta Türkiye halkının kendisi olmak üzere her ulus, onun ilerici, vicdanlı, sorumlu temsilcileri bilsinler ki, kazanan Kürdistan halkı, kazanan Türkiye halkıdır. Kazanan Kürdistan Devrimi; gerçekleşen Türkiye Devrimidir. Ne kadar zalimlerine karşıysak da, bu zalimlerin halkımızdan daha fazla kendilerinin de zalimi oldukları açıktır.

İşte diyoruz ki, 1995, aynı zamanda Türkiye ve Kürdistan halklarının da onurlu, eşit ve özgür birliğine en yakın olan bir yıl olacaktır. Türkiye halkı bundan emin olmalı, bu güvenle kendi zalimlerine, sömürücülerine karşı gerekli adımları başarıyla atmalıdır.

Biz 1995’in barış, demokrasi ve siyasal görüşme yoluyla sorunların çözüldüğü bir yıl haline gelmesini istiyorduk. Çağrı üstüne çağrı yaptık, ama düşman her zaman dedi ki “zayıflamışlar”. Hayır! bu zayıflamanın bir işareti değil, güçlü olmanın bir işaretidir. Zayıf olanlar başka tür konuşur, Türkiye halkının da gözyaşına, kanına mal olan bu savaşın durmasını, sorunların çözümünün siyasal yolla anlam bulmasını istedik. Ama onlar asla buna inanmak istemediler, asla kendi halklarının da özlemi olan bu yolu benimsemek istemediler. Tam tersine çıkmak için ne lazımsa onu yaptılar. Kar-kış demeden, bu yılbaşına bile girerken, yüzü aşkın halk evladı askerin canına da kastettiler. Bu anlamda da bunlar vicdansızlar. Ama bu savaşta ısrarlılar. O zaman bizim içinde onurumuz olan, onsuz yaşamamızın imkanı olmayan özgürlüğümüz için, kimliğimiz için savaşmaktan başka çaremiz yok.

Biz savaşı hep böyle ele aldık, bundan sonra da böyle sonuçlandırmak için her şeyimizi ortaya koyacağız. İlk defa 1995’te güzel savaştıracağız, başarı oranı çok fazla olan, kayıp yönü az olan, hatası-eksiği en az olan, doğrusu-tamamı fazla olan bir savaşı vereceğiz. Partimizin içinde geçmişte çokça yaşadığımız eksiklikleri, hata ve yanlışlıkları bu yıl içinde tekerrür ettirmeyeceğiz, ettirmeye fırsat vermeyeceğiz. Yine gerillamızın eskiden çokça işlediği hatalara, yanlışlıklara fırsat vermeyeceğiz. Savaş, daha çok kurallarına uygun gelişecek, partimizin doğrularıyla gelişecektir. Bu tedbiri çok iyi aldık.

Buna dayanarak diyoruz ki, partimizin öncülüğünde, halk ordumuzun savaşçılığıyla, 1995 güçlü kazanılacaktır.

Aynı zamanda sosyalizm bayrağını da uluslararası alanda dalgalandıran bir parti ve onun savaşçısı olmaktan da büyük kıvanç duyuyorum. Uluslararası sosyalizmin daha bir cesaretlenme, daha bir yetkin, dayatıcı, sosyalist karşılaşmaları da bu yılda çok güçlü gelişme gösterecektir. Bu temelde de uluslararası güçlerin, dostlarımızın umutları artacaktır. Destek ve dayanışmaları gelişecektir. Çok iyi biliyoruz ki, halkımızın özgücü, bütün dünya da birleşse, bu haklı vazgeçilmez amaçlar temelindeki zafere yetecektir. Zafere kadar bu sürecektir.

Bu temelde 1995’in halkımızın, tüm dostlarımızın, parti ve ordu güçlerimizin başarılarıyla dolu bir yılı olmasını diliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Reber APO

31 Aralık 1994