En yaşamsal savaş adımlarından birisini bu baharla birlikte atmaya çalışırken; dirilişin olduğu kadar kurtuluşun da kadın devrimciliği temelinde hem büyük bir fırsat olması ve hem de küçümsenemez olanaklarla yaşam bulması, bütün yönleriyle değerlendirilmesi gereken ve belki de en büyük coşku kaynağı kadar yüzyılların kaybettirdiğinin bu coşkuya, bu inanca dayanılarak bulunması imkan dahilindedir. Bu özgürlük imkanı kadar heyecanlandırıcı, ayağa kaldırıcı, değiştirip dönüştürücü başka bir hedef, başka bir nesneden bahsetmek mümkün olamaz. Tarih her zaman özgürlük imkanını önümüze vermez. Hele hele kadın köleliği sözkonusu olduğunda, özgürlük şansı belki de biriciktir ve bu bir kere gündemleşiyor, önünüze seriliyor. Savaş biraz ortaya çıkardı ki, kadın kimliği ancak kapsamlı bir mücadeleyle gün yüzüne çıkabilir. Bunu gün yüzüne çıkarmadan zaferle bile sonuçlanacak her devrim erkek egemenlikli gelişecektir ve özgürlük yaşamını gerçekleştirme de hep sakat kalacaktır. Bu savaş, bu çalışmalar, gerçekten yaşam adına dişe dokunur ne elde edeceksek onun içindir. Ve bu sağlanmadıkça da başta kadın kişilikleri açısından, herşeyi yaşamaktan da öteye kahredici bir yaşam belalısı olmaktan öteye gidilemez.
Büyük bir özveriyle biz nasıl ki Kürdistan halkı için, hatta ilerici insanlık için bir devrim hamlesi geliştirmeye büyük özen gösterdiysek ve bunun inanılmaz, az, neredeyse imkansız denilebilecek koşullarından yola çıkarak gerçekleştirdiysek, kadın özgürlüğü için de ondan daha farklı olmayan, belki de özgür yaşam olanağının mucizelere bağlı olduğu bir koşuldan yola çıkarak bir özgürlük bilinci, iradesi ortaya çıkarmaya büyük özen gösterdik. Tam istediğimiz gibi olmasa da, kadın özgürlüğünde katedilen mesafenin eşsiz değerde olduğu ve hiçbir şeyle değiştirilemeyecek kadar kıskançça korunulması gereken bir yaşam başlangıcı olduğu kesindir. Nasıl ki bazı uluslar için, hatta çok çeşitli sosyal inançlar için bazı miladi başlangıçlar varsa; kadın özgürlüğü sözkonusu olduğunda bizim attığımız bu adımların da özgür yaşam anlamında bir başlangıç olacağı, yalnız Kürdistan için değil tüm dünya kadınlığının da özgür yaşamında bir yeri olacağı kesindir. Anlamı böyle olan bir adımın içinde savaşırken, şüphesiz bunun çok sancılı geçeceği, büyük bir bilinç savaşı kadar irade savaşını gerektireceği açıktır. Yüzyılların, bin yılların köleliğini büyük bir düşünce savaşıyla, iradeyle vermedikçe, çokça özlediğiniz özgür yaşam şansını kazanamayacağınız da bir o kadar gerçektir. Zorluklar, amacın, özgürlük savaşımının karekterinden ileri gelmektedir.
Genelde kadın kitlesine hakim olan duygu yüklü yaklaşımların, bilinçle donatılmadıkça, siyasileşmedikçe, hatta askerleşmedikçe fazla anlam ifade etmeyeceği açıktır. Bu zorlu savaşı önünüze koymamızın nedeni, savaşta bir katkınız olmasından da öteye, cins özgürlüğünün, onun sosyal devriminin başka tür bir çaresi olmadığı içindir. Her devrimde genellikle kadın ya sembolik kullanılmıştır ya da kadın üzerine daha fazla şirin sözcüklerle yüklenilerek işin altından çıkılmak istenilmiştir. Bütün devrimlerde az çok bu böyle yapılmıştır. Ama ilk defa bizim devrimimizde sorunu çok çıplak ortaya koymak, kadını en başta erkekler için olduğu kadar her tür hakkın, gelişmenin sahibi olarak görmekten tutalım, onu yaşamın her adımı içerisinde de nasıl yer etmesi gerektiğine dair bir düşünce, bir örgütlülük çabası içine girişmek bu çabalarımıza nasip olmuştur ve büyük önemi vardır.
Şüphesiz klasik yaşam ölçülerine göre çok tersi durumlar var. İstediğiniz gibi ne bir sahip bulabilirsiniz, ne bir ya-şam, ne bir rahatlık. Tam tersi, önce kendi kendinizin sahibi olacaksınız, önce "nasıl bir yaşam" gerekir sorusuna kendinizde yanıtlar geliştireceksiniz. Bunun için "nasıl bir vatan, nasıl bir özgürlük ve bunun için nasıl bir savaş" sorularına kadar bir yanıtınızın gelişmesi gerekecektir. Biz buralarda, bu konularda ikiyüzlü olamayız. Eğer eşitlik, özgürlük lafta kalmayacaksa, bu sorulara verilecek yanıtlarla mümkündür. Kadın gerçekten bir kimlik sahibi olacaksa şüphesiz kendisinin en başta sahibi, beyni olacak, iradesi olacak, gücü olacaktır. Bunun dışında söylenecek her söz, boş kalmaya mahkûmdur.
Bunları oldukça sizlerle tartışmaya ve sizleri bu temelde yoğunlaştırmaya özen gösterdik. Öyle sanıyorum bunun ne kadar önemli olduğunu şimdi daha iyi idrak ediyorsunuz. Hiçbir devrimin, hatta Ortadoğu'da hiçbir halkın ağzına bile alamayacağı birçok gerçeklik sizde şimdi yaşam buluyor. Geçmişte yanından bile geçemeyeceğiniz silah, örgüt, irade ellerinizdedir ve bu herhalde en güzel bir gelişmenin sahibi olmadır. Sanmıyorum bir insan için, özellikle bir kadın kimliği için bundan daha iyi bir bağış veya çokça yapmak istedikleri gibi bir armağan söz konusu olsun. En büyük armağan öz-gürlük imkânıdır, o da fazlasıyla verilmiştir. Bunu takdir edememek köleliklerinizle bağlantılı olabilir; bunun tadına ulaşamamak, bunun anlamını tümüyle kazanamamak köleliğinize bağlanabilir. Ama mevcut durumuyla bile tüm bu zorluklara katlanarak geldiğiniz bu düzey gösteriyor ki, özgürlük her-şeyden daha değerlidir. Pratiğiniz bunu kanıtlamıştır. Büyük kadın şehadeti, başta Zilan sembol kişiliğinde çarpıcı bir ifadeye kavuştuğu gibi; kadının inadına dayanması, bu mevcut geri haliyle bile neyi tercih ettiğini çarpıcı bir biçimde ortaya koymuştur. Mesele bunu daha da yenilmez kılmak, yaşamı savaş için, ateşi içinde temizce kazanmak, kendini bu temelde kazandıkça yaşam hakkını değerlendirmektir. Toplumla, Ulusal Kurtuluşla, olacaksa kendi iradesiyle bunda hakkettiği yeri bulabilir. İşte bu şansı yakalamış bulunuyorsunuz.
Şüphesiz bütün bunlar sabır gerektirir, bitmez tükenmez çaba gerektirir, çünkü kolay değil. Unutmayın ki beş para etmez, kendisini de infilak etmiş bir Kürdistan erkekliği, sadece kadına yük teşkil eder, acı çektirir ve en kötüsü de kişiliğini tanınmaz hale getirir. Bundan daha işkenceli, acı bir mahkumiyetin olacağını sanmıyoruz. İşte siz bundan kurtuluyorsunuz. Bunu kesinlikle takdir etmek durumundasınız. Bunu taktir edemeyen bir kadın militanın en aşağılık olduğunu belirtmem gerekir. Kadın da hesaplaşabilmeli tüm kölelikle, tarihle, vatan düşmanlarıyla, özgürlük düşmanlarıyla ve kendini bu temelde tanımlayabilmeli, örgütleyebilmeli, savaştırabilmelidir. Bu sadece bir görev değil, kadın için temelde bir haktır.
29 NİSAN 1998
Önder APO