Basına ve Kamuoyuna!
1. 19 Aralık günü saat 05:00 ile 11:00 arasında Hakkari'nin Çukurca ilçesine bağlı Eriş karakolu çevresindeki alanı ağır silahlarla rastgele taramıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 17 Aralık günü saat 13:00'de Kerkük'e bağlı Keywan mıntıkasında gerilla güçlerimiz tarafından Daiş çetelerine yönelik 2 suikast eylemi gerçekleştirilmiştir. Bu eylem sonucunda 2 Daiş çetesi öldürülmüştür.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
16 Aralık günü saat 12:30 ile 17:00 ve 20:30 ile 17 Aralık günü(bugün) saat 02:30'a kadar Medya Savunma alanlarımızdan Zap bölgesi üzerinde işgalci TC ordusuna ait insansız hava araçları keşif uçuşları gerçekleştirmiştir. Yine 15 Aralık günü saat 17:00 ile 18:00 arasında aynı bölge üzerinde savaş uçaklarının hareketliliği gözlenirken; saat 18:00 ile 23:00 arasında ise insansız hava araçları da keşif uçuşları gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
12 Aralık günü saat 23:00'ten 13 Aralık günü(bugün) saat 05:00'e kadar Medya Savunma alanlarımızdan Haftanin bölgesi üzerinde, yine 12 Aralık günü saat 15:00 ile 16:00 ve 21:00 ile 22:30 arasında Zap bölgesi üzerinde işgalci TC ordusuna ait insansız hava araçları keşif uçuşları gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 11 Aralık günü Mardin'in Savur ilçesine bağlı Cılin, Evina, Şup ve Kır Dilek köyleri arasında işgalci TC ordusu zırhlı araçlarla yoğun hareketlilik geliştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 9 Aralık günü saat 07:00'de Hakkari'nin Şemdinli ilçesine bağlı Basya mıntıkası da bulunan Tepe Sor alanına yönelik işgalci TC ordusu askerleri ile korucuların da katılımıyla bir sızma yönelimi gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
8 Aralık günü akşam saat 18.30'da Gerilla güçlerimiz Şengal'e bağlı Şilo mıntıkasında Daiş çetelerin tutmakta olduğu tepeye yönelik bir baskın eylemi gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
HDP Heyeti’nin 29 Kasım’da İmralı’ya gidip Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşme yapması ardından “çözüm süreci” tartışmaları yeniden yoğunlaştı. Gerçi Hükümet sözcüleri “çözüm süreci” kavramını dillerinden düşürmüyorlardı, fakat pratikleri buna ters olduğu için pek inandırıcı olamıyorlardı. Ama HDP Heyeti İmralı’ya gidip de açık bir uyarı ve somut bir “Çözüm Projesi” ile dönünce herkes sürecin ciddiyetine ve yeni bir çabanın varlığına inandı.
Şimdi artık çözüm sürecinde yeni bir çıkış ve yeni bir proje var. Bu kesin! Fakat bu çıkışın da ne kadar sonuç verici olup olamayacağı pek belli değil. Çünkü AKP Hükümeti bu tür çabaları hep oyalama ve iktidarını güçlendirme tutumuyla karşılıyor. Sürekli iç politikanın ve seçim kazanmanın aracı yapıyor. Aslında şimdi de sürece böyle yaklaşıyor. “çözüm sürecini” aslında bir “seçim süreci” olarak ele alıyor. Ve bu temelde 2015 genel seçimlerini kazanmayı hedefliyor. Bu da ikinci kesinlik oluyor.
30 Ekim tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısının “imha ve tasfiye” kararı ardından gösterilen sert tutumda biraz yumuşama başlayınca ve AKP sözcüleri HDP Heyeti ile görüşmeleri yeniden gündemleştirince, bu tutum AKP’nin seçim sürecini başlatması olarak yorumlanmıştı. Dolayısıyla AKP “çözüm süreci” deyince, bunun “seçim süreci” olarak anlaşılması gerektiği tespiti yapılmıştı. Aslında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bu yeni girişimi söz konusu durumu ortadan kaldırmıyor. Tersine AKP’nin “çözüm sürecini” yeni bir “seçim süreci” olarak ele alma yaklaşımına karşı yeni bir siyasal hamle oluyor. AKP’nin seçim süreci yaklaşımını gerçek bir “çözüm sürecine” dönüştürmeyi hedefliyor. Bakalım başarılı olabilecek mi?
Kuşkusuz başarılı olabilmesi için bazı şartların gerçekleşmesine ihtiyaç var. Peki nedir bu şartlar? Birincisi, bu çabayı tüm demokratik güçlerin sahiplenmesi ve örgütlü bir ortak çalışma içinde olması gerekir. Çünkü AKP’nin hileli ve sadece kendi çıkarını öngören yaklaşımını yalnızca Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ve bazı çevrelerin çabaları boşa çıkaramaz ve süreci gerçek anlamda bir çözüm süreci haline getiremez. Bunu ancak tüm demokratik güçlerin ortak çabası sağlayabilir.
İkincisi, tüm demokratik güçlerin Kürt Halk Önderi’nin bu “çözüm süreci” çabasını doğru anlaması gerekir. Yani bunu yaklaşan genel seçim öncesinde AKP’ye karşı yöneltilmiş bir siyasal mücadele olarak görmesi ve bu temelde yaklaşıp mücadele görevlerine sahip çıkması gerekir. “Çözüm süreci” çalışmalarını seçim öncesinin yoğunlaşmış bir siyasal mücadelesi olarak ele almayan yaklaşımlar kesinlikle doğru değildir ve demokratik siyasete zarar verir. Bu noktada süreci mücadelesiz ele almak ile onu küçümsemek iki temel yanlış anlayıştır ve ikisi de aynı kapıya çıkar.
Üçüncüsü ve bunların tamamlayanı olarak, tüm demokratik güçlerin kendi görevlerine sahip çıkmaları ve başarıyla yerine getirmeleri gerekir. Nedir bu görevler? Kuşkusuz tüm devrimci-demokratik güçlere düşen, AKP iktidarına karşı çok yoğun bir siyasal mücadele yürütmektir. Başta gençler ve kadınlar olmak üzere tüm halk kesimlerinin hak, adalet, ekmek, özgürlük ve demokrasi mücadelelerini seçim sürecinde en etkili yöntemlerle ve çok güçlü bir biçimde geliştirmeleri zorunludur. Bu öyle olmalıdır ki, AKP’nin tüm kirli çamaşırlarını ortaya dökmeli ve toplumda yeni bir yönetimin gerekli olduğu bilincini ve inancını kesinleştirmelidir.
Bununla birlikte demokratik siyasete düşen diğer bir görev ise, 2015 genel seçiminde barajı aşarak ülke yönetiminde söz sahibi olacak bir meclis grubuna ulaşmaktır. Bunun gerektirdiği propaganda, örgütlenme ve ittifak çalışmasını yürütmektir. Aslında iç ve dış koşullar bunun için son derece uygundur ve büyük imkanlar sunmaktadır. Eğer başta HDP olmak üzere tüm demokratik siyasal güçler gerçekten sorumlu davranır ve yaratıcı yöntemlerle aktif bir çalışma içinde olurlarsa söz konusu görevlerin başarılması kesindir.
Demek ki Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın öngördüğü yeni “çözüm süreci” statik değil, dinamik bir süreçtir, aktif bir siyasal mücadele sürecidir. Öyle masa başında tartışma ve anlaşmalarla gerçekleşen değil, mücadele meydanlarında kazanılacak olan bir süreçtir. 30 Ekim MGK kararı ardından AKP’nin geliştirmeye çalıştığı seçim sürecine karşı geliştirilen bir demokratik seçim mücadelesi olmaktadır. AKP’nin seçim hamlesine karşı demokratik seçim hamlesi olma özelliği taşımaktadır.
Selahattin Erdem
Kaynak: Yeni Özgür Politika Gazetesi
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. Şırnak'a bağlı Cudi bölgesinde kış koşullarında yoğun hareketlilik içeren avcılık gibi girişimler yasaktır. Bu bölgedeki bu tür girişimler suç sayılmaktadır.
- Ayrıntılar
Sanat doğası gereği incelik isteyen bir iştir. Bunun için sözlükler: “Bir duygunun, tasarının veya güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık ve bir şey yapmadan gösterilen ustalık” diye de tanımlanabiliyor.
Biz duygu ile ilişkili olan sanattan ziyade “bir şey yapmadan gösterilen ustalık” tanımından yola çıkarak AKP’nin her zaman bir şeyleri yapacak gibi kendisini yansıtma becerisi üzerinde durmak istiyoruz. AKP denilen parti bu konuda gerçekten de tam bir sanat ustalığıyla toplumda yapmadığı halde, ancak yapacak gibi, yapmış gibi bir duygu insanlarda yaratabiliyor. Bunun da dediğimiz gibi gerçekten çok ciddi bir yetenek hem de bezirgan yeteneği istediği açıktır.
Örneğin; AKP, Kürtlerle TC Devleti’nin yaşadığı sorunları çözmek istediğini yıllardır dillendiriyor. Biz bu yazımızda daha çok buna dönük bazı görüşler sunmak istiyoruz. AKP’nin Romen sorununa dönükte böyle bir yaklaşım sergilediğini herkes biliyor. Benzer bir şekilde belki de daha da ilerisini Alevi Sorununa dönük ortaya koyduğu yaklaşımlarıdır. Avrupa Birliğine girme meselesi de benzerdir. Dersim Katliamı’na yaklaşımı da aynı minvaldedir. Ve tabi ekolojiye, sivil topluma, Çerkezlere derken aslında tüm sorunlara yaklaşımı benzerdir.
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi biz bu yazıda AKP’nin Kürt Sorununa çözüm yaklaşımına ilişkin birkaç şey belirtmek istiyoruz.
Hatırlayanlar bilir, konuya giriş yaparken Erdoğan henüz 2005 yılında: “Kürt Sorunu benim sorunumdur” dedi. Ardından ise Rusya’da: “Bir şeyi yok sayarsan o şey yoktur” dedi ve Kürt sorunu diye bir sorunun olmadığını ifade etti. Süreçle yine Kürt Sorunu dedi, ardından Kardeşlik Projesi dedi, peşinden ise Milli Birlik Ve Kardeşlik Projesi dedi. Derken en sonunda Çözüm Süreci kavramında şimdilik sabitlenmiş olsalar da, her sıkıştıklarında yine Milli Birlik Projesi, Kardeşlik Projesi, Kürt Kökenli Vatandaşların Sorunu gibi kavramları da sık sık kullandıklarını hepimiz izliyoruz ve görüyoruz.
AKP hükümeti bir sorunu çözecek gibi yapma hususunda oldukça becerikli olduğunu en çok Kürt Sorununa yaklaşımda ortaya koymuştur. Öyle ki neredeyse herkeste, tüm toplum kesimlerinde sanki Kürt sorununu çözecekmiş gibi bir algı yaratabilmiştir. Hatta birçok toplum kesimin de, bırakalım çözecekmiş gibi yapma becerisini sanki Kürt sorununu çözmüş gibi bir algı bile yaratmıştır. Bu inceliği ve kurnazlığı herkes gösteremez. Yani olmamış olan bir durumu olmuş gibi gösterme inceliği ya da sanatı konusunda AKP gerçekten de, tam bir numaradır, birinci sınıftır. AKP’nin üzerine bu konuda yoktur. Ve muhtemeldir ki; dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir parti, hiçbir kuruluş, hiçbir devlet, hiçbir psikolojik savaş merkezi AKP’nin yarattığı bu sanal durumu yaratamaz ve yaratamamıştır. İşte bu bir incelik ve sanattır.
Denilecek ki ama öyle bir şey yok ki! Yok, olmasına yok ama herkeste böyle bir beklenti, umut ve algı yaratmış mı yaratmamış mı? Bırakalım halkımızı ve halkları, sözde aydın geçinen binlerce insanı ne kadar böyle inandırdığını günlük olarak görmüyor muyuz?
Dikkat edelim hangi aydınlar tam da bu konsepte girmiyorlar, AKP’nin bu algı operasyonundan etkilenmiyorlar? Ya gerçekten aydın vasıfları var olanlar yani toplumla ilgilileri olan ve de iktidarın olanaklarına gözlerini dikmemiş kısmi bir kesim ya da AKP ile çalışmış ama AKP onlara yönelerek kapı dışarı etmişler dışında, gerçekten bu yanıltma konseptine girmeyen kaç aydın, sanatçı, sivil toplumcu derken böyle muhalif vardır? Yoktur ya da gerçekten çok mu ama çok sınırlı sayıda, hatta parmakla sayılacak düzeyde böyle insan vardır.
AKP’nin ustalık hatta sanatçı bir tarzda böyle bir durumu yarattığı durum budur. Örneğin Kürt sorununa ilişkin hemen şimdi içerisinde bulunduğumuz duruma bakarak birkaç şey söyleyerek, ne demek istediğimizi daha iyi anlatmış oluruz.
1-AKP her gün neredeyse her saat, “çözüm projesine bağlıyız, kıyamette kopsa bu sorunu kardeşlik temelinde çözeceğiz” diyerek kıyametleri koparıyor.
Bunları söylerken; Kürtlerle görüşüyor, HDP heyetiyle görüşüyor, PKK ile görüşmek istediğini belirtiyor, Başkan Apo’nun yanına heyet gönderiyor, “kendi kendimize çözelim, başkaları araya girmesin” diyor, Afrin’den gelen heyeti karşılıyor, Barzanilerle bir araya geliyor ve böyle daha fazlasını sayabiliriz.
Bunları yaparken ne kadar Kürt Sorunu çözme meselesinde iradeli olduğunu, iddialı olduğunu ve de çözecekmiş gibi bir kararlılık içerisinde olduğunu herkese götürmüş oluyor.
2-Yukarıda dile gelenleri yaparken birde bakıyorsunuz Kobanê’ye kuzeyden Mürşit sınır kapısından DAİŞ çetelerini geçirerek, intihar eylemleri yaptırtıyor.
Bununla da Kobanê’lere, Afrinlere, Qamışlo Kürtlerine dolayısıyla Kürt Özgürlük Hareketine, “ayağınızı denk alın, benim dediklerimi yapmazsanız, yapacağımı bilirim” mesajını veriyor. Bunu hem de Başkan Apo ile bir heyetin görüşeceği gün yaparak Başkan Apo’ya da kendilerince mesaj vermiş oluyorlar.
3-Putin ile hem de Kürt Özgürlük Hareketi dünyanın her yerine açılım yapmışken görüşüyorlar, bir nevi 2. Mavi Akım Projesi gibi bir projeyle Rusların Kürt Özgürlük Hareketine yaklaşmaması ve destek sunmamaları için adeta neleri varsa satıyorlar, peşkeş çekiyorlar.
4-Çözüm projesi diyorlar yukarıda ifade ettiğimiz algıyı yaratıyorlar, ama Kürdistan'da ise boydan boya Heslerle, barajlarla tüm tabiatını, tarihi değerlerini yerle bir ediyorlar. Tarım arazisi bırakmayarak Kürtleri gelecekte aç kalmaya mahkum ediyorlar. Bunlara gerilla az bir şey dokundu mu da, “vay PKK barış istemiyor” diyerek Kürt Halkı nezdinde kendilerince karşı propaganda olarak kullanıyorlar.
5-Bunlar yetmiyor, Kürdistan’ın her yerine Kalekol, karakol inşaatlarına aralıksız devam ediyorlar. Barajlara ve Heslere dönük benzer bir yaklaşımı gerilla bu Kalekol ve karakollara yönelim içerisine girdiğinde sergiliyorlar. Halbuki Kalekol ve karakolların niçin yapıldığını normal şartlarda herkes bilir.
6-Kuzey Kürdistan sınırıyla Güney Kürdistan sınırı adeta karakollarla yeniden işgal edilmiş durumdadır. Yaz ve kış demeden, gece demeden gündüz demeden inşaat çalışmaları içerisinde oldukları halde, “bunları dış güvenliğimiz için yapıyoruz” diyerek başka bir kandırmacayı herkese yutturuyorlar.
7-Hepsinden en önemlisi de 30 Ekim günü MGK’da hükümet ve devlet Kürtlere karşı resmi olarak savaş kararı almıştır.
Hatırlayanlar bilir 6-8 Ekim serhıldanı sürecinde neredeyse tüm hükümet yetkililerinin ağızlarından çıkan sadece ve sadece savaş naralarıydı. Sonra modu değiştirseler de özü savaş tamtamlarıydı.
Sözü uzatmadan belirtelim ki, AKP gerçekten de savaş kararı aldığı halde, neden sanki Kürt sorununu çözecekmiş gibi bir algıyı sürdürmede ısrarındadır? Buna verilecek tek bir cevap vardır, o da: 2015 Seçimleridir.
8-AKP 2015 seçimlerini kazandıktan sonra Kürt Sorunu diye bir sorunu olmadığını, zaten Kürt sorununu çözdüğünü, böyle bir sorunun geçmişten kaldığını belirterek tamamen Kürtlere sert bir yönelim içerisinde olacağı kesin gibi görünmektedir.
Daha da ileriye götürelim söyleyeceklerimizi, AKP eğer seçimi kazanırsa-ki birkaç yıl hiçbir seçim olmayacaktır-sadece Kürtlere yönelmeyecek, Alevilere de, Romenlere de, ekolojistlere de, gezi direnişçilerine de, özgürlükçü kadınlara da, sivil toplumculara da derken ne kadar böyle muhalif varsa hepsini önüne katarak, kendilerine dün dost olan Fetullahçılara yaptıklarını gibi herkese yöneleceklerdir. Bunun böyle bilinmesi gerekiyor.
İşte AKP bu durumu seçimlere kadar saklamak ve gizlemek için bir cambaz misali her ipten oynamakta ya da tüm iplere oynamaktadır diyelim. Adeta tüm sahaları doldurarak, hiçbir yerde boşluk bırakmayarak dans etmekte ve bir jonglörün ustalığını göstermektedir. Böyle sanatkârane bir biçimde samimiyetsizliğini, sahtekârlığını, ikiyüzlülüğünü, riyakârlığını, dolandırıcılığını, dalavereciliğini, bukalemunluğunu bir saniye bile gizleyemezse ayakta duramaz, silinip götürülür.
AKP tüm bunlara rağmen halen ayakta duruyorsa, meydanlarda halen gür haykırabiliyorsa güvendiği tek silahı, sanatkârane bir tarzla tüm toplum kesimlerinde var olan herhangi bir sorunu sanki çözüyormuş ya da çözecekmiş gibi algıyı yaratmasına ve manipüle etme yeteneğine borçlu olduğunu bilelim.
Bilelim ki AKP gibi gerçekten sadece kandırma ve aldatma sanatı üzerine kendisini kurmuş ve inşa etmiş bir partinin oyunlarına gelmeyelim ve aldanmayalım.
Kasım Engin
- Ayrıntılar