Basına ve Kamuoyuna!
1. 5 Kasım günü saat 12.00’da Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Gire Çetan alanında konumlanan işgalci TC ordusuna yönelik gerillalarımız tarafından 3 koldan eylem gerçekleştirilmiştir. Tüm asker mevziilerinin hedef alındığı eylemde 3 mevzii ve 1 tank imha edilmiştir. Eylemdeki ölü ve yaralı asker sayısı tespit edilememiştir.
- Ayrıntılar
Bazen insan şöyle bir durup bakıyor her şeye; yaşananlara/konuşulanlara, yüzlere ve gözlere! Böylesi anlarda ne duyulan sesin, ne de içine bakılan gözün bulunduğu yer ile bakıldığı yer arasındaki mesafe kendiliğinden ortadan kalkmıyor. Aslında durulan yer ile bakılan yer arasındaki mesafe; ahlak ile vicdanın musahabesinden damıtılması oluyor.
İnsan böylesi anlarda baktığı kişiye, yere ya da duyduğu en ufak bir tınıya dahi gerçeğin kendisini veriyor! Aslında gerçek bu geri çekilme anında ve backround bakışlarda kendini gösteriyor.
Şu anda da Türkiye’nin durumu ve bu duruma dair yapılan söylemlerin hepsi; gizli bir gerçeği açığa çıkarıyor. Ülkenin durumu hiç de iyi değil! Bunun altını ise farklı yaşam alanlarında, mecralarında ve platformlarında dolduranlar var.
Nasıl iyi olacak diye pek fazla soran yok! Belki de bu kötü gidişatın analizini yapanlar, kendiliğinden çözümün de formülasyonuna ulaştığını sanıyorlar. Bundan dolayı da nasıl iyiye gidilir diye bir soru yüksek sesle sorulmuyor, kimse bu kötü gidişatın tersi istikametin gerekliliğini/gerektirdiklerini masaya yatıramıyor.
İşte böyle bakıldığında ülkenin haline geçenlerde bir askerin gerçekleştirdiği itiraflar; neredeyse nutkun tutulmasına neden oluyor! Mesele onun anlattıkları değil, burada ifade edilenler ve edilemeyenlerin hepsini ve daha fazlasını biliyoruz. Geçmişte olmuştu, günümüzde dahi oluyor! Nutkun tutulmasını sağlayan ve insanlığımızdan utanmamıza neden olan ise; yapılan bu itiraflar karşısında yerin yerinden oynaması bir yana, bir yaprağın dahi kımıldamamasınadır!
Ne diyor asker;
“…22 Ekim 2011 tarihinde Kazan Vadisinde çıkan çatışma da, devletin uçakları 29 askerin ölümüne neden oluyor”
Yani Akp güdümü ve kontrolündeki devlet-asker çeteciliği, Roboski’den önce kendi askerlerini de toplu bir şekilde öldürüyor! Savaş uçaklarıyla 29 askerin ölümüne ve 57 askerin de yaralanmasına neden oluyor!
Hadi gerillayı, Kürtleri anladık da, insan bu kadar askerin bu şekilde öldürüldüğünü bir askerin anlatımıyla öğrendiğinde Türkiye halkına gerçektende de şaşırıyor! Bu kadar tepkisiz, bu kadar sahipsiz ve bu kadar yarınsız olunmaz.
İsmini vermeyen askerin rutbeli olduğunu öğreniyoruz ve yaptığı itiraflara bakmaya devam ediyoruz;
“…olayın ardından Türk Genelkurmay’ının resmi internet sitesinde, İHA’ların tespit ettiği hedeflerin savaş uçakları ile vurulduğu ve olayda 49 HPG’linin yaşamını yitirdiği açıklanmıştı. Ancak daha sonra bölgeye giden sivil toplum örgütleri ve yurttaşlar ile günler sonra netleşen haberlerin ardından bölgedeki çatışmalarda toplam 36 HPG’linin yaşamını yitirdiği ortaya çıkmıştı”
Yapılan resmi açıklama ile mevcut sayı arasındaki fark 13’tür. Yani 16 askerin dışında kalan ve öldürülen askerler ile HPG’liler yapılan resmi açıklamada birbirinden ayrı görülmemiştir. Ya hepsini bir arada öldürmüşlerdir, ya da ilk başlarda yapılan bombalamaların sonucunda tüm ölülerin HPG’li olduğu yönünde topluma mesajlar verilmek istenmiştir.
Askerin itirafları gerçekten de dikkat çekici. Özellikle Hakkari’ye yönelik askerlerin düşündükleri;
“…Hakkari halkının tamamını yok etmek isteyenler var. Bizlere izin verseler de kentin altından girip/üstünden çıkıncaya kadar bebeği, yaşlıyı, imamı, kadını hepsini öldürsek diye bekleyen ve arzu eden bir grup var aramızda. Bize yetki verseler de, tanklarla kente girip hepsini yok etsek diyenler var”
Askerler içerisinde böyle düşünenler var! Hakkari kentini içindekilerle yok etmek isteyenler, tanklarla kentin altını üstüne getirmek isteyen askerler…
Dünya da bir başka örneğini göstermek mümkün değildir. Ama toplumun dikkatini çekmiyor, hatta kimse böylesi önemli açıklamaların ardından yetkililerin harekete geçmesi yönünde herhangi bir girişimde bulunmuyor. Daha çok Acun diye bir hıyar’ın şaklabanlığı, şovmen Erdoğan’ın şirazesinden çıkmış halleri ulusal kanalları boy boy kaplıyor!
Toplumun tepkisizliği, sahipsizliği ve yarınsızlığı o kadar derin ki, askerin söyledikleri/itirafları karşısında olağan bir yaklaşımın dışında bir şey olmuyor. Ne toplumdan, ne aydın kesimden, ne de yazan-çizen tayfasından!
Bu kesimlerin öteden beri belledikleri nakarat aynıdır; direnen bütün Kürtlerin direnişlerine yönelik gizliden ya da açıktan saldırmak. Gizliden ve açıktan Akp’nin savaşçı politikalarına maske olmak!
Askerler “Hakkari”yi yerle bir etmek istiyorlar, tanklarla şehre dalalım diyorlar, bunların hiçbirinde en ufak bir tepki yok.
Askerin bu söylemlerinin üzerinden birkaç gün geçiyor!
Ve ulusal kanallarda sessiz bir haber daha geçiyor; “Hakkari’nin Berçelan alanında Özel tim’in kontrol noktasına yakın bir yerde meydana gelen patlamada bir çocuk yaralandı” diye…
Hayatın gerçekleri kendisini sahiplendiriyor sessiz olsa da, yaşayanların da ise halen herhangi bir tepki yok…
Toprak Cemgil
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 4 Kasım günü saat 09.00 ve 14.00’da Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Gire Çetan alanında konumlanan işgalci TC ordu askerlerine yönelik gerillalarımız tarafından 2 ayrı eylem gerçekleştirilmiştir. Eylemlerde 2 düşman askeri öldürülmüştür. Eylem ardından işgalci TC ordusu yakın çevresini ağır silahlarla rastgele taramıştır. İşgalci TC ordusu saat 16.30’da ölülerini skorsky helikopt
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 28 Eylül günü Medya Savunma Alanları’nda bir trafik kazası sonucunda yaralanan 1 yoldaşımız tüm tedavi girişimlerine rağmen kurtarılamayarak şahadete ulaşmıştır. Şehit düşen yoldaşımız;
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 1 Kasım günü Şırnak ve Hakkari arasında bulunan Geliye Marinos, Kato Marinos ve Kato Ortê alanlarına yönelik işgalci TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
Ekim Ayı Savaş Bilançosunun ayrıntıları;
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 31 Ekim günü 17.00-18.00 saatleri arasında Amed’in Kulp ve Silvan ilçeleri arasında gerillalarımız tarafından bir yol kontrol eylemi gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar
Geçenlerde ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey Kürt özgürlük hareketine karşı yapılmak istedikleri planları anlatırken ” Orası Erdoğan’ın ülkesi… “ diye söze başlamıştı.
Batılar içerisinde herhalde en pragmatist olanlar Amerikalılardır. Belki bu pragmatizm Amerika’nın oluşumuyla bağlantılı bir şeydir. Zamanında Avrupa’da varlıklı ailelerin topraklarını oğulları arasında böle böle bir şey kalmayacağını anladıklarında en iyi yol olarak tüm topraklarının evin en büyük oğluna bırakılmasında bulmuşlardı. Bu durumda varlıklı ailelerden gelipte hiç bir şeyleri neredeyse olmayanların gidecekleri bir yerleri yoktu. Yine o yıllarda gelişen birçok radikal harekete karşı Avrupa monarşilerinin sert yönelimleri de yaşanmaktaydı. Hele birde işsiz olanlar, ortada kalanlarda az değildi. Ve tabii birde maceraperestler de vardı. Dünyayı gezmek isteyenler, yeni kıtaları ve yeni sahaları keşfetmek isteyenler. İşte tamda böyle bir süreç ve ortamda Amerika’ya gidişler vardı. Yeni bir koloni vardı. İngilizler hakim olmuşlardı. Bu yeni koloniye yukarıda dile getirdiğimiz tüm kesimler ağırlıklı olarak gönüllü gitseler de sürülenler de az değildiler.
Sonuç itibariyle Amerika’ya gidenlerin birçoğu “aç gözlüydü.” Doyuma ulaşmamışlardı. Aşağılanmışlardı. İtilmiş ve kakılmışlardı. Bu ise esasta yeni bir yaşam kurarlarken büyük bir hırsla yönelmelere götürdüğü gibi müthiş enerjiler açığa çıkarıyordu. İşte bu açığa çıkan enerjiyi buraya gidenler gidiş şartlarından kaynaklı pragmatizme yani kendi çıkarlarını iyi kollayan, gözeten bir yaşam biçimine götürdü. Bu onların dillerine de yansıdı. Pragmatist olanlar çokta özenli olamazlar. Çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre bir dil ve davranış içerisinde olurlar. Örneğin Obama’nin Erdoğan ile konuşurken elinde Baseball sopasının bulunması bu doğrudan yaklaşımla olan bir yaklaşımdır.
Evet, Amerikalılar tüm batılılarda en pragmatist olanlardır. Bunun için söyleyeceklerini çoğu zaman süsleyemezler. Doğrudan girerler. Ve tabii birde pragmatizmlerinden dolayı olmalıdır ki bugün dünyanın en hegemonik gücüdürler. Bu ise ayrıca bu özensizliğe bir kabalık eklemektedir.
Ancak bu özensizliğin birde avantajlı yönü vardır. Birey Amerikalıları iyi izlerse, iyi dinlerse, iyi takip ederse ne demek istediklerini iyi anlar. İngilizlerin o centilmenlik siyaseti altındaki hilelerini anlamak gerçekten çok zordur. Size gülerlerken bakmışsınız kuyunuzu kazıyorlardır. Yine Fransız nezaketi deyip geçmeyin, nezaketlidirler ancak çıkarlarını korumak için yılanın zehrinden daha tehlikeli olan zehirlerini size karşı kullanmakta çekinmezler. Almanlarda böyledir. İtalyanlarda. Ve tabii dünyanın başka emperyal ve sömürgeci güçleri de böyledir. Saman altında su yürütme diye tabir ettikleri siyasetleri ezilen halkları ya da aslında tüm insanlığı hep kandırmaya götürebilecek düzeydedir.
Ancak Amerikalılar öyle değildir. Amerikalılar daha dobradır. Daha kestirmecidirler. Bunun için bir Bush Irak saldırısında Yeni Haçlı Seferi diye bilmiştir. Çünkü ABD’nin bölgeye müdahalesi gerçekten de yeni bir Haçlı Seferiydi. Halbuki bu Haçlı Seferini en çok isteyenler İngilizler ve Fransızlar olmasına rağmen sanki havalarında değilmiş gibi birçok yaklaşım sergilemişlerdi.
İşte en son olarak ABD genelkurmay başkanı olan Dempsey” Orası Erdoğan’ın ülkesi…” derken gerçekten de Türkiye’yi Erdoğan’ın ülkesi gördükleri için bu cümleyi sarf etmiştir. Yani söylediklerinde hile ve hurda yoktur. Ne düşünüyorsa harbiyen söylemiştir.
Dünyanın en süper gücü olan ABD’nin genelkurmay başkanı bunu söylüyorsa Türkiye’nin tümü bu durumu iyi düşünmelidir. Türkiye gerçekten de artık Erdoğan’ın ülkesi olmaya doğru hızla ilerliyor.
Düşünebiliyor musunuz Türkiye’de Erdoğan’ın onayı olmadan artık bir şeyler yapılabilsin. Türkiye tümden Erdoğan’ın kafasındaki proje neyse ona göre şekil almaya doğru gidiyor. Neredeyse yaşamın en kritik kararları Erdoğan’ın iki dudak arasında çıkan sözlere endekslenmiştir.
Şimdi sormak gerekir dünyanın en büyük diktatörü olarak bilinen Adolf Hitler bu kadar yetkiye ve etkiye sahip miydi? Yani Almanya’nın tümü Adolf Hitler’in kafasındaki projelere göre mi gidiyordu? Sanki tam öyle değildi. Öyle olmadığı için ancak Hitler dediklerinin yerine getirilmesi için binlerce insanı katletmişti.
Erdoğan ise Hitler’den çok daha fazla yetkilerle donatılmıştır. Neredeyse hem hakim, hem savcı hem de infazcıdır. Yani tam bir diktatördür. Total diktatör mü diyelim?
Evet, “Orası Erdoğan’ın ülkesi” olmaya gerçekten de hızla adımlarla ilerlemeye doğru gidiyor. Korkarız bu gidişe hızla dur denilmezse yarın Almanların başına gelenler tüm Türkiye’nin başına gelecektir.
Şıho Dirlik
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
31 Ekim günü Şırnak’ı Uludere ilçesine bağlı Vacip Tepesi, Çete Tepesi ile Roboski köyü üçgeninde YJA Star gerillalarımız tarafından bir yol kontrolü gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 30 Ekim günü saat 12.00’da Hakkari’nin Yüksekova ilçe merkezinde işgalci TC ordusuna ait askeri bir araca yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. 1 akrep tipi zırhlı aracın ağır darbe aldığı eylemdeki ölü ve yaralı asker sayısı tespit edilememiştir.
- Ayrıntılar