HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Her insan doğduğunda doğduğu yerin ve mensup olduğu halkın içinde bulunduğu durumla eş değer bir gelişim gösteriyor. Tabi Kürt halkı için yaşamın adının ‘’ÖLÜM’’ olduğu gerçeğini unutmadan, hep yalan yanlış bir tarihle yaşamaya inandırılmışlık üzerinde her türlü soykırımların denendiği, kendi kimliğimizin, gerçeğimizin dışında bir yaşam mücadelesi içinde yaşamaya, aslında yaşamamaya mahkum bırakılmış yaşam biçimini bizler de kapitalist modernite sisteminin ördüğü ağlar içinde sürüklenerek yaşamaya çalışıyorduk. İnsanlar isimlerini koyamadığı şeylerin karşısında nasıl davranacaklarını ve kendilerini nasıl savunacaklarını bilemezler. Bu kadar yalan bir dünyada bir de kişilik ve aile çarpıklığı eklenince içinden çıkılması zor yaşamlar yaşanıyor.

Kürdistan, tarihe ve insanlığa analık yapmış gerçeklik, bağımsızlığın ve özgürlüğün sonlanmaz olanı, tarihin ardı arkası kesilmeyen iktidar ve özgürlük ikileminin yol açtığı savaşların en büyük tanığı, Hz. İbrahim’in halkına isyan etmeyi öğrettiği yer, İskender’e geçit vermeyen coğrafyasıyla halkların umudu ve dünyanın akan kanına kan bulma yeridir. Kürdistan halkı bu paha biçilmez zenginlikler üzerinde yaşayan dünyanın en eski özgür halkı olduğundan dolayı hegomonik güçler için hep tehdit olmuştur. Bizler için yaşam hakkı hiç olmamıştır. Her zaman soykırımlardan katliamlardan geçirilmiş, sessiz ve etkisiz kılınıncaya kadar, her türlü asimilasyon, imha ve inkar politikaları uygulanmıştır. Tüm bu insanlık dışı uygulamalar ve canavarlaşan sistem karşısında Kürtler kendi varlıklarını muhafaza edebilmek için her zaman bir biçimiyle direnmişler ve kesinlikle teslimiyeti kabul etmemişlerdir. Nasıl ki şimdi özgürlük mücadelemizin en büyük dostu dağlarsa, o zaman da Kürtler’in en büyük meşru savunmaları dağlara çekilerek yapılmış, bu şekilde kendi hayatlarını, gelenek ve göreneklerini koruyabilmişlerdir. Kürtler böylesi eski bir tarihe ve özgür yaşama mücadelesine sahiptirler. Kürtlerin neolitik devrimden sonra özgür yaşama sahip olmamasındaki en büyük engel, işbirlikçi-teslimiyetçi önderlerdir. Bunların iktidara benzeşerek Kürt toplumunun çıkarları yerine kendi dar menfaatlerinin etrafında hareket etmeleri, bölge ve aşiret kısır döngüsünden kurtulamamaları, halka bu şekilde öncülük yapmalarından dolayı bir türlü akan kan durmamış, Kürt halkı insanlık tarihi içerisindeki hak ettiği yeri alamamıştır. Sistem Kürtlerin askeri ve isyancı yönlerini bildiği için, Kürtleri hep parçalı bırakarak ve çok küçük tavizler karşılığında yaralı biçimde tutarak kendi hükümranlığını sürdürmüştür.

Önderliksel çıkış, hem kendi Kürt gerçekliğimizi hem de yok edilmemiz üzerine yapılan hesapları ve imha-inkar siyasetini açıkça bize göstererek, bundan sonra Kürt halkının kendi özgürlüğü için savaşmaktan başka çaresinin kalmadığını, bunun da ancak Önderlik etrafındaki PKK saflarında olduğunu net bir şekilde gösterdi. Kürtler, kapitalizmin Ortadoğu ve özellikle Kürdistan’da ördüğü sistemin ağlarını ancak ahlaki ve politik toplumun öncüsü olma rolünü alan ve bunun için büyük bedeller veren PKK sayesinde iyi anlayıp, onunla hareket ederek dünyada hak etmiş oldukları yeri alabilirler.

Zaten içinde bulunduğumuz zaman diliminde kapitalizmin ulus–devlet anlayışı tamamen bir çıkmaza girmiş durumdadır. Kendini tümüyle deşifre etmiş bir sistem son çırpınışlarını yaşarken, insanlığın doğuş beşiği olan Ortadoğu halkları da artık kendi hür ve özgür iradeleri ile yaşamak için baş kaldırmış bulunuyorlar. İnsanlar ardı arkası kesilmeyen özgür yaşam tutkuları ve kendilerine yeni nefes boruları açmak için mücadele veriyorlar. Bir gencin kendini ateşe vermesi ile adeta domino taşı gibi ulus- devlet anlayışları bir bir yıkılıyor. Tabii sistem boş durmuyor ve bu onurlu halk direnişlerinden kendine pay çıkarmak için Truva atı rolünü oynayacak kesimlere yönelik desteklerini artırdıkları göz önündedir. Bu yeni Ortadoğu dizaynını en çok etkileyecek kesim PKK olacağından, ABD’in uşakları ve T.C. her şekilde Kürtleri kıskaca almaya çalışıyorlar. Hegonomik güç şunu biliyor; Ortadoğu’daki halk ayaklanmalarının çoğu örgütsüz, öncüsüz ve ideolojisiz, yani kapitalizme herhangi alternatif sistemleri yok. Kürt halkı ise Önder Apo etrafında örgütlü, ideolojik-askeri düzeyde kazandığı birikimi ve mücadele tarzıyla sisteme alternatif, demokratik moderniteyi kurmada son derece kararlı, inançlı ve tecrübelidir. İşte sistemin belini kıracak olan budur. Kürtlere karşı yapılan tüm soykırım ve katliamlara karşı dünya üç maymunları oynuyor. Ortadoğu yeniden şekillenirken Kürtler ne pahasına olursa olsun bu sefer hak ettikleri özgür yaşama kavuşacaklardır. Arap baharı diye nitelendirilen sürece Kürtler damgasını vuracaktır. PKK, Kürt halkının gücüne dayanarak yarattığı muazzam direniş geleneği sayesinde hiçbir güce dayanmadan halkların demokratik konfederal sistemini kuracaktır. Yeter ki demokrasi, sosyalizm ve özgür yaşam için mücadele veren onur, şahsiyet, şeref ve namus sahibi insanlar, topluluklar olsun. Halkların birliktelik gücünün önünde duracak hiçbir teknoloji ve sistem yoktur.

           T.C tüm sistemini Kürleri yok etme ve Türkleştirme üzerine kurmuştur. Su yatağını ve kendini akıtacağı yeri mutlaka bulur. Bu suyun içinde çok şey sürüklenir. Bazen hırçın akar ve önündeki her şeyi sürükler, bazen normal akar -bu da bazı şeyleri sürükleme gücüne sahiptir- bazen de çok durgundur kendi ile hiç bir şey sürükleyemez. Fakat balıklar suda kendilerine bir yaşam yönü ve doğrultusu çizmişlerdir. Balıkların yaşamı bu suya bağlıdır. Yani bunlar için yaşam suyun hızı kadar, kendi güçlerine ve iradelerine de bağlıdır. PKK de gittikçe çoğalan bir damla gibi başladı. Her geçen gün kendine yeni kollar katarak önünde durulması güç olan bir debi oluşturdu. PKK’de önemli olan, partinin hızı kadar bireyin de hızıdır. Bitmemesi ve tükenmemesi bu iki doğrultunun aynı hıza ve tempoya ulaşması sayesinde sağlanabilir. Kişinin hızı dediğimiz şey ise; bağlılığı, kararlılığı, inancı ve iradesidir. Yoksa genel bir ölçü her zaman vardır. Bu zaten inkar da edilemez.

Ben birey olarak bu dağlara, vermiş olduğum kararlara ulaştığımda, bunun bir hızının olması gerektiğini ve sadece sürüklenerek değil çok kulaç atarak doğrultuya gitmenin kararlılığı ile yaşama katılmaya, Önderlik gerçeğini anlamaya, gerillanın büyük kahramanlıklarla kanıtladığı mücadelesine bağlılığımı güçlendirmeye ve yoldaşlığına olan büyük inancımla, özgür Kürt ve Kürdistan’ı yaratmaya olan büyük umudumla pratiğimi geliştirmeye çalıştım. Fakat kişilik yetmezliklerim, sorunlarım, siyasal-askeri ve örgütsel eksikliklerim oldu. Tabii içinden geldiğimiz sistemin etkilerinden kurtulmak çok kolay olmuyor. Örgütü çok zorladığımız konuların başında zaten eski alışkanlıklarımızı değiştirmemizdeki zayıflıklardır. Kapitalizmin hiçleştirdiği ve bireycileştirdiği bir toplumdan kopup tam tersi bir sisteme geldiğinde insan da mutlaka zorlanmalar olacak. İçinde olduğum çevrenin ve ailemin etkisi bende epey hissediliyordu. Ailem Gever’in en yerli ailelerindendir. Bu özelliklerinden dolayı ne tam sistemle bir olmasından ne de tam bir yurtseverlikten bahsedilebilinir. Feodal-liberal ve küçük burjuva özellikleri bir arada yaşanıyordu. Şu açık ki, içinde olduğumuz bölgenin gerçekliğinden kopuk olmamız da beklenemezdi. Ben lise yıllarında çalışmalara katıldım. Her yeni bir şey yaptığımda ilgim ve merakım daha çok artıyordu. Bu durum legal çalışmalar derken illegal çalışmalarda baya kendini hissettirirdi. Şunu açık söylemek gerekirse; illegal çalışmalar beni daha çok çekiyordu. Dediğim gibi ailemin durumu daha çok uzaktan bakan, yani Kürdistan adına bir şey olacaksa bizim çocuğumuz olmasın zaten biz oyumuzu veriyoruz bizden bu kadar, yaklaşımı vardı. Beni de bu şekilde etkilemeye çalışıyorlardı. Herhalde çevreden aldığım en iyi özellik doğru gördüğüm şeyin kararını verip o şekilde devam etmemdi. Ailem bu yönümü çok iyi biliyordu. Gittikçe evde siyasi konuları daha açık konuşur ve tartışır hale geldim. Ailemde gözle görülür değişimler yaşanıyordu, bu beni daha çok sevindiriyordu. Nasıl Önderlik ilk gruptan sonra herkesi kendi aile çevresinden örgütlemeye başladıysa ben de az da olsa bunu yapmaya çalıştım. PKK’nin mücadele gerçekliği beni etkilediği kadar ailemi de etkiliyordu. Belki sistem içerisindeki yaşamımda yaşadığım en büyük heyecan ve mutluluklardan biriydi. Benim için katılmak artık kaçınılmazdı. Daha evdeyken bir sözüm vardı: Eğer gerçekten katılma kararı almışsam ve bunu gerçekleştirmişsem, bu mücadeleyi en üst düzeyde yürüteceğim ve ne olursa olsun hiç bir zaman PKK dışında bir yaşamı kabul etmeyeceğim. Benim için bir şeye karar vermek demek mutlaka onun gerçekleşmesi demekti. PKK’de olmakla PKK’ye çalışmanın arasındaki farkı çok iyi hissettim. Örgüt içinde benim de artık bir yurtseverden çok bir militan gibi davranmam gerektiği ve sorumluluklarımı en iyi şekilde yerine getirmem gerektiği yoğunlaşmaları beni hep zinde tuttu. Yani anlayacağınız o küçük dünyamdan çıkıp PKK’nin büyük okyanusunda yol aldıkça ne kadar cüce olduğumu hissettim. Kişilik sorunlarım beni baya bir zorladı. Sistemde zorluklardan ve güçlü şeylerden hep kaçıyordum. PKK’de ne olduysa zorluklar hep hoşuma gitmeye başladı. Kendimle olan mücadeleyi artık iliklerime kadar hissediyor ve vazgeçmiyordum. Nasıl söylesem tamamen kendine hayran bırakan bir Önderlik, PKK ve halk gerçekliği yaşıyordum. İnsanın neler yapabileceğine ve insan gücünün sınırsızlığına ilk defa PKK içinde tanık oldum. Sistemdeki aile, arkadaşlık, aşk, dostluk, yurt sevgisi insanı hiçleştirmeye ve bunalıma sürüklerken PKK’ de büyük özgürlük tutkusuna, aşk derecesinde yurt sevgisine, birbirini yücelten büyük yoldaşlık ilişkilerine, insanda yaşamak için büyük bir irade kararlılık, inanç ve bağlılık geliştirdiğini fark ettiğimde benim için kendimizi kandıran yalan gerçekliklerin ve bir türlü doğru bir militan kişiliğine kavuşamamanın bahaneleri artık tamamen ortadan kalkmıştı. Ben kişilik gerçekliğimin gerçekliğine, PKK gerçekliğinin gerçeği içinde gerçeğimin gittikçe gerçek olduğunun gerçekliğine, Önderlik gerçekliğine yavaş yavaş yaklaşıyordum.

     Bir gün dört tane kelebek karşılarında bir şeylerin olduğunu (ateşin yandığını) görürler, hepsi farklı yorumlar. Bu şeyin ne anlama geldiğini öğrenmek isterler ve yola koyulurlar. Birincisi ateşin etrafı aydınlattığını, ikincisi ısı verdiğini, üçüncüsü biraz daha yaklaşır kanatlarının yandığının ve o da tam içine girmeden yakıcı olduğunu anlar ve gelir. Dördüncü kelebeğe söylerler fakat dördüncü kelebek bunların tam bir anlam ifade etmediğini görür. Çünkü hiç biri ateşin tam içine girmemiş “O’’ anı yaşamamıştır. Son kelebek yola koyulur, ateşe her yaklaştığında farklı anlamlar çıkarır ve gittikçe arkadaşlarının söylediklerini görür, hisseder ve hep daha ileriye gider ateşin aydınlattığını, ısıttığını ve yakıcı olduğunu anlar ama onu çeken bir hakikat vardır, o da devam eder ve ateşin içine girer. Ateşin gerçek sırrına ulaşır. Ve mutluluk içinde kanatlarını çırpar. Çünkü o can’ı pahasına bile olsa hakikate ulaşmıştır. Önderlik hakikate ulaşmış bir kişilik olarak karşımızda ve bizi hakikate çağırıyor. O anı yaşamak ve ölümsüzleştirmek gerekiyor. Oraya ulaşmak için Önderlik felsefesi ve ideolojisinden mayalanarak PKK’de gördüğüm yaşamın gerçek sırrı ve yaşam bilincini yüksek kavrama düzeyi doğrultusunda yürümek ve o anı kanatlarımı çırpıp özgürlüğe ulaşmanın eylemi içinde olmak istiyorum. Önderliği anımsatan, anlatan, yaşayan, yaşatan, hisseden ve pratikleştiren herkes ve her şey beni daha çok kendine çekiyor. Her yönüyle anlamlandırma beni daha çok eylemli kılınmaya yetiyor. Kendimi ve Kürt gerçekliğini tanımama yol açan Önderlik gerçeğine karşı kişi olarak kendimi daha pratikleştirerek eylemli kılmak az da olsa cevap olmak istiyorum.

İnsanlar kendilerine mutluluk getiren şeyler için muazzam anlamlar biçerler. Bunlar kimisi için yaşamın anlamı, kimisi için özgür yaşam, kimisi için bir aile kurma, kimisi için iktidar olma. Herkesin farklı bir mutluluk payesi vardır. Tabi biz Kürtler ve APOCU fedai militan olma yolundaki adaylar için en büyük mutluluk ve heyecan Önderliğin, demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü toplum paradigmasını oluşturmaktır. Ben de bu gerçeklikler karşısında kişiliğimi, duruşumu ve Kürdistanlı olarak her şeyimi gözden geçirip “kendini bilme, tüm bilmelerin temelidir’’ deyişiyle, yüksek erdemlilik ve hakikat savaşçılığına ben de eylemimle az da olsa bir katkıda bulunmaktan başka hiç bir şey düşünmüyorum. En son Önderlik üzerinde uygulanan tecride karşı bedenlerini ateşe veren ve fedai militan duruşu ile eyleme giden ve eylem yapanlar, artık bize tamamen yüksek düzeyde Önderliği sahiplenme ve savaşmamız gerektiğini gösterdiler. Örgüt hem halkı hem de kadrolarını bu şekilde eğitiyor ve hazırlıyor. Fakat biz kadroların tarihi sorumluluğu yüklenme ve pratikleştirmedeki zayıflıklarımız buna engel oldukça düşman da bundan yararlanarak daha alçakça Önderliğimize yükleniyor. Onur ve şeref sahibi hiç kimse bunu kabul edemez. Belki eskiden Kürtler sadece askeri yönlerini kullanarak bazı isyanlar yapmışlardır. Fakat Önderlik gerçeği Kürtlerin bu özelliklerine yeni bir yaşam felsefesi ve ideolojisi ekleyerek örgütlü bir halk hareketi ortaya çıkardı. TC’nin tüm saldırılarına rağmen bunun bedeli ne olursa olsun Önderlik ilkelerinden ve tutarlı duruşundan tek bir adım bile geri atmadı. Önderliğimizin ilkeli ve açık olan mesajları ile özgürlük hareketimizin topyekûn direniş çağrısı temelinde imha ve inkara karşı büyük özgürlük savaşı; yok edilmeye karşı her alanda var olduğumuzu, sessizleştirmeye ve silikleştirmeye cevap niteliğinde her yerde sesini Kürtçe duyurma ve olduğumuz her alanı özgür direniş kalesine çevirme, siyasi ve askeri bir bütünlük temelinde devrimci halk savaşını gerçekleştirerek eskinin özgür ve kimseye boyun eğmeyen binyıllarca kendi toprakları ve yurtları üzerinde özgür yaşamış Kürt halkı için yeniden özgür olma ve bu bilinci bize kazandıran tüm bu mirasın kurucusu olan Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü gerçekleştirmenin çağrısıdır. Önderliğimizin ve Kürdistan’ın özgürlüğü için her yerde örgütlenmiş parti gerçekliğini, örgütlenmiş ve pratikleşmiş halk gerçekliğini, bunları gerçekleştirecek olan bizlerin yani PKK’nin militan kadrosunun dördüncü dönemin militan görev ve sorumluluğunu büyük bir tarza dönüştürüp kendimizde içselleştirerek ve pratikleştirerek gerçekleştirebiliriz. Bu dördüncü stratejik dönemin bize verdiği APOCU fedai militan perspektifidir.

Bize dayatılan ölümü PKK ile yaşama çevirerek, özgür yarınları inşa etme temelinde kanımın son damlasına kadar büyük intikam eylemcisi ve savaşçısı olacağım. Ulus-devlet ve TC’nin bize açıkça savaşmadan özgürlüğün geçekleşemeyeceğini göstermektedir. Benim için Önderliğe ulaşmak; yaşama doğru bir anlam biçmek ve bu gerçeklikler karşısında kendimi sorumlu görmektir. Biz savaşımımız ve mücadelemizdeki kararlılıkla büyüdük, halkımıza özgürlük tohumları ektik. Son zamanlarda artık tamamen kendi sistemimizi gerçekleştiriyoruz. Önderliğin belirlediği ilkeler doğrultusunda düşman yola gelirlerse gelir, gelmezse artık Parti tamamen devrimci halk savaşını devreye koyacaktır. Yani bu yıl, 2012 artık Kürtlerin özgür yaşam yıllı olacaktır. Birey olarak devletin hiç bir zaman samimi olduğuna ve olacağına da inanmıyorum. Çünkü Türkiye’nin tarihi hep komplo ve katliamlar ile dolu. Aslında tüm sistemler yani devletin var olduğu tüm sistemler Kürtlerin yok edilmesine bağlıdır. Bir Kürt olarak bu devletten hiç bir şey beklemiyorum ve zaten PKK de bundan dolayı Kürtler’in ve ezilen halkların hakkını bir bir mücadele vererek alıyor.

Örgütte olduğum süreden içinde örgütün büyük emeği ve çabasına, halkımızın düşman gerçekliği karşısındaki duruşuna, cezaevlerindeki yoldaşlarımızın kendi dillerine ve özgür yaşama olan bağlılıklarındaki irade ve ısrarlı duruşuna, gerillanın büyük mücadelesine ve bunların hepsinin yaratıcısı olan Önderliğin duruşu, kişiliği ve gerçekliği karşısında kişi olarak ancak fedai eylemle cevap olabilirim. Ne kadar cevap olabilirim onu bilemem. Süreç kendini işe doğru verme ve gereklerini yerine getirme zamanıdır. Düşman bizi toplum olarak hep yaralı bırakmaya çalıştı. Fakat şu bir gerçek ki yaralarımızı bir bir sarıyoruz. Kendi yarasını kendi iyileştiren her canlı mutlaka intikamını alır. PKK de Kürt halkının tarihi intikamını mutlaka alacaktır. Ben de birey olarak bu gerçeklikler karşısında bu anlamlı ve büyük mücadeleye eylemim ile cevap olmak istiyorum. Kahraman şehitlerimizden M. Hayri Durmuş arkadaşın “Mezar taşıma halkımın borçlusuyum’’ diye yazılmasındaki büyük görev anlayışı ve sorumluluğu, Mazlum Doğan arkadaşın ihanete ve teslimiyete karşı “BERXWEDAN JîYANE’’ eyleminin inancı, Zilan arkadaşın doğru militanlaşan ve fedaileşen eyleminin iradesi, Beritan arkadaşın işbirlikçiliğe karşı Kürt kadınının Önderlik etrafındaki muazzam kararlılığı, Güneşimizi Karartamazsınız eylemini gerçekleştiren tüm yoldaşlar Önderliğe, özgür yaşama olan inanç ve umutlarını hep dile getirmiş ve pratikleştirmiştirler. Ben de büyük kahramanlarımızın ardılları olarak sizin şahsınızda yok edilmeye çalışılan özgür Kürt ve ilerici insanlığa olan tutkumu eylemimle selamlayacağım...

BU YAŞAMI YA ÖZGÜR YAŞAYACAĞIZ YADA BU YAŞAMI YAŞANMAMIŞ SAYACAĞIZ

DEVRİM BÜYÜK TUTKULARIN ESERİDİR

BÊ SEROK JİYAN NABE

 

ÖZGÜR KÜRT VE KÜRDİSTAN’IN YARATICISI ÖNDERLİĞİME;

Önderliğim, aslında şu an neler yazacağımı ve neler dile getireceğimi yine şaşırdım. Çünkü siz söz konusu olduğunuzda her şey düğümleniyor, sanki karşımdasınız da heyecandan donup kalmışım. Önderliğim sizin yaratmış olduğunuz PKK ve Kürt halkının içine tam girdiğimde, yaşadığım eksiklikleri, asimilasyonu, aldatılmışlığı, aile çarpıklığını ve sistemin düşürücülüğünü gördüm. Böylece sizi daha çok anlamaya çalıştım. Bu doğrultuda bir katılım sahibi olmaya çalıştım. Fakat bu katılımım tam istendiği gibi ya da sizin gerçekliğinizin, ölçülerinizin belirlediği düzeye ulaşmadı. Ben de sizin yaratmaya çalıştığınız yeni Kürt kişiliğinde kendi gerçekliğimi hissettiğim ve bu doğrultuda size daha çok yaklaştığımı görüyorum. Bu bana çok heyecan veriyor ve bu heyecanımın sizin çizmiş olduğunuz doğrultuda şekillenmesi için yaşamın hakikatini anlamada, özgür kişilik ve toplum yaratımında kendime daha çok yükleniyorum. Önderliğim, bu gerçekler karşısında yaşamımızın, kişiliğimizin gelişimini size borçlu olduğumu ve bu borcu azda olsa hafifletmek istiyorum. Önderliğim, 13 yıla yakındır düşmanın elindesiniz bunu dile getirmek bile bana çok zor geliyor. Alçak düşman belki sizi bizden ayırmaya çalıştı fakat yüreklerin birbiri için çarptığı kuşku götürmez bir gerçekliktir ki sizin yarattığınız mücadele zafere doğru ilerliyor.   Önderliğim siz büyük çaba ve emekleriniz ile yaratmak istediğiniz özgür ve bilinçli toplumu ortaya çıkardınız. Bunların karşılığını hiç bir zaman veremeyeceğimiz ortadadır. Öyle ki size karşı gelişen her saldırıda, baskıda, tecritte kahraman gerilla ve Kürt halkı sizin için kendini ateş topuna çevirip düşmanı bertaraf ediyor. Bu sizin nasıl milyonlaştığınızın, toplumsallaştığınızın kanıtıdır. Önderliğim, ben de sizin bir militan adayınız olarak sorumluluklarımı ve görevimi yerine getirmek istiyorum. Size yapılan her baskı, tecrit, zehirlenme ve alçakça saldırılar, yarattığınız her bir gerillanın şahadete ulaşması, halkımızın her gördüğü işkence az değilmiş gibi özel savaş yöntemlerinin sanki hakkımızı verecekmiş gibi davranması karşısında kinim ve öfkem milyonlarca büyüyor. Önderliğim, kalbim bazen o kadar hızlı atıyor ki durdurmak bir yana daha da büyüyerek kendini düşmanda patlatmak ve bu düşmana amacımıza, size olan bağlılığımızın kararlılığına, özgür yaşama olan büyük tutkumuzun iradesini bir daha göstermek istiyorum. Belki tasvip etmediğiniz bir eylem ancak size yapılan alçak saldırılar, halkımızın her gün sokaklarda katledilmesi, yüce kahramanlık sergileyen yoldaşlarımın kahpece kimyasal silahlarla yok edilmeye çalışılması,   bize doğanın kanunu olan ve amacımıza ulaşmak için mecburi zor kullanımını yani ölmemek için savaşmayı tek seçenek olarak önümüze koyuyorlar. Artık herkes Kürtlerin hiçbir şeye boyun eğmeyeceğini anlamalıdır. Önderliğim, ben de bu kadar başkası için olabilmeyi yani sizin ve Kürt halkının özgürlüğü için kendimi fedai eylem için hazır görüyorum. Her bir an daha yoğun duygular yaşıyorum ve bu yoğunlaşmaları sizin yarattığınızı bilerek sizi fedai eylemimle kendimde daha vazgeçilmez kılmak ve yaratmak istiyorum.   Düşmanın yaptığı bu kadar şeyin mutlaka cevabı olmalı yoksa ne tarih ne biz kendimizi af etmeyeceğiz. Bu yüzden bunu gerçekleştireceğim, layıkıyla cevap olmaya çalışacağım. Ben gerçek kişiliğime veya bir başka değişle öz kimliğime PKK de ulaştım. Benim asıl adım ERİŞ AVENT GEVER DİR. Ve bu böyle kalacaktır. Sistemdeki, yalandan örülmüş yaşamdan ibaretti. Ne yazarsam yazayım sizi hissetmeden, yaşamadan, yaşatmadan söyleyeceğim her şey anlamsız kalabilir. Artık sözden çok eylem zamanıdır. Bundan dolayı yazdıklarımdan çok yapacaklarım sizi benden daha çok anlamlandıracaktır.

BE SEROK JîYAN NEBE

BîJî SEROK APO

Bi CAN Bi XWİN EM Bİ TERENE EY SEROK

 

 

ÖZGÜRLÜK İNANCI VE TUTKUSU İLE SAVAŞAN TÜM YOLDAŞLARA;

Önderliğimiz ve halkımız üzerinde uygulanan tecrit, soykırım ve katliamlar hat safhasına çıkmıştır. Belki düşman şuana kadar bizi tamamen yok edememiştir. Fakat şu da bir gerçek ki biz de düşmana ölümcül darbeyi vuramamışız. Şunu herkes biliyor ki: Gerilla savaşı ve böylesi coğrafya ile halkıyla bütünleşmiş bir hareket çabuk çabuk bitirilemez. Süreci zamana yayarak, bıkkınlık yaratarak halk üzerindeki etkimizi kırmak istiyorlar. Böl, parçala, yönet politikasını her zamankinden daha fazla uygulamaya çalışıyorlar. Kürt özgürlük mücadelesi fedai savaş tarzı ile gücünü ispatlamıştır. Tabii bireysel taktik yetmezliklerimiz, kişisel zayıflıklarımız ve sürecin hassasiyetine tam giremediğimizden örgütün istediği savaş düzeyini yakalayamadık. Bu da düşmana moral vermiştir. Klasik savaş tarzımızı aştığımızda Çele, Şemdinli, Farqin eylemlerindeki gibi sonuçlar ortadadır. Düşmanın özel savaş medyası ile sanki bitiriliyoruz gibi propaganda yapması aslında korku imparatorluğunun gittikçe daralmasıdır. Yine Kürt halkının şahlanan mücadelesinin getirdiği kazanımların korkusundan dolayı kendilerini hiç o rüyadan uyandırmak istemiyorlar.

Yoldaşlar, hiç bir zaman sizin Önderlik çizgisinde ve ideolojisindeki bağlılığınızda şüphem olmadı. Siz duruşunuzla, eyleminizle, pratiğinizle zafere büyük kilitlendiğinizi gösterdiniz, gösteriyoruz, göstereceğiz. Ben eylemime giderken sizin bu büyük inanç, irade, karalılık ve özgürlük tutkusu ile Önderlik paradigmasının korucu teminatı olduğunuzu ve bu yolda ne pahasına olursa olsun dönmeyeceğinizi bildiğim için eylemime çok büyük moral ve size yakışır bir yoldaş olmanın verdiği heyecanla yöneleceğim. PKK yoldaşlığı, tarihte az rastlanır bir durumdur, çünkü et ve tırnak gibi birbirinin olma söz konusu. Ben hiç bir mutluluğun, doğru yoldaşlık ve özgürlük savaşçısı olmanın verdiği gurur kadar değerli olduğunu sanmıyorum. Önderliğimiz boşuna yoldaşlığını muazzam, hassasiyet, duyarlılık ve inançla yoğurmadı. Bizler Önderliğimizin teminatı olmak zorundayız. Artık bizler kendimize orta düzeyde bir sahiplenmeyi kabul etmemeliyiz. Önderliğimize yapılan her baskıda T.C’ye kan kusturmalıyız. Kimse Önderlik etrafındaki ateş çemberinden geçip el uzatma cüretini bile göstermemelidir. Süreç çok kritik ve hassastır. Bizler de mücadele ve eylemlerimiz ile Önderliğimize karşı olan hassasiyetimizi ve duyarlılığımızı göstermeliyiz. En ufak bir şeyde bile kır ve kırsalda düşmana atacak adım hakkı vermemeliyiz. Önderliğimizin “24 saat gerillacılık’’ perspektifi ile sürece katılmalı ve bu süreci büyük eylem bilinci ile en yüksek seviye ye taşımaktan başka bir sorumluluğumuz olmadığını bilmeliyiz. Yaşamımızı Önderlik, hareket, halk ve mücadele uğruna gözümüzü kırpmadan veriyoruz. Biz ölüm bilincine vardığımız için yaşamımızı böyle taçlandırıyoruz. Bizler Haki’lerin, Kemal’lerin, Sema’ların, Zîlan’ların, Beritan’ların, Nuda’ların ve Harun’ların yoldaşıyız. Bu kahramanların yoldaşı olmak ancak onların izinde doğru bir militan kişiliğine ulaşmakla olunur. Bizler bunda kararlıyız ve onların başlattığı maraton koşusunun finalini ellerinden aldığımız bayraklar ile Önderliğe ulaştırmaya çalışacağız. Bizler için başka hiç bir şey söz konusu olamaz.

Değerli yoldaşlarım, sizinle geçirdiğim tek bir dakika bile bana çok heyecan vermiştir. İnanınki sizinle halaya durmak, sohbet etmek, yürümek ve dağlardaki o büyük haykırışlarımız bana tarifi imkansız duygular yaşattı. Şuna inanıyorum ki; biz birbirimiz ile o kadar bütünleşmişiz ki her bir yoldaşta binlerin yüreği çarpıyor. Sistemin bizden bu kadar korkması, var gücü ile saldırması bu yüce mücadele yoldaşlığındandır. Düşmanın belki çok şeyi yok etme imkanı var ama Önderliğin yarattığı yeni toplum biçiminin kurmay gücü ve uygulayıcısı PKK yoldaşlığını asla yok edemez. Örgütte iki şey için çok keşke dedim. Birincisi; Kuzey’de savaşmadığım için, fakat savaş alanlarında yoldaşlarımın yaptığı savaş akan kanıma az da olsa derman oluyordu. Benim için T.C devletine karşı savaşmak geçmişin intikamını almak çok farklı. İkincisi; PKK’ye daha erken katılmadığımdır. Ne mutlu bize, öyle bir halk gerçekliğimiz var ki çocuklarını tereddüt yaşamadan gönderiyor. Biz eylemimizle şehitlik mertebesine ulaşacağız ama inanıyoruz ki bizim yerimize gelenler Kürdistan özgürlük teminatı ve koruyucuları olarak gözümüzü arkada bırakmayacaklar.

 

ÖNDERLİK FELSEFESİ VE İDEOLOJİSİ İLE TANRIÇALAŞAN ZİLAN HEVALİN ÇİZGİSİNDE MÜCADELE EDEN ÖZGÜRLÜĞÜN YARATICILARI KADIN YOLDAŞLARA;

Önderlik nasıl Kürt halkını küllerinden yarattıysa kadının toplumdaki yerini yeniden alması ve özgür bir toplum için rolünü oynaması gerektiğini ortaya çıkararak Kürt kadını şahsında tanrıça kültürünü yeniden yarattı. Tabii ki Önderlik öyle bir gerçeklik ortaya çıkardı ki, toplumda en çok ezilen ve yok edilen kesim, dağlarda özgürlük mücadelesi ve halkı için inanılmadık işlere girişip ve gerçekleştirerek bu konudaki irade, bağlılık ve kararlılıklarını gösteriyorlar. Bizler PKK’yle birlikte kadının özgür olması hatta toplumdaki belirleyici rolünü oynaması gerektiğini anlamaya başladık. Erkek-iktidarcı bakış açısı ve geleneksel yönlerimden dolayı doğru bir cins mücadelesi yürütemedim. Ailemden aldığım bazı özelliklerim sanki yetecekmiş gibi davranmam ve kendimi böyle yansıtmam aslında yeterince zayıflığımın bilincinde olmadığımı gösterdi. Örgüt içinde belki kendimi korumaya çalıştım. Bu konuda bireycilik vardı, fakat cins mücadelesini doğru yürütemediğim kesindir. Fakat Önderlik öyle bir tanrıça kültürü yarattı ki, her şeye rağmen hem halk içinde hem de cins mücadelesinde büyük bir tempoyla yani özgür toplumu kurmadaki belirleyici rolünü ortaya koyuyor.   Kadın savaş içerisindeki mücadelesi ile herkese ve her bakımdan kadının gücünü göstermiştir. Sokaklarda annelerimiz ve Kız kardeşlerimiz, dağlarda kadın yoldaşlarımız bu mücadelenin dinamik gücü olduklarını ortaya koydular. İnanıyorum ki Önderlik çizgisinde doğru bir cins mücadelesi ile dünyadaki tüm kadın ve erkeklere, Kürt kadınının tanrıça kültüründeki ısrarını ve toplumun korucu rolünü oynadığını gösterecektir. Tanrıçalaşan kadın şehitlerimiz, duruşları ile irade, fedai yaşam tarzı ve bağlılıkları ile bu potansiyeli açığa çıkarmıştır. Örgütün içinde Önderliğin yaratmaya çalıştığı özgür erkek ve kadın yaratımını tam yerine getiremediğimden dolayı başta tanrıçalaşan tüm şehitlerimize, kadın yoldaşlara ve tüm Kürt annelerine eylemimle özeleştirimi vermeye çalışacağım.

ONUR VE ŞEREFİYLE SAVAŞIP BÜYÜK DÖNÜŞÜMLER YAPAN KAHRAMAN KÜRT HALKINA;

 

Her millet ve toplumlar kendi özgürlükleri için savaştılar, savaşıyorlar ve şehit veriyorlar. Tabi biz hiçbir halkla kendimizi kıyaslanmayacak kadar katliamlardan, soykırımlardan geçirildik. Kürt ve Kürdistan kelimesi adına dünya üzerinde hiç bir şey bırakılmak istenmiyordu. Böyle bir zulme başkaldırmak öyle kolay olamazdı. Önderlik bir bir toplumun kangrenleşmiş haline çözüm bularak yeniden halkı diriltti. Kürt halkı yeniden dirilmenin verdiği ruhla özgürlük hareketine katıldı ve her şeyi ile destek oldu. Çünkü tarihte Kürtler hep kendi gelenekleri ile yaşamış ve gelişim göstermişledir. Ta ki Türkler Anadolu’ya gelip bizden yardım alıp, güç olana kadar. Kürtler için yaşam Türklerle aynı çıkarlar doğrultusundaydı. Fakat Türkler hiçbir zaman bize karşı samimi ve doğru yaklaşmamışlardır. Güç olduktan sonra bizi hep ikinci plana atmışlar ve asimile etmek için ellerinden geleni arkalarına koymamışlardır. Biz beraber içtiğimiz bir tas suyun değerini bilirken onlar o bir tas suyun içine zehir koymasını kendilerine layık görmüşlerdir. Kürtçe ve Kürt giysileri giymek suç sayılmış ve öldürülmüşsüz. Bizler Şeyh Saitleri, Seyit Rızaları, Alişerleri ve Koçgirileri unutmadık ve unutmayacağımız için bugün özgürlük mücadelesini durmadan yükseltiyoruz. Dünyada her halk kendi dilini konuşurken bizlere kendi dilimiz yasaklandı. Bir toplum kendi dili, rengi, cinsi ve kültürü ile yaşayamıyorsa, nasıl o toplumun var olduğunu söyleyebilirsiniz. İşte Kürtler için can alıcı nokta burasıdır. Yani Kürt ve Kürtlük adına ne varsa yok etmeye ve bizi de bu duruma mahkûmmuşuz gibi alıştırmaya çalışmışlar ki reflekslerimiz yok denilecek kadar azalmış. Başka bir yerde bir toplumun dilini, bayrağını, rengini inkar edin kıyametler kopar. TC yöneticileri gelip Amed’de Kürtçe medeniyet değil anadilde eğitim hakkı tanımayacağız diyor, bir başkası bizim bayrağımıza paçavra diyor, bir başkası Kürtlere her türlü soykırımı reva gören açıklamalar yapıyor ve bütün bunların karşısında biz sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz. Biz bu kadar kendimiz olmaktan çıkarılmışız. Onur, gurur, şeref ve yurtseverliğe dair azıcık bir damarımız bile varsa bu bizim için her gün serhildan ve her yeri ayağa kaldırma gerekçesidir. Kürt halkının ayağa kalkması ve mücadelesine olan bağlılığı inanın tüm medeniyetlere örnek oluyor. Evlatlarını tereddütsüz özgürlük savaşına gönderiyorlar. Fakat Kürt ve Kürtlük adına hassasiyetimiz ve duyarlılığımız çok gelişmemiş. Hiç kimse gelip Amed gibi bir yerde gelip rahat rahat her şeyi konuşmamalı, bu onun ölüm fermanı olmalı, kimse gelip halkın seçtiği kişileri halkın içinden alma cesareti göstermemelidir. Kimse o değerli annelerimize dokunamamalıdır. Kimse mücadelemizin yaratıcısı olan Önderliğimize saldırı düşüncesini bile aklına getirme cesaretini gösterememelidir. Bunlar bizim her şeyi topyekun savaş alanına çevirme nedenimiz olmalıdır.

Kürt halkı kahramanlıkları ile mücadeleye her zaman sahip çıkmıştır. Fakat içinde olduğumuz süreç çok daha yüksek düzeyde sahiplenmeyi ve direnişi yükselmemizi gerektiriyor. Bu gereklilik tüm maddi ve manevi şeylerden önce gelmelidir. Artık Kürtler Önderlikleri ile özgür ve statüye kavuşmuş bir Kürdistan’da ne pahasına olursa olsun özgür yaşamalıdırlar. Bizim için bu süreç bunları gerçekleştirmeyi farz kılıyor. Bizler dünyanın en eski halkı olarak kendi hür ve özgür irademizle kendi kendimizi yönetmek ve yaşamak istiyoruz. Kürt halkı içine girdiği kararlılıkla bunu gerçekleştirecektir.

Gençler tarihe yön veren duruşları ile toplumun en dinamik gücü olduğunu ispatlamışlardır. Kürdistan gençleri için ise, artık her yeri eylem alanına çevirmeli ve gerilla saflarına katılarak mücadeleyi daha da başarıya götürmelidir. Kürt gençleri, Kürt halkı ve Önderliği etrafındaki ateş çemberini daha da büyüterek sürece katılmalı ve özgürlüğün teminatı olmalıdır.

Kürt halkının yükselen mücadelesi karşısında bizler gerilla olarak ancak pratiğimiz ve eylemlerimiz ile cevap olabiliriz. Kürt özgürlük gerillaları olarak Kürt halkının özgürlüğü için kanımızın son damlasına kadar hep mücadele edip savaşacağız. Eskiden Kürtlüğümüzden hep utanıyor, lanetlenmiş bir halk olarak gösterilip başımızı hep öne eğiyorduk. Fakat şimdi Kürtler özgürlükleri için savaşıyor ve mücadelesi ile var olduğunu gösteriyor. Artık kimseye karşı boynumuzu eğmeyeceğiz. Kim bizi kurbanlık koyun yerine koymaya çalışırsa biz onu kurbanlık yapmalıyız. Kürtler için derlerdi; iki Kürt yan yana geldi mi anlaşamazlar mutlaka kavga ederler. Önderlik öyle bir Kürt ruhu yarattı ki; şimdi her yerde milyonlarca Kürt aynı mücadele için ayağı kalkıyor. Bu büyük kalkışla beraber düşmana son darbeyi iyi vurmak gerekiyor. Bu bilinçle sizlerin bir evladı olarak, halkımın bu onurlu özgürlük mücadelesinin şehidi olmak benim için büyük bir görevdir.

Her yurtsever insan bu sürecin getirdiği görev ve sorumlulukla mücadele etmeli ve bulunduğu her evi, mahalleyi örgütlemeli ve direnişi geliştirmelidir. Şunu hiçbir Kürt unutmamalı: Kürtler hep yalnız bırakılmış ve kimsesizleştirmiş bir halktır, kimseden medet ummamalıyız. Bize yapılan her saldırı karşısında dünyanın gözü görmüyor, kulakları duymuyor, sesi çıkmıyor. Bu gerçekler bizi daha çok birbirimize bağlamalıdır. Ancak böyle özgürleşebiliriz.

AN AZADÎ AN AZADî

HERBİJîTEKOŞîNA AZADÎYA KURT

BÎJÎ PARTİYA KARKEREN KURDİSTAN

ÖNDERLİĞE ÖZGÜRLÜK KÜRDİSTANA SİYASİ STATÜ

BÊ SEROK JÎYAN NABE

AİLEME;

     Her insan belirli bir bilinçlenmeden sonra bir amaç için yaşar. 20 yaşıma kadar size layık olmaya çalışarak hep yaşamımı düzenlemeye çalıştım. Sizin iyi bir çocuğunuz olmaya çalıştıkça aslında ülkemden ve halkımın gerçekliğinden uzaklaşıyordum. Yurt ve özgürlük sevdası gelişmiyordu.   İnanın benim üzerimdeki emeğinizi ve çabanızı bildiğim için bunun cevabını ancak özgürlük mücadelesinde özgür yarınlar için savaşarak verebileceğimi düşünüyorum. Kimse kendi çevresinden bağımsız kendini ele alamaz. Sizi mutlaka özledim. Sizi andığım zamanlar çok oldu. Aslında şunu söylemek gerekirse; benim üzerimde belirli emekleriniz vardı. PKK ‘ye katılma kararımı biliyordunuz. Bilmenizi belki ilk başta istemiyordum. Ama zamanla iyi ki gitmeden bu konuları tartıştık ve bana katıldığınızı düşünüyorum. Yani size açık ve net bir biçimde neden katıldığımı söyledim. Örgüt içerisindeyken zamanla benim annem Kürdistan’ın değerli yurtsever anneleri olmaya başladı. Ailem ise Kürt halkı olmaya başladı. Evim gittikçe Kürdistan oldu. Hayatım gittikçe PKK oldu. Arkadaşlarım gittikçe özgürlük savaşçıları, yoldaşlarım oldu. Küçücük dünyam gittikçe evren oldu. Annemin iyi bir aile evladı olmaktan çok Önderliğin iyi bir militan adayı olma bilincim oldu. Aslında söylemek istediğim, PKK çok farklı ve ben halkım için savaşmak istedim. İnsan PKK’de çok değer ve bilinç kazanıyor. Kazandıkça daha çok seviyorsun. Örgüt kimseye zorla iş yaptırmaz ama beni savaşa göndermesi için örgütü bir hayli zorladım.   Yarın eylem haberimi duyarsanız inanın bu benim istemim ve örgüte dayatmamla olmuştur. Kim ne derse desin bunların dışındaki hiçbir şeye inanmayın. Anne biliyorsun, ben en gizli şeylerimi de sana söyledim. O zaman nasılsa şimdi de bunu böyle başın dik bir şekilde tilililer çekerek karşılamanı istiyorum. Bu eylemim sizi örgüte daha çok yakınlaştırsın hatta gençlerimiz onur ve gurur içerisinde yaşayacakları PKK’ye katılsınlar. Benim bildiğim ailem artık bu işe sonuna kadar bağlanacak, özgürlük mücadelesini büyük kararlılıkla sahiplenecektir.

ANNEME;

   Ben senin evladın olarak büyüdüğüm için bazı konularda gerçekten çok şanslıyım. Senin o boyun eğmez yönün ve otoriten karşısında hep etkilenmiştim. Tam bir Kürt annesi profilin vardı. Şimdi bir gerilla annesisin ve buna göre davranmanı senden istiyorum. Her gerilla artık senin evladın olmalı. Bana içinin yandığı kadar yoldaşlarımı da yaşa ki biz büyük yüreklerle bu mücadeleyi zafere ulaştıralım. Senden tek bir istediğim daha var o da eylemimi duyduğunda başın dik, gururlu, onurlu bir şekilde tilililer çekerek karşıla. Gözlerinde tek bir damla yaş olmamalıdır. Siz annelerin değeri çok büyüktür.

BABAMA;

İnan ki senin için ne yazacağımı bilmiyorum. Ne zaman ve ne kadar da zor durumda olsan da bizi iyi yetiştirmeye çalıştın. Duygusal ve onurlu oluşunuz benim üzerimde de yansımasını bulmuştu. En azından dünyaya sizin evladınız olarak gelme benim için bir şanstı. Size toplumda tek küçük kelime söylenmemesi için dağlarda mücadeleme elimden geldiğince dürüst ve samimi katılmaya çalıştım. Sizin verdiğiniz terbiyeye birde örgüt terbiyesi eklemeye çalışarak, halkımın özgürlük savaşçısı olmaya çalıştım. Bunu başarırsam size ve bu özgürlük çizgisine layık olduğumu, bu çizginin doğru bir temsilcisi olduğumu gösterecektir. Baba, senden de annem gibi bu olayı karşılamanı istiyorum. Erkan, Eylem ve Mazlum Doğan’a çok selamlarımı söylüyorum. Onlar da kendi halkı için doğru bir temelde savaşsınlar, en büyük onur ve gurur özgürlük için savaşmaktır. Benim üzerimde emeği olan amcalarım, dayılarım, teyzelerim yengelerim, halalarım ve tüm akrabalarıma selamlarımı gönderiyorum. Gençlerin ise benim için hep ayrı yerleri olmuştur. Sizler de ne pahasına olursa olsun hep Kürt halkı için savaşmalısınız. Kendinize layık göreceğiniz tek şey PKK etrafında doğru bir mücadelenin sahibi olmaktır. Şimdi tek tek isim yazsam çok olur. Fakat herkese verdiğim değer ortadaydı iyi biliniyor ve bu şekilde beni mahsur görürseniz sevinirim. Belki içinizde bazıları katılmıştır (ben sadece Agit arkadaşı biliyorum) fakat yine de daha çok katılmanız gerekiyor. Burada samimi, doğru ve içten arkadaşlık yaptığımız tüm dostlarımıza da selamlarımı söylüyorum. Tüm korku kapılarını kırıp Kürt gerçekliğinin içine girin ve sizi ne kadar hoş karşıladığını, ısıttığını göreceksiniz. Annem şahsında tüm yurtsever annelerin ve babam şahsında tüm yurtsever babaların ellerini öpüyorum. Evlatlarınız sizlere layık oluyor. Ben de layık olursam ismim ERİŞ AVENT GEVER diye anılırsa çok mutlu olurum, mezar taşıma bile bu ismi yazın.

BÎJÎ SEROK APO

YAŞASIN ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ MÜCADELEMİZ

KAHROLSUN ULUSLARARSI 15 ŞUBAT KOPLOSU

DEVRİMCİ SELAM VE SAYGILAR

ERİŞ AVENT GEVER

11 ŞUBAT 2012