Bagok dağında bulunan Agit Suruç Şehitliğine Türk sömürgeci güçlerine bağlı faşist ordu birlikleri saldırı düzenlemiştir. Saldırıda şehitlik tahrip edilmiş, şehitler ebedi istirahatgahlarından alınarak kaçırılmışlardır. Halen de nerede ve nasıl bir durumda bulunduklarına dair bir bilgi yoktur.
Olay sıradan bir olay değildir. Sıradan bir askerin, polisin ve hatta mülki amirin emir vererek yaptırdığı bir saldırı değildir. Olayın tümüyle AKP hükümetinin ve onun başbakanı T. Erdoğan’ın görüş, telkin ve emriyle olduğundan kuşku yoktur. Olay öyle “provakasyon”, “süreci sabote etmek isteyen güçlerin işi” vb açıklamalarla geçiştirilecek bir gelişme değildir.
Hiçbir ahlak, kültür ve inançta veya felsefe, ideoloji ve siyasette mezarlara ve mezarlıklara saldırı yoktur. Mezarlıklar veya ülkenin şehitliği o ülke ve halkın en kutsal yerleridir. Bir yerde her halk ve ülke yönünü şehitlerine döner. Çünkü her halk ve ülke şehitleri ile kendisini var etmiştir. Şehidi olmayan hiç bir halk ve ülke yoktur. Onun içinde şehitler ve şehitlikler her halk için en kutsal değerle olmuştur ve olmaya devam edecektir.
PKK hareketi bir şehitler hareketidir, şehitler partisidir. Kürdistan halkı şehitleriyle varoldu ve kendisini bugünlere getirdi. Sayıları binleri bulan bu ülkenin en yiğid, en kahraman ve en güzel evladları yaşamlarını, mensubu olduğu Kürt ulusu kendi anavatanı Kürdistan’da Farsın, Arabın, Türkün, İngilizin ve Fransızın kölesi ve uşağı olmasın diye feda ettiler. Köle ve uşak olarak yaşamaktansa özgürlük ve onurlu bir yaşam için hayatlarını ortaya koydular. Ve biz geride kalanlara da onurlu ve özgür yaşamın yolunu gösterdiler.
Şimdi sömürgeci Akp hükümeti Kürt ulusu için en kutsal mekânlara, şehitliklere saldırmaktadır.
Savaşın en kızgın olduğu dönemde Çemço, Haftanin ve Xakurkê şehitliklerine saldırmış ve zarar vermişlerdir. Şimdi ise 1 Eylül Dünya Barış gününden sonra Kürt halkının ve dostlarının onurlu bir barış için iradelerini ortaya koydukları günlerin hemen arkasından onlarda şehitliklerimize, şehitlerimize saldırarak, en kutsal varlıklarımıza saldırarak cevap vermiş oluyorlar. Saldırı bizi biz eden, var eden, koruyan ve büyüten değerlerimizedir. Şehitler dünümüz, bugünümüz ve yarınımız ise saldırı hem geçmişimize, hem bugünümüze hem de geleceğimizedir. Şimdi geçmişimize, bugünümüze ve geleceğimize saldıran bir alçak düşmanla karşı karşıyayız. İnsanlarımızı mezarlarında bile rahat bırakmamayı esas alan dünyanın en ahlaksız düşmanıyla karşı karşıyayız. Ölülerimize tahammülü olmayanların dirilerimize tahammülü olacağını beklemek yada düşünmek kendini yanıltmaktır. Hala bu dünyanın en düşkün insanlarından, bu halk ve ülkeyi tanıyan adımlar atmasını beklemek sadece ve sadece kendini aldatmaktır.
Bir ordu olarak Türk ordusu bir gerilla birimine saldırabilir, birçok gerillanın şehit olmasına yol açabilirdi. Ya da bir gerilla birliği ateşkes koşullarında da olsa sömürgeci işgal birliklerine saldırı düzenleyebilirdi. Bunlar askeri mantık ve politik mücadelede yeri olan normal durumlardır. Yani bir izahı yapılacak durumlardır. Savaş tarihinde birçok kez ateşkes konumunda da olsa taraflar birbirlerine kayıp verdirmişlerdir. Ama en kızgın döneminde bile birbirlerinin ölü, yaralı ve esirlerine saygıda kusur etmemişlerdir. Bunun da sayısız örnekleri vardır.
Şimdi sömürgeci Türk ordusu ateşkes konumunda, hele hele geri çekilme konumunda olan gerillaların mezarlarına saldırıyor, tahrip ediyor. Bu Kürt halkına ve onu var eden tüm değerlerine en büyük hakarettir.
Şimdi Kürtler bu hakareti kabul edecekler mi etmeyecekler mi? Bir iki basın açıklamasıyla olayı geçiştirecekler mi geçiştirmeyecekler mi? Başta T. Erdoğan, A. Gül, N. Özel, M. Gülerolmak üzere tüm sorumlular Kürt halkından özür dileyinceye kadar kıyameti koparırcasına serhıldan yapacaklar mı yapmayacaklar mı? Şimdi Kürtler böyle bir durumla karşı karşıyadırlar.
Hepimiz ya bizzat şehitlerimizi son yolculuklarına uğurlarken yanlarında olduk, henüz soğumamış bedenlerini kucakladık. Yada tabutlarını omuzlayarak son görevimizi yapmaya koyulduk. Veya anavatan toprağından bir avuç toprak avuçlayarak mezarlarına septik. Bazen şehidin annesi, babası bazen kız kardeşi veya kardeşi şöyle hakırmadı mı? “Oğlum veya kızım tüm Kürtlerin şehididir. Serok Apo’nun ve tüm Kürtlerin başı sağ olsun” demediler mi? Şehitleri biz Kürtlere emanet etmediler mi? Peki şimdi barbar ve soykırımcı Türk ordusu onlara yani bize emanet edilen bu kutsal emanetlere saldırmıyorlar mı? Bu saldırıyı herkes duymadı mı? Şayet duymuşsa o zaman daha ne duruyoruz. Serhıldana kalkmak için daha ne yapılması gerekiyor? Bundan daha büyük hakaret olur mu? En büyük onun abidesi şehitlerimize saldırmaktan daha büyük hakaret var mı? Eğer şehitlerimize bugün sahip çıkamayacaksak o zaman nasıl kendimizi onurlu ve şerefli welatparêzler olarak kabul edebiliriz. Sadece Nusaybin, Kızıltepe ve Mardin yetmez. Tüm Kürtler ve Kürdistan ayağa kalkmalı, kıyameti koparmalıdır.
Ya özgürlük ve onurlu bir yaşam ya ölüm.
Faşist Türk sömürgecilerine haddini bildirmenin zamanıdır. Yanı başımızda Rojava halkı kendi topraklarını korumak ve onurlarına sahip çıkmak için ayağa kalmış durumdadırlar. Ha El- Nusra çeteleri “Allahu Ekber” diyerek Rojava Kürtlerine saldırmış, kadın ve çocuk demeden herkesi katletmiş, ha T. Erdoğan’ın ordu sürüleri Türklük ve İslam adına Kürtlerin en kutsal değerleri olan şehitlerine saldırmış. Ne fark ediyor? O zaman Kuzey Kürdistan’lılar da en az Rojava Kürtleri kadar kendi değerlerine sahip çıkmak için ayağa kalmalıdır. Şehitlerimizin gözleri üzerimizde ve ruhları aramızdadır. Onlar bizden rahat uyuyabilecekleri bir ebedi özgür toprak parçası istiyorlar.Şehitlerimize verdiğimiz söze sadık kalalım. Onlara uzanan elleri bir daha saldıramayacak duruma getirmek üzere kıralım.
Ya şimdi ŞEHİTLERİMİZE sahip çıkalım ya hiçbir zaman!
Ya şimdi SERHILDAN ya hiçbir zaman!
Herdem Serhıldan