HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Destan sözcüğünü biz :”Ağızdan ağza anlatılarak süregelmiş bulunan olağanüstü nitelikli öykü. Batı dillerindeki karşılığı mit. Yunanca söz ve öykü anlamındaki, Mythos türetilmiştir. Destan ya da efsane deyimi gerçek bir olayın olağanüstü anlatılışı için kullanıldığı gibi doğasal olayların açıklanması” içinde kullanırız.

Yaratılış destanları bize yabancı değildir, bu destanlarda yaratılışın görkemli öyküsünü hep birlikte okuruz. Okudukça da büyüleniriz. Büyülendikçe de kendimizden geçeriz. Bize anlatılanların dili ne kadar mitolojik olursa olsun, oralarda bir hakikatin ne kadar büyük zorluklarla yaratıldığını hep birlikte görürüz. Arada bin yıllar geçmiş olsa da, bin bir hileyle gerçeklerin üstü örtülmeye çalışılsa da, birileri olup bitenleri kendi lehine çevirmeye çalışsa da, ortada öyle bir gerçek var ki onu da kimse saklayamaz, gizleyemez, değerini küçümseyemez. Tabii ki istedikleri kadar yalana başvursalar da bugüne gelmesinin önünü alamazlar. Bu ise yaşanmış olan gerçekliktir.

Lafı çok uzatmadan: insanlık için yaratılış destanları neyse Kürt halkı için 27 Kasım odur. Yeniden yaratılışın öyküsü ve destanı…

27 Kasım’ın üstünde henüz 32 yıl geçmiştir, biz 33.üncü yılına gireceğiz. Şimdiden yazılanlar ve çizilenler ciltler dolusudur. Ancak bizde yaşayan bir tarihin canlı tanıkları olarak, şunu her gün yeniden yaşayarak görüyoruz ki: tarih yazılamıyor. Tarihi yazmak için öncelikli olarak tarihi yaşamak gerekiyor. Tarihin ancak bir kesiti yazılabiliyor ki, tarih ilerledikçe yaşanmış olanın yeniden yeniden ele alınarak yazılması ihtiyacı doğuyor.

Biz tarihi belki de en hızlı yaşayan bir halkın evlatlarıyız. Öyle ki binyıllarda oluşmuş olan karabasan bir tarihi, adeta ışın hızıyla gün yüzüne çıkararak yeniden yazılmasının günlerini yaşıyoruz. Tarihen yaşamasını hak edenin, cezasının verilmesi ya da yaşamaması gerekenin verildiği tarihi bir kesiti yaşıyoruz. Buna tarih: alt üst oluş günleri diyor. Buna tarih yeniden yaratılış yılları diyor. Ve tarih buna bir halk yaratılışa kalkmışsa yürü ya kulum an’ı diyor.

İşte 27 Kasım günü bir halkın yürü ya kulum dediği tarihi kesitin başlangıcıdır. Kimisi buna ok’un yaydan çıktığı an diyor. Ve kimisi zorlu olan maraton yürüyüşünün başlaması diyor.

Kürt halkı bu maraton yürüyüşünü çok görkemli bir şekilde başlatarak sonuca, hedefe başka bir deyimle menzile götürmek üzeredir.

27 Kasım gününü tarih, biz Kürtler için tarihin ileri yıllarında bir milat olarak değerlendirecektir. Kürtler için bir 27 Kasım günü öncüsü olacaktır, birde 27 Kasım günü sonrası olacaktır. Tarih yaşanırken herkesin bu tarihi günün hak ettiği kadar değer vermesini ister, ancak bunun böyle olmadığını, herkesin her zaman yeniden yaratılışmış olanı derinlikli ele alamadığını, almadığını tarihi bize hep göstermiştir.

Bir İsa’nın çarmıha gerilmesinin insanlık için neler getirdiğini, biz bugün biliyoruz. Ancak o zamanlarda bu gerilişin ve direnişin sadece birkaç avuç sayısı kadar insanın gerilişi ve isyanıydı.

Bir Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye yürüyüşü sadece bir yürüyüştü ya da sadece bir kaçıştı, ancak tarihin seyrini bu yürüyüşün nasıl değiştirdiğini biz biliyoruz.

Fransız devrimi Bastille hapishanesinin basılmasıyla başladı ve bu sadece birkaç “baldırı çıplağın” bir baskınıydı. Ancak biz de biliyoruz ki bu “baldırı çıplakları” aşan bir isyan olarak bugünlere kadar gelen devasa bir devrimin kendisiydi.

Böyle tarihi olaylar, milat olarak kabul edilen yaratımlar hep önceleri böyle ele alınmışlardır. Kimileri bu olay ve olguları ellerinde geldiğince küçümsemek için her şeyi yapmışlardır. Ancak derler ki “güneş balçıkla sıvanmaz.” Tarihi olaylar ve yaratılışlar gün gelir güneşin aydınlığı gibi kendisini herkese kabul ettirir. Çünkü hiç kimse ama hiç kimse tarihin akışını durduramaz. Tarihi karartamaz. Tarihi çarpıtamaz.

Hele hele birde kendi tarihini kendi elleriyle yaratanlar var oldukça bu tarihi durdurmalara, karartmalara, çarpıtmalara asla ve asla kimsenin gücü yetmez.

Halkımızın yeniden yaratılış destanın başlangıç günü olan 27 Kasım günü halkımıza ve insanlığa kutlu olsun.

Kasım Engin