HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Askerliğin bedeli her zaman ağır olmuştur. Ve öyle görülüyor ki askerlik var oldukça da devam edecektir. Askerlik ise, adaletsizlik ve hırsızlık var oldukça var olacaktır. Ne de olsa birileri yaptıkları, çarptıkları, yaktıkları, tokatladıklarını kontrol altında tutmak ister. Bunu yapabilmek için ise asker her zaman lazım olacaktır. Askerlik ise bu adaletsizliği ve hırsızlığı savunmak için bedel ödemek zorunda olacaktır.

Devlet denen canavarın hatta tek dişli canavarın halkların mal varlığına farklı yol ve yöntemlerle el koymasını güvenlikli bir şekilde yapabilmesi için, bir vurucu güce ihtiyaçları hep olmuştur. Bu vurucu gücün başından askerler gelir, peşinden de bilinen diğer önemli güç ise polislerdir. Buna siz gizli istihbarat, özel kuvvet, korucu, milis vb. güçleri de ekleyebilirsiniz. Ne kadar çok hırsızlık ve adaletsizlik varsa o kadar bu yukarıda sayılana ihtiyaç duyulacaktır. Buna inanmıyorsanız dünyanın sayılı hırsız güçlerine bir bakın. Hırsızlıkları oranında askeri ve polis güçlerini artırırlar.

Devam edelim; dünyanın en büyük hırsız devletleri, kendi hırsızlıklarını hem saklayabilmek hem de daha rahat sürdürebilmek için ne kadar fazla silahlı güç toplarlarsa toplasınlar yine de yapmak istediklerini güvenli yapamazlar. Yaptıklarını sağlama alamazlar. Buna iyi bir örnek geçenlerde sözde geçmişin solcusu ve sosyal demokratı bugünün AKP’lisi Ertuğrul Günay’ın söylediklerinde öğreniyoruz. Türkiye’de 17 milyon korsan satılan ürün varmış. Ve bu büyük bir hırsızlıkmış. Bu müthiş bir vurgunmuş. Ve bu devlete büyük zarar verirmiş. Çünkü bu korsan satışlardan dolayı devlet vergi alamıyormuş ve halkta zarar ediyormuş.’

Kim vurgunun büyüğünü yapıyor; devlet mi yoksa birkaç ürünü korsan satan mı? Devlet olarak sen ne yaptın ki, sen ürününü satandan vergi alıyorsun daha doğrusu başkasına ait olanın cebinden çalıyorsun. Asıl hırsızlık yapan, hırsızlık yapmak isteyen, hırsızlık yapamadığı ya da hırsızlayamadığı için rahatsızlık belirtiyor.

Özcesi; biz anlıyoruz ki adaletsiz ve hırsız sistem ne kadar silahlı gücü olursa olsun kendi hırsızlığını güvence altına alamıyor. İşte tam da bu noktada başka bir gerçeklik ortaya çıkıveriyor. Bu kadar askeri güce rağmen hırsızlığını kontrol edemeyen hırsız devlet, ne kadar eril ve dişil varsa hepsini kontrol altına alarak bir nevi herkesi kendi silahlı gücün yaparak kontrol altına almak için her şeyi yapıyor.

Bu kadar büyük bir orduyu ısrarla tutmanın ve beslemenin nedeni budur. Sözde bedelli askerliği tartışıyorlar. Kaldı ki askerliğin bedellisi de bedelsizi de, bedeli ağırdır. Birisi canını vererek bedel ödüyor, birisi de malını mülkünü satarak bedel veriyor. Her halükarda askerlik yapan bedel ödüyor. Ancak asıl bedel ödemeden kazanan hırsızlık üzerine kurulu olan devlettir. Daha doğrusu bu durumda devleti elinde tutan güçlerdir. OYAK gibi kan emmici kurum ve kuruluşlardır.

Para vererek bu işin içinde sıyrılanlar maldan olurlar. Ancak kan emmici kurumlar için bu kan emme yeterli değildir. Onlar öyle bir sistem istiyorlar ki askerliğe aldıkları bir insanı hep sömürebilsinler. Nitekim öyle de yapıyorlar. Genel anlamda askerlikte özellikle de Türkiye’de askerlik ocaklarında ilk elden bireyler birey olmaktan çıkarılmaları için burunları iyicene yere sürülür. Ve peşinden de bir insanda onur adına ne varsa tek tek alarak onursuzlaştırmanın en alasından geçirerek birey olmaktan çıkarırlar. Küfürlerle, hakaretlerle, ezmelerle, rencide etmelerle ve tokatlarla bunu yaparlar. En hafifinden peş para etmez birisinin karşısında saatlerce esas duruşta bekleterek bunu yaptırırlar.

Özünde askeri kışla dedikleri yerlerde insanı küçültmenin tüm yolları uygulanır. Ve öyle bir insan yaratılır ki o on yıllarda geçse devlet babadan öcü gibi korksun. Ve on yıllar sonra da halen onbaşısından, çavuşundan, subayından nasıl tokat yediğini anlatsın. Ve öyle bir mekanizmadan geçirilirken bir insanın ne kadar direnç noktaları varsa hepsi kırılsın. Başka bir deyimle stabilize edilsin. Egemenlerin ve onların askerliğin felsefesi budur.

İşte bunun için diyoruz ki askerliğin bedeli ağırdır. Tartışılacaksa öncelikle askerliğin kaldırılması tartışılsın. Zorunlu askerlik yerine profesyonel askerlik tartışılsın. Paralı askerlik tartışılsın. Zaten bu gün Türk ordusunun tüm generalleri zengin tayfasından sömürücü mekanizması olan OYAK’larıyla sayılmıyorlar mı? Madem askerlik ve subaylık bir rant kapısı olmuş o zaman zorunluluğu askerliği kaldırarak,  paralı askerlikle hak edecekleri paraları öyle alsınlar.

Geçenlerde elimize Yeni Rehber Ansiklopedisi diye bir ansiklopedi geçti. Askerlik bölümünde aynen şunları yazıyor: ‘Dünya tarihine, askerliği şan ve şerefle yazmış tek millet Türklerdir. Yaratılışlarındaki asalet, İslam’ın şerefiyle birleşince askerlik tarihinin unutulmaz destanlarını yazmışlardır. Asker deyince Türk, Türk deyince asker akla gelmiştir. Dünya orduları içinde çeşitli muharebe usullerini en iyi bilen ve uygulayan Türk askeri, yıldırım harbinin de ilk ve en güzel örneklerini iman, cesaret ve kabiliyeti ile çok defa ortaya koymuştur. Türk askerinin karşısında ekseriya tek milletin ordusu değil, müttefik ordular zor dayanmış ve ekseri mağlup olmuşlardır.‘ diye tanım getirmiş.

Madem bu Türk askeri bu kadar her yere nam salmış o zaman neden bu kadar zorunlulu askerliği dayatıyorsunuz ki? Bırakın yapmak istemeyen yapmasın. Bırakın gönüllü asker olmak isteyen ve yedi düvele karşı savaşmak isteyen gelsin. Ne de olsa ‘Asker deyince Türk, Türk deyince asker akla gelmiştir.’

Bugün 5 bin gerilladan bahsediyorsunuz. Ve bunun karşısına da resmi olan 730 bin askeri dikiyorsunuz. Tabii bunun içerisinde polis, korucu, özel tim, MİT falan filan da yok. Sayıca oldukça büyük bir ordu. Siz buna birde dünyaya bedel olan asker ruhunuzu da katın gerisi çocuk oyuncağı. Kaldı ki yedi düvele karşı değil, yedi düvel yanınızda gerillaya karşı savaşıyorsunuz. Bunun için bırakın askerlik yapmak isteyen yapsın. Yapmak istemeyeni rahat bırakın.

Askerlikten söz açılmışken; hiçbir Türk genci askerliğe gitmesin, gelmesin. Her askere gelen var olan bu hırsızlığa ve adaletsizliğe bir nebze de olsa katkı sunuyor. Özelde de Kürt gençleri askerliğe gitmeyin. Yüz binlik bir orduyla birkaç bin gerillanın üzerine yürümek başlı başına bir adaletsizlik. Sen de bir Kürt genci olarak bu adaletsizliğe alet olma, katkı sunma, hırsızların hırsızlığının üstünü örtme.

Kasım Engin