HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

13 Ağustos’ta ilan edilen eylemsizlik kararı KCK’nin açıklamasıyla birlikte 1 Mart itibarıyla kaldırılmış oldu. Gerçi eylemsizlik kararının Haziran seçimlerine kadar sürdürülmesinin zor olacağı daha ilk günlerden itibaren anlaşılmıştı fakat verilen sözün değeri için bile olsa bu kararda ısrar sahibi olundu.

Hareketimiz “halkımızı beklenti içinde tutamayız” diyerek verdiği sözü belirttiği tarihte gözden geçirerek gösterilen sabrın yeterli olduğunu ilan etti. Tek taraflı çabaların hiçbir anlamı olmadığını ve bundan sonrası için Kürt halkının kendi yolunu çizmesinde herhangi bir sınırlamanın kalmadığını açıkladı.

Bu karar ardından suçlu ve sorumlu arama yarışı tekrar hızlanacağa benziyor. Ve yine kesinlikle “havaların ısınmasıyla…”, “arazinin elverişliliği nedeniyle…” diyerek başlanılan cümleler, diğer bir deyişle yılların teraneleri ardı sıra gelecek. Ve yavuz hırsız misali bir döngüde gündem çarpıtılacak.

Ama artık eski etkiyi yapamayacak. Çünkü PKK olarak meramımızı yeterince anlattık. Barıştaki ısrarımızı da yeterince ispatladık. Buna karşın imha ve inkârın inceltilmiş politika ve yöntemlerle devam ettirildiği, toplumun en hassas ve duyarlı yaklaştığı noktalarda kayıtsız kalındığı tüm iç ve dış kamuoyu tarafından görüldü. Cılız da olsa dillendirenler olsa da çok daha fazla sayıda insan yaşananların gerçekte nasıl bir neden sonuç ilişkisine dayandığını gayet iyi biliyor.

Bu gerçekler görülmüyormuş gibi devletin bir yetkilisi halen pazarlığın yapılmayacağını söylemesi kelimenin tam anlamıyla talihsizlik. Hakaret dolu sözler ardından bir de tehditler savurması niyetlerin yanında bu konudaki hazırlıklılığı da ortaya koyuyor.

***

Devlet şimdiye kadar ne yaptıysa bundan sonra da onu yapacakmış. Peki, sizce devlet bugüne kadar ne yaptı da bundan sonra ne yapacak? Gelin kaba da olsa şöyle bir bakalım,

Faili meçhuller her geçen gün tırmanacak.

Tespit edilen toplu mezarlar açılmayacağı gibi, yenileri eklenerek rekora doğru koşulacak.

Demokratik ve yasal haklarını talep eden halkımızın gösterilerine müdahaleler artarak, katliamlar gerçekleştirilecek.

Türkiye’nin her yerinde yaşayan Kürtlere yönelik linç kampanyaları tertiplenerek sonuç alması sağlanacak.

Kürt halkının bastırılması, asimile edilmesi, yok sayılması için devletin tüm imkanları seferber edilecek.

Türk ordusu, paralı ordu, özel ordu, tüzel ordu ve akla gelebilecek her türlü ordu gücüyle Kürdistan yeniden işgal edilecek.

Kürt halkının geleceği, çocukları bilinen ve bilmezlikten gelinen cisimlerle, nereden geldiği belli olan kurşunlarla can vermeye devam edecek.

Kürt halkının aydınları, sanatçıları, öğrencileri, siyasetçileri, hukukçuları tez elden ve sudan gerekçelerle dört duvar arası işkencelere çekilecek.

Kürt halkı içinde husumet ve çelişki yaratma adına işbirlikçi Kürtler örgütlenmeye çalışacak, var olanlar palazlansın diye sırtı sıvazlanmaya devam edilecek.

Ve daha bir sürü şey;

Devletin bunları yapacağı sır olmadığı gibi bunun karşısında Kürt halkını ve değerlerini savunmaya ant içmiş insanların yapacakları da oldukça açık.

Direnmeyi yaşam olarak algılayan ve dağların kalbinden ülkenin her köşesine yayılan ateşi yüreğinde taşıyanlar saldırının olduğu her yerde mücadeleyi yükseltecekler.

Bunun adı budur.

Biz, yani Kürtler, dağlarda direnerek bin yıllardır yaşam bulan bu halk siz ne verirseniz onu geri verecektir. Barışa barış, savaşa da savaşla cevap verecektir.

Pir Kemal