Kürdistan’da orman katliamına devam ediliyor. Her gün yeni orman alanlarımız hunharca yakılıp yıkılıyor. Geçmiş yıllarda da bu faşizan uygulama bir bile dakika durmamıştı. Öyle ki hem yakıyor, hem yıkıyor hem de orman kesimleriyle adeta ülkemiz çorak hale getirilmek için her şey yapılıyor.
Faşizm böyle doludizgin, pervasızca, ahlaksızca, fütursuzca ormanlarımızı yakarken, yıkarken, keserken tek bir kişide ses çıkmıyor. Bundan olmalıdır ki son yıllarda birkaç kez HPG ve HPG’nin birçok saha komutanlıkları, Kürdistan ormanlarının yakılmasına ve yıkılmasına karşı çeşitli düzeylerde çağrılarda bulunmuşlardı. Yine orman kesmelere dönükte çeşitli uyarılarda bulunmuşlardı
Örneğin 201 yılında: “Savaşın kendi kuralları vardır. Bu kurallara savaşın bir tarafı olan her gücün uyması gerektiği uluslar arası sözleşmelerle teyit edilmiştir. TC devleti bu sözleşmelere imza atmıştır. TC devleti Cenevre sözleşmesinde savaşta uyulması gereken kuralları ihlal etmektir. Bu ihlallere her gün bir yenisini eklemektedir.
Bunun için uluslararası güçleri TC devletinin ve onun silahlı kuvvetlerinin savaş suçlarını gelip yerinde izlemesi için savaş alanına çağırıyoruz.
Yine çevreci örgütleri, ekolojiye dönük duyarlı çevreleri Kürdistan’da TC devletinin orman yakmalarına karşı durmaya ve bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz” diye çok kez bilebildiğimiz ve takip edebildiğimiz gibi çağrılarda bulunmuştur.
Maalesef ne yereldeki çevrecilerden, ne bölgedeki ne de uluslar arası sahasında çevreciler, ekolojistler bu çağrıya cevap vermişlerdir. Ülkemize gelip olup bitenleri bizatihi yerinde irdelememişlerdir.
Bir gerçek vardır ki o da Kürdistan ormanları yakılmaya, yıkılmaya ve kesilmeye devam ediliyor. Her gün bu yakmalara dediğimiz gibi yenileri ekleniyor. Dersim tümden yakılmak isteniyor. Botan zaten sistematik olarak yakılması planlanmış. Bitlis bu yakmaların yeni hedefinde. Hakkari’den söz bile açmıyoruz. Özcesi doludizgin bir tabiat faşizmi sürüp gidiyor.
Irkçılığı herkes sadece bir ırkın savunulması ya da övülmesi olarak algılamamalı. “Bana aittir” denilenin savunulması, “bana ait değildir, başkalarınındır” diye bilinen ise yakılıp yıkılması da bir tür ırkçılıktır. Bu ırkçılık dediğimiz gibi sadece insanla sınırlı kalmamaktadır. Irkçılık öyle bir hastalıktır ki başkasınındır bildiği coğrafyalarında yok edilmesi, bitirilmesi aynı zihniyetin bir sonucudur. Evet, bunun içindir Kürdistan’da adeta yakılmamış ormanlar bırakılmamışken, batıda bir orman yangını çıktığında dünyanın masrafı yapılarak bunun söndürülemeye çalışması belirttiğimiz zihniyetin ve tihniyetin ta kendisidir. Kimse neden Türkiye’de yani batıdaki ormanlar söndürülüyor demiyor, orman korumalar ve söndürmeler için gerekirse çok daha fazla kaynakta aktarılmalıdır. Ancak bunu yaparken Kürdistan ormanlarını bilinçlice TC devleti tarafından yakmalar, yıkmalar varken, yaşanırken kim hangi “kardeşiz” sözüne inanır ki? Yada ülkemizde tüm ormanlar kül olurken tek bir ekolojistin, çevrecinin bir duyarlılık göstermemesine diyeceğiz?
Örneğin: “Havran'da orman yangını” altında dün bir haber geçti. “Havran İlçesi'ne bağlı Kalabak Köyü Taşlıalan Mevkii'ndeki kızılçam ağaçlarının bulunduğu ormanlık alanda dün saat 14.30 sıralarında henüz belirlenemeyen bir nedenle orman yangını çıktı. Rüzgarın etkisiyle büyüyen ve 200 hektarlık alanda etkili olduğu belirtilen yangına üç söndürme uçağı, dört su atar uçak, bir keşif uçağı, dört yangın söndürme helikopteri ve 30 arazöz, dört dozerle çok sayıda yer işçisi müdahale etti. Rüzgar nedeniyle kontrol altına alınamayan yangına daha kapsamlı ve etkili müdahale için bölgeye 15 arazöz daha sevk edilirken Havran Kaymakamı Yasin Öztürk, Orman Bölge Müdürlüğü aracılığıyla, İzmir, Bursa ve Çanakkale'den destek ekipler istendiğini dile getirdi.”
Bu haber bile Türkiye’de neme nem bir faşizmin yaşandığını göstermeye yeter de artarda. Öyle büyük teorilerle verilerle Türk faşizmi diyebileceğimiz faşizm türünü, anlatmaya gerçekten gerek yoktur. Kürdistan’da yakılıp yıkılan ormanlara ve birde “Havran’da orman yangını” haberine bakarak nasıl korkunç bir faşizmle karşı kaşıya olduğumuz görülecektir.
Faşizm böyle doludizgin Kürtlere ve coğrafyasına karşı yürütülmüşken, biz Kürtlerden kardeşlikten, birlikten ve beraberlikten hatta eşitlikten bahsedilmesi doğrusu insan aklıyla alay etmekten başka bir anlam taşıdığı gün yüzü gibi ortada değil midir? Faşizmin zihniyeti bu denli ortadayken biz Kürtlerden TC faşizmine karşı mücadele etmemenin akla uygun bir gerekçesi olabilir mi? Başkaldırmamanın bir gerekçesi olabilir mi?
Evet, gerçekler gün yüzü gibi ortadayken her “kardeşlik, beraberlik, birlik” türünden sözlerine doğrusu kim inanır?
Bir sitem olarak: Faşizm sonuçta insan ve doğa düşmanlığıdır. Buna anlam verebiliyoruz. Ancak yeşilcileri, doğa severleri, çevrecileri, ekolojistleri hatta feministleri yine çeşitli “…hak koruma” derneklerinin Kürdistan’daki orman kıyımlarına karşı sessiz ve “duymadım, söylemedim, görmedim” yaklaşımlarına anlam veremediğimiz söylemeden de edemeyeceğiz.
K. Nurhak