HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

daglar genclerin yoluTarihi bir anda geçiyoruz. Öyle ki kimisi böyle tarihi anlara varlık yokluk anları diyor.

Dikkat edilirse TC devleti bu tarihi an’ı bildiği için hiç olmadığı kadar özel savaşına ve psikolojik savaşına yükleniyor. Bunun içindir ki herkesi ama herkesi hizaya getirmek için saldırdıkça saldırıyor. Yine boşuna birçok Türk yazarçizer tam devletçi mantıkla sürece yaklaşılmasını önermiyor.

“TSK’nın ve polisin moralinin, PKK ile onun siyaset ve medya destekçileri tarafından kırılmaya çalışılması normaldir. Ama Türkiye Cumhuriyeti’yle sorunlu olmayan kesimlerin bilerek veya bilmeyerek aynı işlevi görmeleri, aynı hedefe vurmaları ancak terör örgütünün ve dış destekçilerinin ekmeğine yağ sürer” demesi ve yazması manidardır. “Türkiye Cumhuriyeti’yle sorunlu olmayan” sözleri ne kadar da sırıtıyor. Yine bir başkası: “Hiç endişeye gerek yok; bu ülkenin medya yöneticileri terörle mücadele konusunda dünya basınından geri kalmayacak kadar duyarlı ve bilgilidir. Onlara fırsat tanımak, meslek erbabı arasında ortak bir kültürün ve duyarlılığın oluşmasına müsaade etmek gerekiyor” diyor başka sözde bir medya yöneticisi. Ve hatırlayalım birkaç gün önce boşuna “ağzına tıkarım” diye faşist yapının istemlerine göre yazılmayanları ne yapacaklarını açıkça söylememişlerdir.

Bu durumu KCK yürütme konseyi başkanı Murat Karayılan verdiği mülakatta: “Bir taraftan bazı aile çevrelerinin mal mülk imkanlarını yaratma, zenginleştirme, diğer taraftan dini, Kürt halkı ekseriyeti diyelim kendi dini inançlarına bağlı bir halktır, gerek Alevi'si, gerek Sünni'si inancı güçlü bir toplumsal gerçekliği temsil ediyor. Êzidi olanlar zaten onlar göçertilmiş, Kürdistan’da çok azı kalmış. Yani bunu kullanma, bunu, yani halkımızın inanç duygularını bu anlamda sömürgeciliğin alt yapısını oluşturmada alabildiğine kullanma siyasetidir. Bununla birlikte özellikle gençlik üzerinde çok yoğun durma, yani imkanlar sunma, okutma, gel dershane, yurt ve burs gibi. Bu şekilde yol ve yöntemlerle, cemaatler yoluyla, işte bilmem değişi vakıflar yoluyla Kürt gençliğini ehlileştirme, yani asimilasyona tabi tutmadır” diyor.

TC devleti tüm bunları tarihi süreçle bağlantılı olarak ele alıyor ve saldırılarını pervasızlaştırıyor. Ya Kürdistan özgürleşecek yani Kürtler Ortadoğu’da olup bitenler içerisinde kendilerini özgür bir statüye kavuşturacaklardır. Ya da Kürtler bu kez de aynen 100 yıl önce yapıldığı gibi yeniden daha katmerli bir köleliğe tabii tutulacaklardır. Unutulmasın ki 100 önce Kürtleri yok sayma siyaseti Kürtlerin tam 100 yıldır aralıksız direnmelerini beraberinde getirmiştir. Bu ise yüz binlerce ölüm demek oldu. Bu ise Kürdistan’ın baştanbaşa onlarca kez yıkımı oldu. Bu ise Kürtlerin ve Kürdistan’ın yeniden yeniden başkalarının kullanımı için ham madde oldu. Ve eğer bu kez de Kürtler Ortadoğu’da olup bitenlerde kendilerine bir statü elde edemezlerse artık ortaya çıkacak olan sadece on yıllarca direnişin devam ettirilmesi olmayacaktır. Hayır, ortaya çıkacak olan tümden uygulanan soykırım rejiminin başarıya kavuşması demek olacaktır. Yani yok olacak, yok edilecek olan bir Kürdistan ve Kürtlük olacaktır.

İşte sürecin tarihsel olması bununla yakinen alakalıdır. Bu durumu bilerek Kürdistan gençliğinin tarihe katılması gerekiyor. Tarihin onun omuzlarına yüklediği görevlere sahip çıkması gerekiyor.

Yine belirtelim TC faşizmi boşuna Kürdistan’a ve Kürt gerçekliğine bu kadar saldırmıyor. RTE’nin “Kürt sorunu bitmiştir” cümlesinin arkasında yatan gerçeklik budur. Çünkü Kürt sorunu kabul etmek demek içerisinde geçtiğimiz tarihi an’da Kürtlerin ana dilde eğitimini kabul etmek demek olacaktır. Kürtlerin yerellerde kendi öz yönetim gerçeğinin kabul edilmesi demektir. Kürtlerin ayrılma hakkı dahil tüm haklarının kabul edilmesi demektir. Ve tabii ki birde bulunduğumuz çağ gerçeğine göre tüm Kürtlerin ortaklaşmasının önünü açmak demektir. Çağımıza demokrasi çağı diyorlar. İnsan haklarının en üst düzeyde geliştiği çağ diyorlar. Ve birde tabii bilim teknoloji çağı diyorlar. Böyle bir çağda eğer bir sorun var ise ve hele hele bu sorun 40 milyonluk bir halkın doğuştan gelen haklarına dönük bir temel insanlık sorunu ise yapılacak olan ilk elden tüm haklarının tanınması olacaktır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi ayrılma hakkı da dahil.

İşte TC faşizmi bu tarihi an’ı bildiği için saldırdıkça saldırıyor. Kürt çocuklarını henüz 5 yaşana gelmişken hızla asimile etmek için çeşitli hilelere başvuruyor. Bunun için işbirlikçiliği sonuna kadar geliştiriyor. Yeni yetme hainlere muazzam imkanlar sunuyor. Bunun için Kürdistan coğrafyasını tahrip etmek için yangından mal kaçırırcasına barajlar inşa ediyor, her bir tepenin başına insanın gözünü bile kirli gelen karakollar inşa ediyor, Kürdistan’ın yer altı zenginlerini çalmak için her tarafa askeri yollar yapıyor.

Evet, böyle birçok özel savaş politikalarını sıralamak mümkündür. Demek istediğimiz şudur: Tarihi bu an’a göre TC faşizmi hareket ediyor. Bir an önce tarihi an’ı kendi lehine çevirmek için özel ve psikolojik savaşını had safhaya taşıyor.

TC faşizmi tarihi bu an’a böyle Kürtleri yok etme temelinde yaklaşım ve politikalar geliştirirken Kürt gençlerinin, alevi gençlerinin ve de demokrat aydın Türkiye gençlerinin sıradan yaklaşılması kabul edilir mi? Elbette kabul edilemez.

Bunun için Kürt gençliğini, alevi gençliğini, Türkiye sol ve demokrat gençliğini birde duyarlı ve dini inançlarına bağlı asabeler sürecindeki Müslümanlığa inanan tüm anti kapitalist Müslüm gençleri dağlara faşizme karşı, devletçi ırkçı yezid İslamcılığına karşı mücadele etmeye çağırıyoruz. En haklı ve büyük Cihat zulme karşı geliştirilecek olan direniştir ki bugün bu direniş Kürdistan dağlarında verilen olan direniştir.

Unutmayalım ki kürdistan’da başarıya ulaşmış bir tv faşizminden en çok çekecek olan bu toprakların ezilen halkları, doğruya ve gerçeklere bağlı yaşamak isteyen ve de zulme karşı her zaman başkaldırmış olan inananlar olacaklardır.

Yeniden ama yeniden tüm duyarlı Kürt, alevi, sol sosyalist demokrat ve asıl antikapitalist Müslüman gençleri dağlara gerillaya katılmaya davet ediyoruz.

Engin Sincer