HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Kürt halkı bir sınavdan daha başarıyla, alnının akıyla çıktı. Her türlü saldırı karşısında kendi emeğiyle yaratılmış olan değerlerini ne kadar güçlü sahiplendiğini ortaya koydu. Bir irade beyanının da ötesinde Kürt halkı “üçüncü yol” ekseninde bir çıkışın olabilirliğini de ispatlamış oldu. Ak-kara mantığının ürünü olan evet ya da hayır demenin dışında sanki farklı bir alternatif yokmuş ve olsa dahi bunun seçilmesinin dünyanın sonunu getireceği yönlü kaygı, kuruntuları da Kürt halkı bertaraf etmiş oldu.

Kürt halkı, halkların taraflığının kendi faydası ve demokrasi kültürünü geliştirdiği ölçüde geçerli olduğunu da bundan sonrası için bir mesaj olarak verdi. Bu mesaj aynı zamanda Kürt halkının otuz yılı aşkındır sürdürdüğü mücadelesiyle tüm dünya güçlerinin arkasında durduğu TC faşizmine karşı elde ettiği başarıların da bir göstergesi durumunda. Bu başarılarını sadece kendi iradesini tanıyan, kendine güvenen ve savunduğu doğruların tüm insanlık için çıkış yolu olacağının inancıyla davasına sarılarak kazanan Kürt halkı dışarıdan herhangi bir maddi, manevi destek almadan, her türlü yokluğa, yoksunluğa ve katliam tehdidine rağmen bunu gerçekleştirdi.

Günümüzde ulaştığı örgütlenme düzeyiyle Türkiye ve bölge güçlerine ve halklarına demokrasinin, halkın kendini yönetme gücünün nasıl elde edilip, yürütüleceğini gösteren Kürt halkı bundan sonra da DEMOKRATİK ÖZERKLİK projesini adım adım geliştirerek bin yılların biriktirdiği sorunları çözmeye başlayacak. Bunun için yıllardır kendi dinamikleriyle yürüttüğü eğitim faaliyetleri, örgütlenme düzeyi, toplumun her alanına taşırılan kurum ve kuruluşlarıyla, şehirlerdeki çalışanları, dağlardaki gerillalarıyla gerçek demokrasinin nasıl yaratılacağını gösterecek. Toplumsallığın geliştiği, yetiştiği bu coğrafyada 21.yy. demokrasi bayrağını dalgalandırarak halkların bayramını yaratacak.

Bu iddia ve kararlılığı her türlü bedel ödeme pahasına koruyan halkımız toprağa düşen evlatlarını sahiplenmesindeki görkemle de şüphesiz tüm kör ve sağırlara bir şeyler gösteriyor. Bin yıllardır savaşın eksilmediği topraklarımızda bayram coşkusunu bile çok gören faşist kesimlerin katlettiği 9 Mazlum’umuz, Cesur’umuzu bağrına basan halkımız, kendisi, hakları için küçük bir adımı, savaşma azmini, sadece samimiyeti ve dürüstlüğüyle kendisi için savaştığını düşündüğünü bildiği bu yiğit insanları omuzlarında taşıdı. Terörist bir devletin yöneticileri olarak terörün alasını yapanların terörist adıyla lanetlediği özgürlük savaşçılarını omuzlarında taşıyarak kendi onuruna sahip çıkan Kürt halkının yolundan dönmeyeceği bu vesileyle de bir kez daha ortaya koyuldu.

Özgürlük mücadelemizin görkemli ve soylu direnişi karşısında tahammül gösteremeyen güçlerin, Peyanis katliamını gerçekleştirmelerinin nedenleri burada gizli. Bıçak sırtında yürütülen bir özgürlük mücadelesinin öncüsü halkımızın böylesi onurlu bir duruş sergilemesini hazmedemeyen güçlerin bu çirkin saldırısıyla faşist yüzleri açığa çıktı. İktidar ve muhalefetiyle en demokratik taleplerini dile getiren halkımıza yönelik geliştirilen sözlü saldırıların cisimleşmesi gerçekleşmiş oldu. Başbakan ve kimi kuyrukçu takımının BOYKOT tavrı nedeniyle öfke kusmaları, gerekenin yapılması için karanlık odaklara emir vermelerinin ardından daha günler geçmemişken gerçekleşen bu saldırı Kürt halkına direnmekten başka bir yol bırakılmadığının da ispatıdır.

Altı aylık bebelerimize bile yaşam hakkı tanımayan zihniyetin bu saldırısı gerçek anlamda sözün tükendiği yerdir. Hangi bakış ve zihniyet bu saldırıyı haklı görebilir? Hangi sözde Kürt dostu faşist devletin bu açık saldırısı karşısında konuşmaya devam edebilir? Hangi açılım ve demokratikleşme paketinin yararından söz edebilir?

Kürt halkının yüreğini dağlayan bu saldırıyla, daha üzerinden on gün geçmeden ikinci kez yaşamın anlamını sorgulatan bu ikinci saldırıyla Kürt halkına verilen mesaj çok açıktır. “Seni ve haklı taleplerini kabul etmek bir yana, en temel hakkın olan yaşam hakkını bile vermem” diyen faşist odaklar halkımıza direniş dışında bir yol bırakmamıştır.

Kimi sahte dostlar ve halkımızın içinden çıkmış işbirlikçi kesimlerin bu noktadan sonra hangi sözde barışçıl, demokratik açılımı işaret edecekleri ortada. Böylesi bir saldırıyla gün yüzüne çıkan gerçek niyetler yıllardır oyalanarak, tatlı dillerle, maddi yatırımlarla, baskı ve şiddet gibi yöntemlerle kırılamayan iradeye yönelen kesimlerin açık tutumudur. Bu tutum karşısında onurdan, namus ve şereften nasibini almış herkesin tepkisini göstereceği açık. Kürdistan’ın sokakları, meydanları bu çağdışı, bu ahlaksız kesimlere gereken cevabın verileceği, tokadın patlatılacağı yer olacaktır.

Nasıl ki 9 can görkemli bir sahiplenişle ölümsüzler kervanına katıldıysa, yiten bu canlarımız da onurlu özgürlük mücadelemizin ölümsüz neferleri olarak tarihe yazılacaktır. Bu saldırıyı gerçekleştirenler ise öfkemizi ve kinimizi bileyerek, intikam ateşini harlayarak savaşma azmimizi daha da yükseltmiştir. Bize yaşamı bile çok gören bu faşist zihniyeti yok edene dek savaşmak, her alanda onurunu ve şerefini korumak her Kürt neferinin en öncelikli görevi olarak önümüzde duruyor.

Sadece askeriyle, polisiyle, her türlü devlet kurumuyla yürütülen saldırılar karşısında değil, halkımızın örgütlü tepkilerini küçümseyen, iktidara yaranarak halkımızın reflekslerini marjinalleştirmeye çalışan tüm kesimlere de gereken cevap yükseltilecek serhildanlarla verilecektir.

Dağların zamanı da gelecektir. Dağlar da sözünü söyleyecektir. Fakat şimdi gün, her türlü bireysel ihtiyaç ve planın askıya alınarak sokakları doldurmanın, kini ve öfkeyi kusmanın, intikam almanın günüdür.

Pir Kemal