Hakaret eleştiriyi aşan insan onuruna uzanan bir saldırıdır. Biz buna onur kırma, onura dokunma, küçültücü söz ve davranış olarak ele aldığımızda yapılanın bir savaş olduğunu söylememiz yanlış olmayacaktır. Ve eğer bize karşı yapılan böyle bir savaş söz konusu ise bizim de kendimizi savunma hakkımız doğar.
Kürt halkına, onun kadınlarına, analarına, gençlerine, çocuklarına, siyasetçilerine, kültürcülerine, sivil toplumcularına, insan hakları savunucularına, gerillasına ve önderliğine hakaretler yağdırılmaktadır. En basitinden de ‘terörist’ denilerek özümüze saldırı yapılmaktadır.
Halkımız meydanlarda linçlerle her gün yüz yüze bırakılmaktadır. Halkımıza TC’nin televizyonlarında oynatılan dizilerle diz boyu onur kırıcı yakıştırmalar yapılmaktadır. Aşağılatıcı benzetmelerle küçük düşürülmektedir. Kültürüyle alay edilmektedir. Kültürü çalınmaktadır. Kültürü dejenere edilmektedir. Adeta ayı oynatma tarzında birçok kültür alanında alay edilerek onuru çiğnenmektedir.
Kadınlarına açık bir şekilde devletin resmi kolluk kuvvetleri tarafından tacizler ve tecavüzler yapılmaktadır. Bu siyasete adım atmak isteyen Kürt kadınına ‘ayağını denk’ al mesajı olarak daha fazla reva görülmektedir. Kadınlarımız meydanlarda joblanmaktadır.
Kızlarımız-henüz erginlik çağına dahi gelmemiş küçük kızlarımıza-devletin resmi okullarında tecavüzlerle dejenere eden faşizan bir kültür empoze edilmektedir. ‘Dağa çıkmaları yerine fuhuş yapsınlar’ zihniyeti devletin ve onun iktidarında yer alan partinin bilinçli özenle yürütülen politikalarıdır. Tecavüzlerle insanların kendilerinde kaçar hale getirerek ruhsal dünyalarını karartmak sadece ve sadece bir özel savaş uygulamasıdır. Ve bu aşağılık uygulama Kürtlerin en genç kızlarına uygulanarak ‘bakın size ne yaparız’ mesajının kendisidir. Bu ise ahlaksızlığı halkımıza reva görme zihniyetidir ki bunun adı ise onursuzlaştırma, iğdişleştirme ve kendi karşıtına dönüştürme projesidir.
Analarımıza el uzatılmaktadır. Dövülmektedir. Dünyanın her yerinde analar kutsanır. Ve biz Kürtlerde bu kutsanma belki daha da derindir. Neolitizmin toprakları olan bu topraklarda analara el uzatmak demek ne kadar kutsal değerin varsa bunlara el atarız demektir. Bu ise bize, tüm benliğimize, kimliğimize, değerlerimize yapılan hakaret ve saldırıdır.
Gençlerimiz gözlerimizin önünde her gün vurulmaktadır. Gencecik gelecek vaat eden aydın gençlerimizin okullarda kurşunlanması, gencecik bedenlerin sınırlarda vurulması, körpecik yavrularımızın içlerine bombalar atarak katledilmesi bir saldırıdır. Ve buna karşı sessiz kalma ise asla insanlıkla bağdaşmayacak bir davranış biçimidir. Sessiz kalmak demek onursuzlaşma demektir.
Biz ise bu onursuzlaştırma politikalarına, katletmelere dur diyoruz.
Biz ise kadınlarımıza yapılanlara dur diyoruz.
Biz ise analarımıza kalkan elere dur diyoruz.
Biz ise kadınlarımıza karşı yapılan tacizlere dur diyoruz.
Biz ise küçücük kızlarımıza yapılan el uzatmalara dur diyoruz.
Biz ise tek tek gençlerimizi katletmeyi hedefleyen faşizan saldırılara dur diyoruz.
Biz ise halkımıza dayatılan kültür yozlaştırmasına dur diyoruz. Kültürümüzle sözde medyalarda dillendirilmesine dur diyoruz.
Biz ise maymun yerine konulan, meydanlarda oynatılan ayı yerine konulan yaklaşımlara dur diyoruz.
Biz ise basın özgürlüğü adına bize ‘terörist’, ‘cani’ diyen ve hakaret edenlere dur diyoruz. Sizin basın özgürlüğünüz sizin olsun. Düşünceleriniz bize karşı olur, olmaz o size ait ancak bize hakarete varan sözlerinize dur diyeceğiz.
Biz ise gerillaya, önderliğimize, halkımıza, ulusal değerlerimize yapılan her türden hakaret içeren sözlere dur diyeceğiz.
Ve sadece dur demeyeceğiz aynı zamanda bundan sonra da hem dur diyeceğiz hem de vur deme zamanıdır diyeceğiz.
Kasım Engin