HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

jin torenJîn yüzlerce kez Jîn, milyon kere Jîn, Kürdistan’ın bütün ırmaklarında Jîn, dağlarda, Kürdistanî bütün soluklarda Jîn. Evet bir volkan daha patladı, bir çığlık daha koptu ülkemin kalbinde. Bir kadın daha selamlaştı yıldızlarla. Bir tomurcuk daha Zilan çiçeği açtı. Dünyalar güzeli bir kadın gerilla daha özgürlüğün ölümsüz zılgıtı oldu. Adı Jîn, soyadı yine Jîn. Yaşam gerekçesi Jîn, ölüm gerekçesi Jîn. Savaşın kuşatmasında, ölümün kol gezdiği bir mekanda çocuksu bir gülüşün zamanıydı Jîn. Somurtkan dünyanın en masum tebessümüydü Jîn. Ölümün barınmadığı, ölümün dışında olan… Adı yaşam, yani Jîn olan.

Jîn öyle bir ülkenin çocuğuydu ki, bin yıllardır anaların ağıtıyla yıkandı bu ülke. Belki de bu yüzden bu kadar zılgıt olmayı sevdi. Kadınlığın bütün çığlıklarını ruhunda hissetti. Ve o asla kabul etmedi ruhunun kuşatmaya alınmasını. Belki de bu yüzden özgürlük halayının başını çeken, ülkesinin en nazenin kızlarından olmayı seçti. Jîn, hepimizin yüreğindeki şarkının sözü oldu. Hayalini kurduğumuz özgür ülkenin şiiri oldu.

Ve 5 Ağustos’da Çukurca’da bedenine bağladığı bombalarla fedai eylemi gerçekleştirdi Jîn. 

Mücadelemizin katmerleşerek devam ettiği bu süreçte, her zamankinden daha fazla karşımızdaki düşman AKP maskesi ile üç maymunları oynamaya devam ediyor. Bütün bu kahramanlıklara, yiğit Kürt kızlarının zılgıtlarına rağmen görmedim, duymadım ve bilmiyorum pozisyonundan bir adım ileriye gitmemeye yeminli adeta. Bir de herkesi kendisi gibi sanmaz mı? Bu direnişin görkemini, bu yüce ruhun irade ve azmini dış ülkelerin desteğine bağlamaz mı? Kendi yörüngesinin dışına çıkamayan bir fukaralık örneği. Her defasında soluğu Amerika’da alan Türkiye’yi parsel parsel Batı’ya peşkeş çeken bu zihniyet, herkesi kendisi gibi dışa endeksli sanıyor. Oysa Jîn’in dağ kadar yüreği varken, Kürdistanî bir ezgiye sahipken ve yüreğinin öfkesi bugün patlamayı bekliyorken, neden dışa sığınsın ki? Bu militanların bu kadar içsel gerekçeleri varken, dış da neyin nesiymiş? ‘Dış’ AKP’ye ait olan bir kavram. Biz baştan ayağa ‘İç’ olanız. Ülkemizde kuşatmayı, işkenceyi, esareti kabul etmeyen bir özgürlük hareketinin "militanlarıyız. Jîn’in yoldaşlarıyız. Buna rağmen bu fedai ruhu görmezden gelen, duymak istemeyen ve asla bilmek istemeyen bu kof beyniyle asla bilemeyecek olan bir gerçekle karşı karşıyayız. Ama bilinsin isteriz ki, Apocu militanların hiçbir dış güce ihtiyacı olmaksızın ve bir halkın yüreğini fethetmişken, volkan gibi yüreklere sahipken dünyalar yerle bir edilebilir. AKP ve AKP jandarmaları bu öfkeyle, bu isyanla her zaman karşı karşıya geleceklerdir. Onlar görmek istemezse de, bu yüreği baştan ayağa isyan olan halkın çocukları, bu gerçeği onların gözünün içine koyacaktır.

Sıkıysa duymasınlar. Ama biz, yüreğimizdeki çığlığı her gün haykıracağız. Esaret varoldukça, işkenceler sürdükçe, annelerimiz sokaklarda süründürüldükçe varolmaya da devam edeceğiz. Sıkıysa bilmesinler. Kendi ülkelerindeki dehşeti görmeyip Suriye’ye, Mısır’a perspektif versinler. Ama bu hiç bilmezlikten, görmezlikten, duymazlıktan geldikleri bu ateş, en çok da onları yakacaktır. Bu dağlarda kimse canından bezmemiştir. Bu yaşam dolu gençler, bedenlerini paramparça ediyorsa Erdoğan’ın idrak edemeyeceği kadar büyük gerekçeleri vardır. Ve bu savaş devam ettikçe bu diyalektik hep böyle de sürecektir. Hadi diyelim ki bilinmedi, duyulmadı ve görülmek istenmedi, ama insan biraz başını iki eli arasına alır düşünür. Geceleri niye rahat yatamıyorum diye kendine sorar. Dağ yürekli Jîn ve Jîn’in yoldaşları, artık sadece eylem değil, harekat insanlarıdırlar.

15 Ağustos’a sayılı günler kala yola çıktığımız ilk gerekçeyle hala meramımızı anlatmaya çalışıyoruz o çok bahsi geçen ‘dış dünyaya’, bize çok uzak olan dış güçlere. Sormazlar mı adama, bu kadar destekçiyse bu dış olan her şey neden hiç anlamadı şimdiye dek bu gençlerin savaş gerekçesini? Canını hiç çekinmeden feda eden bu yiğit genç kızları? Bütün dünya anlamsızlığa doğru giderken, bir de başımıza ‘dış’tan bir maske musallat ettiler.

   Anlamak istemeyen Türkiye iktidar elidi Kürtlere dair Suriye’de olanların Kuzey Kürdistan’a sıçramasının paranoyasını yaşadığı için anlamayan ruh halinden kurtulamıyor bir türlü. O zaman neden paranoya yaşıyor? Neden bu kadar korku? Ve bu korku neden bu kadar içe işlemiş? Hem de bu kadar dış gerekçeleri güçlüyken… İnsanın gücüne gidiyor doğrusu. Adı Amerika uşağı diye bilinen, bir başbakanın bu kadar dıştan bahsetmesi komik kaçıyor. Bu kadar içsel bir korkuya kapılması kafalarda bir sürü soru işareti yaratıyor. Neyse…

Biz içsel olan çığlığımıza dönelim. Yüreğimizde hiç silinmeyecek olan, beynimizde özgürlük yankısı olarak anılacak olan Jîn-imize… En çok bu dağlarda savaşanlar savaşın bitmesini ister. Bunun için hiç kimsenin yapamadığı, yapamayacağı fedakarlıklara katlanır. Jîn bunu en anlamayana, en bilmeyene, en duymayana, en görmeyene de göstermeyi bilmiştir. Sıkıysa kör olun, isterseniz kaçın bilmemek için. Çok başarabiliyorsanız sağır olun. Siz nerede olursanız olun Jîn ve Jîn’in ardılları ülkelerinin içinde, halklarının içlerine işlemiş olan özgürlük çığlığı olmaya devam edecektir. 

Medya DOZ