HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Günümüzü anlamak geçmişi anlamaktır. Geçmişi anlamak ise günümüzü sorgulayarak anlamlandırmaktan geçer. Uygarlığın gelişimi bir nevi komplo, yalan, düzenbazlık ve şarlatanlığın karakter kazanmasıdır. Bu karakterlerin 1999 yılında Önderliğimize yapılan komplodaki rollerinden de anlaşıldığı gibi günümüzün komplocuları bin bir maske ve hileyle dıştan dost görüntüsü verirken içte ise ustaca namertliğini sergilemektedir.

Neydi komplo? Tanrılar neden bu kadar çıldırmıştı?

İnsanlık tarihinde zulüm ve direniş hep bir arada yaşanmıştır. Efendilerin kaleme alamadığı, almaya cüret edemediği bu tarih, destanlarda ağıtlarda ve kayalara çizili resimlerde ifadesini bulmaktadır. Tarihin zulümkâr yüzü kendini ilk komployla ve yalancılığını analitik zekânın kurgusuyla boy verirken duygusal zekâdan yoksun efendiler komplolarını günümüze kadar devam ettirmektedirler. İnsanlığın özgür ve eşit yaşadığı dönemden(anaerkil sistemden) ataerkil sisteme geçerken ilk defa duygusal ve analitik zekânın ayrışması erkeğin kompleksiyle başlamıştır. Yaratılan ürünü erkeğin mülkleştirmesi tek elde tutmasının temelleri ta bu dönemde başlar. İnsanlık ilk defa aklını vidandan ayırarak kullanır. Teorisine kıskançlık dediği aşırı kuruntuyla insanlık tarihine ket vurmaktadır. Toplumun ahlak ve politik gücünü zayıflatarak kendini hâkim kılmaya başlamıştır. Tabi ki bu süreçler öyle hemen gelişmeyip güçlü direnişleri de bağrında yaşamıştır. İnsanlığın toplumsallaşmasında verdiği emek ve uğraş bu sisteme geçişte de vardır. Birçok sancılar yaşanmakta ve uğraşlar verilmektedir. İnsanlığın inancı, ahlakı, politikası ve yönetimi değişmiş, kurdukları muhteşem ideolojileriyle insan zihnini bulandırarak toplumu ters yüz etmişlerdir. Erkek egemenlikli sisteme yani ilk yalana, komploya böyle geçilir. Ahlaklı, politik, birlik ve beraber yaşamanın yerini artık hiyerarşik baskıcı sömürücü bir sistem yerini alır.

Peki, komplo başarılı mı oldu? Tarihin seyrine baktığımızda bir yandan egemen erkek artı ürün ile gelişme sağlarken diğer yandan bu sisteme karşı muhteşem “hakikat arayışçılarının” direnişi çıkar. Gelişen düşünce sistemlerinde mitoloji bilim, felsefe vb. her bir yöntem önemli bir gerçekliği açıklarken iğne ucu kadar yansıtılan hakikat önderlik şahsında büyür ve yepyeni bir anlam kazanır. Tarihin derinliklerinde baktığımızda insanlık Âdem’den İbrahim’e, Hallacı Mansur’dan Mani’ye, Saint Paul’den, Giardino Bruno’ya birçok hakikat arayışçıları görüyoruz. Fakat bu düşünürler sistem tanrılarının gazabına uğrarlar. Bu direnişçilerin tanrıyla hesaplaşması ile evrenin, insanın oluşumuna baktıklarında güçlü bir hesaplaşma sonucu gerçek bilgeliğe götürdüklerini görmekteyiz. Bu düşünürlere karşı sistemin tahammülü yoktur.

Neden ilk komployla ahlak geriletildi? Doğal toplumun değerleri bir avuç iktidar kesiminde nasıl toplandı? İktidar sahipleri yeri geldi bu miraslardan yararlandı, kullandı, yeri geldi bu fikirlerin sahiplerini engizisyonlardan geçirdi. Katletti ve bastırdı. Büyük düşünürler sistemin çıkarlarının dışına çıktılar. Gerçek ahlak, sevgi ve inancı savundular. Ne büyük bir acıdır ki egemenlerin tarihinde bu insanların ne isimleri ne de eylemleri geçiyor. Devletli uygarlık toplumun ahlaki gücünü zayıflatarak boy verirken bireyi toplumsal gerçeklikten koparıp iradesizleştiren kapitalist sistem başarıya ulaştığını düşünürken demokratik uygarlığın direnişini görmezden gelip koltuğunda içtiği kanlarla şahlanırken neolitik kültürüyle büyümüş, besinini bu kültürden alan Önderliğimiz gerçek dostluğunu herkese gösterirken sahte dostlukların, arkadaşlıkların gerçek yüzünü bir kez daha darbelemiştir. Sistemin ideolojik tahakkümünden hem ruhsal hem düşünsel kendini arındırarak, egemenlerin geliştirdiği cezaevlerini de, esir alma yöntemlerini de boşa çıkarmıştır. Kendi şahsında ulaştığı özgürlük zirvesini başta Kürt halkına, Kürt halkı şahsında bütün insanlığa armağan etmiştir.

Özgür düşünce Önderliğimize karşı yapılan komployu her an lanetlemekle canlarını bombalarken şu slogan üstündü. “Güneşimizi karartamazsınız”. Güneş enerjidir, enerji güçtür, güç özgürlüktür, iradedir. Çağdaş Kawa Mazlum’la başlayan direniş ruhu günümüze kadar gelmektedir. Bu direniş meşalesini Önderlik bize armağan etti. Zilanlarla, Semalarla Viyanlarla bu direniş görkemleşti. Komplonun cevabı Taylan, Özgür ve Viyan yoldaşlar şahsında ateş topu misali kızgın alevleri oluyordu. Ateş yaşamdı, arınmaktı kirlilikten ve yazılan kirli tarihi ters yüz etmekti.

Vicdanın buz tuttuğu bu çağda, asla İmralı etrafında yanan meşaleleri söndürmeyeceğim, diyen Viyan yoldaş, bir 15 Şubatı daha “çarmıha gerilişimi görmek istemiyorum” diyerek eylemiyle protesto ederken Önderlik şahsında kadının esaretini çok yalın dile getirmiştir.

Biz kadınlar olarak Önderliğin esaretine alışamadık, alışmayacağız. Özgürlüğümüz özgürlüğündür Başkanım. Özgürlüğümüzü sizde görüyoruz. Egemenlerin elinden çekip aldığınız kadın gerçekliği sizin onurlu yaşamınıza kendisini borçlu saymakta ve bu borcunu onurlu yaşayarak, mücadelesini güçlendirerek size cevap olabileceğini bilmektedir. Bizim için mücadelede hayati bir olgudur. Varoluş yok oluş durumudur. Sizinle özgür yarınlarda insanlığın doğuş mekânında neşeli, mutlu yaşamlarda yaşama umuduyla yaşıyor, umutlarımızı hayallerimizi sistemin boş kof halleriyle boğmadan özgür bir zihin refah içinde bir toplum hayalleriyle mücadelemizi güçlendirme sözümüzü veriyor, 2010 yılının büyük bir özgürlük ve mücadele yılı olacağını umut ediyoruz. Özgürlük uzak değil. Uzak olmadığı gibi öyle kendiliğinden de gelmez. Bunun için onurlu yaşamda ısrar, her türlü köleciliğe lanet okuyarak “Ya Önderlikle Yaşam Ya Hiç” diyoruz.

Selena Munzur