İnsanlık var olduğu günden bu yana hep özgürlüğünü korumak ve geliştirmek için büyük bir çaba, direniş ve mücadele içinde olmuş, bunun için büyük bedeller ödemiştir. En büyük bedeli ise, hiç şüphesiz kadınlar vermiştir. Çünkü özgür yaşama dair ne varsa ilk kadının emeğinde, dilinde, bedeninde, zihninde darbe yemiş ve kadının şahsında bir bütün insanlık yenilgiye uğratılmak istemiştir. Tarih – erkeğin tarihi- bizi ya görmezden gelmiş ya da, bizleri cadı, büyücü, yoldan çıkaran iblis ilân ederek toplum dışı etmek istemiştir. Bizler diri diri yakılmış, sokaklarda dövülmüş, bize ait olamayan namus için toprak altına gömülmüşüzdür. Tanrıların insafına bırakıldığımız an başımıza gelmeyen kalmamıştır. Çünkü bizler tanrıların buyruklarını yerine getirmeyen şeytan olmuş, tanrılarla savaşa tutuşmuşuzdur. Bu savaş binlerce yıldır sürüyor ve ‘’Kadın Eksenli Bir Yaşam’’ yeniden kazanılana kadar da sürecektir.
Bu gün kadınların böylesi bir yaşam gerçekliğine dönük umutları daha da büyümektedir. Kadın her bir adımda daha fazla özgürlüğü, erdemli bir yaşamı yaratmaktadırlar. Kadın mücadelesinde gelinen aşama bunu çok net orta koymaktadır. Özellikle Kürt kadını açısından ele aldığımızda bu her yönüyle kanıtlanmaktadır. Kürt kadını bugün her yerde, her alanda öncü konumunda ve özgür kadın mücadelesinin en ön saflarında yer almaktadır. PKK ile siyasallaşan kadın, Önder APO’nun 8 Mart 1998’de ilân ettiği ‘’Kadın Kurtuluş İdeolojisi’’ ile mücadelesinde bir ivme daha kazanmış, kadının özgün ordulaşması ile bunu taçlandırmıştır. Şimdi Kürt kadının karşısında durabilecek hiçbir güç, hiçbir engel yoktur, yapılması gereken yalnızca mücadeleyi daha fazla -öz-gürleştirmektir. Biz Kürt kadınları şuan tüm dünya kadınlarının umuduyuz, bizler bu savaşta ne kadar başarılı olursak, dünya kadınları ve halkları için demokratik ve âdil bir yaşam o kadar olası olacaktır. Bu mücadele dağlarda, sokaklarda, meydanlarda an be an nefes nefese sürüyor.
Yine bir 8 Mart arifesindeyiz, kadının rengi şimdiden her yerde, coşkusuyla, moraliyle, direnişiyle, tüm engellere, barikatlara rağmen yılar önceki mücadele arkadaşlarının ardılları olmayı bilerek, meydanları yeniden zapt ederek ‘’ Vardık, varız, var olacağız’’ sloganlarını atmaktadır. Âdeta sisteme meydan okuyarak, başkaldırısını devam ettirmektedir. Çünkü bin yılların emeği ve savaşımı ile kazanılan değerlerin çok ucuz olmadığını, bu uğurda kadının ter ve kan döktüğünü unutmamaktadır. Kadın artık şunu da çok iyi bilmekte; bir an, yalnızca bir an bu mücadeleye arkasını dönerse, kaybedecek olan yalnız o olmayacak, kadının şahsında bir bütün insanlık ve ahlâkî politik toplum kaybedecek, yaratılan değerler, gün yüzüne çıkarılan gerçek tarih kaybedecektir. Bundan dolayı özgür, eşit ve âdil bir toplum yaratılana dek, kadın bıkmadan, usanmadan savaş vermeli, mücadele etmelidir. Sadece 8 Martlarda değil, tüm günlerde 8 Mart ruhuyla mücadele etmeli, mücadeleyi geliştirmeli ve tüm kadınları bu soluksuz ‘’ Varlığını Kanıtlama’’ mücadelesine katmalıdır.
Evet, kadın ve onun şahsında toplum her zaman yok edilmek istenmektedir. Sistem kendi gelişimi önünde kadını her zaman bir tehdit olarak gördü, görmeye devam etmektedir. Böyle de olmalıdır, kadın her zaman, her an erkek egemen zihniyet karşısında en etkin güç olmayı korumalı, bu uğurda mücadeleyi büyütmeli ve mücadeleyi büyük zorluklarla bugüne kadar getiren binlerce kadına olan borcunu, onların bıraktıkları mirasa sahip çıkarak ödemelidir. Tarih kadından bunu istemektedir ve kadın bunu gerçekleştirmek zorundadır. Çünkü özgür yarınlar kadının yaratmakta olduğu devrimde gizlidir.
Dersim Uğur Kaymaz
Kadının Öz-Gürleşen Mücadelesi
- Ayrıntılar