HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik planlı bir saldırı olarak geliştirilen tarihi 15 Şubat uluslararası komplosunun ondördüncü yılına giriliyor. Onüç yıllık yoğun bir araştırma ve kapsamlı direniş temelinde komplo gerçeği tüm yönleriyle önemli ölçüde aydınlatılmış bulunuyor. Ondördüncü yılda da bu çabaların devam edeceği ve İmralı sistemini tümden yok etmek için Kürt halk direnişinin çok daha güçlü ve kapsamlı bir biçimde gelişeceği anlaşılıyor.
Şimdi yeni bir komplo ve komploya karşı mücadele yılına girerken bazı temel bilgileri yenilemek yararlı olur. Bilindiği gibi, uluslararası komplo Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998 günü Suriye’den çıkarılması ile başlamış ve 15 Şubat 1999 günü Kenya’dan kaçırılıp İmralı’ya götürülmesiyle bir sistem haline gelmiştir.
Uluslararası komplo saldırısının hedef noktası Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dır. Komplonun amacı Önder Abdullah Öcalan’ı fiziken veya ideolojik-siyasi bakımdan tasfiye etmektir. 9 Ekim 1998’den 15 Şubat 1999’a kadar kim vurduya getirerek fiziki imha esas alınmış, bu başarılamayınca 15 Şubat 1999’dan 11 Ocak 2000’e kadar idam yöntemiyle imha öngörülmüş, bu da başarılamayınca 11 Ocak 2000’den 2002 sonuna kadar İmralı işkence sistemi altında zamana yayılmış çürütme politikasıyla ideolojik-siyasi imha sağlanmak istenmiş, ondan da sonuç alınmayınca 2003-2004 yıllarında dayatılan iç tasfiyecilikle örgüt dağıtılıp ideolojik-siyasi imha başarılmak istenmiştir. Tüm bu çabaların Önder Abdullah Öcalan’ı tasfiye etme sonucunu yaratmaması ardından 23 Ağustos 2005 tarihinden bu yana da topyekûn imha ve tasfiye saldırısı yürütülmektedir.
Uluslararası komplo planının stratejik boyutu şöyledir: Önder Abdullah Öcalan’ın imhasına dayanarak PKK’yi tasfiye etmek, PKK’nin tasfiyesine dayanarak da Kürt soykırımını başarıya götürmek! Dolayısıyla planlı uluslararası komplo saldırısı, Kürdü inkâr ve imhayı öngören küresel soykırım sisteminin bir saldırısıdır. Kürt soykırımının başarısı önünde engel oluşturan Kürt Halk Önderi ile PKK’yi yok etmeyi hedeflemektedir. Demekki uluslararası komplo, Kürt halk varlığını ve demokratik haklarını inkâr eden küresel kapitalist sistemin bir saldırısı olmaktadır.
Buradan komployu örgütleyen, yöneten ve katılan güçlerin kimler olduğu anlaşılmaktadır. Komplo küresel kapitalizmin bir saldırısı olduğuna göre, onu örgütleyip yöneten de bu sistemin önderleridir. Nitekim komplonun ABD, İngiltere ve İsrail ittifakı tarafından örgütlenip yönetildiği bizzat kendilerince itiraf edilmiştir. Bunlarla birlikte uluslararası düzeyde dönemin Almanya ve Fransa yönetimlerinin, İtalya’da Berlisconi partisinin, Rusya’da Yeltsin-Pirimakov yönetiminin, Yunanistan’da Simitis yönetiminin komplonun gerçekleşmesindeki payları büyüktür. Bölgede ise son Mısır firavunu Hüsnü Mübarek yönetiminin katkısı çok olmuştur. Zamanın TC yönetiminin katkısı ise, ABD’nin isteklerini karşılama ve gardiyanlık düzeyindedir. Kürt sorunundaki zafiyeti fırsat bilerek komplo Türkiye yönetiminin boynuna değirmen taşı gibi geçirilmiştir. Taşı bir anda boynunda bulan dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, ölene kadar bu işin nedenini anlamadığını söylemiştir.
15 Şubat komplosunun gerçekleşmesinde örgütsel zayıflıklar ve çizgiyi uygulamadaki yetersizlikler de önemli bir rol oynamıştır. Dahası komplo döneminin Yunanistan, Rusya ve Avrupa dış ilişkiler sorumluları ile 2003-2004 tasfiyeciliği uluslararası komplonun iç uzantıları biçiminde işlev görmüştür.
Görüldüğü gibi, uluslararası komplo Kürt varlığını inkâr ve imhayı hedefleyen topyekûn bir siyasal-pratik saldırıdır. Bu tehlikeli saldırı onüç yıldır kahramanca bir direniş mücadelesiyle boşa çıkarılıp başarısız kılınmaktadır. Bu mücadelede en başta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın büyük direnişini ve sonuç veren direniş tarzını görmek gerekir. İster komplo ve idamın önlenmesinde olsun, isterse İmralı işkence sisteminin boşa çıkartılmasında olsun esas yükü Önder Abdullah Öcalan’ın omuzladığı ve komploya karşı direnişe öncülük ettiği tartışmasızdır. Bu bakımdan insanlığın direniş hazinsine çok büyük bir katkıyı ifade eden İmralı direniş gerçeğini doğru ve tüm yönleriyle anlayabilmek gerekir.
Önder Abdullah Öcalan’ın komplo karşısındaki bu kahramanca direnişini dışarda devam ettiren “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarıyla gelişen fedai direnişi olmuştur. Kürt halkının yediden yetmişe katıldığı bu direnişin yüzlerce, hatta binlerce kahraman şehidi vardır. Bu tarihi kahramanların Önder Abdullah Öcalan etrafında oluşturdukları ateşten çemberdir ki, komplocuları korkutmuş ve Kürt Halk Önderi’ni savunmuştur.
İşte böyle en üst boyutta oluşan Önderlik-halk direniş birliği uluslararası komployu başarısız kılan temel güç olmuştur. Bu temelde komplocu yöntemlerle imha boşa çıkartıldığı gibi, idam saldırganlığı da kırılabilmiştir. Önder Abdullah Öcalan, tüm bunları paradigma değişimi temelinde geliştirdiği yenilenme ve üçüncü Önderliksel doğuş ile başarmıştır. Bu temelde Ecevit hükümetinin sahte demokratlığını boşa çıkardığı gibi, AKP hükümetinin de sahte İslamcılığını ve halkçılığını boşa çıkarmayı bilmiştir. İç ihanet ve tasfiyeciliğin tasfiye edilmesi, AKP’nin geliştirdiği topyekûn saldırıya karşı direnme gücünü yaratmıştır. Bugün bu direniş İmralı’dan Amed’e, dağdan yurtdışına kadar her alanda topyekûn bir mücadele olarak sürmektedir.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yöneltilen uluslararası komplo saldırısının başka bir benzeri yoktur. Çünkü komplocu saldırıyı doğuran Kürt halkını inkâr ve imha sisteminin de bir benzeri bulunmamaktadır. Dolayısıyla uluslararası Gladio komplosuna karşı direniş de benzersiz ve eşsizdir. Bu temelde yaşanan mücadele, onüç yıldır Kürdistan ve Türkiye’deki gelişmeleri belirlediği gibi, Ortadoğu’daki üçüncü dünya savaşı üzerinde de sonderece etkilidir. İmralı direnişi onüç yıldır çok sayıda gücün korkulu rüyası olmaya devam etmiştir.
Tabi bu denli büyük ve etkileyici bir olayın bir de arada yemlenenleri vardır. 9 Ekim 1998 komplosunun düğmesine 17 Eylül 1998 Washington Anlaşması ile basıldığı bilinmektedir. Bu temelde geliştirilen komplocu saldırılar ve buna karşı gelişen tarihi direniş, Kürt halkının özgürlük bilincinin ve örgütlülüğünün düzeyini ortaya çıkarırken, yan etki olarak bazılarını da rüyalarında göremeyecekleri yerlere getirmiştir. Bu çerçevede bazıları Bağdat’a başkan bile olabilmişlerdir. Yani “Apo ve PKK pirimi” para etmiştir.
Şimdi onüçüncü yılda ve ondördüncü yıla girerken AKP komployu yenilemeye ya da yeni planlarla yürütmeye çalışmaktadır. Yani topyekûn özel savaş konseptini tüm boyutlarıyla uygulamak istemektedir. Bu da “Apo ve PKK pirimi”ni daha da büyütmekte ve bazı leş kargalarını daha saldırgan bir biçimde harekete geçirmektedir. Bu temelde bazılarının Bağdat’a başkan olmaları, benzer bazılarının da iştahını kabartmaktadır. Böyle bazılarının medya ve TBMM Komisyonu tarafından itibar görmeleri, neredeyse kendilerini kaybetmeye kadar götüreceğe benzemektedir. Hâlbuki rolleri psikolojik özel savaşın piyonluğu düzeyindedir.
Kürt halkı komployu çözdüğü gibi, komplonun ajanlarını da çözmekte ve tanımakta zorlanmamaktadır. Dahası bu uğursuz davranışların yarattığı büyük öfke, komploya karşı Kürt halkının ondördüncü yıl mücadelesini çok daha güçlü geliştireceğini göstermektedir. Hem de “Önder Abdullah Öcalan’a Özgürlük” temelinde!..
Selahattin ERDEM
ÖZGÜR POLİTİKA