HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

cocuk1Değerli bedenleri ve yaşları küçük fakat yürekleri ve beyinleri büyük Kürt çocukları,
Başlarken iki hususu öncelikle belirtmek isterim: Birincisi, sadece size değil, tüm dünya çocuklarına yazmak isterdim fakat yıllardır tüm dünyanın gözleri önünde dünyanın tüm çocuklarından daha fazla maruz kaldığınız fiziki ve özellikle kültürel soykırımdan dolayı size yazıyorum. İkincisi husus ise, size ana diliniz Kürtçe ile değil, yabancı diliniz Türkçe ile yazdığım için kusura bakmayın. Bilerek bu yabancı dili seçtim. Amacım, Kürtçe bilmeyen fakat yüreklerinde insanlığı taşıyan Kürt dostlarına da seslenmektir. Fakat çok iyi biliyorum ki, hangi dilde yazarsam yazayım yine de ne ülkemiz Kürdistan’ın güzelliklerini, ne halkımızın kadim insanlık hazinesini ne de sömürgecilerin tarihimizdeki utanç yerini anlatabilirim. Hangi dil dörde bölünmüş bir bedenin acısını anlatabilir? Hangi dilin gücü asimilasyon değirmenindeki Kürt çocuklarının çığlığını duyurabilir? Hangi dil, Uğur’un delikdeşik, Ceylan’ın paramparça bedenine dikiş olabilir ki? Ya da hangi dil Kürdün ve Kürdistan’ın insanlık tarihindeki onurlu dik başlılığını anlatabilir ki?
Değerli yoldaşlar,
Biliyorum, hiçbirimiz dillere düşman değiliz. Fakat çok iyi bildiğiniz gibi Türkçe, biz Kürt çocuklarının yaşamında farklı (maalesef çok çok olumsuz) bir yer işgal etmektedir. Keşke farklı bir zaman diliminde farklı bir zeminde Türkçe ile gönüllü tanışsaydık diyoruz. Fakat maalesef öyle olmadı. Henüz çamurdan oyuncaklarımız kurumadan, karatahtada önlük dedikleri mavi kefen giydirerek ana dilimize tecavüz ettiler ve tarihin en büyük devrimlerinden olan neolitik devrimin dili Kürtçemiz yerine Türkçe denilen dili usturayla diktiler. Öyle ki Türkçe, bir sülük gibi ağzımıza yapıştı ve kanımızı emdi. Biz o yabancı dili konuşup, yazıp, yaşattıkça; o dil bizden bir şeyler öldürdü, öldürüyor…
Yoldaşlar,
Biz Kürt çocukları “erkenlerin” coğrafyası Kürdistan’da yaşama merhaba dedik. Ülkemiz Kürdistan, erken doğumların, erken büyümelerin ve erken ölümlerin ülkesidir. Bildiğiniz gibi sömürgeciler, kar yerine kan yağdırdı ülkemize ve bu kan fırtınasında anneler erken kanadı, bize tüm canlılara tanınan anne karnında kalma süresi bile tanınmadı ve bizi alıp yok sayıldığımız bir dünyaya attılar. Erken büyüdük. Başka yerlerde çocuk denilen yaşıtlarımız çocukluğunu yaşarken; bizler yetişkinlik çağını çoktan geride bırakıp, çoğumuz zindanlara hatta mezara yerleştik…
Mardin’de Uğur, Amed’de Ceylan, Roboski ve Pozantı’da onlarca çocuktuk. Hepimiz çocuktuk ve hepimiz de Kürt’tük. Kurşunlandık, parçalandık, param parçalandık ve zindanlarda sömürgecilerin bayrağını öptürülüp tecavüzlere uğradık. Yaşam, Filistinli çocuğa taş, Afrikalı çocuğa aş olmadı. Aksine Kürdistanlı çocuğa her türünden savaş oldu...
Ama biz Kürt çocukları, yine de yaşamı sevdik. Hem de uğrunda ölecek kadar çok sevdik onurlu ve özgür yaşamı…
Onurlu yaşama âşık olduğumuz için mağaza vitrinlerdeki oyuncaklar hiçbir zaman ısıtmadı üşüyen ellerimizi ve hiçbir zaman luna parklar gözümüzü boyayıp, başımızı döndüremedi… Ellerimizi yüreğimizdeki korlarla ısıtıp taş ile molotof yağdırdık sömürgecilerin polisine ve panzerine… Gözümüzü halkımızın intikamı bürüdü ve başımız zaferle döndü. Çünkü çok şey yitirmişti halkımız çok şey almaktı hakkımız. Öfkemiz bazen taş olup kırdı zalimin esaret zincirini, bazen Molotof olup yaktı sömürgeci cehennemini bazen de öfkemiz bizi dağlara taşıdı. Leş karga sürülerinden hesap sormak için kartal olup gerillalaştık ve ülkemiz Kürdistan’ın özgürlük diyarlarında isyana, intikama yürüdük, yürüyoruz. Çünkü biz Kürt çocukları en çok özgürlük dağlarına yaraşırız, dağlar da bize…
Mem Amed