Newroz, köleliğe karşı özgürlüğü, sömürgeciliğe ve işgale karşı kendi ülkesini savunma, parçalanmaya karşı birlik, yabancılaşmaya karşı öze dönüş, talana karşı kendi değerlerini koruma, onursuzluğa karşı bir onur için mücadele ve isyan etme günüdür. Kendimiz olma, kendimiz için mücadele etme günüdür. Bize, bu topraklara ait olmayan, dışarıdan dayatılan her türlü yabancı, işgalci, sömürgeci, hele hele Türk devleti gibi, kendisini anavatanımız Kürdistan’ı kendi doğal toprakları olarak gören, halkımızı daha önce Türk kabul eden, şimdi de, AKP ile birlikte daha fazla İslam kardeşliği adı altında inkârını meşrulaştırmaya, Kürtleri aldatmaya çalışan güçlere kırmızı kart göstererek, bu sahadan çıkmaya çağırma günüdür. Çıkmıyorlarsa da, kolundan tutup atma günü haline getirilmelidir. Halkımız artık bu yönde geliştirdiği tartışma, yoğunlaşma ve kararlılığını pratikleştirmeye yönelmelidir.
Newroz’un tarihimizdeki yeri bilinmektedir. Köleci Asur zulmüne, zalim dehhak’a karşı direnme, isyan ve özgürlüğünü elde etme günüdür. Kürt halkını tarih boyunca ayakta tutan temel tarihi hafızamız, bilincimiz ve ruhumuzdur. Newroz’un ateşinde sınanarak, aydınlığında bilinçlenerek, örgütlenerek özgürlük mücadelemizi her türlü işgalci ve sömürgeci zulme karşı sürdürdük. Halk olarak varlığımızı koruduk. Bizi “ ölü diller, kültürler, uluslar” arasına gömmek isteyen, erkenden ölümümüzü ilan edip, bizi mezarda resmedenler bugün büyük yanıldıklarını büyük bir hayalkırıklığı ve öfkeyle görmektedirler.
Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan’da ilk kez, 1973 Newroz günü Kürdistan’ın özgürlüğü için PKK’yi kurmak amacıyla bir grup Kürt genciyle toplantısını yapmıştır. O kutsal Newroz ve o gün yapılan kutsal toplantı, bugün milyonları birleştirmiş, iradeleştirmiş ve önü alınamaz özgürlük yürüyüşüne dönüşmüştür.
12 Eylül askeri faşist cuntası, Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan ile başlayan, PKK biçiminde partileşen Özgürlük hareketiyle yeniden filizlenen Kürt halkının kurtuluş umutlarını, Amed zindanında esaret altına alınan PKK’nin Önder kadro, sempatizan ve taraftarlarının şahsında kırmak istiyordu. Bunun için yaşamın her anını, bir işkenceye dönüştürerek PKK’lileri teslim almak, ihanet ettirerek, son özgürlük umutlarını da böylelikle bitirmek istiyorlardı. Türk ulus devlet stratejisinin son dönemeci de böylelikle dönülmüş olacaktı. PKK’nin kurucu, önder kadrolarından Mazlum Doğan düşmanın bu tehlikeli yönelimini görmüş, anlamış ve onu boşa çıkarmak için de, 1982 Newroz’unda üç kibrit çöpüyle hücre ve Türk faşizminin karanlığında tutuşturduğu ateşle Newrozu kutlamış, kendisini feda etmiştir. Kürdistan’da, Kürt ulusunun özgür ve onurlu yaşamını inşa etmek için bu tarihi eylem ve isyanı başlatmıştır. Daracık bir mekânda. Türk Cehennem zebanilerinin kontrolünde. Sömürgeci Türk devletinin en fazla kendisine güven duyduğu bir ortamda, esaret altına alınan insanların yaşamlarının her anının işkence altına alındığı bir yerde böyle bir eylem gerçekleştirilmiştir.
Ve bugün onbinlerce Mazlum, dağda, şehirde, köyde, yurt dışında… Mazlum Doğan’ın bir mezar kadar yerde, tabutlukta dalgalandırdığı Kürdün, özgürlük ve şeref bayrağını zirvelerde dalgalandırmaktadırlar. Ve Mazlum Doğan sömürgeci askeri mahkemelerde yaptığı savunmasında özetle, “ Siz Türk sömürgecileri, Kürdistan’ı işgal ettiniz, katliamlar yaptınız, sömürgeleştirdiniz, artık çekin gidin! Kendi topraklarımızda, özgür, demokratik, birleşik ve müreffeh bir Kürdistan kurmak istiyoruz ” dedi. Onları yargıladı. Savunmalarının özü buydu. Türk sömürgeciliğinin Kürdistan’daki varlığını kesin bir dille, büyük bir kararlılık ve inançla reddetti. Bu büyük özgürlük davası için de kendisini feda etti.
1990 Newroz’unda, Mazlum’un hücre karanlığında üç kibrit çöpüyle tutuşturduğu ateşi, Amed surlarına taşıyan, kendi bedeninde bir meşaleye dönüştüren Zekiye Alkan oldu. Amed aydınlandı. Bilinçlendi, örgütlendi, Newrozlaştı.
Rahşan Demirel, İzmir’de kadifekalede, Türk metropollerinde ulusal yok edilmeye, asimilasyona, soykırıma, erimeye karşı varoluş ve isyan, ülke topraklarına dönüş için genç bedeninde tutuşturduğu ateşten bir Newroz davetiydi. Özüyle buluşma, topraklarına dönüştü.
Avrupa’da Newroz, iki Kürt kızının Ronahi ve Berivan’ın kapitalist modernitenin merkezinde, Avrupa’da, Lozan antlaşmasıyla Kürt ulusuna karşı başlatılan komploya karşı isyan, Lozan komplosunun belgelerini kendi bilinçlerinde, bedenlerinde yakma eylemi ve tarihi bir meydan okumaydı. Tam bir özgüvendi. Rındexanların, Beselerin özgürlük ruhunun Kürt kadınındaki dirilişiydi. Kapitalist modernitenin her türlü düşürücü, köleleştirici, asimlasyoncu, soykırımcı politikalarına karşı, kendisi olarak kalmakta ısrardı.
Hepsi de, sömürgeci Türk devletinin ve arkasındaki kapitalist güçlerin Kürdistan’ı parçalama, Kürt halkını tarihten silmek için geliştirdikleri zoraki asimilasyon ve inkâr siyasetiyle, Kürdü anlam gücünden, zihniyet gücünden, estetik gücünden, ruhundan, ahlaki siyasi-askeri, idari, ekonomik güçten düşürmeye çalıştığı Kürt ulusunun bireylerinde, öze dönüşü, kendisi olma bilincini, özgürlüğü ve onuru için örgütlenme ve savaşma kararlılığının gücüydüler. Kürdistani olmanın zihniyetiydiler. Kürdistan’ın özgürlük ruhu ve Serhıldanıydılar. Ve hepsi de birer öncü fedai militandılar. Bugün milyonların yüreğinde, bilincinde onlar var. Onların sömürgeci Türk devleti karşısındaki duruşu… Direnişi… Ahlakı ve güzelliği var.
Ve Kürdistan’ı Newrozlamak, yeni bir Med çıkışını geliştirmek için öze dönüşü gerçekleştirerek Kürdistan ölümsüzleri içinde yerini alan binlerce Kürt genci… Her gün on on, yüz yüz yurtsever insanımız, esaret altına alınmaktadır. “Ben Kürdüm, Kürdistan’ın özgürlüğünden, Kürt halkının özgür yaşamından yanayım” diyen kim varsa birer birer zindana atılmaktadır. Daha şimdiden zindanlar dolup taştı bile… Neredeyse dağlarımızda, ovalarımızda, şehir ve köylerimizde Kürt gençlerinin ve son yıllarda da Kürt çocuklarının kanının dökülmediği tek bir karış toprak kalmadı… Hemen hemen hergün halkımız özgürlük savaşçılarını, bu ülkenin en yiğit, en kahraman ve en güzel oğul ve kızlarını toprağı vermektedir. Daha yeni yeni, ölüm tarlasına dönüştürülen ülkemizde hemen hemen hergün topraklarımız kazıldıkça altından yıllar önce vahşice katledilip, gömülmüş gençlerimizin, çocuklarımızın kemikleriyle karşılaşıyoruz. Ve hergün analarımızın, kızkardeşlerimizin bulunan kemikler üzerinde yaktıkları, yeri-göğü inleten acı dolu feryat-figanlarını, ağıtları dinliyoruz.
Bizzat Türk sömürgeci devletinin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla gerçekleşen Roboski katliamını protesto etmek için, Roboskili genç şehidin kız kardeşinin tüm dünyanın gözleri önünde kendisi bıçaklamasının görüntüleri tüm acısı ve ürkütücülüğüyle, canlılığıyla gözlerimizin önündedir.
Ve Dersim soykırımında Kürt erkekleri katledilirken, daha yeni yeni tarihin içinden fırlayıp gelen Dersimin kayıp kızlarının dayanılması zor, her gün bir isyana gerekçe yapılacak acılarıyla yüzleşiyoruz…
Yıllar önce PKK’nin kurucu önder kadrolarından büyük devrimci M.Hayri Durmuş, amed zindanında PKK’nin kadro ve sempatizanlarına, yurtseverlere yapılan işkenceleri ve o işkenceler karşısında atılan çığlıkları karşısında, “ bu insan çığlıklarını unutmayın Kürdistan Vietnamlaşıyor” demişti.
Şimdi Kürdistan Vietnamlaşıyor. Newrozlaşıyor, Kürtler Newrozlaşıyor…Topraklarımız Newrozlaşıyor…Tarih Newrozlaşıyor…Gün Newrozlaşmak günüdür…Newrozlaşmak birliktir. Örgütlülüktür, fedailiktir. Kürt olarak Özgürlükte ısrardır. Bunun için başkaldırıdır. İsyandır. Newroz böyle bir günün tarihi hafızasıdır. Özgürlük belleğimiz ve onurlu tarihimizdir. Şimdi halk olarak, bize dayatılan tarihten silme, yok etme ve soykırım siyasetinin bugün temsilcisi sömürgeci AKP zulmüne karşı Newrozlaşmak zamanıdır.
Newroz’a doğru giderken tarihimizi bir kez daha tüm canlılığıyla hatırlayalım. Tarihi hafızamızı bir kez daha yoklayalım.
Bunun için bir kez daha Nuri Dersimi’nin henüz kulaklarımızda çınlayan, Kürt oğul ve kızlarına bıraktığı ve tek kelimeden ibaret “İNTİKAM” vasiyetini hatırlayalım. Yoksa nasıl Newroz’u karşılayabiliriz?
Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan bir Newroz günü, Kürdün baş aşağı giden tarihini değiştirmek, varlığını, özgürlüğünü ve geleceğini güvence altına almak, kimsenin cesaret edemediği tarihi bir adım attı. İlk örgütlü adım, yani PKK’nin kuruluş temellerini attı. Tarihin seyrini değiştirdi. Şimdi de en amansız İmralı koşullarında, mezar kadar yerde, ölüm hücresinde tam bir Newroz duruşu sergilemektedir. Bu duruşuyla bir halkı özgürlüğe doğru yürütmektedir. Bölge halklarını da bu doğrultuda etkilemektedir. Düşmanın kudurması bundandır.
Şimdi Kürt halk Önderinin en zorlu işkence koşullarında bile sergilediği Newroz duruşu ortadayken, biz bu kadar imkânlara rağmen neden Newroz duruşunu daha yaratıcı sergilemeyelim?
Herdem Serhıldan
Newroz’a Doğru…
- Ayrıntılar