HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

  genclik serhildanBüyük bir direniş ve devrim yılı olan 2014’ün sonuna geliyoruz. Hiç kuşku yok ki, 2014 yılının en önemli olayı IŞİD adlı faşist çetenin saldırıları ve buna karşı Kürt halkının ve gerillasının başta Şengal ve Kobani olmak üzere Batı ve Güney Kürdistan’da geliştirdiği kahramanca direniştir. Bu direnişin yüzkarası olan soykırım suçundan insanlığı kurtardığı ve insanlık onurunu koruduğu tartışmasızdır. Bu da Kürt halkını ve özgürlük direnişini tüm insanlık tarafından tanınır hale getirmiştir. Bu temelde 2014 yılı herkesten çok bir Kürt yılı olmuştur.

      2014 Yılını önemli kılanın 2013 yılının devrettikleri olduğu bilinmektedir. Bunların başlıcaları da Bağdat’ta yönetim değişikliği yapamama, Hewlêr’de hükümet kuramama, Cenevre-2’nin iflası temelinde Suriye’de yaşanan tıkanma, Irak Şam İslam Devleti-IŞİD adlı faşist çetenin Rojava Özgürlük Devrimine saldırısı ve Türkiye’de başlayan AKP-Fetullahçı çatışması gibi hususlardır. 2014 yılı bu hususlar temelinde yaşanan mücadelelerle geçmiştir.

      Yılın bu karakteri Kürtler tarafından daha yılbaşından itibaren görülmüş ve değerlendirilmiştir. Bu çerçevede 2014 yılının büyük devrim ve savaş yılı olacağı tespiti yapılmıştır. Buna göre hazırlanılmış ve yıl çalışmaları planlanmaya çalışılmıştır. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 2013 Newrozundan itibaren sabırla ve ısrarla yürüttüğü sürecin ortaya çıkardığı imkan ve fırsatlar bu temelde değerlendirilmek istenmiştir.

      Doğrusunu söylemek gerekirse, yılbaşından itibaren böyle bir tespit ve planlama ile hareket edilmek istenmişse de, 2014 yılının ilk yarısı Kürtler açısından hiç de rahat ve başarılı geçmemiştir. Bunda özeleştiri ile düzeltilmesi gereken bazı hata ve eksiklikler rol oynamıştır. Bunları da planlamada geç kalma, darlık ve tek yanlılık ve planlanmış olan görevleri zamanında hayata geçirememe olarak ifade etmek mümkündür. Yani dört parçada birden savaş yapmayı göze alamama ve buna güç yetirememedir.

       Türkiye açısından 2014 yılının önemli bir olayının da 30 Mart yerel yönetim seçimleri ile cumhurbaşkanlığı seçimi olduğu bilinmektedir. Yerel seçimlerin Kürt Özgürlük Hareketi açısından başarılı geçtiği, ama ders çıkarılması gereken eksikliklerin de yaşandığı açıktır. Nitekim seçimde yaşanan hata ve eksikliklerin tespiti için demokratik siyaset tarafından genel bir soruşturma yürütülmüş ve önemli derslere ulaşılmıştır. Bazı eksikliklere rağmen cumhurbaşkanlığı seçiminde elde edilen sonuç HDP açısından güven verici olmuştur.

      Kuşkusuz Ortadoğu bölgesi çapında 2014’ün ilk yarısındaki kısmi durgunluk 12 Haziran günü IŞİD’in başlattığı Musul saldırısıyla aşılmış ve çok hareketli bir siyasal ve askeri sürecin içine girilmiştir. 2014’ün ikinci yarısı bu temelde bölge çapında çok hareketli geçmiş, Kürtler açısından büyük bir direniş süreci yaşanmıştır. Öyle ki, Şengal ve Kobani direnişleri Kürtler açısından hayati önem taşırken, küresel düzeyde de tüm insanlığın dikkatini ve desteğini üzerine çekmiştir.

      Burada elbette IŞİD’in kim olduğu ve böyle etkili bir saldırıyı neye dayanarak gerçekleştirdiği üzerinde durmak gerekiyor. IŞİD’in kimliği üzerine şimdiye kadar yoğun bir tartışma yürütülmüş bulunuyor. Bazılarının iddiasına rağmen, IŞİD’in tarihsel toplum ve İslam Dini ile pek bir ilişkisinin olmadığı biliniyor. Onun Ortadoğu’da yaşanan derin kaos ve çıkmazın bir ürünü olarak ve kapitalist modernitenin bir provokasyon gücü ve tetikçisi biçiminde ortaya çıkıp rol oynadığı net bir tarzda görülüyor.

      IŞİD’in hangi ortamda ve kimlere dayanarak bu saldırıları geliştirdiği konusuna gelince, kapitalist modernite güçlerinin yürü ya kulum dediği ve IŞİD’in de bu temelde yürüdüğü ortadadır. Bunu IŞİD saldırılarının ortaya çıkardığı siyasal sonuçların kimlere hizmet ettiğine bakarak da anlayabiliriz. Bağdat ve Hewlêr’de hükümet sorunlarının çözümünden Suriye’deki kilitlenmenin aşılmasına kadar bir dizi sonucun ABD ve İsrail’in politikalarına hizmet ettiğini rahatlıkla görebiliriz.

      IŞİD saldırılarının bu kadar etkili olması ve hızlı değişime yol açmasının da 2014 yaz başındaki boşluğu değerlendirmesine bağlı olduğu açıktır. Böyle bir boşluğun oluşmasında devrimci güçlerin  gereken hamleyi yapamamasının da rol oynadığı ortadadır. Yani 2014’ün ilk yarısında devrim hamle yapıp inisiyatifi ele geçiremeyince, Haziran ortasından itibaren karşıdevrimci hamle IŞİD eliyle geliştirilmiş ve inisiyatif bu biçimde karşıdevrimci güçlerin eline geçmiştir. Bu da devrim cephesinde ciddi bir sıkışma ve zorlanma ortaya çıkarmıştır.

      Kuzey’de demokratik özerklik hamlesi yapamayan ve Güney’de ise IŞİD saldırılarına karşı müdahale zemini bulamayan devrimci güçler ciddi zorlanmayı yaşamışlardır. Bu durum IŞİD’in 2 Ağustos günü başlattığı Şengal saldırısı ile aşılmıştır. Êzidi Kürtlüğüne karşı herkesin sorumluluk duyması ve özellikle de KDP’nin pêşmerge güçlerinin saldırılar karşısında Şengal’i savunamayarak kaçması hem HPG ve YJA-Star gerillalarını tarihi bir görevle yüz yüze getirmiş, hem de bu duruma müdahale edebilmenin önünü açmıştır. 3 Ağustos’tan itibaren gerillanın Şengal’e müdahalesi ve IŞİD faşizmine karşı direnme gücü göstermesi daha sonraki siyasi ve askeri gelişmelerin belirleyicisi olmuştur.

      Faşist IŞİD çetelerinin Şengal saldırısından sonra Maxmur üzerinden Hewlêr’i tehdit etmesi durumu daha da ciddi hale getirmiş, HPG ve YJA-Star gerillalarının bu alana da müdahale etmesi Hewlêr’in savunulmasında belirleyici rol oynamıştır. Böylece IŞİD saldırıları Rojava ardından Güney Kürdistan’a da yönelmiş ve iki Kürdistan parçasında IŞİD çeteleri ile yoğun bir savaş süreci ortaya çıkmıştır. Maliki, Esat ve Barzani güçlerinin karşı duramadığı IŞİD faşizmine karşı direnen ve IŞİD saldırganlığını durduran tek güç Kürdistan Özgürlük Gerillası olmuştur.

      IŞİD faşizmiyle Kürtler arasındaki savaş, 15 Eylül’den itibaren IŞİD çetelerinin Kobani’ye saldırısıyla yeni bir aşamaya ulaşmıştır. IŞİD’in Kobani saldırısının arkasında küresel kapitalizm ile bölgenin ulus-devlet gericiliği birlikte yer almıştır. Bu konuda özellikle Rojava devrimini yıkmak ve Rojava Kürtlerinin statü elde etmesini engellemek isteyen AKP Hükümeti başat rol oynamıştır. IŞİD’i Kobani’ye saldırtan gücün AKP olduğunu söylemek bile mümkündür. Bununla birlikte ABD ve KDP’nin de Rojava’da etkinlik geliştirebilmek için YPG-YPJ güçlerinin zorlanmasını istediği tartışmasızdır.

      Bütün zorluklarına ve ağır bedel istemesine rağmen Kürt gerillasının ve halkının Kobani’yi kahramanca savunması ve kısa sürede Kobani’nin IŞİD’in eline geçeceği planını boşa çıkarması, yılın son üç buçuk ayının belirleyici olayı olmuştur. Öyle ki, “1 Kasım Dünya Kobani Günü” ilan edilerek, IŞİD’e karşı Kobani direnişi tüm dünya tarafından desteklenen bir konuma gelmiştir. Bu da Kürt Özgürlük Hareketinin ve Kürt direnişinin küresel bir güç haline gelmesi ve tüm insanlığa ulaşmasını ifade etmektedir.

      Yılın ilk yarısında devrim hamlesini geliştiremeyerek inisiyatifi ele geçiremeyen Kürt Özgürlük Hareketi, ikinci yarısında Rojava ve Başur’da IŞİD’e karşı geliştirdiği kahramanca direnişle ve özellikle de Kobani direnişiyle yeniden inisiyatifi ele geçirmeyi başarmıştır. Böylece devrimci hamle yapabilecek koşulları yeniden yaratmıştır. 2014 Yılından 2015’e devredilen işte bu gerçeklik olmaktadır.

      Besbelli ki 2015 yılında 2014’ün yarım bıraktığı olaylar sonuca götürülecek ve yeni devrimsel hamleler ortaya çıkarılacaktır. Böylece 2015 yılı daha büyük direnişler ve devrimler yılı olacaktır. Bunun koşulları uygun, imkan ve fırsatları güçlü bir biçimde vardır. Belli ki IŞİD karşısında Kobani ve Şengal direnişleri zafere götürülecek, Rojava Devrimi demokratik Suriye devrimi haline getirilecektir. Güney Kürdistan’da ise yeni ve gerçek bir demokratikleşme süreci geliştirilecektir.

      Rojava ve Başur yanında Bakur’da da 2015 yılının en büyük gelişmelerin yaratılmasına açık olduğu ortadadır. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın son müzakere girişimiyle ya Haziran genel seçimine kadar demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümünde kalıcı politik adımlar atılacak, ya da AKP söz konusu seçimi kazanamayacaktır. Seçimden sonraki siyasal gelişmeler seçim sonuçlarına göre şekillenecektir. Demokratik siyasetin seçim başarısı Türkiye’nin geleceğini belirleyecektir.

      Bu temelde 2015 yılının Kürtler ve bölge halkları için daha çok özgürlük ve demokrasi getirmesini diliyor, herkesin yeni yılını kutluyoruz! 

 SELAHATTİN ERDEM

 Kaynak: Yeni Özgür Politika Gazetesi