Birkaç yazımızı ilkel milliyetçiliğe ayırmıştık. Özü itibariyle ilkel milliyetçiliği ele alırken oldukça dar, ailesel ve aşiretsel çıkarları aşmayan bir milliyetçilik türünden söz etmiştik. Bu bağlamda mikro milliyetçilik bile denilemeyecek bir zihniyetten söz ettiğimiz aşikardır.
Bizler ilkel milliyetçiliğin ne kadar geri bir milliyetçi tarzı olduğunu anlatırken elbette ki milliyetçiliğin dar olmayanını savunuyoruz değiliz. Her türlü milliyetçiliğin bir nevi hastalıklı bir yapıyı temsil ettiğini çokça dile getirmiş hatta insan ve toplum vücuduna bulaştırılmış, musallat edilmiş, kapitalist modernitenin hastalıklı bir ur’u olduğunu da çokça dile getirmiştik. Bunun için bizler oldum olası milliyetçiliğin her türlüsüne karşı olduğumuzu, karşı durduğumuzu dile getirmiş ve buna göre de bir yaşam çizgisini esas aldığımız da bilinmektedir.
Kürdistan’da ilkel milliyetçiliğin temsilini en uç düzeyde temsil eden Barzani ailesi olmuştur. Barzani ailesi ilk çıkışından bu yana bir halkın çıkarlarını düşünme yerine öncelikli olarak kendi çıkarlarını ele aldığını az bir şey Kürdistan’la uğraşanlar bilir. Kdp’nin Barzani tarafından ele geçirilmesinden bu yana KDP kesinlikle Kürdistani olan tüm hareketlerin karşısında adeta bir duvar gibi durmuştur. Kdp’nin bir halkın çıkarları karşısındaki negatif rolü en iyi Doğu Kürdistan devrimcileri ve halkı bilir. Süleyman Muini, Mele Avare ve İsmail Şehzade’nin nasıl KDP tarafından tasfiye edildiklerini Doğu Kürdistan’da herkes bilir. Yine İran devletiyle içine girdikleri ilişkiler ardından Doğu Kürdistan devrimcilerinin nasıl İran Şah rejimine teslim edildiklerini de her Doğu Kürdistanlı bilir.
Kuzey Kürdistan’da ise Taştamerge’de katledilen Ali Asker ve yüzlerce yoldaşının nasıl ve hangi nedenlerden dolayı katledildiklerini de herkes bilir. Ve tabii Dr. Şıvan ve yoldaşı Sait Elçi’nin hangi hilelerle Barzaniler tarafından katledildiğini de bilinir.
Güney Kürdistan’da yaşanmış olanları ise siyasetle uğraşan ya da uğraşmayan kim varsa sorulursa Barzani’nin gelişen her yeni harekete karşı tutumu ve yaklaşımını sizlere söyleyeceklerdir.
Şimdide bu ilkel milliyetçiliğin neme nem bir milliyetçilik olduğunu en iyi Rojava Kürdistan’ında yaşayan Kürtler sizlere söyleyeceklerdir.
Sınırları bir TC devletinden daha fazla kapatma. TC devletinden daha fazla ambargo uygulama. Sömürgecilerden daha fazla Rojava devrimine saldırma, siyasetçilerine yönelme, Rojava devrimine saldıran çetelere arka çıkma, para ve silah vererek bizatihi Rojava devrimine saldırma gibi birçok gayri ahlaki durumu her Rojavalı sizlere anlatacaktır. Hewler’de TC devletiyle Rojava Devrimine karşı yapılan gizli toplantı planlarının tümü basına yansımıştı. Rojava devriminin nasıl düşürülmesi gerektiğini madde madde TC dış ilişki bakanlığı tarafından dikte edildiği o gizli belgelerin temel dokusuydu.
Benzer bir gizli plan ise TC devleti dış ilişkilerinin Rojava devrimine karşı çetelerin nasıl desteklenmesi gerektiğine dönüktür. Bu gizli planda El Parti ve Parti Azadi’nin nasıl desteklenmesi gerektiği de detaylarıyla işlenmektedir. Ve bu iki sözde Kürt partisinin arkasında KDP'nin olduğunu zaten kendileri dile getiriyorlar.
Benzer bir durumda en son ekim ayında Fetullah Gülen’in Kürt Roj Hackleri tarafından sanal dünyada indirilen konuşmaları vardır. Barzanilerin Semalka kapısını nasıl sıkı sıkıya tutarak Rojava’ya dönük ambargo uygulamaları gerektiğini açıkça dile getiren bir Gülen esasta Barzanilerin durumunu daha net bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Evet, KDP’nin bu tüm politikalarının altında ve bu politikaların arkasında kesinlikle ilkel milliyetçi zihniyet yatmaktadır. Kendi dar çıkarı ve çıkarları için tüm bir halkın ulusal değerlerini satabilecek bir zihniyet yatmaktadır.
İlkel milliyetçilik derken geçmişte de dile getirilen durum bu gerçeklikti. Kendi dar, ailesel, aşiretsel, bölgesel ve mahalli çıkarları için içine girilmeyecek bir ilişki tarzı yoktur. Çünkü bu tür bir zihniyet kökeni itibariyle işbirlikçiliğe yatkın. Dar çıkarları için herkesle ilişkilenebilir, bu ilişkileriyle bu toprakların başka insanlarına yönelebilir.
Bu doku tarihten bu güne gelen bir dokudur. Bu dokuyu inceleyen bir çalışmada: “Atadan kalma mücadele, savunma ya da kavga kültürü bugün de Kürdün savaş kültüründe görülüyor. Yanı başımızda yıllardır süren peşmergeciliği, tarihin en geri safhalarında görmemek mümkün mü? Dışarıdan gelen bir saldırı gücüne yamanmak için ya da komşusunun arazisine-merasına konmak isteyen aşiretler misali işgalcinin yanına geçerek, ona yol-yöntem göstererek, kendi ırkına, kanına ve kapı komşusuna, düşmanıyla birlikte saldırmak ne kadar da benziyor bugüne? Yine onlarca-düşmanın yanına geçerek silahlı koruculuk yapan-aşiretlerden söz etmeden de geçemiyor insan. Bu durum hiçte yabancı gelmiyor belleklere” demektedir.
İşte bu tarihte süzüp gelen doku ilkel milliyetçi dokudur. Bu doku karakteri gereği işbirlikçidir. Kendine öz güvensiz olduğu için güçlü olanın yanına geçerek kendine pay kapma, mera kapma derdindedir.
Dikkat edelim, Rojava’da görkemli bir direniş ölümüne yaşanırken bu devriminin karşısına TC devletinin yanına geçerek çıkmak, devrimin ezilmesi için var gücüyle çalışmak olsa olsa bu dokudur. Boşuna Semalka kapısı tutularak Rojava teslim alınmak istenmedi. Boşuna El Parti ve Parti Azadi adındaki çetelerle birlikte Kürtlere saldıran hareketleri KDP desteklemedi, silahlandırmadı, para vermedi. Ve boşuna Salih Müslim’in Güney’e geçmesi ret edilmedi. Hepsinin yukarıda dile getirilen ilkel milliyetçi zihniyeti içerisinde bir anlamı ve manası vardır.
Yakında Kuzey Kürdistan’da yerel seçimler var. Ve boşuna bu ilkel milliyetçi zihniyet AKP ile kol kola Kuzey’de ortaya çıkan değerlere karşı ortak saldırıya geçmeyecek.
Evet, İlkel Milliyetçilik dedikleri bu gerçekliğin ta kendisidir…
Hayri Engin