HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Sömürgeci Türk devletinin kuruluş felsefesi Kürt ulusunu soykırıma uğratarak ortadan kaldırmaya dayanmaktadır. Bunu da önce katliamlarla ezerek, sürgünlerle ulusal yapısızı dağıtarak, alevi-sunni, aşiret vb. çelişkilerle bölüp-parçalayarak, ondan sonra geri kalanını asimlasyon sistemiyle yok etmeye çalışmıştır. Sistemin temelinde ulus-devlet vardır. Kürt ulusunu ve diğer azınlık halkları içinde eritmeye dayalı bir politika sımsıkı yöntemlerle uygulanmıştır. Ancak Kürdistan özgürlük mücadelesi bunu başarısızlığa uğratmıştır.

Kürt ulusu bu vahşi politikaya karşı isyan ettiğinde, “medeniyet götürüyoruz, özgürlük, demokrasi götürüyoruz” adı altında isyanlar ezilmiş, Önderleri idam edilmiş, halk örgütsüzleştirilerek korkutulmaya, sindirilmeye çalışılmıştır. (Onun için olacak ki, Nuri Dersimi "Medeniyet"denilen kahpenin peşine sığınarak bize uluyanlar, demiştir.) Dünyaya da böyle yansıtılmıştır. Hemen hemen dönemin gazetelerine ve yetkililerin söylemlerine bakıldığında bu tez önemle, resmi ideolojinin-propagandanın bir ifadesi olarak işlenir. Kürtler uygarlıktan nasibini almamış, geri bir halk, Önderleri şaki olarak nitelendirilmiştir. Her türlü hakaret yapılmıştır. Kürt ulusu, isyan Önderlerine karşı kışkırtılmaya çalışılmıştır.

Şimdiye bakalım, sömürgeci devletin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve diğer yetkililer Kürdistan özgürlük hareketinin yönetimine her ağzını açtığında alçak, terörist, dinsiz vb. diyerek aşağılamaktadır. Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan’ın üzerinde kendi yasalarını çiğneme pahasına yoğun bir tecrit uygulamaktadırlar. Hemen hemen her hafta adeta Kürt halkıyla alay edercesine, “gemi bozuk, deniz uygun değil” vb. demektedirler. Kürt halkının özgürlük mücadelesini, “ Daha iyi eğitim almasın, gelişmesin” diye yapılıyor demektedir.( Kürt halkının asimlasyonunu iyi eğitim olarak değerlendirmektedirler) Zaten Kürt ulusunu, “ Kürt kökenli vatandaşlarım” diye nitelendirmektedir. Kürt ulusu, Kürdistan ve onun kendi varlığı, yaşamı ve geleceği üzerinde söz sahibi olma hakkını tanımamaktadır. KCK adı altında yürüttüğü soykırım operasyonlarını ise daha da yoğunlaştırarak sürdürüceğini açıkça ilan etmektedir. Herkesi de, öncelikle Kürt halkını, Kürt halkının özgürlük mücadelesine küfür etmeyen, AKP’nin kılıcı olmayan herkesi de tehdit etmektedir. Sömürgeci sistemin şeyhüslamı Fethullah Gülen ise açıkça, ABD’nin kucağında oturarak Kürt halkının soykırım fetvasını vermektedir. Tayyip Erdoğan ve sömürgeci-katil ordusu-polisi ise, bu fetvanın gereklerini gerek siyasi soykırım operasyonlarıyla Kürt yasal siyasetçilerini cezaevinde rehin tutmakta, gerekse de Geli Teyare de olduğu gibi kimyasal silahlarla Kürdistan özgürlük gerillalarını katletmek için kullanarak yerine getirmektedir. Tüm bunları ise demokrasiden-özgürlüklerden vazgeçmeden yaptığını açıklayabilmektedir. Tam bir alay etme!

Bu nasıl demokrasidir ki, tarihin en eski köklü halkı-ulusunun adı yoktur, anayasal güvencesi yoktur, bu nasıl özgürlüktür kü, Kürt ulusunun haklarını savunan Kürtler hemen hemen hergün işkenceye uğruyor, rehin alınıyor. Çocuklar katlediliyor!

Özellikle Van-Erciş’te gerçekleşen son deprem tam bir sömürgeci Türk devletinin katliamına dönüşmüştür. Öncesinde yardım yapmayarak, dış yardımı engelleyerek bir katliamı gerçekleştirmiştir. Son depremde ise, AKP hükümet yetkilileri evinize gidin, bir şey yok, deprem olmaz vb. telkinlerde bulunmasının ardından kayıplar yaşanmıştır. Nasıl olsa ölen, Kürtlerdir, ağlayan Kürt halkıdır, analarıdır! Halk bu duruma isyan ettiğinde, Vali yi protesto ettiğinde ve Başbakan yardımcısı Beşir Atalay’ı dinlemediğinde, halka hem de depremzade insanlarımıza sömürgeci devletin faşist polisleri vahşice saldırmışlardır. Depremzedeye jop!

Öyleki hem Kürdistan özgürlük gerillalarını kimyasal silahlarla katlediyor, hem de halkımızın sahiplenmesini engellemek için bin bir demogoji yapmaktadır. Bayram süresince bile Kürdistan özgürlük hareketine saldırılarını sürdürmüş, liberalleri, demokratları, yurtseverleri tehdit etmeye devam etmektedir.

Özellikle Kuzey Kürdistan’ın bazı illerine yapılan emniyet müdür atamaları sömürgeci AKP hükümetinin kendisini nasıl bir topyekün savaşa hazırladığını göstermektedir.   Bu yeni atamalar, tasfiye ve imhayı politikasına işaret etmektedir

Dikkat edilirse bir taraftan sömürgeci AKP hükümeti bunları yaparken ve aynı temelde yapılacakları planlarken, öte yandan anayasa konusunda özellikle BDP’yi anayasa komisyonunda tutmak için yoğun bir çaba içinde bulunmaktadır. Bununla yapılacak yeni inkar anayasasının, yani Kürt soykırımının ipini bu kez Kürtleri de katarak çekmeye çalışmaktadır.

Öte yandan Güney Kürdistan Federal hükümetini de, hemen hemen hergün baskı altına alarak, ekonomik vaatler vb. adı altında PKK’ye saldırtmak için ne gerekiyorsa onu yapmaktadır.

Bir taraftan da, zaman ve yeni şafak yazar-çizerleri, yani sahibinin sesi yazarlar ve kendisine sözümona liberalim diyenler hepsi de, sözümona PKK’nin demokratik özerklik programını eleştiri adı altında, saldırılar yaparak, bunun Kürtlerin yararına olmayacağını, özgürlük ve demokrasiyi ortadan kaldıracağını vaazetmektedirler. Öylesine yazıyor, konuşuyorlarki, insan bir an, “ ne kadar Kürtlerin seveni varmış, ne kadar Kürtlerin özgürlüğünden, demokrasisinden yana olanlar varmış ta haberimiz yokmuş” diyesi geliyor. Kürtlere herkes akıl veriyor. Ama hepsinin de sahibinin sesi olduğunu bildiğimizden, bunların bir de bu cephede Kürt ulusal birliğini engellemeye çalıştığını anlıyoruz. Sanki Kürtler sömürgeci Türk devletinin, AKP-Fethullah faşizminin altında bir soykırım tehdidi ve tehlikesi altında değil, sanki hergün yurtseverler, aydınlar rehin alınmıyor, sanki dağlar- köyler bombalanmıyor, sanki hergün sokaklar-caddeler bir işkencehaneye dönüşmüyormuş gibi… Bunu kendilerine iş edinmişler. Paralarını bu iğrenç işten yemektedirler.

Sömürgeci Türk devletinin kuruluş felsefesini, fethullah Gülen-AKP islam örtüsü altında Kürtleri parçalayarak sürdürmek istemektedirler. En son Fethullah Gülen denilen soykırım plancısının fetvası da her şeyi daha açık etmiştir. Takke düştü kel göründü! Kendisini bazı Kürtlere kabul ettiren Fethullah Gülen’in nasıl bir deccal olduğu, boğazında sakladığı dişlerini nasıl açığa çıkardığını, Kürtlere nasıl havladığını herkes gördü! Bir de gerçekten halkımızın islamı bu sahte İslamcılardan dinlemeye ögrenmeye ihtiyacı varmı? Türk egemenlerinin islamı ne amaçla kabul ettikleri, bilinmiyor mu? Fetih ve sömürgecilik için!

Tüm bunların yanı sıra, gençlerin, kadınların, emekçilerin, köylülerin, aydınların, sanatçıların harekete geçmemesi, serhıldanları yükseltmemesi için çok bayat bir numarayı yine pişirip Kürt ulusunun önüne koymaktadırlar. Kürt kamuoyunda, insanlarında bir beklenti yaratmak amacıyla yeni dönemin Kürt soykırımcısı ve katili Tayyip Erdoğan, "Silahların bırakılması halinde birçok şeyin olumlu istikamette gelişeceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Kazanılacak haklar varsa parlamentoda dile getirilir. Bu hakların gereği de orada verilir".

Tüm bunların bir anlamı vardır: Kürt halkını, siyasetçilerini oyalamak ve parçalamak! Yoğunlaşan AKP Faşizminin saldırıları halkımızın daha büyük ve daha niteliksel bir serhıldana kalkmasını engellemektir.

Tayyip Erdoğan’a demezler mi, ulan a... sen kimi kandırıyorsun, Kürt halkını belleksiz ki sanıyorsun? Kürdistan Özgürlük Hareketi bu güne kadar kaç kez ateşkes yaptı? Kürt halk Önderinin hazırladığı protokolleri elinin tersiyle iten sen değil misin? Barış için protokolleri hazırlayan Kürt halk Önderine seçim meydanında “ ben olsaydım asardım” diyen sen değil misin? Meclise gelip Kürt halkı adına konuşacak milletvekillerini sen hala cezaevinde siyasi rehin olarak tutmuyor musun?

Sömürgeci Türk devletinin kuruluş ve hala devam eden felsefesinde “ en iyi Kürt ölü Kürt’tür” yaklaşımı esastır! Öyle arada bir “ benim Kürt kökenli kardeşlerim” sözleri ise Kürdü bölme, parçalama, özgürlük hareketinden uzaklaştırmaktan başka bir anlamı yoktur!

O halde sömürgeci AKP’nin Kürt soykırım planı-programı açık! Sözlerini de sakınmadan söylüyorlar! En son ırkçı rejimin içişleri bakanının Kürt sorunu konusundaki, arıyorum arıyorum, öyle bir sorun bulamıyorum, göremiyorum” dedikten sonra acaba hiçbir Kürdün sömürgeci AKP hükümetinden bir beklentisi kaldı mı? Daha ne desinler?

Şimdi sıra Kürtlerin kendi sözünü ve eylemini serhıldanlarını yükselterek söylemesini gelmiştir! Neden sömürgeci zulmü kabul edelim, neden inkarı kabul edelim, neden kimliksizliği kabul edelim, neden bu dehaklara sabır edelim, hergün hergün özgürlük savaşı yürüten gençlerimizin cansız parçalanmış bedenlerini görelim?

Ve neden Çağdaş Kawaların Dehhaklara başkaldırdığı gibi başkaldırmayalım ve neden Önder Apo ile birlikte Newrozu daha erken kutlamayalım!

Çok mu zor, mümkünü zor mu gözüküyor?

Karar verdikten, buna göre kendi birliğimizi ve kendi topraklarımızı ve değerlerimizi savunma bilinci temelinde örgütlendikten sonra, bu ülkeyi işgalcilerden kurtarmak neden zor olsun?

Herdem Serhıldan