HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

dais provakasyonDAİŞ Ortadoğu’da halklara karşı kullanılmaya devam ediliyor. Öyle ki tam bir yıkım gücü olarak nerede ortaya çıkmışsa orada, tam felaketle sonuçlanan neticelere yola açıyor. Yine insanlık değerlerinin hiç birini dikkate almayan, ezip geçen, çiğneyen bir vurucu güç olarakta da ileri düzeyde rol aldığı da her geçen gün daha iyi görülüyor.

Çok önceleri yazılarımızda Kemik Kırma Hareketi olarak DAİŞ’i nitelemiş olmamız doğrulanıyor. Ortadoğu’da emperyal blokun gerçekleştirmek istediği planlar yürümeyince, devreye herkesi hizaya getirecek bir gücü suni bir şekilde oluşturma ihtiyacı doğmuştu. Ve bu gücü oluşturdular.

Dikkat edelim; bu güçle Irak’ı dizayn ettiler, İran’ı dizayn ettiler, KDP’yi dizayn ettiler, Suriye’yi dizayn ettiler, Türkiye’yi daha doğrusu AKP’yi dizayn ettiler. Ve tabii bunları yaparken Kürdistan Özgürlük hareketini es geçmek istemezlerdi. Ve Kürdistan Özgürlük Hareketini dizayn etmek için de kaç zamandır, dört yandan DAİŞ çetelerini özgürlük hareketine ve özgürlüğü için ölümüne mücadele eden Kürt ve Kürdistanlı halkların üstüne saldırtıyorlar.

Ortadoğu’nun bu puslu havasında en çok yararlanan, ya da yarar sağlayan gücü hangi güçtür diye soracak olursak, vereceğimiz cevap kesinlikle emperyal güçler olacaktır.

Dikkat edelim; Irak kaybediyor, İran kaybediyor, KDP kaybediyor, Suriye kaybediyor, Türkiye kaybediyor, özgürlükçü Kürtler ise binlerce gencini kaybediyor.

Ya kim kazanıyor? Emperyal güçlerin neredeyse tümü ama en çokta İsrail devleti ya da Siyonizm demek daha yerinde olabilir.

Siyonizm özü itibariyle, kendisine karşı yürütülen savaşı başkalarının topraklarında, başkalarının eliyle yürütme ideolojisi ve siyasetidir. Başka meşhur bir deyişle; İsrail’in savaş tarzı tam bir Vekalet Savaşıdır. Kendi savaşını başkalarına havale ederek, kendi topraklarında yürütülen savaşı ötelemektir. Siyonizm bunun için oldukça kirli bir ideolojidir. Son tahlilde Siyonizm’in Yahudilikle de alakası yoktur, olamaz da.

Siyonizm’in diğer bir marifeti ise Ortadoğu’da herkesin herkesle savaştırılmasıdır. Aynen bugünlerde gündemde olan savaşlar gibi, herkesin herkese karşı savaştırılması gibi.

Ortadoğu tam bir kan deryası. Bu kan deryasında kim kazançlıdır. Silahlarının satımı için öncelikli olarak silah satan İsrail ve de Batı Devletlerinin silah satan Bekoyu Avanları. Almanya gibi, Fransa gibi, Çekoslovakya gibi derken ne kadar böyle ülke varsa, bunların tümü gibi.

Yine dikkat edersek, Ortadoğu’da halklara yaşatılan kan deryasında halklar kırdırtılırken, emperyal güçler kazanmaktadır. Denilecek ki ama bakın günlük olarak DAİŞ’e bombalar yağdırılıyor?

DAİŞ’e bombaların yağdırıldığı doğrudur. Peki, bu insanlık dışı güce silahlar nereden geliyor? Deniliyor ki bir ara Musul’a saldırmışlardı orada almışlar. Yine Suriye’nin-örneğin Rakka gibi-bazı kentlerini ele geçirdiklerinde edinmişlerdir.

Söylenenler doğru olmasına doğrudur da, nasıl oluyor ki Kobanê’de 12 bine yakın ölü bırakan bir DAİŞ, yeniden Cizre Kantonu’na saldırabiliyor? Tikrit’te darbe yiyor, Şengal’de darbe yiyor? Kobanê’de darbe yiyor? Darbelerken binlerce ölü bırakıyor. Yaralı veriyor.

Peki, nasıl oluyor da buna rağmen Rojava’da cephe üzerine cephe açabiliyor?

Bir de; bu güce katılanlar nerede kimlerin eliyle gelmektedir? Terörist olarak görülen bir güce yurt dışında gelişler o kadar kolay mı olur? Tamam, Araplar içerisinde katılanlar var. Suriye ve Irak, hatta Türkiye’de de katılanlar var. Bunlar doğru. Ancak Batı Kapitalist devletlerinin kimi istihbarat örgütlerinin eliyle DAİŞ’e nasıl teslim edildiklerini ise her geçen gün, daha iyi görüyor dünya.

İşte bunun cevabı Provokasyon ve Yıkım Örgütü olarak oluşturulmuş olan DAİŞ çete örgütüyle bağlantılıdır. DAİŞ’e diyorlar ki Kürtleri vurun, Kürtlere diyorlar ki DAİŞ’i karşı direnin. Ve hatta Kürtlere DAİŞ faşizmine karşı büyük direndiklerini de özenle dile getirerek, tahrik ediyorlar.

Burada da dikkat edersek kazanan kesinlikle İsrail’dir. DAİŞ ölse de İsrail kazanıyor, DAİŞ kazansa da kazanan yine İsrail’dir. Sistem ya da oyun öyle tasarlanmış ki, her hâlükârda İsrail kazanıyor.

Tuhaf gelebilir ama DAİŞ Ortadoğu halklarının başına musallat olarak piyasaya sürülürken, halklar kaybediyor. Direnenlerde kan kaybediyor, direnmeyenler zaten teslim alınıyor.

Provokasyon gücü dememizin nedeni bu ikilemdir. Ortadoğu’daki çelişkileri kendi lehlerine çevirmek için gerçekten de halkların başına büyük bir bela olan bir yıkım gücüne ihtiyaç vardı. Ve bu büyük yıkım gücü bugün –belirttiğimiz gibi-Ortadoğu’da rolünü oynuyor.

Unutmayalım; işte bu büyük yıkım ve provokasyon gücü DAİŞ ve onları maşa gibi kullanan İsrail -başta olmak üzere -emperyal güçler durdurulamaz ise tarihte bugüne süzülüp gelen insanlık değerleri ayakaltına alınmaya devam edeceği gibi, birileri de bu yıkıma uğrayacak olan kültürün yerine kendi kültürünü ekmeye çalışacağını bilmekten yarar vardır.

Kendi öz kültürümüzü çiğnetmemek için, kendi toplumsal varlığımızı savunmaya almak için erkenden pratik tedbirler almak her yurtseverin, devrimcinin temel görevi olmalıdır. 

ŞIHO DİRLİK