HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

demokratik islamDemokratik İslam Konferansı ya da Kongresi tartışmaları sürüyor. Konunun öneminden dolayı bir kez daha üzerinde durmak gerekiyor. Çünkü siyaset alanında en çok istismar edilen konu oluyor. Yine İslam adına hareket ettiğini söyleyen bazı çevreler tarafından insanlık tehlikeli bir biçimde tehdit ediliyor. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan soykırımları geride bırakacak düzeyde insanlık yeni soykırım tehditleri ile yüz yüze getiriliyor.

Bölgemizde 1970'li yılların sonlarından itibaren yaşanan gelişmeler ortada. Bu süreç önce İran İslam Devrimi denilen olayla başladı. İslam'ın doğuş dönemindeki devrimci özüne yeniden dönülmekte olduğu iddia edildi. Hz. Muhammed dönemindeki İslam Devriminin yeniden canlanmakta olduğu söylendi. Bu durum İslam'ın Şia mezhebiyle de sınırlı kalmadı. Afganistan’da da önce Taliban, sonra da El Kaide adlarıyla İslam'ın Sünni mezhebine dayalı olarak da benzer gelişmeler yaşanmaya başlandı.

Halbuki olup bitenlerin söylenenlerle fazla bir ilgisi yoktu. Olay ABD'nin “Yeşil Kuşak Projesi” adını verdiği politik stratejisinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyordu. Amaçlanan Sovyetler Birliği’ne karşı daha etkili mücadele edebilmek ve sıcak denizlere inmesinin önünü almaktı. Nitekim bu strateji ile ABD politik düzeyde başarılı da oldu. Sovyetler Birliği'nin çöküşünde bu kuşatma da önemli bir rol oynadı. Bu nedenle İran’da yaşanan gelişmelere karşı çok fazla müdahalede bulunmayan ABD, Afganistan-Pakistan hattındaki gelişmeleri ise her bakımdan çok yoğun olarak destekledi. Bir bakıma El Kaideciliğin yaratıcısı ve temel destekçisi oldu.

Şimdi son otuz yılda ABD ve benzer güçlerin desteğiyle ortaya çıkan ve gelişme sağlayan bu güçler, bölgemiz Ortadoğu'yu kasıp kavuruyor. 2011 Baharından beri yaşanan Arap isyanından da aldığı güçle bölge halkları üzerinde vahşet düzeyinde katliamlar uyguluyor. İşte Yemen’deki hastane baskını vahşeti ortada! Irak’ta her gün yaşanan ve adeta herkes tarafından neredeyse kanıksanır hale gelmiş olan sivil katliamlar ortada! Suriye halklarının yaşadığı katliamlar ve soykırım tehdidi ortada! Yine Rojava halkı üzerinde altı ayı aşkın süredir uygulanan vahşi katliamlar ortada!

Son olarak bir gün önce Afrinin Azaz bölgesinde 170 sivil Kürt bu çeteler tarafından kaçırılmış bulunuyor. Bunların önemli bir kısmı çocuk yaşta ve akıbetleri hala bilinmiyor. Rojava Kürdistan halkı İslam adına hareket ettiğini söyleyen bu çete gruplarının vahşi katliamlarına her gün maruz kalıyor. Rojava Özgürlük Devrimi söz konusu çete saldırıları ile tehdit ediliyor. Aslında İslam devrimini canlandırdığını söyleyen bu çetecilik, tüm Ortadoğu halklarının özgürlük ve demokrasi devrimlerini tehdit ediyor. Bölge halklarının özgürlük ve demokrasiye ulaşmalarını engelliyor.

Peki bu tutumun gerçek demokratik-kültürel İslam’la ne alakası var? El Kaide adına işlenen katliamların İslam Devrimi ile ne ilişkisi var? Başta mazlum Kürt halkı olmak üzere bölgenin Müslüman halklarını katletmekle mi İslam devrimi yapacaklar?

Bunların hiçbirinin olmayacağı açık. Aslında Ortadoğu halkları şahsında tüm insanlığın ciddi bir soykırım tehdidiyle karşı karşıya olduğu ortada. Belki de tarihin en büyük provokasyonlarından birisi sahnede. İktidarcı ve devletçi İslam'ın en pespaye türevlerinden biri kendisini yeni devrimcilik olarak sunuyor. Devletçi sistemin ve kapitalist modernitenin çöplüğünde beslenerek varlık bulmuş olan bir güç, kendisini tüm dünyaya Kapitalist modernite karşıtı olarak sunmaya çalışıyor.

Kısaca İslam adına bölge halkları ve insanlık ciddi bir provokasyon tehlikesiyle yüz yüze. İşte Demokratik İslam Konferansı veya Kongresi böyle bir provokatif gelişmenin varlığı ve büyük bir tehlike yaratması karşısında ortaya çıkıyor. Dolayısıyla birinci görevi bu durumu aydınlatmak ve İslam adına geliştirilmeye çalışılan bu tehlikeli provokasyonu mahkum etmek oluyor. Bunun için de iktidarcı-devletçi İslam ile demokratik-kültürel İslam’ı ayırt etmesi ve Ehlibeyt döneminin İslam’ı olan demokratik-kültürel İslam’ı esas alması gerekiyor. Böylece İslam adıyla oynanmak istenen bu tehlikeli oyunu bozup, halkları bu katliam tehlikesine karşı aydınlatarak mücadeleye çağırması önem taşıyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Demokratik İslam Kongresi çağrısını tartışırken, her şeyden önce olaya bu çerçevede yaklaşmak gerekiyor. Çünkü Çağrının doğru anlaşılması ve ele alınışı böyle olur. Nitekim bu çağrı durduk yere ve birden bire gündeme gelmemiştir. Böyle son derece yakıcı ve ciddi bir siyasal ve askeri gelişme sonucunda ve Ortadoğu'nun Müslüman halklarının İslam adına oynanmakta olan bu oyun konusunda aydınlatılıp mücadele eder hale getirilmesi için Demokratik İslam Kongresi çağrısı yapılmıştır.

Hem tartışmanın ve hem de hazırlıkların işte bu temelde yapılması gerekiyor. Bu temelde tartışma ve hazırlık çalışmaları ne kadar geniş tutulur ve canlı yürütülürse o kadar iyi olur. Hiç kimsenin Kürt Halk Önderinin bu çağrısını kendine göre yorumlayarak esas hedefinden koparmaya hakkı yoktur. Öncelikle bu duruma dikkat edilmesi ve olası saptırıcı yaklaşım ve çabalara fırsat verilmemesi önemlidir.

İkinci olarak, söz konusu Kongre çalışmalarına katılımın mümkün olan en geniş düzeyde olmasını sağlamaya çalışmak gerekir. Kuşkusuz Kürt İslam Alimleri başta olmak üzere Türkiye'nin tüm İslam Alimlerini katmaya çalışmak önemlidir. Tabi bununla da yetinmemek, Ortadoğu'nun tüm İslam Alimlerinin katılımını sağlamak için çaba harcamak gerekir. Çünkü İslam’ı saptıran tehdit tüm bölge halklarını hedeflemektedir ve böyle ciddi bir tehdidi bertaraf edebilmek için de tüm Müslüman halkların temsilcilerini birleştirebilmek gerekir.

Bu noktada dikkate alınacak tek ölçü, katılanların İslam’a yaklaşımlarının nasıl olduğudur. Kuşkusuz El Kaide sapkınlığını mahkum etmeyi hedefleyen bir kongreye El Kaideciler katılamaz. Yine bu oyuna açık ve net bir biçimde tavır almayanların da kongreye katılmamaları gerekir. Yani İslam’ı iktidar ve devlet aracı yapanların kongreye alınmaması önemlidir. Çünkü böyleleri eninde sonunda kongreyi sabote etmeye çalışan bir özellik taşırlar. Yine İslam’a iktidarcı ve devletçi yaklaşımın farklı mezheplerden gelmesi de pek fark etmez. Bu nedenle Sünni mezhebinden gelen iktidarcı ve devletçi yaklaşıma dikkat ederken, aynı duyarlılığı Şia mezhebinden gelen iktidarcı ve devletçi İslam yaklaşımına karşı da göstermek gerekir.

Demokratik İslam Kongresine İslam’ı demokratik-kültürel yapıda ele alan ve toplumsal bir olgu olarak gören kesim ve alimlerin katılması çok önemlidir. Çünkü, ancak böyle bir Kongre El Kaide ve benzeri İslam’ı saptırıcı yaklaşımları doğru tespit ederek mahkum etme gücünü gösterebilir. Ancak böyle bir kongre Ehlibeyt İslamını esas alarak demokratik-kültürel İslam gerçeğini canlandırabilir.

Burada diğer mezhep veya dinlerin söz konusu kongreye katılım durumunun da netleştirilmesi önemlidir. Çünkü bu yönlü tartışmalara da rastlanmaktadır. Bu konu da bizce pek muğlak değildir ve fazla tartışmaya gerek yoktur. Çünkü söz konusu kongre son derece yakıcı bir güncel gelişme karşısında gündeme gelmektedir. Esas işlevi El Kaide ve benzeri türden İslam adına yaşanan sapkınlıkları belirleyip mahkum etmek olmaktadır. Yani genel din veya mezheplerin demokratik bir arada yaşama sorunlarını öncelikle gündemleştiren bir kongre değildir. Kısaca İslam içi sorunları gündemleştiren bir kongredir.

Böyle olunca, yapılacak kongrenin İslam Alimlerinin katılımıyla gerçekleşmesi en doğal ve doğru olanıdır. Çünkü, ancak böyle bir kongre El Kaide sapkınlığını mahkum edebilir. Dolayısıyla gündeme geliş amacını başarabilmesi için kongrenin bir Demokratik İslam Kongresi olması en uygunudur. Kongrede Aleviler, Êzidiler, Hıristiyanlar gibi dini toplulukların, isterlerse misafir olarak temsilci bulundurmaları uygun olabilir. Bunun da karşılıklı isteğe dayanarak yapılması en doğrusudur. Diğer yaklaşımlar gereksiz gerginliklere ve dolayısıyla kongreyi amacından saptırıcı sonuçlara yol açabilir.

Aslında Demokratik İslam Kongresi gibi benzer toplantıları her din ve mezhebin kendi özgünlüğünde yapmak başlangıç açısından belki de en doğru olanıdır. Bu toplantılardan çıkacak sonuçlar temelinde hepsinin demokratik bir arada yaşama sorunlarını tartışacak ortak kongre veya konferanslar yapmak daha sonuç alıcı olabilir. Burada dile getirilen hususlara dikkat etmek, bu çalışmaları yürütecek olanlar açısından önemlidir ve onları başarıya ulaştırır!

Selahattin Erdem

Yeni Özgürpolitika