HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

zilan andok_erisSömürgeci Türk devletinin askeri uçağının bir başka sömürgeci devlet tarafından düşürülmesi üzerine, gündem birden bire değiştirildi. AKP devletinin de böyle bir gündem değiştirilmesine ihtiyacı vardı. Öteden beri Suriye’ye askeri bir müdahalede bulunarak Suriye rejimini tasfiye etmek, Müslüman Kardeşleri iktidar yaparak Güneybatı Kürdistan devrimini bastırmayı amaçlıyordu. Çünkü Güneybatı Kürdistan’da Kürt halkı fiili olarak Demokratik Özerklik sistemini kurmayı gerçekleştirmiştir. Bunun Kuzey Kürdistan devrimine nasıl pozitif etkide bulunacağı bilinen bir gerçekliktir. 

Türk devleti bu amacını gerçekleştirmek için Suriye devletine bir provokasyon düzenlemiş oldu. Böylelikle hem Kürdistan özgürlük gerillasının 19 Haziran devrimci hamlesinin yarattığı sarsıntının etkisini kırmak hem de Suriye devleti ile ister gerilimi tırmandırma isterse bir çatışma biçiminde gelişecek durumlar Türk sömürgeci devletinin Kürdistan Özgürlük mücadelesinin yarattığı sarsıntıdan kurtarmaya yetmeyecektir.

Her halkın ülkenin ve Önderliğin kendi temel sorunları ve onun gündemi vardır. başkalarının gündemlerinin peşine düşenler, kendisi olamayan ve kendi çıkarlarının bilincinde olmayanlardır.  Kürdistan özgürlük hareketinin ve halkının gündemi Önder APO’nun ve Kürdistan halkının özgürlüğüdür. Bugün Kürdistan halk önderi Abdullah Öcalan’ı ağır bir işkenceye dönen tecrit altında tutan ve Kürdistan da soykırım rejimini sürdürerek Kürtleri tarihten silme stratejisini uygulayan sömürgeci AKP devletidir. Dolayısıyla bu sömürgeci soykırımcı politikalara son verilmemesi üzerine Devrimci Halk Savaşına mecbur edilmiş bir halkız.

Türk sömürgeciliğinin kuruluş felsefesi ve zihniyeti Kürdistan halkının ve Kürdistan’ın özgürlüğüne kapalıdır. Onun için devrimci halk savaşı bir zorunluluk haline gelmiştir. Bugün Önder APO üzerinde yürütülen ağır tecrit, siyasi soykırım operasyonları ve gerillaya yönelik imha amaçlı operasyonları yanı sıra Roboski ve Urfa cezaevinde yapılan katliamlar bunun en açık ispatı olmaktadır. Son zamanlarda Kürt Ulusu ile alay edercesine, Kürt çocukları beş yıl Türkçe eğitimle Türkleştirildikten sonra, “haftada iki saatlik seçmeli ders uygulamasına geçileceğinin” açıklanması Kürt ulusuna bir kez daha nasıl yaklaşıldığını göstermektedir. Dolayısıyla artık kendisine Kürdüm, yurtseverim, Müslüman’ım, suni ve aleviyim diyen hiçbir Kürdistanlının yönünü Ankara’ya dönmemesi gerekmektedir. AKP sömürgeciliğinin bu kadar saldırganlaştığı bir dönemde L. Z gibi birisinin Kürtlerin katilini cilalayarak Kürtlere satmaya kalkışması dışında hemen hemen hiçbir Kürdün umudu kalmamıştır. Avrupalılar Saharov ödülünü verdiler, ne yazık ki sömürge toplum psikolojisinden yakasını kurtaramayan, ruhunu temizleyemeyenler böyleleri Türk devletinin yöneticilerinden aferin almaya daha fazla önem verirler. Roboski başta olmak üzere 2002’den bu yana yüzlerce Kürt çocuğunun, gencinin, kadınını, sivilinin ve gerillasının kanını dökmüş T. Erdoğan başta olmak üzere AKP’nin kurmaylarından “aferin” almak L. Z’nın başını göklere değdirmiş olmalı! Bu aferinden sonra sevinçten mi, halkın öfkesinden çekindiği ya da söylediğinden pişman olduğu için mi bilinmez . Tabi ki bu herkese nasip olmaz! Çünkü Kürtler özgürlükleri için bu zalimlere karşı onurlu direnişi seçmişlerdir. Aferin almak derdine ve peşine düşmemişlerdir. İnsan daha yeni anlıyor ki L.Z bugüne kadar Roboski katliamı için neden Başbakan ve AKP’ye karşı ciddi bir tavır göstermemiş. Demekki tüm Kürtlerin, özgürlük hareketinin göremediği bir “ Kürt dostluğu”nu Tayyip Erdogan’da yalnızca L.Z görüyormuş! Demek bu kadar derinlere bakabiliyormuş!

Haziran ayının son haftasına giriyoruz. Zilan Yoldaşın şehadetinin yıldönümünü karşılayacağız. Zilan Yoldaş Önder APO’ya karşı 6 Mayıs’ta gerçekleştirilen bombalı suikast karşısında ve o dönem Kürdistan halkı üzerinde uygulanan sömürgeci devlet terörüne karşı fedai eylemini gerçekleştirmişti. Yani Önderliğe karşı ve halka karşı yapılan saldırılara karşı Zilanca “ EDİ BESE” demiştir. 25 Mayıs 2012 tarihinde ERİŞ ve ANDOK arkadaşlarında Zilanca “EDİ BESE” diyerek Kayseri Pınarbaşın’da polis karakoluna dönük fedai eylemi gerçekleştirmişlerdi. Gerilanın baharla birlikte başlayan eylemleri ve en son Oramar, Rubarok ve Şıtazın’da gerçekleştirilen devrimci operasyonda “EDİ BESE”nin gerilla tarafından ifade edilişiydi. Gerilla da düşmana tarihinde vurulan en önemli darbelerden biri olan bu devrimci operasyonla “EDİ BESE” demiştir. Ve Türk sömürgecileri halen bu operasyonun ağır etkisi altında bulunmaktadırlar.

Kahraman Kürdistan halkı da bu sürece öncelikle sömürgeci ve soykırımcı AKP devletinin başbakanı olan T. Erdoğan’ın Amed’e gelişine “dur” diyerek katılmıştır. T. Erdoğan’ın Amede gelişine kepenk kapatma ve sokaklara çıkmama eylemi ile karşı çıkan Amed halkı katliamlara, soykırıma ve sömürgeciliğe “EDİ BESE” demiştir. Kürt halkının “EDİ BESE” tutumu Van’da gerçekleştirilen ve Kürt halkının seçilmiş temsilcilerini rehin alma operasyonları olarak somutluk kazanan rehin alma saldırılarına karşı geliştirilen serhıldanlarla devam etmiştir. Yine Colemerg’te de rejimin bakanlarına karşı aynı tutumla cevap vermiştir. Eriş ve Andok Yoldaşların cenazelerine Gever ve Farqin’deki görkemli sahipleniş hem fedaileşme çizgisini sahipleniş hem de sömürgeciliğin zulmüne “EDİ BESE anlamına gelmektedir.

Şüphesiz ki halkımızın bu düzeyde sahiplenişi önemlidir.  Fakat bu düzeyde sahiplenmekle beraber yetersizdir. Zalimin zulmüne son vermeyen her şey sonuçta yetersizdir. O halde gerilla da serhıldandaki halkımızda bu gerçeği görerek zalimin Kürdistan’daki varlığına son vermelidir.

Ama nasıl?

Dikkat edilirse gerilla Kuzey Kürdistan’ın kırsal kesimlerinde harekete geçmiş ve sömürgeci AKP rejimini sarsan, haddini bildiren devrimci operasyonlar gerçekleştirmiştir. Halkımız da yukarda saydığımız eylemliliklerin yanı sıra bütün Kürdistan sathında ve Türkiye metropollerinde eylemlilikler gerçekleştirmişlerdir. Fakat bu eylemler daha çok talep ile sınırlı kalan, gerilla ile eş zamanlı gerçekleşmeyen eylemlilikler olmuştur. Örneğin Kürdistan’ın herhangi bir şehir, kasaba ve mahallesine sömürgeci polislerin girişine ve operasyon yapmasına karşın kendi mahallesini, sokağını ve köyünü korumayı hedefleyen bir eylem gerçekleştirememiştir. Yine Van ve ilçelerinde görüldüğü gibi seçilmiş temsilcilerini istediği zaman rehin alabilen Türk sömürgecilerine karşı gerçekleşen eylemler sadece bunu protesto etmekle sınırlı olmuştur. Van halkı protesto etmeyi değil de rehin alınmalarını engelleme temelinde aynı kitlesellikle karşılık verseydi acaba sömürgeciler bu kadar rahat ve hemde sevinçten havaya ateş açarak Bekir Kaya’yı zindana gönderebilirler miydi?  

Öyle anlaşılıyor ki halkımız sömürgeci AKP zulmüne karşı büyük bir tepki ve öfke içerisindedir. Ancak bu öfkesini henüz “ bu topraklar benim, biz Kürdüz bu inanlarda Kürt ve bizi yönetmek için seçtiğimiz yöneticilerimizdir. Ey sömürgeci Türk devleti, sen hangi  hakla bu insanları rehin alıyorsun” dememiştir. Halkımızın bilinci, örgütlülüğü, birlik düzeyi, öfkesi ve özgürlük talebi bu eşiğe gelip dayanmıştır. Bu eşik serhıldanla aşılmak durumundadır.

Eriş ve Andok Yoldaşlar iki Kürdistanlı genç olarak bu eşiği aşmışlardır. 19 Haziran’da gerillanın gerçekleştirdiği devrimci operasyon bu eşiği kıran bir adım olmuştur. Dolayısıyla halkımız bu eşiği kırmak ve aşmak için 30 Haziran’da soykırımcı ve sömürgeci AKP devletinin başta Önder APO üzerindeki esaretine ve Kürt Ulusu üzerindeki esaretine Zilanca, Erişce ve Andokça “ EDİ BESE” demelidir.

Özellikle gerillanın 19 Haziran Devrimci operasyonundan sonra ortada sanki bir “Barış” ortamı varmış, müzakereler yapılıyormuş da gerillada bunu “provoke” etmiş gibi bir hava yaratılmaya çalışılmıştır. Böyle bir algı bilinçli olarak oluşturulmak istenmektedir. Bunun gerçekle bir alakası yoktur. Bütün bunlar halkımızı mücadelesiz bırakma, beklentiye sokma amaçlı özel savaş oyunlarıdır. Halkımız ne Türkiye- Suriye gündemine nede özel savaşın hazırladığı gündemlere aldırış etmeden serhıldanlarını Zilan, Eriş ve Andok ruhu ile yükselterek 14 Temmuz Ölüm Orucu eylemcilerini selamlamalıdır.

Herdem Serhıldan