PKK’yi bu son çeyrek yüzyıl içindeki reel-sosyalizmin aşıldığı, kapitalist-emperyalist egemenliğin en güçlü bir sürecini yaşadığı bu süreçte, PKK’nin sosyalizmde ısrarı ve başarıyı sürdürmüş olması başlı başına bir inceleme konusudur. Kaldı ki, günlük basında da görmekteyiz ki, emperyalizmin başı olan ABD, boşuna ‘dünyanın en tehlikeli terörist örgütü’ olarak değerlendirmiyor. Bundan anlaşılması gereken; sistemin başı olan ABD’nin, sosyalizmi ve onda önemli bir konumu işgal etmesi kaçınılmaz olan PKK’yi daha şimdiden büyük bir tehlike olarak gördüğü ve değerlendirdiğidir. Ve doğrusu da budur.
Bir zamanlar Marks, Engels öyle değerlendirildi. Uluslararası gericilik tarafından Bolşevikler, böyle bir ucube olarak değerlendirilmişlerdi. Şimdi de PKK, uluslararası gerici ittifakın adeta üzerinde ortak yoğunlaştığı, hatta bununla ilgili zirveler yaptığı bir tehlike olarak değerlendirilmek istenmekte ve uluslararası alanda hakkında çok çeşitli kovuşturmalar geliştirilmektedir. Vahşi bir faşizm, uluslararası tüm gericilik tarafından desteklenerek, yürüttüğü soykırım savaşı yetmiyormuş gibi, uluslararası alanda da her gün yeni kovuşturmaların, mahkemelerin açılması, PKK gerçekliğinin bu yönünü oldukça iyi ortaya çıkarmaktadır. Uluslararası emperyalizm, ABD ve sıkı yandaşları Almanya, İngiltere gibi devletler bu konuda eski bir tecrübeye sahiptirler. Onları ilgilendiren dar bir Kürt ulusal kurtuluşçuluğu değildir. Bunu zaten destekliyorlar ve başarısı için de her türlü çabayı gösteriyorlar.
Bunların karşı oldukları önemli bir sorun olan; Kürt sorunundaki PKK öncülüğünün ve onun taşıdığı tehlikeli ideolojik, sosyal yaklaşımların, sistemleri için son derece tehlikeli bir hal almasıdır. Olasıdır ki, PKK’nin sosyalist içeriği, yeni bir Bolşevizm olması işten değildir. Ortadoğu’da; kapitalist- emperyalizmin bu en zayıf halkasında giderek öne çıkan PKK öncülüğü, gerçekten büyük bir tehlikedir.
Çapraşık bazı gelişmelerin 1990’lardan itibaren Ortadoğu’ya getirdiği darboğaz, bloklaşmada PKK’nin varlığını sürdürüp, pekiştirmesi, bunlar için daha da yakıcıdır ve dikkatle değerlendirilmeyi gerektiriyor. ABD’nin ikide bir “Ortadoğu dengelerinde PKK’yi söz sahibi yapmayacağız, etkili kıldırtmayacağız” demesi boşuna değildir. Denge hesaplarında bu beklenmedik gelişmeyi ortadan kaldırmak istiyor. Mümkünse ehlileştirmek, mümkün değilse ortadan kaldırmak, son yılların temel bir politikası olarak karşımıza amansız bir biçimde çıkarılmaktadır. Biz hiç şüphesiz, emperyalizmin bu etkisizleştirme, boğma taktiklerine ağırlık verdik ve PKK Önderliği’nin en çok böyle taktik hususlar üzerinde yoğunlaşmaya ağırlık vermesi boşuna değildir. Çünkü biraz da gizli bir biçimde boğuntuya getirilmek istenen; PKK’nin taktik-stratejik gelişimi olmasaydı, aslında bugün sosyalizmin özü de güçlü bir zemine kavuşamazdı.
Şimdi PKK’lileşme, sosyalistleşme bol stratejik ve taktik gelişmeler temelinde daha da büyük bir anlam kazanmış bulunmaktadır. Hatta Ortadoğu halklarını giderek etkilemesi kadar, uluslararası alanda da iddialı bir sosyalist öncülük olarak etki sağlayacağı, hatta öncülük edeceği anlaşılmaktadır. Kürdistan Devrimi, bu anlamda eğer içeriğini daha da zenginleştirse, özellikle PKK’lileşmeyi kendi içinde insan çözümünü, yeni tip insanı son yıllarda büyük bir yoğunlukla geliştirmesi gibi hakim kılarsa ve stratejik-taktik olarak da devrimci savaş yöntemleri tutarsa ve bu önemli bir devrim zaferiyle sonuçlanırsa, sosyalizm de çok iddialı bir süreci başlatması işten değildir.
Unutmamak gerekir ki, Kürdistan’ın parçalanmışlığı, geliştirilecek bir sosyalist federasyon deneyimi, dört temel ulusun ve bir çok azınlığın da içine gireceği bir modeli hızlandıracaktır. Bu dört büyük ulus ve çok çeşitli azınlık ve kültürlerin PKK etkisiyle sosyalizme doğru, demokrasiye doğru eğilim göstermesi, gerçekten Ekim Devrimi’nin bile etkisinin çok üstünde bir etkiye yol açması kaçınılmazdır. Temel Ortadoğu kaynaklarının ve tarihinin yeniden PKK tarafından ele geçirilişi önemini kat be kat arttırmaktadır. Bu potansiyel gelişme, Ortadoğu’yu uluslararası devrimin en nazik halkası haline getirmiş bulunmaktadır. PKK, tam da bunun en stratejik ve taktik olarak da gün be gün işleyen can alıcı gerçeğidir. Uluslararası gericiliğin giderek PKK üzerinde durması, bu can alıcı özelliğindendir. Bir çok stratejilerini, taktiklerini boşa çıkarması, onları dehşete düşürmüştür.
Son olarak Mısır’da yapılan zirvede, aslında bunun endişesini görmemek mümkün değil. Bu zirve, her ne kadar terör zirvesi olarak ve daha çok da, işte Filistin içerikli bazı sözler, terör olaylarına karşı cevap olarak toplantıya çağrıldıysa da, esas hedefi PKK’nin bu Ortadoğu zikzaklarındaki gelişmesinin durdurulmasının olduğunu, PKK’nin özellikle, hâlâ da oturmamış emperyalizmin yeni nizamındaki çatlaklardan iyi yararlandığını ve hatta sorunları olan devletlerle geliştirdiği ilişkilerin bir bloklaşmaya doğru aktığını gördükçe, bu zirveyle buna bir dur denilmek istendi. Fakat tersi sonuç verdi.
Zirve, bloklaşmayı daha da hızlandırdığı gibi, PKK’nin anlam ve önemini daha çarpıcı kıldı. Hatta işbirlikçileri vasıtasıyla Kürt hareketine dayattıkları çözümler de yerle bir oldu. Etkilerinin zayıflaması kadar, PKK’nin büyük bir güç olarak çıkması kadar, stratejik olduğu kadar, bölgedeki iktidar gelişmelerini de etkileyecek, onların mevcudunu yürütecek iddiaya girebilecek kadar bir konuma yol açtı. Bunlar, hiç şüphesiz stratejik iktidar, siyasi, askeri gelişmelerdir. Ama eğer gerekleri dikkatle değerlendirilir ve sosyalist içerikte bu taktiklerle iç içe, başta PKK Öncülüğü içinde olmak üzere, giderek halkı da bu temelde dönüştürülmeye oynatılırsa ve yine stratejik, taktik ilişkileri giderek Kürdistan Devrimi ile bağlantılı hale getirirse, Kürdistan federasyonlaşmasını da bunun için tam bir kaldıraç gibi kullanırsa, bu giderek Ortadoğu Halklar Federasyonlaşması’na götüreceği gibi, içeriği de “sosyalizm ve halklar demokrasisi” biçiminde büyük gelişme gösterecektir.
PKK, böyle bir gerçekliğe en çok yaraşan ve gereklerini yerine getiren, yeni sosyalizmde ısrarla birlikte, zaferini temsil eden bir parti durumundadır. Ve reel-sosyalizmi çözülüşe götüren bütün hastalıklardan kendini arındırdığı gibi, yeni sosyalizm arayışına iddialı bir zemini kendi içinde geliştiren bir sosyalist parti olarak şekillenmektedir. Hiç şüphesiz bu konuda yoğun sorunlar vardır. Ve tüm gücüyle bir Kürt ulusal kurtuluşçuluğunu, Kürdistan Devrimi’ni geliştirmeye uğraşmaktadır. Bu devrimin komşu ülkelere yayılış işini daha planlayamamıştır. Veya gereklerini sınırlı da olsa yerine getirememektedir. Yine, uluslararası etkilerini düşünce platformlarına taşıramamıştır.
Ama iyi bilmeliyiz ki; bunlar da Kürdistan Devrimi’nin başarısı oranında hızlı gelişecek ve gerekleri yerine getirilecek gelişmeler olarak belirlenebilir. Devrim kurtarılırsa veya ulusal kurtuluşçu biçiminde zafer kazanan bir PKK, Kürdistan Devrimi’nde büyük bir sosyalist aşama olacağı gibi, Kürdistan’ın parçalanışı nedeni ile ve esnek ulusal, bölgesel çözümler, yaklaşımlar ile bunu hızla bölgeselleştirecektir. Bunun yaratıcı taktiklerini gündemden eksik etmeyeceğine göre, bunun gelişmesi de kaçınılmaz olacaktır.
Bu da şu anlama geliyor; hızla PKK’nin sosyalist içeriği, halkların neredeyse ekmek-su kadar gerekli olan ideolojik boşluğunu dolduracak ve onları muhtaç oldukları sağlıklı gelişme ve kurtuluş yoluna itecektir. Günümüzde bunun potansiyelini PKK sonuna kadar barındırmakta, aktifleşen çabaları da her geçen gün bunu dosta, düşmana göstermektedir. Dolayısıyla, düşmanları üzerinde amansız durdukları gibi, dostları da önemle durmakta ve çoğalmaktadırlar.
Eminim ki, bu yeni bloklaşma döneminde PKK büyük bir bilinçle olduğu kadar, beklenmedik gelişmelerle iyi yorumlayarak yerini sağlamlaştıracaktır. Batı saldırısı karşısında Rusya hâlâ direnmeye çalışıyor; Çin’le yeni bir ittifak geliştirdi. Bu, Asya ittifakıdır. Yine, Ortadoğu’da Batı saldırısı, bölgesel ittifaklar geliştirmektedir. İran ve Suriye’nin geliştirdiği ittifak, giderek en iddialı bir karşı ittifaka dönüşmektedir.
Hele Türkiye ile İsrail’in başını çektiği bölgesel ittifak, karşılarında tüm Arapları ve İran’ı bulan bir ittifaka zemin olmuştur. Ve bu da tabii ki, Kürdistan Devrimi için hangi ittifakta yer alınır ve en önemlisi böyle bir bloklaşmanın gelişmesinin ne anlama geldiğini görüp, değerlendirmesi ve içinde yer alması olacaktır. Asya ittifakının bir Ortadoğu halklar ve devrimle birlikte devletler ittifakına dönüşmesi belki de çok çarpıcı ve bu kapitalist-emperyalist saldırıya karşı da en önemli bir direniş hattını ortaya koyacaktır ve biraz da işler bu yöne doğru evrim göstermektedir. Bunun hız kazanacağı söylenebilir.
Eğer Rusya daha da aşırı bir teslimiyete girmezse ki, gelişmeler tersini gösteriyor, eski komünistlerin parlâmentoda sağladıkları üstünlüğü devlet başkanlığında da gösterecekleri beklenmektedir. Çin, zaten eksiklikleri ne olursa olsun eski sosyalizmde ısrar ediyor. Ve Afganistan olsun, Hindistan olsun, Vietnam olsun, bunlar doğal olarak Asya ittifakı içinde yer alacak ülkeler konumundadır. Ortadoğu ise, adeta Asya’nın öncü savaş kolu durumuna gelmiştir.
Afrika’nın da doğal olarak bu bloğun yedeğinde yer alması, yine Latin Amerika’nın da bu yoksul ülkeler serisinde bunda yer alması, en azından tarafsızlık düzeyinin gelişmesi işten bile değildir. Kuzey-Güney çelişkisi diye tabir edilen durum da bununla bağlantılıdır. Ama esas olarak savaş kolu Ortadoğu’dur. Güçler bir kez daha burada sınanacaktır. Bütün yetersizliğine veya tutucu diye gösterilen yanlarına rağmen, İran devrimi mutlaka emperyalizm açısından dize getirilmesi gereken bir devrimdir ki, bu da kolay kolay olmayacaktır. İsrail’e karşı yine Arap direnişi de, ne kadar da bir uzlaşma sürecine girse -ki bu uzlaşma süreci bile başlı başına büyük bir mücadele dönemi olacaktır. Hele İsrail, Türkiye’nin hem bölge, hem Orta Asya’ya doğru taşan stratejik ittifakı tüm bölge halklarını daha da pür dikkat kesilmeye itmiştir. Ve böyle karşılıklı iki strateji, günlük olarak sıcak savaşım cephelerinde vuruştuğu gibi, bir çok diplomatik, siyasal, ekonomik alanda da dövüşmektedir.
Reber APO
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna
1. 28 Mayıs tarihinde saat 14:30 ile 15:30 arası işgalci TC ordusuna ait savaş uçakları Çukurca ile Medya Savunma Alanlarımızdan Zap sınır hattında uçuş gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna
1. 27 Mayıs tarihinde saat 20:00'da işgalci TC ordusu Mardin'in Nusaybin ilçesine bağlı Çalê , Cebilgravê, Falatê köyleri ile Urfa'nın Serêkaniyê ilçesi çevresinde 4 zırhlı araçla pusulama faaliyetleri gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna
1. 25 Mayıs tarihinde Beytüşşebab'a bağlı Sedkare köyü yolu üzerinde panzerler eşliğinde yeni karakol yapımı için malzeme taşıyan araçlara gerillalarımızca uyarı eylemi gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna
1. 24 Mayıs tarihinde saat 18:00 de işgalci TC ordusu Bitlis'e bağlı Norşin ilçesinde korucuların da desteğiyle bir operasyon başlatmıştır
- Ayrıntılar
Halkımıza ve Kamuoyuna!
Kürdistan özgürlük mücadelesi tarihinde Mayıs ayı ilk şahadetlerin yaşandığı ve bu şahadetlerle Parti, Gerilla, Halk ve Devrim mücadelesinin gelişme seyrinin adım adım oluştuğu büyük bir tarihsel gerçekliği taşımaktadır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna
1. 24 Mayıs tarihinde saat 18:00'de işgalci TC ordusu tarafından Dersim'in Nazimiye ilçesine bağlı Dolu Çay'da yapımı yeniden başlatılan ve devam edilen karakol yapımına yönelik gerillalarımızca uyarı amaçlı ateş açılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna
1. 24 Mayıs tarihinde saat 08:00'de işgalci TC ordusu tarafından Hakkari'nin Şemzinan ilçesine bağlı Gerdiya alanı Derik Köyünde başlatılan yeni karakol yapımı için malzeme taşımakta olan üç araça gerillalarımızca uyarı ateşi açılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
Ilısu Barajı tüm Kürdistan halkını ve demokratik-ekolojik kamuoyunun karşı olduğu bir barajdır
- Ayrıntılar
Hewler Şehitlerinin Anısı, Kuzey ve Güney Devriminin İçi çeliğinde Temel Tarihi Bir Direniş Adımıdır
Değerli Yoldaşlar, Tüm Dostlar ve Yurtsever Halkımız!
Halkımızın ulusal kurtuluşunda, birlik ve dayanışmasında seçkin bir anlamı olan Hewler'de, TC'yle birlikte hainlerin geliştirdikleri beklenmedik alçakça saldırı sonucu verdiğimiz şehitleri ve bir de, Güney devriminde geçen bir yıllık süreç içindeki tüm devrim şehitlerimizi anarken; bir kez daha onların anısına bağlılığın gereği olarak, Güney devriminin en kararlı takipçisi olduğumuzu, başarı için her şeyimizi ortaya koyacağımızı belirtiyor ve bu temelde hepinizi selamlıyorum!
Bizim için Hewler şehitlerinin anısı, Kuzey ve Güney halkımızın devriminin iç içeliğinde en temel, tarihi bir direniş adımı olduğu kadar, Güney halkımızın, özellikle devrimci değerlere sarılışında, ihanet ve işbirlikçiliğe kininin, öfkesinin, devrimci bilinç ve örgütle bütünleşmesinde en belirleyici katkılardan birine sahiptir. Tarihimizde, şehitlerin anısına her zaman büyük değer biçtik. Güney'deki çatışmalarda Mehmet Karasungur arkadaşı şehit verdiğimizde, anısına bağlılığı şöyle değerlendirmeye çalışıyorduk; bu şahadeti, Güney halkımızın devrimci birliğinin gerekçesi yapacağız, Kuzey'le Güney halkımızın birlikteliğinin sembolü haline getireceğiz. Bu arkadaşımızın şahadetinin de bu aydaki yıldönümünü karşılarken, sözümüzün boşa gitmediğini, Güney devriminde birleşen güçlerimizin, birleşen halkımızın tek yürek olmasından anlıyoruz. Hiç şüphesiz bütün Güney şehitlerimizin, PKK şehitlerinin, ki buna Güney halkından yüzlerce şehit de dahildir, genç, kahraman delikanlı ve kızlarımızdan oluşması değerini daha da yüceltmektedir.
Güney halkımız bu şahadetlerle kahramanlığı, özgürlüğü, özgürlüğün ne denli büyük bir kuvvet olduğunu, özellikle bu hainlerin ve düşmanın dayattığı ahlaksızlığı, inançsızlığı, korkaklığı yerle bir ederek açığa çıkarmıştır, önemli bir ayrışmaya yol açmıştır. Bu nedenle diyoruz ki, Hewler şehitlerimiz daha şimdiden hem halkımızın yurtsever birliğinin, hem de devrimci dayanışmasının, direnişinin, savaşımının en büyük gerekçesidir. Bugün, sınırlı da olsa bunun gerçekleşmesi, bu şehitlerimizin katledilmesinden duyduğumuz acıyı biraz hafifletmekte ve bizi, görevlerimize daha fazla sarılmaya zorlamaktadır. Güney halkımızın da onlarca yıldır akıttığı kan vardır, on binlerce şehidi vardır. Bu şehitlerle Hewler şehitlerinin anısı birleşirse, bu büyük bir kuvveti ortaya çıkarır ve hiçbir işbirlikçi hain güç bu şehitlere karşı dayanamaz, düşmanla işbirliği yapıp devrimsel gelişmeyi engelleyemez.
Bu temelde duyarlı tüm yurtsever örgütleri, aydınları, aşiretleri de şehitlerine doğru sahip çıkmaya ve bunu Hewler şehitlerinin anısıyla bütünleştirmeye çağırıyorum. Bu şehitlerin anısı üzerinde ne kadar durursanız, ne kadar düşünürseniz ve saygıyla anarsanız, o kadar onurlu, namuslu, özgür bir yaşamın sahibi olursunuz ve size de ekmek, sudan daha fazla gerekli olan budur, hatta ekmeğiniz, aşınız bu şehitlerin anısına doğru sahip çıkmaktan geçer. Kim ki şehitlerine en birinci sırada doğru yaklaşımı, onların anısına gereken cevabı vermişse, o halk şerefli, onurlu, dolayısıyla kazanmayı hak etmiş bir halktır. Bu temelde Güney halkımızı, öncelikle şehitleriyle tekrar bütünleşmeye ve her parçadaki halkımızın birliğine, dayanışmasına kim, hangi güç karşıysa ona karşı kararlı bir duruşun sahibi olmaya, yine devrimcilerin birliğine bağlı olmaya ve üzerine düşen görevi düşmanın yıldırmasına boyun eğmeden, cesurca yerine getirmeye çağırıyorum.
Savaş birliklerimizi de, özellikle bu şehitlerimize yaraşır olmanın bir gereği olarak, bir daha böyle trajik şahadetler vermemek için doğru tarzı yakalamaya, sürekli tedbirli olmaya, daha fazla da bu şahadetlerden dolayı duyduğumuz öfkeyi, doğru savaş tarzına dönüştürerek yanıt vermeye çağırıyorum. Kaldı ki buna benzer bir çok şahadet vardır. Hainlerin eliyle bu sahada katledilen Doğu Kürdistanlı, Kuzeyli şehitler var, halkımızın her ailesinden, kabilesinden şehitler var; onların anısına Hewler şehitleri şahsında sahip çıkarsak bu, ihanetin bir daha gözü kara bir biçimde saldıramayacağını ve bunun artık son bulacağını göstereceği gibi, birliklerimiz de güvenli bir zeminde hareket ederek, bir daha yıkılmaz yürekle ve savaşla kurulmuş bir birliğe ulaşacaktır. Dolayısıyla bu şehitlerimizin anısı yücedir. Hewler gibi bir merkezde olması, anlamını daha da büyütmektedir. Hewler halkı, ezici bir biçimde bu şehitlerimizledir. Belki şu anda işgal altında, belki yüreğindekini dile getiremiyor, ama inanıyorum ki Hewler halkımız, devrimci mücadelemize en yüksek ilgiyi göstermiştir ve en güçlü katılımları da örnek düzeyde sağlamıştır. Bu, boşa gitmeyecektir. Hewler halkımızın, zafere doğru gidişte belirleyici rolü olacaktır.
Bu temelde Hewler halkımızı da, şehitlerimizin anısına sahip çıkmayı bir şeref, bir onur meselesi saymak kadar, devrimin gerekçesi yapmaya, gereklerini yerine getirmeye çağırıyorum. Bir kez daha gecemize katılan tüm yoldaşlarımızı, dostlarımızı zafere dair olan kesin inancımla birlikte selamlıyorum. Önümüzdeki günlerde gelişecek olan büyük operasyona karşı da en büyük devrimci yanıtı vereceğimize ve başarısını her zamankinden yüksek tutacağımıza dair sözümü de yineliyorum. Selamlıyorum, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
15 Mayıs 1998
Reber APO
- Ayrıntılar