Basına ve Kamuoyuna!
29 Eylül gün Gerilla güçlerimiz ile Peşmerge güçleri Kerkük'e bağlı Dakok ve Taze Xurmatu kasabaları arasında bulunan Saad, Xalıt ve Vahde köylerindeki Daiş mevzilerine yönelik ortak bir operasyon başlatmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 29 Eylül günü saat 13:00 ile 17:00 arası işgalci TC ordusunun denetiminde bulunan ve Hakkari'nin Çukurca sınırında bulunan Bilican Karakolu yine aynı sınır hattı üzerinde bulunan Gare Mezin ve Deva Mezin bölgelerine obüs ve havanlarla bombardıman gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 27 Eylül günü saat 15:00'da işgalci TC ordusuna ait bazı zırhlı araçlar Ağrı'ya bağlı Kıre Kor ve Kafir köyleri kırsalında bazı askeri faaliyetler yürütmek istemiştir. Gerillalarımızın bu araçları farketmesi sonrasında araçlara ateş açmıştır. Açılan ateş sonrasında bu araçlar darbelenmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 26 Eylül günü saat 22:00'da Daiş çeteleri Şengal'e bağlı Dugore köyünde 3 koldan bir saldırı başlatmıştr. 3 kol biçiminde gerçekleşen bu çatışmalarda gerilla güçlerimizin direnişi sonucu çeteler geri çekilmiş ve ağır kayıplar vermişlerdir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
Gerilla güçlerimiz Türk devletinin halkımıza karşı geliştirdiği polis terörü ve katliamcı politikalarına karşı uyarı amaçlı eylemler geliştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 24 Eylül günü saat 14:00'da Gerilla güçlerimiz Şengal'e bağlı Gabare köyünde Daiş çetelerine bir suikast eylemi gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
24 Eylül günü saat 15.00'te Daiş çeteleri Şengale bağlı Gabara köyüne girmek istemişlerdir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 23 Eylül günü saat 21:00 ile 22:00 arası Daiş çeteleri Şengal'e bağlı Sınune ve Dıgora köyleri arasında pusulama faaliyetleri gerçekleştirmek istemiştir.
- Ayrıntılar
Ortadoğu’daki savaş gittikçe daha çok bir Kürdistan savaşı haline geliyor. ABD ve Avrupa Birliği devletleri istedikleri kadar IŞİD’e karşı olduklarını ve IŞİD’i yok edeceklerini söyleyip dursunlar, şimdiye kadar Irak Şam İslam Devleti-IŞİD denen bu kara yüzlü faşist çeteye karşı Kürtler dışında savaşan başka bir güç yok. Şimdilik yapılanlar sadece açıklama ve vaadlerle sınırlı. Bu iş içinde sanki bir oyunun varlığı gittikçe daha çok açığa çıkıyor. Her taraftan silahlandırılan IŞİD dört bir koldan Kürdistan’a saldırtılıyor. Herhalde IŞİD’e karşı savaşmak için, IŞİD’in Kürdistan Özgürlük Hareketini iyice zayıflatması bekleniyor. Küresel hesabın bu olduğu ortaya çıkıyor.
Yoksa güncel olarak yaşananlar başka nasıl yorumlanabilir? 19 Ağustos’tan itibaren IŞİD çeteleri 15 gün boyunca tüm güçleriyle stratejik Cezaa Bölgesine saldırdılar. Eğer bu saldırılar YPG-YPJ güçlerinin kahramanca direnişiyle yenilgiye uğratılmasaydı da IŞİD çeteleri başarılı olsalardı, Cezaa Bölgesine dayanarak ardından kuşatmaya aldıkları Şengal’e ve Cezire’ye saldıracaklar, yeni Kürt katliamları yaparak Rojava Özgürlük Devrimini tasfiye etmeye çalışacaklardı. Ancak bu plan gerilla direnişiyle kırılıp başarılı olmayınca, şimdi de 15 Eylül’den bu yana üç yönden tüm güçleriyle Kobani’ye saldırıyorlar. Kobani’yi düşürerek Rojava Kürdistan’ı ortasından yarmak ve bu temelde Cezire’yi kuşatıp Rojava Özgürlük Devrimini tasfiye etmek istiyorlar.
19 Ağustos’tan itibaren on beş gün boyunca faşist IŞİD çetelerine karşı Cezire halkı nasıl direndiyse, şimdi de Kobani halkı faşist IŞİD saldırılarına karşı aynı kahramanlıkla direniyor. Kobani halkı tıpkı Şengal halkı gibi ciddi bir katliam tehlikesiyle yüz yüze bulunuyor. Çünkü IŞİD çetesi her taraftan topladığı tüm gücüyle saldırıyor ve karşısında ise iki yüz bin kişilik küçük bir şehir varını-yoğunu ortaya koyarak direniyor. Kadın-erkek, yaşlı-genç herkes direnişe katılıyor. Neredeyse çocuklar bile direniş içinde yer alıyor. Kahramanca gerçekleşen bu insanlık direnişine başta Kuzey Kürdistan olmak üzere tüm Kürt halkının ve demokratik insanlığın maddi-manevi desteği bulunuyor. Başka da herhangi bir gücün desteği ulaşmıyor.
Peki günlük bir insanlık dramı biçiminde yaşanan bu durumu nasıl izah edeceğiz? IŞİD çeteleri tüm gücüyle Rojava Kürdistan halkına saldırıyor, başta Kobani olmak üzere bu faşist saldırıya karşı direnen Rojava Kürt halkı katliam tehlikeleriyle yüz yüze bulunuyor, yine başta ABD olmak üzere kırkı aşkın devlet IŞİD’in insanlık için bir tehdit olduğunu ve yok edilmesi gerektiğini açıklıyor, ama IŞİD saldırganlığını kırmak için her gün onlarca şehit vererek direnen Rojava Kürtlerine hiçbir destek ulaşmıyor! Peki bu nasıl IŞİD karşıtlığıdır? İnsanlık için ciddi bir tehdit olan IŞİD’i yok edeceklerini söyleyenler bunu ne zaman yapacaklar? Acaba bunun için Kürt direnişinin kırılıp Kürt gücünün ezilmesini mi bekliyorlar?
Belli ki Kürtlerin yeni bir durum değerlendirmesi yapması gerekiyor. Ortada herkesi içine olan çok yönlü bir oyun söz konusu olabilir. Kaldı ki zaten IŞİD’in Haziran ayında Musul’dan başlattığı saldırının çok yönlü bir planın bir parçası olduğu şüphesi baştan itibaren vardı. IŞİD adıyla yürütülen bu saldırının Amman’da planlandığı ve İsrail gözetiminde yapıldığı daha o zaman basına yansımıştı. Bu saldırının içinde birçok örgütün yer aldığı ve söz konusu saldırının küresel sermaye çıkarları temelinde yapıldığı çok sayıda güç tarafından değerlendirilmişti. Buna paralel IŞİD’in 3 Ağustos’ta KDP’ye yönelttiği saldırı da Amman anlaşmasının bozulması olarak yorumlanmıştı.
Şimdi yaşanan mevcut gelişmeler temelinde tüm bunlar yeniden değerlendirilebilir. IŞİD saldırılarının Irak ve Suriye’de dengeleri bozduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Bu bozulmanın da başarısız kalmış olan ABD açısından yeni bir politik açılım yapma imkanı verdiği yine açık bir gerçektir. Bu nedenle, IŞİD’in örgütleyicisi ve destekleyicisi olmasa bile, söz konusu amaçlara ulaşabilmek için ABD’nin IŞİD’i saldırıya teşvik ettiği ve önünü açtığı da tartışma götürmeyen bir gerçektir. Böyle olmasaydı, o zaman IŞİD adlı çete örgütü Musul’dan girip bir günde Bağdat’a nasıl dayanacaktı?
Son üç ayda yaşananlara kabaca bir bakalım: IŞİD Haziran ayında Irak’a saldırıp dengeleri bozdu ve o zaman başbakan olan Maliki kuvvetlerinin elindeki tüm silahları ele geçirerek kendisini ciddi bir biçimde donattı. Aynı IŞİD, Temmuz ayında da Rakka çevresinde dört Esat tugayına saldırarak dördünü de dağıttı ve onların da silahlarına el koyarak askeri donanımını güçlendirdi. 3 Ağustos’tan itibaren de KDP güçlerine yönelik Şengal’den başlayan bir saldırı yürüttü ve cepheyi terk eden KDP peşmergelerinin silahlarını alarak donanımını zirveye çıkardı. Bütün bunlar olurken ne ABD yönetiminden, ne de Avrupa devletlerinden ciddi bir tepki gelmedi.
Şimdi elde ettiği bu donanımla IŞİD adlı faşist çete dört bir yandan Şengal ve Rojava halkına saldırıyor. Kürdistan Özgürlük Hareketini ezmek ve Kürt halkını egemenlik altına almak istiyor. Hem Şengal’deki ve hem de Rojava’daki Kürt halkı ciddi bir katliam tehdidi altında bulunuyor. Fakat BM, ABD ve Avrupa Birliği gibi güçlerden hiçbir destek bu halka, IŞİD katliamlarına karşı kahramanca direnen Şengal ve Rojava halkına gelmiyor. Hem BM, hem ABD ve hem de Avrupa Birliği devletleri toplantı üzerine toplantı yapıyorlar, IŞİD’e karşı bir yığın tehdit dolu açıklama yapıyorlar, ama ne bir kurşun sıkıyorlar, ne de savaşan Kürt halkına destek olacak bir kurşun veriyorlar. Sadece IŞİD’e karşı savaşacaklarını ve IŞİD’i yok edeceklerini söylüyorlar. Peki bunu ne zaman yapacaklar? Belli ki Kürtlerin gücü kırıldıktan sonra!
İşte tehlikeli oyun burada. Önce destek verip önünü açarak IŞİD’i saldırtıp Irak ve Suriye’yi sarstılar ve IŞİD’i güçlendirdiler. Şimdi de aynı IŞİD’i Kürdistan’a saldırtarak hem Kürt Özgürlük Hareketini güçsüz düşürmeye, hem de IŞİD’in gücünü zayıflatmaya çalışıyorlar. Konuşup da iş yapmadan beklemeleri bu gerçeği ifade ediyor. İki güç çarpışıp birbirini zayıflattıktan sonra harekete geçip her iki alana yönelik de kendi egemenlik planlarını uygulayacaklar. IŞİD’i daraltıp kendilerine bağlarken, Kürdistan’da da PKK’yi etkisiz kılıp cepheden kaçtığı için onuru ve itibarı kırılmış olan KDP’yi zayıf bir temelde yeniden dirilterek kendilerine bağlı kılacaklar.
Şimdi küresel kapitalizmin savaş planının bu olduğu açığa çıkıyor. Bölgenin güçten düşmüş statükocu güçlerine de bu temelde rol oynatılıyor. Başta KDP olmak üzere YNK ve benzeri güçlerin de bu plandan bilgisi ve plan içinde çok zayıf bir yerleri var. Plan, çok iyi bildiğimiz emperyalist bir plan! Böl-parçala-çatıştır planı! Böylece birbirine düşman hale gelerek iyice güçten düşmüş olan tüm güçleri bir kurtarıcı olarak kendine bağlama planı! ABD ve Avrupa’nın emperyalist güçleri, geçmişte başarıyla uyguladıkları söz konusu planı bir kez daha uygulamak istiyorlar. Bakalım yine başarılı olabilecekler mi?
Peki bölgeyi bölüp parçalayarak birbirine düşüren ve kan gölüne çeviren bu planı bozmanın ve yenilgiye uğratmanın bir yolu yok mu? Kuşkusuz vardır, olmaz olur mu? Eğer araştırılırsa elbette bir çıkış yolu bulunabilir. Böyle bir çıkış yolu bulmada da kuşkusuz Kürdistan her yerden daha çok veriye sahiptir. Zaten savaşın giderek Kürdistan’da odaklanmış olması da bunu gösteriyor. Savaşı Kürdistan’da odaklandıran da kuşkusuz küresel kapitalist hegemonyanın yarattığı Kürt sorunu oluyor. Bu da söz konusu çatışmadan çıkışın Kürt sorununun çözümü temelinde gerçekleşeceğini ortaya koyuyor. Yani mevcut çatışmalar Kürt sorununun çözümünün iyice dayattığını gösteriyor.
Peki nasıl olacak bu çözüm ve çıkış? Dikkat edilirse, özellikle 3 Ağustos Şengal saldırısı ardından Kürdistan özgürlük gerillası Dewrêşî Abdî misali beyaz arabaların sırtına binerek Musul Ovası’na çok önemli ve etkili bir dalış yaptı. Zaten 19 Temmuz 2012 Rojava Özgürlük Devrimi ve devrimin faşist çete saldırılarına karşı kahramanca savunulması da çok önemli bir devrimci dalıştı. Şimdi söz konusu mevzilenme temelinde ve halkın güçlü desteği ile Şengal’de ve Rojava’da tarihi öneme sahip ve kahramanlıklarla dolu bir direniş yürütülüyor. Demokratik çözüm ve çıkışın tek yolunun da bu özgürlük direnişinin zafere ulaşması olduğu açıkça görülüyor.
Peki nasıl kazanılacak bu zafer? İşte önemli ve can alıcı nokta burasıdır. Kuşkusuz böyle bir zaferi yaratmanın kural ve kanunları vardır. Bunlardan birincisi birliktir, tüm Kürtlerin güçlerini birleştirecek bir birliğe ulaşmaktır. Din, mezhep, parça, parti ayrımı yapmadan tüm Kürt güçlerini birleştirebilmektir. Dewrêşî Abdî böyle bir Kürt birliğini yaratabildi. Şimdi de benzer bir birliği yaratabilmek, özellikle böyle kritik bir tarihi süreçte Kürt birliğinin oluşmasını engelleyen KDP’yi doğru anlayışa çekebilmek gerekiyor. Bu, kendine yurtsever diyen tüm Kürtlerin görevidir.
İkincisi, söz konusu Kürt birliğini demokratik güçlerle ve komşu halklarla da daha geniş bir demokratik birlik haline getirmek oluyor. Üçüncüsü ise, Musul Ovası’na söz konusu dalışı, yine Dewrêşî Abdî misali kahramanca bir direnişle sürdürmek, ancak bunu askeri bilimin gereklerine uygun olarak zaferi hedefleyen bir plan ve örgütlülük temelinde yapmak gerekiyor. Öyle ki, yürütülecek direniş hem IŞİD’e karşı savaşın öncülüğünü yapmalı ve IŞİD’i parça parça yenilgiye uğratmalı, hem de devrimci savaş güçlerini sürekli büyüterek ordulaştırmalıdır. Kısaca direnişsiz olmaz, ama gerilla gücünü tüketen bir savaşla da olmaz. Gerillayı sürekli büyüten etkili bir savaş, faşist IŞİD çetelerini yenilgiye uğratarak küresel kapitalizmin planlarını da boşa çıkartacak tek yoldur. Bu da tüm Kürtlerin ve demokratik güçlerin görevi olduğu gibi, özellikle cepheye koşarak gerillaya katılması gereken kadın-erkek yiğit Kürt gençliğinin görevidir.
Selahaddin Erdem
- Ayrıntılar
Kürt kadını günümüzde Kürdistan’ın dört parçasında güçlü bir örgütlülüğü sağladığını görmekteyiz. İşte en son Şengal ve Rojavada halkımıza dönük uygulanan çete saldırılarına karşı savaşın en sıcak cephesinde yer alan ve amansız mücadele ettiğini belirtebiliriz. Bu temelde görüldüğü gibi YJA Star güçlerinin akın akın savaş sahasına gidişleri halkımız arasında büyük bir moral ve motivasyona yol açmıştır.
YJA Star, YPJ ve YJRK kadın askeri birliklerinin Kürt halkının ulusal ve tarihsel değerlerine karşı gerçekleşen saldırıları boşa çıkarmak için sergiledikleri direniş ruhu dünya genelinde kadına ve toplumlara örnek teşkil edecek bir öneme sahip olduğunu belirtebilirim. Çetelerin en çok kadın ve çocuklara yönelimlerini baş hedefi yapması karşılığında kadın ordulaşması ve savunma birliklerinin harekete geçmesi anlamlı ve önemli bir tutumdur. Bu anlamda günümüzde hem Kürt halkı hem de kadını uluslararası emperyalist güçler tarafından varlığı ve kültürel değerleri ciddi tehditler altında olmaktadır. Kürtler geçmiş tarihte olduğu gibi, günümüzde de katliam ve imha eşiğine getirilmek istenilmektedir. Bu saldırıları boşa çıkaracak tek güç ve irade PKK öncülüğünde örgütlenen HPG ve YJA Star askeri güçleri olmaktadır. Bunun için tarihi dönemlerde tarihi yaratımları ve kazanımları elde edecek olan bu güçler olmaktadır.
YJA Star güçleri askeri ve ideolojik bakımdan önemli bir mirasa ve tecrübeye sahip olmaktadır. Elde etmiş olduğu bu tecrübe düzeyi ile üstesinden gelemeyeceği bir güç ve engel bulunmaktadır.
İşte çok yakından da görüldüğü gibi Şengal ve Rojavada YPJ ve YJA star askeri güçlerimizin sergilediği amansız direniş, Kürt kadınının ulaşmış olduğu düzeyi göstermektedir. Günümüzde kadın hareketini Ortadoğu toplumu üzerinde yaratmış olduğu etki oldukça büyük olmaktadır. Bütün kadınların sistem tarafından görmüş olduğu adaletsiz, eşitsiz ve cinsiyetçi yaklaşımlar karşısında kendini savunmak ve aşırı iktidarlarmış sistem gerçekliğine bir dur deme zamanının geldiğini vurgulamak yerinde olacaktır. Gerçekten de Kürt toplumu olarak çok tarihi bir dönemden geçerken bu tarihsel dönemin yanı sıra, içinde çok büyük riski ve tehlikeli olasılıkların da içinde bulunduruyor. Örneğin uluslararası emperyalist ve modernite güçler eliyle örgütlendirilen ve bir veba hastalığı gibi her gün yaygınlık kazanan İŞİD çeteleri Kürdistan’ın coğrafik ve kültürel zenginliklerine ve savunmasız halka saldırı düzenlemektedir. Öyle anlaşılıyor ki geçmişte olduğu gibi günümüzde de Kürdistan Ortadoğu’nun siyaset merkezini belirlemektedir, jeostratejik öneminden ileri gelen bu yönelimler ahlak ve insani değer tanımaktadır. Bu açıdan YJA star ve YPJ güneçlerini de çetin ve kutsal bir mücadele beklemektedir. İşte görüldüğü gibi binlerce kadın Şengal’de tacize, tecavüze ve katliama uğradılar. Bundan büyük bir vahşet olabilir mi? Binlerce katledilen masum insanların intikamı adına, yine yüzlerce çocuğun açlıktan ve susuzluktan dolayı yaşamını yitirmesi kadar bir insanlık suçu olabilir mi? Tabi ki olamaz ve bu şiddet politikalarına en çok sessiz kalan başta BM, bütün insanlık adına var olan kurum ve kuruluşlarının sessizliği bence en büyük terörizm suçunu işlemektedirler.
Kürt kadının mevzilerde büyük bir direniş ruhuyla amansız savaşımı günümüzde bütün ezilen halklar ve uluslar için bir umut ışığına dönüşü ifade etiği kadar, anlamlı bir güven kaynağına da yol açtığını vurgulayabilirim. HPG YJA Star ve YPJ güçlerimizin öncülüğünde gerçekleşen meşru savunma savaşı, Kürdistan toplumunda güçlü bir ulusal birlikteliğin sağlanmasına önemli bir katkıda bulunacaktır.
Umut ediyoruz şimdiye kadar her zaman dış güçlerin maşası ve kuyruğu konumunda olan işbirlikçi, feodal güney Kürdistan federe hükümetinin önde gelenlerin akılları başlarına gelmek için olumlu bir tutum içine girerler. Çünkü her zaman ulusal birlikten kaçan ve bu konuda özgürlük hareketinin bütün çaba ve girişimlerinin yanıtsız bırakan bir tutum ve davranıştan kaçınırlar. Eğer bu süreçte biz Kürtler arasında sağlam ve samimi bir zemine, ulusal çıkarlara dayalı bir dayanışma sağlansa bütün dünya bizim üzerimize gelirse gelsin, verilen güçlü mücadelenin sonucu zaferle taçlandırılmış olacaktır. Bu konuda Güney Kürdistan’ın da ortak savunma güçlerinin oluşması ve meşru savunma stratejisine denk düşebilecek bir savaş pozisyonuna geçilirse, sonuç Kürt halkının uluslararası çapta demokratik özerklik haklarının tanıtılmasına dönüşme olasılığı her zamankinden daha çok güçlü olduğunu belirtebilirim.
Bu bakımdan Özel olarak YPJ ve YJA star güçlerimizin, HPG YPG güçleri öncülüğünde geliştirilecek olan bu savaşın sonuçları bedensel anlamda her ne kadar ağır olsa da Kürt halkının geleceğini özgür temellere dayandırma ve uluslararası çapta kürdistan’ın bağımsız bir statü hakkının tanınmasında belirgin bir rol ve misyon oynanacağı kuşkusuz gözükmektedir.
Gerçekten de her zaman dünyanın her alanında yaşanan savaş ve katliamlardan en çok etkilenen kadınlar olmaktadır. Bunun nedeni ise kadınlar savunmasız ve çaresiz bırakılmaktadırlar. Sistem tarafından bilinçli bir şekilde erkeğin gölgesi altında bırakılan kadınların ne yasal ne de gayri yasal anlamda dilsiz ve mücadelesiz bırakılması trajedik ve acı verici bir durum olmaktadır. Eğer kadınların da sosyal, siyasal ve anayasal haklar anlamında kendini temsiliyet düzeyi olsaydı, bu kadar trajedik tablolarla karşı karşıya kalmayacaktık. Ancak gel gör ki ne siyaset alanında ne de politik zeminlerde kadına kendini savunacak hiçbir alan bırakılmamaktadır. Kürt toplumu ve kadını açısından bu durum tamamıyla değişmiş ve artık Kürt kadınları sosyal, siyasal ve özelde de askeri alanda kendilerini savunacak bir güç ve iradenin yaratılması söz konusudur. PKK Önderliği ve örgütü öncülüğünde yaratılan 5000 yıllık erkek egemenlikli sistem ve tabularının yıkılıp kırılması gerçeği vardır. Artık Kürt ve Ortadoğu kadınlarını, dünya kadınlarına direnişin öncülüğünü çekecek bir YJA star ve YPJ, YJRK askeri kanadı vardır. Bu anlamda kadınların hem sistemin cinsiyetçi eğilimlerine dur diyebilecek ve savunmasının güçlü sağlayacak önemli bir oluşumun varlığı söz konusudur.
Kürdistanda bütün kadınların ulusal birlikteliğinin sağlanmasının zamanıdır ve kürdistan toplumunun özgürlüğü kadın devriminden geçmektedir. Bu anlamda önder APO ‘unda büyük özen ve titizlik gösterdiği kadın özgürlüğünün sağlanmasının mekân ve zamanının geldiği gerçeğinden yolla çıkarak bütün kadınların el ele vermesi gerektiğini vurgulamak yerinde olacaktır.
Bu kadın özgürlük ideolojisini başta bütün Ortadoğu olmak üzere özelde de kürdistan’ın toplumunda yaymak ve bir çıkış kapısı olarak bütün kadınlara mal etmek en kutsal görevlerin başında gelmektedir.
Bu vesileyle kadın toplumsallığın temel kök hücresi konumunda olmasından ötürü, toplun ahlaki ve politik şekillenmesi konularında da kendini bu alanda yetkinleştirmek ve güçlendirmek kaçınılmaz bir vektör konumunda olmaktadır. Çünkü bir toplumun gelişmişlik düzeyi genelde kadınının gelişmişlik düzeyiyle eş anlamlı ele alınır bu konuda da Kürt kadınınınım hem sosyal hem de askeri alanda gelişmişlik düzeyi hiçbir tapulununkiyle kıyaslanamayacak düzeyde gelişim gösterdiğini göstermiş bulunmaktadır. Kendisinin dünyanın her alanında örgütleyen ve bir konumda olan Kürt kadınları artık bütün ezilen halklar ve kadınların umudu konumuna geldiğini belirtebilirim. Artık o eskiden içinde bulunduğu ölüm uykusundan uyanan ve her türden eğemenlikli sisteme karşı boyun eğen kadın gerçekliği adım adım tarih sahnesinden silinmiş bulunuyor.
Bu bakımdan da ciddi bir uyanış ve diriliş gerçekleşmektedir. Kuşkusuz tüm bu gelinen düzeyi her şeyden önce Kürt özgürlük güneşi Önder APO ‘un verdiği eşsiz emek ve katkılarına dayalı geliştiğini vurgulamak en gerçekçi yaklaşım olacaktır. Kürt özgürlük hareketi ve kadın özgürlüğü eksenin de sağladığı görkemli gelişmeleri görüp her anlamda moral ve güç almak gerekir. Hem YJA star, YPJ ve HJRK güçleri olarak yaşadığımız bu devrim atmosferinde güçlerimizi her zamankinden daha çok birleştirip sosyal, ideolojik ve askeri alanda güçlü bir direniş ve mücadele sahibi olmamız önem taşımaktadır. İŞİD çetelerinin eliyle yapılan bütün kadın katliamlarının intikamını almak en anlamlı cevap olacaktır. Her gün basında yapılan röportajlarda ve verilen ŞENGALİ halkımızın demeçlerinden de anlaşıldığı gibi yüzlerce ŞENGALİ kadınların çeteler tarafından satıldığı, tecavüze uğradığı, akıbetleri beli olmayan bütün Kürt kadılarının intikamı adına öz savunma konumuna geçmek gerekecektir. Onca savunmasız insanların suçu neydi ki, inançlarından dolayı bu kadar pervasızca yaklaşmak en büyük vicdansızlıktır.
Bakın her gün haberlerde ve basın bültenlerinde de geçtiği gibi İŞİD çeteleri tarafından yüzlerce kadın ve çocuk kaçırıldığı belirtiliyor ve hepsi de Kürt çocukları, kadınlarıdır. Bunlara karşı sesiz kalan bütün ülkeler bu insanlık suçunun ortağıdır anlamına geliyor. Bu nedenlerden dolayı Kürt kadının savunma gücü olan YJA star, YPJ, YJRK güçlerinin hem güney Kürdistan’ın ŞENGAL bölgesinde, yine Rojava kürdistan da verdiği silahlı mücadele meşru bir savaş anlamına gelmektedir. Bana göre Kürt halkının yiğit evlatlarının her tür zorlu koşul altında verdiği silahlı mücadele her kes tarafından desteklenmesi ve takdir edilmesi gereken bir gerçektir. İŞİT saldırılarından kurtulan ve zor bela canlarını kurtaran bir çok insanın anlatımlarından geçiyor. Sayısız kürt insanı ve kadını teslimiyeti kabul etmemek için kendi bedenlerini diri diri uçurumlardan atanların sayısı halen bilinmemektedir. Bu anlamda kürt kadını Dersimde, Geliye Zilan da ve daha sayma gereğini duymadığım bir çok yerde yapılan katliamlarda inanç ve varlığı uğruna gösterdiği direniş, sergilediği yurtseverlik duruşu, günümüzde de ŞENGALLİ Kürt kadınları bu ruhu temsil ediyor. Kürt kadın tarihinde her zaman adlandırılan Zarife, Bese, Beritan ve Zilan’ların düşman yönelimlerine karşı teslimiyeti kabul etmemeleri günümüzde bir kez daha canlanmaktadır. Kendi toprak ve gelenek, göreneklerine bağlı olmanın en somut ifadesi olmaktadır. Kürt kadını gerçekten de onurlu ve gururlu bir karakter yapısına sahip olması her bakımdan toplumsal gelişmeye önemli katkılarda bulunmaktadır. Kendinde temsil etiği kürtlük kimliği ve onun mücadelesi sayesinde kayıp olmamıştır. Her ne kadar var olan resmi ideolojilerin asimilasyon politikalarına uğrayan bir toplumsal Kürt gerçekliği olsa da, Kürt kadının bu konuda ki bağlılığı dilimizin, dilimizin ve toplumsal gerçekliğimizin tarihten silinmemesine önemli katkıda bulunmuştur.
Günümüzde Kürdistan ülkesi üzerinde sürdürülmek istenilen talan ve şiddet yönelimlerine boyun eğmeyen bir Kürt toplumsal gerçekliğiyle karşı karşıya bulunmaktayız. Elbette bu Kürt toplumunu nezlinde zihinsel anlamda ulaştığı aydınlanma ve ideolojik gelişmişlik düzeyinin belirlemektedir. Artık özgür kürdi demokratik ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma ekseninde kendinde yaratmış olduğu ahlaki ve politik bilinçle yakından alakalı olduğunu vurgulamak gerçekçi olacaktır. Bu anlamda hem Kürt özgürlük hareketimizin öncülüğünde gelişen mücadelenin sonuçları olarak sağlanan siyasallaşa, diğer yandan da kürdistan toplumunda öyle eskisi gibi her sömürgeci ve işgalci güçlere karşı teslimiyeti ve çözümsüzlüğü kabul etmeme durumu söz konusudur. Kürt halkı PKK gerçeğinde kendi kurtuluşunu ve gerçek özgürlük yolunu görmüştür. Dikkat edilirse dünya toplumları içinde en çok haksızlığa, uğrayan, varlığı ve kültürü tehdit altında olan Kürt tapulumu olmaktadır. Bütün bunlara karşı en çok ta varlık ve yokluk savaşında direnen, pes etmeyi bilmeyen bir ulusal Kürt gerçekliğine tanıklık etmemekteyiz. Bunların en bariz örneği Rojavada yaşlı anaların babaların ve eli silah tutabilen bütün insanlarımızın, düşman yönelimlerine karşı savaşın ön cephesinde mevzilenmelerdir. Bu direnişi görmezden gelmek mümkün olabilir mi? Sağlanan bu gelişmeler tarihi ve önemli kazanımlara yol açmaktadır.
Diyana Amanos
- Ayrıntılar