Akepe daha doğrusu Erdoğan -bir yoldaşımızın dediği gibi RTE -kongresini yaptı. Hem de olağan olmayan, olağan kongresini.
RTE iktidara geldiğinden beri hiçbir zaman bu kadar zorlanmamıştır. Söyledikleriyle yaptıkları hiç bu kadar birbirine uzak olmamıştır. Gerçi bu iktidarın daha doğrusu RTE’nin tüm becerisi söyledikleriyle uygulamalarının hiçbir zaman birbirini tutmadığıdır. Bu Akepe denilen halkların başına bela olmuş siyasi çevrenin temel karakteridir. Ancak gerçekten de bu durum son on yılda ilk kez bu denli herkes tarafından görülmektedir. Öyle ki RTE’ye hayran olanlar bile artık bu durumu kaleme dökerken aklayamıyorlar. Düze çıkaramıyorlar. Kamuflaj edemiyorlar.
Evet, Akepe ve RTE çok zor durumda. Birkaç yıl önce söyledikleriyle durduğu pozisyon tam bir zıtlığı ifade ediyor.
Örneğin; “Komşularla Sıfır Sorun” diye yola çıkan Yeni Osmanlıcılar bugün itibariyle kavgalı olmadıkları herhalde tek bir komşuları kalmamıştır. Şimdilik Bulgaristan sorun olarak durmuyor. Bakalım bu durum ne zaman değişecektir. Yoksa İran ile Suriye ile Irak ile Kıbrıs ile Ermenistan ile derken adeta bölgenin tüm devletleriyle yaka yakayıdır. Suriye ile ortak bakanlar toplantısı yapan bir RTE şimdi neredeyse dünyayı Suriye’ye saldırtmak için her şeyi yapıyor. Libya’nın eski devlet başkanından insan hakları ödülünü alan bir RTE, NATO karargahını İzmir’e alarak Libya’nın düşürülmesinde ve binlerce insanın katledilmesinde en çok rol oynayan kişi oldu.
İç politika da Kürtlere dönük kardeşlik projesi diye kimin neyi anlayacağı belli olmayan bir şeyler söylendi ancak Kürtlerin analarına, gençlerine, kızlarına meydanlarda polisleriyle saldırmada geri durmadı.
Kardeşlik dedi ancak YİBO’larda Kürtlerin genç kızlarına tecavüz eden, fuhuşa sürükleyenlere arka çıkmasının da ötesinde “dağa çıkacaklarına fuhuş yapsınlar” diyerek alenen tecavüzleri savunan valilerini savundu.
Pozantı’da açığa çıktığı gibi Kürt çocuklarını hem içeri attı hem de psikopatları özel hazırlayarak düşürülmeleri ve kişilik bozuklukları yaşamaları için tecavüz girişimlerinde bulundu.
Ve tabii birde kardeşlik diyerek Roborski’de 34 genç kürdün başına uçaklarla bomba yağdırdı. Ve arada 10 ay zaman geçmesine rağmen bir saatte tespiti yapılacak olanı halen tespit edemedikleri gibi katliamı yapanları özel kutladı. “Bu yapılan çalışmalar, gösterdikleri hassasiyet sebebiyle gerek Genelkurmay Başkanıma, gerek bölgede hizmet veren komuta kademesinin hepsine, bu konudaki hassasiyetleri sebebiyle de şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Medyaya rağmen teşekkür ediyorum” diyerek Kürt halkıyla alay etti.
Analar ağlamasın dedi ancak “kadında olsa, çocukta olsa gerekeni güvenlik güçlerimiz yapacaktır” diyerek kısa bir süre sonra TİT’in güya üstlendiği vahşet eylemini yaparak anaların nasıl ağlaması gerektiğini herkese gösterdi.
Düşünce özgürlüğü dedi ancak gelinen aşamada: “ağzına tıkarım o yazıları senin” diyen bir noktaya geldiler. Ve tabii birde sözde özgürlükçüler“Herkes net olacak. Kimden yana olduğunu söyleyecek. Sen PKK terör örgütünden yana mısın yoksa bu milletten yana mısın?” “Ananı al da git” “ucube”, “tıksırıncaya kadar için”, “kadın mıdır, kız mıdır bilemem”, “burnunu sürtmek” ,“tükürdüklerini yalayacaklar”, “Dini Zerdüşt olanın ne ilgisi var bu işlerle” gibi insan kanını durduran sözlerin yanına birde özgürlükçü olarak, “not ediyorum” diyecek kadar hastalanmış bir duruma geldiler.
Özcesi RTE’nin ve de onun Akepe’sinin neresini mercek altına alırsanız alın çıkacak sonuçlar kesinlikle tümden söz ile eylemin birbirinden binlerce kilometre uzak duruşunu göreceksiniz. Yoksa YÖK’e karşı çıkıpta şimdi dört elle sarılmasını nasıl izah edeceğiz? 12 Eylül anayasasını anti insanı görüpte şimdi tüm güçleriyle sarılmalarını nasıl izah edeceğiz? Derken bir sürü faşizan devlet kurumunu kaldırmak isteyenlerin şimdilerde on elle sarılmalarına ne diyeceğiz?
Herhalde söyleyeceğiz tek bir şey vardır, müthiş bir takkiyecilikle faşist olan devleti ele geçirdikten sonra, şimdilerde dört başı mamur bir faşizme doğru bir diktatör olarak yol aldığını görmek için en son Akepe ve RTE’nin kongresine bakmak yeter de artar da.
K. Nurhak
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. Şehid Sîdar ve Şehîd Dîcle devrimci harekatı çerçevesinde 10 Ekim günü (bugün) saat 08.00 sularında Iğdır ile Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesi arasında bulunan Korxan karakoluna gitmek isteyen 2 dağ geyiği ve 1 jamer aracına yönelik olarak gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. Hakkari’nin Şemdinli, Yüksekova ve Çukurca ilçelerindeki alan hakimiyeti kapsamında gerillalarımız tarafından bir dizi eylem gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda;
8 Ekim günü 11.00-13.00 saatleri arasında Yüksekova’ya bağlı Oramar karakoluna yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir.
Basına ve Kamuoyuna!
3 Ekim günü saat 21.30 sularında Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Memira karakolu yakınlarında gerillalarımız ile düşman askeri arasında yaşanan çatışma sonucunda 2 gerillamız şahadete ulaşmıştır.
- Ayrıntılar
Süreç her zamankinden daha ileri düzeyde sıcaklığını ve hassaslığını korumaktadır. Özgürlük mücadelesinin tarihinde devrimin objektif şartları olarak bilinen: Ortadoğu’daki durum, halkların durumu, özgürlük mücadelesinin devrimci direnişi ve de sömürgecilerin parçalı duruşları Kürt halkının lehinedir. Bir devrimi yapmanın ve de devrimci hamle yapmanın tüm şartları objektif olarak mevcuttur. Bu eskilerde devrim tahlilleri yapılırken, yeni durum dedikleri durumun kendisidir.
Ortadoğu’da Arap baharı diye bilinen halkların kalkışı giderek emperyalistlerin istedikleri seyrin dışına çıkmaya mehil göstermektedir. Bu ise öncelikli olarak emperyalistleri ve tabii ki bunların taşeronları olan Akepe gibi parti ve devletleri rahatsız etmektedir.
Suriye’de Kürtlerin kendi demokratik özerkliklerini ilan etmeleri herkesi şoke etmiştir. Birde Kürtleri taraf yapmak isteyen tüm oyunlara gelmeyerek kendi çizgilerini uygulamaları ise gerçekten herkesi şaşırtmıştır.
Hele birde Ortadoğu’da emperyalistlerin tüm çabalarına rağmen istedikleri kıvama getirememeleri ise tersten farklı bloklaşmanın önünü açmaktadır. Bunun içindir ki Suriye’deki sorunlar bir türlü aşılamamaktadır. Rejim gidecektir. Ancak yerine Libya’daki gibi tümden batıya teslim olmuş, iradesiz bir yapıyı oluşturarak tüm zenginlikler batıya mı verilecek, yoksa buna yol verilmeyecek mi? İşte Suriye’deki tüm gerçeklik biraz da budur. Bu durum ise birçok seçeneği kendi içinde barındırmaktadır.
Kürdistan’ı işgal eden güçler kendi aralarında uzlaşmayan bir durumu yaşıyorlar. Statükocu devletlerin başını hep TC faşizmi çekmişti. Unutulmasın 1975 yılı öncesi faşist diye bilinen Saddam’ın Kürtlerin haklarının tanımasının önünü alanlar Türklerdi. Ancak şimdi kılıç kalkan olmuşlarıdır. Dün Suriye devleti ile Türk devleti ortak bakanlar toplantılar yaparken, Kürtleri için bedeli özgürlük savaşçılarının Türkiye’ye teslim edilmeleri olmuştur. Yine İran ile ortaklaşarak gerillaya saldırırken, karşılığında İran’ın uluslar arası arenada savunulmasının karşılığı özgürlük savaşçılarının idam edilmesi olmuştur.
Şimdilik bu durum aşılmıştır. Şimdilik TC devletinin Kürtlere karşı saldırtan hale getirilen bu devletler TC devleti ile yaka paçayadır. İlk kez Kürdistan’ı işgal eden güçlerin kendi aralarında parçalanmış olmaları ise gerçek manada yeni bir durumu ifade etmektedir.
Bu durum en çok TC devletini zorlamaktadır. Ve daha da zorlayacaktır. Ortadoğu’da ABD’nin silahşoru olan bir TC devleti aynen bir hançer gibi halkların bağrına saplanırken, halklar bu durumu görmektedirler. Kimisi bu durum taşeronluk olarak tanımlamıştı. Sahiden de TC devleti tam bir taşeron haline gelmiştir.
Suriye’ye karşı teskere ilanının özü budur. Kraldan daha kralcı bir rolü Türkler üstlenmişlerdir. NATO ve benzeri kurumlarının TC devletine arka çıkmaları, Kürt halkının sıkça kullandığı; “mayın tarlasına sürülmüş eşek” rolünü oynatmak istemelerinden öteye bir şey ifade etmemektedir.
Bu ise “ABD’nin Ortadoğu’da koçbaşı rolünü üstlenmiş olan, TC devletini zorlamaktadır. Giderek iktidar, muhalefet derken tümden Türkiye toplumuna da sirayet eden bu parçalı duruş TC devletini çok ciddi bir krize doğru sürüklemektedir. Bu kadar saldırgan dil, savaş kışkırtıcılığı ve provokasyon girişimleri hep bu gerçekliklerle bağlantılı olarak yaşanmaktadır.”
Yine Akepe öncülüğünde ciddi bir sıkışlığı yaşayan TC devleti son zamanlarda sözde Kürt sorununu çözmek için politik arayışların olduğunun dile getirişi esasta bir oyalamadır. Devrimci hamlemizi zayıflatmanın, frenlemenin ve özgürlük güçlerini hem askeri hem de siyasi sahada beklentiye sokarak oyalama taktiğidir. Hareketimizin: “yeni bir taktiksel hamle” dediği gerçeklik budur.
Bölgemizde tüm bunlar olup biterken özgürlük hareketinin devrimci direnişi tam da Kürt halkının özgürlük sorununun çözümü açısından var olan tüm olumlu gelişmeleri tetiklemektedir. Devrimci direniş dost cephesini genişletirken, düşmanları ciddi olarak farklı arayışlara sürüklemektedir. Ortada duranları ise adım adım Kürt halkının özgürlük sorununu görmeye doğru götürmektedir. “Son zamanlarda Kürt sorununun artık sadece TC devletiyle çözülemeyeceğinin dile getirilmesi esasta Kürt sorununun artık uluslar arası sahaya daha güçlü bir şekilde gireceği anlamına gelmektedir.”
Ancak Kürt sorunu ne kadar uluslar arası bir sorun haline gelirse gelsin, gündemde kalmaları Kürt halkın göstereceği direnişe bağlıdır. Kürt halkının göstereceği dirence bağlıdır. Ve tabii ki Kürt halkının Türkiye halklarıyla kuracağı ortak cephelerin güçlendirilmesine bağlıdır. Ve birde gerillanın her cephede geliştireceği devrimci hamlelerine bağlıdır.
Gerilla kendi cephesinde -halen eksikleri olsa bile- yapacaklarını yapmaktadır. Eksik kalanları tamamlayarak bu devrimci dalgayı Türkiye’ye de taşırarak eksik kalan ikinci ayağını tamamlayacaktır. Ancak tarihi bir süreci yaşarken, Kürdistan’da ve Türkiye’de demokratik ve yurtsever güçlerin de yapacakları fazlasıyla vardır.
Biz bu “yapacakları fazlasıyla vardır” duruma “Devrimci Dalgayı Yükseltelim” diyoruz.
Evet, Devrimci Dalgayı Yükseltmek için tüm cephelerde tarihi bu fırsatı değerlendirmek için sahalara, direniş cephelerine diyoruz.
Bunları başarabilir isek halkımızın, halklarımızın onlarca kez hak ettikleri özgürlük sorununu çözmüş olacağız. Aksi takdirde yeniden halkımızın hiç de hak etmediği sömürge statüsünde yaşamaya devam etme işkencesi devam edeceği gibi halklarda boyunduruk altında yaşamaktan kurtulamayacaklardır.
Hayri Engin
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 5 Ekim günü saat 16.30 sularında Dersim’in Hozat ilçesi Çet alanında kaçak odun kesimi yapan köylülere müdahale etmek isteyen gerillalarımız ile aynı alanda pusu atan işgalci TC ordusu askerleri arasında bir çatışma yaşanmıştır. Yaklaşık 2 saat süren çatışmadaki ölü ve yaralı asker sayısı tespit edilemezken 2 yoldaşımız şahadete ulaşmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuouyuna!
1 ve 2 Ekim günü Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde şiddetli çatışmaların yaşandığı ve 5 gerillamızdan haber alınmadığı bilgisini halkımızla paylaşmıştık. Sicil bilgilerini paylaştığımız arkadaşlarımızın şahadete ulaştığını netleştirmiş bulunmaktayız.
- Ayrıntılar
Kürdistan gerillası 30 yıllık emeği ve çabasının bir ürünü olarak bugün tarihinin en sonuç alıcı noktasına gelmiş bulunuyor. Kürdistan Özgürlük Hareketi, içinde bulunulan dönemi bir final dönemi olarak niteliyor ve sorunun çözüm noktasına geldiğini belirtiyor.
Bir heyecan tüm Kürdistan dağlarını ve sokaklarını sarıyor.
Dağlarda gerillanın yaktığı devrim ateşi, dalga dalga yayılıyor. İşçisi, emekçisi, memuru, öğrencisi, esnafı, siyasetçisi, hukukçusu, gazetecisi, ev kadını, yerel yöneticisi, zindandaki tutsakları ve tüm toplumsal kesimleriyle bir halk bu ateş etrafında toplanıyor; özgürlüğe koşuyor.
Çelê’de, Şemzînan’da, Elkî’de ve Oramar’da alan hakimiyetini kuran gerilla, halka saldıran faşist unsurlara aman vermiyor. Kavuşmuş olduğu yüksek kabiliyetle, gerilla Bingöl’de ve Kürdistan’ın hemen hemen tüm şehirlerinde devlet güçlerinin halka yaptığı saldırıya anında yanıt veriyor.
Gerillanın bu askeri performansı, kış boyunca Kürt Özgürlük Hareketi’ni Sri Lankavari yöntemlerle yok etmeyi hükümete telkin eden danışmanların yüzünü kara çalıyor.
Kuzey Kürdistan şehirlerinde Kürt halkı çocuklarını asimilasyon odağı olan Türk okullarına göndermiyor, devletle Türkçe konuşmuyor, çocuklarını askere göndermiyor, mahkemelere gitmiyor ve devletin kendisine bomba yağdırmak için zorla almış olduğu vergi adı altındaki haracı ödemiyor. Kendisine faşizmi ve ölümü reva gören zihniyete karşı, halk olmaktan doğan doğal haklarını, yani onurunu savunuyor.
Bütün bunlarla birlikte, Batı Kürdistan halkı özgürlüğünü garantileme yolunda Kuzey, Güney ve Doğu’daki kardeşlerini selamlıyor.
Yani dünyadaki, bölgedeki ve ülkemizdeki siyasi ve askeri gidişat, PKK Meclisi’nin 2012 yılı başında yapmış olduğu tespitlerin ne kadar da doğru olduğunu kanıtlamış oluyor.
Yani Kürt Özgürlük Hareketi, yalnızca kendini imha etmek isteyenlere askeri olarak yanıt vermiş olmuyor, aynı zamanda siyasi olarak da süreci daha iyi okuması sonucu en doğru adımları atarak sonuç alıyor.
*****
Önder Apo’nun etrafında kenetlenen Kürt halkı, sömürgeci Türk faşizmini temizlemeye başladı. Ruhlarda öldürülen sömürgecilik, artık yaşamın her alanında yalnızlığa terk ediliyor.
Kış sürecinde özgürlük gerillalarına ölümü dayatanlar, bugün Bingöl’de, Çelê’de, Şemzînan’da, Oramar’da ve Elkî’de olduğu gibi kışlalarından çıkamaz bir halde hesap veriyorlar.
Tek çare olarak gerçekleri halktan gizlemeyi, bu çerçevede de; Sahte operasyon haberleri vermeyi ve bu haberlerde kendi vermiş oldukları kayıpları sanki gerilla vermiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Ama bunu da yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar.
AKP’nin bütün kabinesinin yüz ifadesi, Ağustos ayının başında “Şemdinli’de 115 terörist öldürüldü” diyen R. T. Erdoğan’ın o anki yüz ifadesini almış durumda.
Pardon! Biri hariç.
İçişleri Bakanı İ. Naim Şahin, diğerlerinin aksine, Angelina Jolie’yi ne kadar sevdiğini göstermek için takla atarak kahkahalar inletirken memlekette neler olduğundan pek haberdar değil galiba.
****
AKP hükümetinin temsil ettiği Türk sömürgeciliği bir yıkılış sürecine girmiş bulunuyor.
Böylesi bir yıkılış sürecinde, ortaya koyduğu bütün projeleri hezeyana uğrayan, Başbakan’ın Başdanışmanı ise sırf kendini haklı çıkarabilmek için Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin yönetimine dil uzatıyor.
Bir halkın özgürlüğü için tüm yaşamını feda eden, bu halkın öz evlatlarına dil uzatmak yerine, danışmanı olduğu zat’a ve kuruma aklıselim telkinlerde bulunsa en doğru davranışı yerine getirmiş olacak. Ancak halkların eşit-özgürlüğünü ve kardeşliğini değil de, ırkçı-milliyetçiliği kendisine temel ilke edinmiş faşist zihniyetli bir dalkavuktan böyle erdemli bir davranışı beklemek biraz saflık olur.
***
Bu nedenle bu yazımda kendisiyle polemik yapmak ve sayfalarca yazıyla (hem bizim zamanımız gitmesin, hem de okuyucu çok yorulmasın) ona hak yolunu anlatmak yerine, aşağıda linkini verdiğim Zagros parçasını eklemeyi daha uygun gördüm.
Âdem olan anlayacaktır.
Erdal Pîr
- Ayrıntılar
Akepe çok sıkışık. Erdoğan ve kurmayları daha da sıkışık. Sıkışlık çok iyi bir ruh hali değildir. Böyleleri ne zaman ne yapacakları belli olmaz. Kime çatacakları hiç belli olmaz.
Bunun içindir ki böyleleri hep gerilidir. Gerili olan kişiliklere toplum hep mesafeli durmuştur. Böylelerine toplum çoğu zaman serseri diyor. Kürt halk önderliği böylelerine serseri mayın diyor.
Kürt toplumu “aklı başında olmayan” manasında “Serseri” kelimesi kullanılır. Türkçe’de elbette serseri sadece aklı başında olmayan anlamlarını taşımıyor. Birazda lümpence olan kişilikleri de ifade ediyor. Ancak Kürtçe’de serseri yani aklı başının üstünde, yani akılsız, ne yaptığını bilmeyen olarak kullanılır.
Gerçektende Akepe ve onun kurmayları Türklerin kullandığı manada tam serseri. Yani akılları başlarında değildir. “Belli bir işi ve yeri olmayan başıboş kimse, kabadayı, hayta, holigan” mı diyeceğiz?
Her halükarda Akepe ve onun kurmayları için bu tanımların hepsi yerini bulur. Hem sıkışık hem de aklı kafasının dışında olanların çok tehlikeli olacakları açıktır. Böyleleri aynen İspanyol boğazı gibi oraya buraya saldırmaktan kendilerini alıkoyamazlar.
Nasıl ki İspanyol boğası nerede kırmızı görüyorsa saldırıyorsa, Akepe ve onun kurmayları da nerede bir çıkar görüyorlarsa oraya aynı tarzda saldırıyorlar. Yani nerede rant varsa Akepeliler oradadır. Örneğin Libya’ya nasıl saldırdıklarını herkes gördü. Kıbrıs Akdeniz’de petrol ve gaz çıkarmaya çalışırken nasıl da savaş gemilerini gönderdiklerini gördük. Daha kötü ve kirli rant için Kürecik’e kurdukları füze kalkan sistemi ortadadır. Güya Akepeliler, İsrail karşıtıdırlar. Ama bu füze kalkanı sisteminin tüm verilerini İsrail’e gidecek.
Ve tabii birde Suriye’ye saldırmak için, Suriye’yi emperyal güçlerin işgal etmeleri için ne kadar da uğraşıyor. Onu da herkes görüyor.
Ve birde bu Akepeliler nerede bir Kürt oluşumu görüyorlarsa saldırıyorlar. Denilecek ki ama Barzani’yi kendi kongrelerine davet etmediler? Etmeye ettiler de, ancak Sayın Barzani’nin gözünün içine baka baka nasıl Kürtleri öldüreceklerini de açıkça söylediler.
Barzani’nin gözünün içine baka baka Kürtlerin doğuştan var olan haklarını bile pazarlık konusu yaptılar.
Barzani’nin gözünün içine baka baka Kürtlerin biricik evlatları olan özgürlük savaşçılarına karşı durmaya çağırdılar.
İşte Akepe’nin Barzani’yi karşılama mükafatı da bu olmuştur.
Ama yarın tarih Sayın Barzani’nin Kürt halkına en azılı düşmanlık yapan, Kürtleri alenen katleden, zindanlara tıkayan Akepe’nin politikalarını açıkça savunmasını, destek sunmasını, arka çıkmasını elbette soracaktır. 1966 yılında Talabani’nin Saddam’a verdiği destekten dolayı “66 yılının cahşı” sözü nasıl ki Kürt halkının nezdinde yerini o zaman bulmuşsa, Sayın Barzani’nin Kürt düşmanı olan bir partiyi desteklemesini de elbette tarih dediğimiz gibi bir gün yazacak ve tabii ki soracaktır da.
Örneğin İspanyol boğası Akepe bu kez Suriye’ye dönük bir teskere çıkarttı. Asıl amaçları bir Osmanlının zamanında hakim olduğu yerlerde kendilerince yeniden hakimiyetlerini kurma arzularıdır.
Yine Batı Kürdistan’da gelişecek bir oluşumun önünü almak içindir. Zaten açıkça Kürtlerin kendi özerk yönetimlerini oluşturmalarını kendileri için kırmızıçizgi diye tanımlamışlardı.
Yine birkaç gün sonra Medya Savunma Alanlarına dönük alacakları daha doğrusu yenilecekleri teskere kararı da Kürtleri katletmek içindir.
Özcesi Akepe “serseri”leri aynen yeni yetme Rus mafyacıları gibi gözü aç, nerede rant varsa oranın üstüne hemen hiçbir kural tanımadan atlayan, diğer taraftan da nerede bir Kürt oluşumu varsa orada bu oluşumu tasfiye etmek için en ileri düzeyde saldıranlardır.
Ancak bu kadar sıkışık olanları bu pervasızca saldırıları, saldırganlıkları eni sonunda bu kesimleri bumerang gibi vuracaktır. Türklerin bir sözüyle bağlayacak olursak: “Öfkeyle kalkan zararla oturur” misali, böyle aklı başında olmayanların hesapsız, kitapsız saldırganlıkları mutlaka kendilerini vuracaktır.
Kasım Engin
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 5 Ekim günü saat 15.30’da Bingöl’ün Yedisu, Adaklı ve Kiği ilçeleri üçgeninde bulunan Şehit Xebat alanı sınırları içindeki Kumsor, İnek, Osmanuşakları, Kevire Spî ve Şorik boğazı alanlarına yönelik işgalci TC ordusu tarafından bir operasyon başlatmıştır. Alandaki operasyon halen devam etmektedir.
- Ayrıntılar