Basına ve Kamuoyuna!
1 Haziran günü 13.30 sularında Bitlis ile Siirt'in Şina Doğana alanında operasyona çıkan işgalci TC ordusuna ait bir konvoya yönelik olarak gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen eylem sonucunda içinde 5 özel timin bulunduğu araç imha olurken, 5 özel tim elemanı ise öldürülmüştür.
- Ayrıntılar
Sömürgeci-soykırımcı Türk devletinin başbakanı 2 Haziran’da Kürdistan’ın başkentine gelmektedir. Geliş gerekçesi sömürgeci AKP adına hangi hain-işbirlikçilerin siyaset yapacağını belirlemektir. Böyle açıklanmaktadır. Bu görünürdeki gerekçe, işin örtüsü. Asıl neden ise, bir kez daha bazı hain-işbirlikçi Kürtlerin kendisinin yanında olduğunu göstermek, böylelikle bir gövde gösterisi yapmak, bu vesileyle de Kürt birliğini parçalamak ve “buranın da sahibi benim, istediğimi yaparım” demek amacıyla gelmek istemektedir.
Hele hele Roboski’de yapılan katliam tartışmaları ardından, Türk sömürgeci sistemin başbakanı katliam için “ Uludere konusunda gerekeni yaptık, tazminatı fazlasıyla ödedik” “bunlar nekrofil ”, “ bunlar ceset avcısı”, “bunlar neden mayına basmıyor” diyerek en ağır hakareti yaptıktan sonra Amed’e gelişin ve yapılmak istenenin başkaca anlamı yoktur. Öyleki hem katlediyor, hem de katliamın üstünün örtülmesini istemeyen, bunun için hesap sormak isteyenlere her türlü hakareti yapmaktadır. Yani katlederim, kimse de, sesini çıkarmasın!
Kürdistan özgürlük gerillasının Mayıs ayı ile birlikte sömürgeci işgale karşı Önder Apo’nun özgürlüğünü sağlama ve Kürdistan topraklarını savunma temelinde başlattığı direniş savaşı Türk sömürgeci sitemini sarsmaya başlamıştır. Kürdistan özgürlük gerillasının son kış sürecinde ve baharın ilk aylarında tümüyle tasfiye edilmesi veya eylem yapamaz bir duruma gelmesi için ABD, Avrupa ve bazı işbirlikçilerden önemli bir destek alınmıştır. Fakat evdeki hesap dağlarımıza uymamış, Kürdistan özgürlük gerillası bu hesap ve hayali yerle bir etmiştir. Bu nedenle AKP daha fazla saldırganlaşmakta, saldırganlaştıkça sömürgeci, ırkçı, inkârcı, katliamcı, soykırımcı ve iğrenç yüzü iyice açığa çıkmaktadır. Artık her türlü oyalama, aldatma, uyutma ve degemojisi vb. politikalar kıyıya vurmuştur.
Gelinen aşamada, ya Kürt sorununu Demokratik Özerk Kürdistan temelinde çözeceklerdi yâda bilinen tasfiye siyasetlerini yürütmeye devam edeceklerdi. İkincisini devreye koymuşlardır. Bu artık çok açıktır. Kimsenin, “uzantılarıyla müzakere terörle ile sonuna kadar mücadele” söyleminden kendine göre bazı basit sonuçlar çıkarmamalı, boş hayallere kapılmamalıdır. Zaten, “artık Kürt sorunu yoktur, Kürt vatandaşların sorunu vardır” demek suretiyle Kürtleri nasıl kandıracağını, ancak Kürt ulusal sorununu çözmek için hiçbir adım atmayacaklarını açıkça ortaya koymuştur.
Nitekim AKP’nin şuan devreye soktuğu siyaset budur. Roboski katliamı, katliamdan sonra AKP’nin izlediği politika ve son bir hafta içinde bu konuda yapılan açıklamalar başta Roboski katili Erdoğan ve bakanlarının bu politikayı herkesin görebileceği şekilde devreye soktuğunu göstermektedir. Aslında stratejileri buydu. Fakat on yıldan bu yana sanki bir çözümü varmış ve çözecekmiş gibi bir algı yaratmak için özel bir çaba harcadılar. Bu konuda bazı kesimleri de etkilediler. Ancak AKP’nin bu sinsi politikası Önder Apo’nun İmralı direnişi, Kürdistan Özgürlük Hareketi direnişi, halkımızın serhıldanları ve en son Kayseri’de Eriş ve Andok yoldaşların tam bir fedai ruhla gerçekleştirdikleri eylemle son bulmuştur. Çünkü böyle kirli, örtülü soykırım siyaseti ancak böyle bir ruhla karşılanabilinirdi.
Kürtler ve Kürdistanlılar Türk sömürgecilerinin artık Kürdistan’ta hiçbir haklarının, hukuklarının olmadığını ve bir an önce defolup gitmelerini söylemektedirler. Dolayısıyla Türk sömürgeci sisteminin tasfiyesi temelinde bu halk direnme ve mücadele etme kararlılığına ulaşmıştır. Amed halkı daha öncede birçok kez bedel verme pahasına sömürgeci devletin başbakanının Amed’e gelememesi için uyarmış ve her geldiğinde de güçlü bir biçimde protesto etmiştir. Amed halkı bir kez daha böyle bir durumla karşı karşıyadır. Hem Önder Apo üzerinde işkenceye dönüşen bir tecritin uygulandığı, binlerce siyasi temsilcisinin zindanlara konulduğu bir dönemde Amede gelmektedir. Bu sınava çok daha güçlü vereceğinden kimsenin kuşkusu yoktur. Geçen yıl Çolemerg halkı katil Erdoğanı, nasıl kendi sömürgeci polis ordusuyla, askerleriyle baş başa bıraktıysa Amed halkı da aynı şeyi yapmalıdır.
Özellikle Amed’te başta olmak üzere şu veya bu nedenle AKP’ye oy veren Kürtler mevcuttur. AKP’ ye oy veren Kürtlerin artık vicdan ve şeref muhasebesi yaparak, bu Roboski katiline karşı tavır alması gerekmektedir. Eğer AKP ye oy ilişkisi ekonomik ilişkilerle sağlanmışsa, hiçbir para ve pulun ulusal onur undan daha yüksek olmadığını bilmeleri gerekir. Kimse mezara mal-mülk ile gitmemektedir. Ancak insanın onurlu duruşuyla anıldığı bir gerçek.
Eğer AKP’nin din siyasetinin arkasından gidiyorlar ise öncelikle Fethullah Gülen’in Kürtlerin katledilmesini dönük fetva çıkarmak suretiyle aslında Roboski katliamının emrini verdiğini, AKP hükümetinin de ordusuyla bunu uyguladığını görmeleri gerekir. Yine unutulmamalıdır ki, Kürdistan’daki sömürgeci bir kurum dolan diyanet işleri ve ona bağlı kuruluşlar, Türk devletine hizmet etmektedirler. Kürdistan da hakim olan kurumlaşmalar bunlardır. Kürt alimleri, daha yeni yeni örgütlenmektedirler. Dolayısıyla Diyanet ve ona bağlı müftülüklerin sorumluluğundaki kuruluşlar, Kürt halkını gerçek anlamda, Allahın yoluna ve gerçek islama değil, sömürgeci Türk devletinin, yani işgalcilerin yoluna ve zalimin yoluna çağırmaktadır. Bu görülmelidir.
Katliamcıların hiçbir zaman gerçek ve dürüst Müslüman olmayacaklarını görmek ve anlamak gerekir. Ayrıca Kürt ulusunun işgalci Türklerden önce Müslümanlığı kabul etmiş bir halk olarak, İslam’ı kendi düşmanlarında öğrenmeye ihtiyaçlarının olmadığını görmek gerekir. Gerçek o ki, Türk sömürgecileri kutsal İslam inancını sadece ve sadece Kürtleri aldatmak için kullanmaktadırlar. Bu gerçeğin görülmesi için acaba daha kaç kere Roboski gibi katliamların yapılması gerekir ? Daha ne beklenmektedir?
Artık dürüst, samimi Müslümanlar bu gerçeği görmeli ve AKP’ye fazla zamana yaymadan tavır almalı. 2 Haziranı bu yeni Kürt katili Erdoğan ve partisine karşı tavır almanın imkânı haline getirmelidirler. 2 Haziran yurtsever Kürtlerin tavırlarının açıkça ortaya koyduğu, AKP ile şu yada bu biçimde ilişkilenen kesimlerin AKP sömürgeciliğine tavır aldıkları bir gün haline getirilmelidir. Tüm Kürdistanlılar artık Türk sömürgeciliğinden, kurumlarından kopuşu gerçekleştirmelidirler. Bir sömürgeci devletin başbakanına onurlu bir halkın gösterebileceği en doğru tavır ne ise o gösterilmelidir. Kürdistan’ın hiçbir il ve ilçesi sömürgeci sistemin bir temsilcisinin elini kolunu sallayarak, rahatça girdiği ve dolaştığı yerler olmaktan çıkmalıdırlar. Bu Kürt olmanın, Kürdistanlı olmanın asgari gerekliliğidir.
Unutulmamalıdır ki, “Sömürgecilik ne düşünen bir makine ne de uslamlama yetenekleri olan bir bedendir. Çıplak şiddettir ve ancak daha büyük bir şiddetle karşılaştığı zaman boyun eğer.” Onun için Cezayirli yurtseverlerin bu söylediklerini hatırlayarak, daha fazla güçlü serhıldanlarla sömürgeci Türk devletinin başbakanını karşılamak gerekir!
Herdem Serhıldan
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
31 Mayıs günü saat 18.00 sularında Dersim-Erzincan yolu üzerinde gerillalarımız tarafından bir yol kesme eylemi gerçekleştirmiştir. İçinde 5 kişinin bulunduğu bir araçta bulunan ve Rojnik karakol inşaatında çalışan 4 kişi gözaltına alınırken bir kişi serbest bırakılmış, araç ise yakılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 31 Mayıs günü saat 19.30’da Ağrı’nın Doğubeyazıt ve Diyadin ilçeleri arasındaki Gomatemira tepesinde konuşlu bulunan işgalci TC ordusu askerlerine yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Tepede toplu olarak bulunan 10 askere yönelik gerçekleştirilen eylemde ölen ve yaralanan asker sayısı tarafımızca netleştirilememiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 29 Mayıs günü saat 21.00’da Baku-Ceyhan doğalgaz boru hattına yönelik Kars’ın Sarıkamış ilçesine 2 kilometre mesafede gerillalarımız tarafından bir sabotaj eylemi gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar
Bahar gelmiş memleketime mi demişti şair. Bu baharın ve de yazın farklı geçeceğini herkese söyledik. Hiç oraya buraya çekmeden dobra dobra yapacaklarımızı herkesle paylaştık. Faşizan uygulamaların sürdürülmesi halinde, halkımıza dönük baskıların devam ettirilmesi durumunda, kadınlarımıza ve gençlerimize karşı coplar ve gazlar kullanıldıkça ve de gerillamıza karşı hunharca saldırılar yapıldıkça gerilla durmayacak dedik. Durmamanın da ötesinde gerilla hiç kimsenin bu güne kadar tatmadığı bir devrimci direniş göstereceğini de söyledik.
Akepe öncülüğünde geliştirilen dünyanın en kirli faşizmi fütursuzca halkımıza, insanlık değerlerimize, doğuştan gelen haklarımıza ve de onurumuza saldırdıkça saldırmıştır. En zor geçen bir kışın ortasında yoldaşlarımıza karşı dünyanın en gelişmiş teknolojilerini kimyasal gazlar eşliğinde kullanmaktan çekinmemişlerdir. Kışın adeta İspanyol boğası gibi her yere saldırmışlardır. Ve kışın bitmemesi için de adeta kar duasına çıkmışlardır.
Korkunun ecele faydası yok derler. Ve önemli oranda doğru bir sözdür. Kış bitmiştir, bahar gelmiştir ve şimdi bir yaza doğru yelken açıyoruz. Adım adım gerilla olarak eylemlerimiz başlıyor. Önce Karadeniz, sonra İskenderun, daha dün Haftanin, şimdi ise Kayseri. Ve yarın tüm Türkiye…
Bundan böyle daha önce resmi olarak söylendiği gibi Kürdistan’da cirit atılmayacaktır. Faşizme arka çıkanlara bu topraklarda yer verilmeyecektir. Faşizmin yanında yer alanlara gerekli yaklaşım gösterilecektir. Ve nitekim Kürdistan’ın bazı alanlarında korucuları kendimizle götürmemiz, Kürdistan özgürlük mücadelesine karşı suç işleyenleri soruşturmak için bir müddet yanımızda tutmamız tüm hızıyla sürecektir.
Öyle kimin söylediği gibi “düşünce özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü” sorunu değildir. Kendi yasalarımız vardır. Yasalarımızın en önemli maddelerinden biri Kürt halkına karşı işlenen suçlara karşı gösterilecek olan yaklaşım üzerinedir. Filistin’de hiçbir Filistinli faşizmin daniskasını Filistin halkına yaşatan Kadima partisine ne kadar oy verir diye sormamız gerekmez mi? Evet Filistin halkı İsrail Kadima partisine bırakalım çalışmayı ve ona üye olmayı, Filistin halkı İsrail faşist Kadima partisine oy bile vermez. Ve oy vermenin de ötesinde Filistin halkı Kadima partisine yakın duranların tümünü vatana ve ülkeye ihanetle eş değer olarak ele alır ve öyle de muamele yapar.
Özcesi Kürdistan’da Kürt halkının temel haklarını tanımayan, ret eden, tek tek diyerek kültürel soykırıma tabii tutan bir parti Kürdistan’da suç işliyor demektir. İnsanlık suçu işliyordur. Bir halkın değerlerini hiçe sayan, hiçe saymanın da ötesinde bu kültürel değerleri bitirmek için elinde geleni yapan bir parti kültürel jenosidi uyguluyor demektir. Ve Kürdistan’da artık Kürt halkının özgürlük savaşçıları olarak kendisini tanımlayan gerillalar hiçbir kültürel soykırıma izin vermeyeceklerdir. Bunu bırakalım kabul etmeyi, buna karşı alenen mücadele edeceklerdir.
Evet, Kürdistan’da kültürel soykırıma karşı mücadele daha sertleşerek yürütülecektir. Gerilla Kürdistan’da kültürel soykırıma karşı mücadelesini her cepheden sürdürürken artık gelişecek olan devrimci hamleyi Türkiye içlerine de taşıracaktır. Bunun için diyoruz ki Kayseri sadece bir başlangıçtır. Amanos sadece ve sadece bir uyarıdır. Ve bu uyarılar yakın gelecekte çok ileri düzeyde Türkiye gündemini sarsacağının garantisini sizlere verebiliriz.
Şehit Serbest Kıçi yoldaşın deyimiyle “cin şişeden çıkmıştır.” Artık bu cini bu şişeye geri koyamayacaksınız. Dananın kuyruğunun koptuğu ya da zurnanın zurt dediği yerdeyiz. Artık tek bir adım geri atmak yoktur, olmayacaktır da. Faşizmin tüm bekçilerini ve onların işbirlikçilerini koruyacak kara kışta kalmamıştır. Artık “bahar gelmiş memleketime” diyerek baharın yaza çıkacağı anın takipçileri oluyoruz.
Bu yaz daha önce söylendiği gibi eski yazlara benzemeyecektir. “3,5 terörist” mi, 3,5 terörist devlet mi herkes görecektir. Öncelikli olarak binlerce insanımızı zindanlara tıkayan polisler görecektir. Sonra marangoz hatası dedikleri zat ve çevresi görecektir ve de ağzı sadece kan kokan RTE görecektir.
Artık sıra bizde ve bu sıramızı öncelikli olarak toprağa düşen onlarca yoldaşımızın ahını yerde bırakmayarak cevap vereceğiz.
Artık sıra bizde ve bu sıramızı öncelikli olarak binlerce insanımızı içeriye atıpta dünyada eşine ender rastlanan hakaretlere maruz bırakanlara karşı vereceğiz.
Ve artık sıra bizde öncelikli olarak Roborskilerinin hesabını sorarak cevap vereceğiz.
Şıho Dirlik
- Ayrıntılar
Savaş Baron’u kavramı genelde savaşın rantı üzerinde yaşamını idame ettiren kişiye ya da sayıları çok ise kişiler için sarf edilmektedir.
Savaş Baron’u gibi bir kelimeyi Mao Zedong savaş üzerinde rant elde ederek yaşayanlar için “Savaş Ağaları” diye kullanıyor.
Önderliğimiz ise savaşın sürgit devam etmesinde yarar sağlayanlara “Savaş Klikleri” tabirini kullanıyor.
Her halükarda Savaş Baron’u ya da Baronlarını savaşın sürmesinde, sürdürülmesinde fayda gören, bu savaşın sürdürülmesinde rant elde eden, savaşın ortaya çıkardıklarında yararlanarak palazlanan, zenginleşenleri ya da sınıf atlayanları ifade ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Fransızlar Baron kelimesini: “vikont ile şövalye arasında soyluluk unvanı” diye tarif ediyorlar. Vikont’u ise: “baron ile kont arasında bir soyluluk” olarak ele alıyorlar. Özcesi baron, kont, vikont hatta şövalye gibi soyluluk unvanlarının çoğunun halkın sırtında geçinen sınıflar ya da kesimler olduğunu açıkça dile getirmiş oluyorlar.
Şimdi konumuza gelecek olursak: Savaş Baronları ya da Savaş Klikleri kavramını bizler Kürdistan’da var olan düzenin sürdürülmesinde fayda gören, bundan yararlananlar için kullanıyoruz. Yani savaşın sürdürülmesinde yana olanları, savaşın bitmesini istemeyenleri dile getirmiş oluyoruz. Yine bu savaşla birlikte cepleri dolan, rant elde eden, zenginleşenleri dile getiriyoruz.
Bunun içindir ki Kürdistan’da 30 yıla aşkın bir süredir sürdürülen direniş ve savunma mücadelesinin bitmesini istemeyen, bu bağlamda Kürt halkının doğuşta gelen haklarını hiçe sayan, yok sayan, görmezden gelerek direniş mücadelesinin geldiğini görmeyen, yine özgürlük mücadelesinin ortaya çıkardığı değerler ışığında sorunu demokratik yollarla çözüm arama girişimlerini sabote eden, dikkate almayanlar için bizler savaşı sürdürmek isteyen klikler olarak ele aldık. Ve yer yerde savaşı sürdürmek isteyen baronlar olarak değerlendirdik. Ancak baron kelimesini biz çok kullanmış değiliz. Yine de Savaş Klikleri kavramının savaş baronlarına uzak düşmediğini söylememiz gerekiyor.
Biz Kürdistan özgürlük savaşçıları olarak ülkemizin dağlarında yıllardır ölümüne bir direniş içerisindeyiz. Ve biz bu ölümüne direnişi sürdürürken bir gün ülkemizin topraklarına düşeceğimizin de hesabını yaparak çıkmışız dağların doruklarına. Ve bu uğurda binlerce yoldaşımızın şahadeti bunu gösteren açık kanıttır. Özgürlük hareketinin kurucularından savaşçısına kadar onlarca yoldaşımız şehit düşmüştür. Onlarca merkez üyemiz bu uğurda can vermiştir.
Şehit düşen yoldaşlarımız halka bağlı olmanın gereklerini kendi canlarını bu halka katık yaparak gösterdiler. Şehit yoldaşlarımızın takipçileri olan onların yol arkadaşları ise dünyada eşine rastlanılmamış zorlukları yaşayarak dağlarda direnişlerini sürdürmeye devam etmektedirler. Bu direnişin içerisinde özgürlük hareketinin ileri kadroları da yerini almaktadırlar. Dünyanın inanılmaz tekniğine karşı bir direniş söz konusudur. Dünyanın birçok emperyal gücüne karşı müthiş bir direniş söz konusudur. Özcesi dünyanın en zorlu özgürlük savaşı içerisinde en ileri kadrolarıyla birlikte tüm özgürlük savaşçıları direnişlerini sürdürmektedirler.
Durum buyken, faşizmin yeni bir tipi ve versiyonu olarak ortaya çıkan, Goebelslere taş çıkartan R.T.Erdoğan ona yöneltilen, ona söylenmiş olan her sözü alıp özgürlük hareketine karşı kullanma ahlaksızlığını yaşamaktadır. Alçalmışlığın diplerinde bir yerde onun kişilik özeliklerini yansıtan onca haklı eleştiriyi o ve onun polisçik basını hep bir ağızdan özgürlük hareketine ve onun ileri kadrolarına yöneltmektedir.
Sözü uzatmadan Şimdi sormak isteriz:
Savaş Baronları kimlerdir?
Dağlarda en zorlu şartlarda yaşayarak şahadeti her gün karşılamaya hazır ve dünyanın nimetlerinde bir gıdım bile gözü olmayan özgürlük savaşçıları mı yoksa kendi villalarında yaşayarak halkın evlatlarını ön cepheye sürenler midir savaş baronları?
Dağlarda bırakalım savaşın zorluklarını doğanın en zorlu şartlarına inadına direnerek yaşayan özgürlük savaşçıları mı yoksa evlatlarını emperyal merkezlerde okutanlar mıdır savaş baronları?
Bir kuruşları olmayan, bırakalım bir kuruşlarını olmasına, paraya bulaşmayan özgürlük savaşçıları ve ileri kadroları mı yoksa Türkiye’nin tüm mal varlıklarını pazarlayarak bankalara paralar yatıranlar mı bu savaş baronlardır?
Tam 19 yıldır her gün, her yıl adeta yeniden yeniden ateşkesi sağlamak için didinen özgürlük savaşçıları ve ileri kadroları mı yoksa ısrarla “tek devlet, tek bayrak, tek dil, tek din ve tek tek” diyerek ısrarla savaşın durmasını istemeyenler mi savaş baronlarıdır?
Ne zaman nerede vurulacakları belli olmayanlar mı, bu dünyada göç ederlerken beş metre beze sarılmadan gidenler mi savaş baronu yoksa savaşı sürdürerek, barışa yol vermeyerek, Türkiye’nin en lüks merkezlerinde kendilerine bina inşa edenleri mi savaş baronlarıdır?
Özcesi yeniden soralım: farklı yaşayanlar kimlerdir? Sınıf atlayanlar kimlerdir? Cepleri paralarla dolarla dolanlar kimlerdir? Kimler zenginleşmiştir? Kimin bankalarda hazineleri vardır? Kimler saldırganlığı geliştirerek, askeri teknolojikler satın alarak savaşı yürütmenin taraftarıdır?
Evet, yeniden soralım, savaş baronları kimlerdir?
Siz mi yoksa hiçbir karşılık beklemeden özgürlük dağlarında gelecek aydın ve güzel günler için canlarını ortaya koyanlar mıdır?
Kasım Engin
- Ayrıntılar
Ruh sağlığı düzgün olmayan, ruhsal olarak gelişmemiş, daha doğrusu gelişimini tamamlamış olan, davranış bozukluğu çoktandır açığa çıkan N.İ.Şahin’e ilişkin geçmişte bir Türkiyeli yazar haklı olarak "Marangoz hatası mı yoksa marangozun yeni tarzı mı" diye yazmıştı. Kimi yazar ise “odun” demişti. Kimisi ise psikopat tabirini kullanmıştı.
N.İ.Şahin için yukarıda dile gelen tanımlamalar elbette boşuna yapılmamıştı.
Büşra Esranlı'nın tutuklanmasını eleştiren aydınlara:“Otuz bin prof. var, bini tutuklansa haydi neyse ama bir kişi için koparılan kıyamet de ne.”
BDP’lilerin tutuklu sayılarına ilişkin:“Gerekirse BDP’nin açıkladığı sayıyı da tamamlarız.”
Van depremzedeleri için:“Saray gibi çadırlar, keşke biz de buraya gelsek.”
Kürt sorunu tartışmalarına ilişkin: “Kürt sorunu, Kürt sorunu deniyor, ben o tarafları iyi bilirim, gezdim dolaştım ben göremedim ne olduğunu.”
"Lan senin de bıyığını seveyim, helal olsun"
Rastgele içeriye alınan insanlara, gazetecilere, yazarlara: “Neyiyle veriyor, belki resim yaparak tuvale yansıtıyor. Şiir yazarak şiirine yansıtıyor, günlük makale, fıkra yazarak oralarda bir şeyler yazıp çiziyor. Hızını alamıyor terörle mücadelede görev almış askeri, polisi doğrudan çalışmasına, sanatına konu yaparak demoralize etmeye çalışıyor. Terörle mücadele edenle bir şekilde mücadele ediliyor, uğraşılıyor. Terörün arkadan dolanarak arka bahçede yürüttüğü faaliyetler ki arka bahçe İstanbul'dur, İzmir'dir, Bursa'dır, Viyana'dır, Almanya'dır, Londra'dır, her neyse, üniversitede kürsüdür, dernektir, sivil toplum kuruluşudur.”
Sözde iç işleri bakanını karşılamayan gelen köylünün sevgi belirtisini test etmek için:“seviyorsan, takla atta göreyim”
Roborski’de katledilenler için: “Yaşamını yitirenlerin, kaçakçılık yaparak geçimlerini sağladıkları gözden kaçırılmamalıdır. Yanlıştan doğru sonuç çıkmaz. Bu hayatını kaybeden vatandaşlarımız kaçakçılık yaparken hayatlarını kaybettiler. Sağ yakalansalar kaçakçılıktan yargılanacaklardı. Daha ağır bir sonuç olunca, yargılanamaz duruma gelip hayatlarını kaybedince kaçakçılık olayı gölgede kaldı.
O bölge Kandil’e doğru bölücü terör örgütü KCK’nın kontrolünde olan bir bölgedir. O insanlara kaçak malı veren PKK terör örgütüdür. Kaçakçılığın rantını elde eden KCK terör örgütüdür. Bu insanlara 50 liraya, 199 liraya o güzergahta katırlarıyla birlikte dolap beygiri gibi döndüren de onlardır.
Özür dilenecek mahiyette bir olay değildir. Özür dilenecek bir olay yoktur. Hantepe olayı vardır. Katırlar sırtında gelen silahlarla askerlerimiz şehit edilmiştir. Olayı suçluluk psikolojisiyle görmüyoruz.”
Bu yukarıda dile gelenler N. İ. Şahin ismindeki bir “marangoz hatası” sonucu tornada yanlış oluşmuş kişinin sözleridir. Elbette tümü değildir. Ve nicesini buraya sıralayarak dökümünü yapmak zor olmayacaktır.
Ancak:
“Sağ yakalansalar kaçakçılıktan yargılanacaklardı.”
“Ölen insanlar olayın figüranlarıdır.”
“Özür dilenecek bir olay yoktur” sözleri artık sadece “marangoz hatası”nda oluşmuş bir odundan ya da ağızdan çıkmış olamaz. Marangoz hatasından “lan bıyığını seveyim, takla atta göreyim” gibi sözler beklene bilir. Ancak dediğimiz gibi 34 insanı katleden bir devlet bu katledilenlere “Ölen insanlar olayın figüranlarıdır” diyorsa, yine “Sağ yakalansalar kaçakçılıktan yargılanacaklardı” diyorsa orada dediğimiz gibi sadece bir “marangoz hatası” yoktur. Ya da Türkiyeli bir yazarın deyimiyle sadece “ahlaksal gelişimini yeterince tamamlayamamış” bir kişilik de söz konusu değildir. Burada artık düpedüz yeni şekillenen, kendine has bir faşistlik söz konusudur. Ve bu faşistlik sadece ve sadece N. İ. Şahin tipine mahsus bir özelik de değildir. Bu faşistlik aynı ölçüde giderek topluca faşistleşen Akepe’nin birer karakteri olmaktadır.
Erdoğan’ın en son “her kürtaj bir Uludere’dir” sözleri topluca faşistleşen bir paramiliter partinin dışa vurumundan başka bir şey olmadığı nettir.
Eğer durum bu ise o zaman topluca toplum olarak yeniden şekillendirilmeye çalışılan faşizme karşı topyekun direnişe geçmenin de tam zamanıdır.
Hayri Engin
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
18 Mayıs günü Bitlis Merkez Çeltikli Köyü yakınlarında gerillalarımız tarafından 23 Mart günü Bitlis Şêx Cuma alanında çıkan çatışmaya katıldıkları iddiasıyla sorgulanmak üzere 6 korucu gerillalarımız tarafından tutuklanmıştı.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 28 Mayıs günü saat 14.00’da Kars’ı Sarıkamış ilçesinde bulunan 9. kolorduya bağlı askerlerin operasyona çıkması sonrası gerillalarımız ile işgalci TC ordusu arasında çıkan çatışmada en az 3 asker öldürülürken çok sayıda asker de yaralanmıştır.
- Ayrıntılar