HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

1 1Sözlükler vekâlet kelimesini: “Birinin yerine, bakmak, görevini üstlenmek” diye tanımlıyor. İngilizce’de Vekâlet Savaşlarına, Proxy Wars, yani “Başkalarının yerine, bir savaşı yürütmek” deniliyor.
Türkler, tarihlerinde bolca başkalarının yerine savaş yürütmüşlerdir. Türkler en çok Birinci Dünya Paylaşım Savaşı’nda başkalarının savaşını birçok halka karşı yürütmüşlerdir. Özelde Alman İmparatorluğu’nun bir koçbaşısı gibi ne kadar çok halkı katliamlarda ve kıyımlarda geçirdiklerine tarih şahittir.
Yine TC Devleti’nin de böyle başkaları adına yürüttüğü savaşlar bolca görülmüştür. En bilineni NATO’yla, ABD çıkarları için Kuzey Kore’ye karşı içine girdikleri savaştır. Dünyanın öbür ucunda bulunan, belki de TC Devleti’nin nerede olduğunu bile bilmeyen bir Devlete ya da halkla karşı bazı maddi çıkarlar için, yürütülen bu savaşta, ne kadar çok fakir-fukara; Türk, Kürt, Laz, Arap ve başka halklardan insanın öldüğünü halen tam bileni de yoktur.
Özcesi TC Devleti bolca başkalarının vekili olarak, onlar adına savaşlara katılmış ve ne kadar mazlum insanı katlettiklerinin ise belki de hesabı kitabı yoktur. Belki hiçbir gün bu hesap kitap bilinmeyecektir de. NATO’nun vurucu gücü olan Gladio’nun örgütlediği Özel Harp Daire’siyle işlenen bolca suçlar olduğunu da herkes zaten bilmektedir.
Başkaları adına savaşın ve savaşların nasıl yürütüldüğünü iyi bilen ve iyi öğrenen TC Devleti, şimdi AKP denilen, işi-gücü yalan üzerine kurulu olan yeşil faşist partinin öncülüğünde, kendisi adına başkalarını savaştırmaktadır. Ne de olsa parası ve pulu bol olan bir devlettir, TC Devleti. Birde bezirgânlığı, tüccarlığı, almayı-satmayı iyi bilen bir iktidarı vardır. Aynı zamanda ise oldukça derinlerde seyreden bir Türk-İslam Sentezciliği de.
İşte bu oldukça alım-satım işlerinde hünerli olan AKP denilen bezirgânlar, Kürtlere karşı düşmanlıklarını başkalarını aracı yaparak sürdürmek için -uzun yıllardır yaptıkları planlarını hayata geçirme fırsatının- en iyi yolunu şimdilik bulmuşlardır. Bir müddet önce birçok tırşıkçı Kürt diye tabir edilen, ihanetçiyi ve işbirlikçiyi bolca kullandılar. Yine ilkel milliyetçileri de az kullanmadılar. Ve tabi bunu yaparken birçok sözde aydını ve sanatçıyı da Proxy Wariors olarak kullanmasını bildi. Tümünü esasta Özgür İradeli Kürt’ü ortadan kaldırmak için kullandı. Halen birçok tırşıkçı kişiyi kullanmaya devam etse de; geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye misali, yapmak istediğini hem yapamamış hem de deşifre olmuştur. Gerçeklik böyle olsa da düşmanlığından AKP’nin bir adım geri atmadığı da yine açıktır.
Tam da böylesine deşifre olmuş ve iflas etmiş bir zaman diliminde, DAİŞ denilen ve uluslararası güçlerin beslemesi sonucu bir an’da öne çıkan, Ortadoğu’yu kasıp kavuran, tetikçi bir hareket ortaya çıktı. Daha önceleri bu tetikçileri dolaylı ve dolaysız TC Devleti desteklemiş olsa da, kısa bir sürede bu kadar öne çıkacağını hesaplayamadıkları için, ilişkilerini gizli tutmuşlardır. Ancak gelişim göstermeye başladığı andan itibaren ise, birebir ilişkilenerek, destek sunarak, parasal, tıbbi derken askeri yardımlar yaparak tamamen yakınlaşmıştır. Hatta birçok yerde TC Devleti’nin askeri komutanları bizatihi bu toplama çete güçlerine; hem eğitim vermiş, hem de bizatihi yöneterek, savaş meydanlarında yürütmüşlerdir. Bunun böyle olduğunu günlük olarak zaten herkes ekranlarda izlemekte ve görmektedir.
DAİŞ gibi oldukça faşizan, insanlık düşmanı bir Soykırım Gücü’nü ele geçiren TC Devleti, yıllar yılı hesaplaşmaya çalıştığı ve bir türlü alt edemediği Özgür Kürt’ü ve onun Özgürlük Hareketi’ne karşı yeni bir silah bulmuş oldu. Kürtleri zaten yıllar yılı Kültürel Soykırım’da geçirmek için ne kadar çaba sarf ettiğini herkes biliyor ve görüyor.
Örneğin birkaç yıl önce AKP kurmaylarının MİT teşkilatıyla ortak hazırladıkları Milli Bütünleşme Projesi adlı belgenin bir paragrafında: “Yapılması gereken, bölücü ideolojinin ulaştığı bütün başarıları ortadan kaldıracak bir politikayı bilimsel esaslara dayandırmaktır ve kendisini Kürt olarak tanımlayan bölge halkının eritilerek “Milli Bütünleşme Projesine” dahil edilmesidir. Özetle, örgütün etnik tarih inşası engellenmeli, sosyolojik ve psikolojik bölünmeyi tamir edici, toplumsal bütünleşmeyi geliştirici politikalar geliştirilmelidir” denilmektedir.
Başka bir paragrafta ise: “Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilatına da toplumsal rehabilitasyon sürecinde çok önemli görevler düşmektedir. Ancak Başkanlığın mevcut yapısı ve klasik görev zihniyeti ile böyle bir görevin üstesinden gelmesi mümkün değildir. Başkanlığın bu noktada devletin ilgili kurumları ile daha etkili bir dayanışma içinde olunması gerekmektedir. Özel olarak yetiştirilmiş imamların bölgeye gönderilmesi ve bu imamların örgütün anti-propagandasını yapacak şekilde donatılması, bölgedeki istihbarat güçlerimizle birlikte çalışmaları gerekmektedir” denilmektedir.
Ve yine başka bir paragrafta ise: “Etnik kimliğin devlet tarafından tanınması masum bir istek değildir “Etnik kimlik, adeta yeni siyasal toplumun tutkalı olarak hayal edilmiştir.” Bu yeni siyasi toplumun oluşmasında bir ara adımı teşkil edecek olan etnik milletleşmeyi zorlaştıran hususun devletin direnişi olduğu unutulmamalıdır” denilmektedir.
“Devletle halk arasında bütünleşmeyi sağlamak açısından milli/millileşmiş bir yerel elit şarttır. Bu elit devletin bölgede dayanacağı temel payanda olacaktır. Son beş yıllık süreç içinde bu elit mensupların büyük bölümü bölgeden ayrılmışlardır. Bu elit gereken ekonomik ve siyasal önlemler alınarak, tekrar inşa edilmelidir. Bu oluşturulan elit kesim ve dışarıda yaşayan bölge elit kesimiyle bölgede sürekli bir araya gelinmeli ve birlik mesajları verilmelidir” diyen bu paragrafta ise söylemek ve yapmak istedikleri açıktır.
Yukarıya aldığımız alıntılar esasta var olan zihniyeti ve bu zihniyetin yapmak istediklerini göstermek içindi. Özcesi AKP adındaki Türk İslam Sentezcisi parti, kesinlikle milliyetçi ve militaristtir. Böyle olduğu için Kürt düşmanıdır. Kürt karşıtıdır. Özelde de Özgür Kürt’e karşı mütenakızdır. Siz, sözde çözüm dediklerine bakmayın. Sıkışmışlıklarından ve de kendilerince başka seçimler ve kazanımlar elde etmek için hep süreç hem de çözüm süreci demektedirler. Özleri yukarıda ifade ettiğimiz gibi Kürt karşıtlığıdır.
Bu karşıtlıklarını en ileri düzeyde düşmanlığa DAİŞ eliyle çevirdiklerini bugün herkes görüyor. Bugüne kadar başkaları tarafından düzenli olarak kullanılanlar, bu kez başkalarını kendi çıkarları için harekete geçirmişlerdir. Başkalarını kendi çıkarları için harekete geçirmeye Vekâlet Savaşı deniliyor. Ve bunu bugün TC Devleti en ileri düzeyde Kürtlere karşı uyguluyor.
Dikkat edelim; dünyanın tümü bir telden çalıyor, TC Devleti bir başka telden çalıyor. Günlük olarak nasıl DAİŞ ile ilişkili ve ilişkide olduğunu yeniden yeniden ortaya çıkan farklı görüntülerde görüyoruz. Bunları görmesek bile Kürtleri kuşatmak, Kürtleri düşürmek ve Kürtleri kıyımdan geçirmek için hangi dolaplar çevirdiklerini de günlük olarak zaten hepimiz görüyoruz.
Sözü uzatmayacağız, ama belirtelim ki; yalancının mumu yadsıya kadar yanar ve ardından ise söner. “Camdan evde oturanlar başkalarına taş atmamalıdırlar” diye de bir söz vardır. Sanılmasın ki Özgür Kürt yaptığınızı unutur. Elbette Özgür Kürt’ün ve de Özgür Kürt’ün dostlarının da hem sizin adınıza Vekâlet Savaşı verenlere ve hem de bizatihi sizlere söyleyecekleri birkaç sözleri olur ve olacaktır da.

Kasım Engin