HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Operasyon ve devlet terörünün arttığı bir süreçte, sitemize böylesi bir konuyu almak istemezdik. Kürtler şereflidir ve uğraştıkları konular bambaşkadır. Bin yılların zulmüne, baskılarına, tecavüzüne ve inkârına baş kaldırmış durumdalar. Kürtlük budur. Zaten bu direniş dışında Kürtlüğün başka bir tarihi ve ismi de yoktur. Kürtler düşmanlarına çok öfkeli değiller, çünkü onlar zaten düşmandır. Düşmana karşı mücadele edilir ve bunu Kürtler kadar iyi öğrenmiş çok az halk vardır. Ama Kürtlerin tarihinde bir de tarihleri öncesi anılan bir ihanet tarihi vardır. İşte, Kürtler buna çok öfkelidir. İhanet ve Kürtlük neşter ile artık birbirinden kopartılmış durumdadır. Neşter ile kesilmiş ihanet, irin tutmuş bir et parçası gibi tarihin çöp tenekesine atılmıştır.

Bunun adı Kürtlük olamaz. Kürt kimliğini kirleten tanınmaz hale getiren bu irin parçasını aslında çok da anmak istemezdik. Tıpkı tarihteki Gomora kentinin yakınlarında duran cüzamlılar vadisinin kutsal kitaplar tarafından lanetlendiği gibi, Kürtler de bu ihaneti lanetlemiştir. Kürtlerin de kutsal ayetleri artık direniştir, özgürlüktür. Onun için, Kürtler ihanete karşı öfkelidir. Bir asker annesi ve ya çevresinin duygusallıkları bir yere kadar anlaşılabilinir.  Orduya asker gönderme ve savaş edebiyatı sınırını aştığı zamanlarda kendi kendisini deşifre eder. Yılarca bu edebiyata inandırılan halk iki tercih arasından birisini tercih eder; ya alışılmışlığa devam ya da birçok ülke de olduğu gibi savaş karşıtlığı gelişir. Bizim öfke duyduğumuz şeyler bunların anlaşılıp anlaşılmaması değildir.

Kaç gün önce ölen bir subay eşinin “bende kürdüm, Kürtlük onlara mı kalmış?” Sözleri ister istemez insanları düşündürtüyor. Bu örnek için ne söylenebilinir konusunda hala düşünüyorum. Böyle insanların deşifre olması aslında iyi bir şeydir. Kardelen yardımlaşma kuruluşu için çalışıp, çok masumane gösterilen bu şahıs Mardin’de bir de asimilasyon memurluğunu yapmaktadır. Subaylara eş yetiştirme kültüründen gelen bu şahıs oldukça tecrübeli olmalıdır.  Yıllarca yatılı okullar ve yardımlaşma adı altında süren bu uygulamalar Siirt’te ortaya çıktığı gibi herkesin gördüğü şeyin başka bir yüzüdür kardelen...

Kardelen bu yardımlaşma denilen şeylerin asıl amacını da deşifre etmiştir. Bir kere Türk ordusunda kendi etnik kimliğini inkâr etmeyen birisiyle evlenilmez. Yardımlaşma dernekleri, kardelen ve subay ile evlilik aslında bir projedir. Devletin güney doğu projesidir. Bu uçların birleşmesi bir geçeği ortaya koyuyor. Yıllarca anlatmaya çalıştık, ama elif denilen şahsın televizyonda çıkıp kendisini apaçık anlatması aslında daha iyi oldu.

Subay, öğretmen ve Kürdistan gibi kavramları yana yana getirdiğinizde çok farklı bir anlam çıkar ortaya. Elif bir model olmalı, bir özel savaş modeli… Özel savaşın onun şahsında zafer kazandığı bir kişilik oluyor. Yıllar yılı devletin Kürdistan’da başarmaya çalıştığı bir hedef de elif gibi kişilikleri çoğaltıp DNA değişikliği yapmaktı. Elif iyi kopyalanmıştır. Bizde kardelenin Kürtçe karşılığı Berfin’dir. Berfin orjinaldir. İşte devlet elif gibilerini bu DNA’dan alıp kopyalamak istiyor. Cilo’nun hırçın soğuğundan yetişen kardelenin mecazi ifadesi olan bu insan ismini Hakkari ya da başka bir ilimizden alıp, Elif gibi kardelen örtüsüyle kopyalamaya çalışılıyor. Dolayısıyla, orada konuşan devletin kendisiydi. Elif şahsının “benim kızım bütün Türkiyenin kızıdır” demesi, aslında devletin kızıdır anlamına gelir. Kendisi de devlet ile izdivaç yapmış bir kadındır. Kusura bakmasın, ama biz Kürtlerde kendisi unutsa da subay demek, devlet demektir.

Elif’in şeref gibi kavramları niye kullandığını çok iyi biliyoruz, çünkü bilinç altında o kavramlardan en yoksun olanı kendisidir. Acaba bu kadının nasıl bir psikolojisi var? Çünkü filmlerde kopyalama yapılırken, kopyalan insanların psikolojik motivasyonunda sorunlar çıkar. Doğa işte… Doğa bile aykırılığı kabul etmiyor. Kopyalamada kırılma noktası bazen bir düğüm oluyor. Kırılma noktası hatırlansa iş biter. Onun için elden geldiğince çok kelime kullanılır. Bir birine yakın kelimeler. İşte, Elif ‘in şeref kavramını kullanması da bu anlama gelir. Şeref Elif için bir kırılma noktasıdır, onun için çok yoksun olduğu bu kelimeleri çok fazla kullanıyor.

Reber APO, bir çözümlemesinde Bonnapartist Sezaryanist ideolojilerde mutlak iktidar gibi bir belirleme yapmıştı. Benzer paramiliter güçlerin de aynı yöntem ve amaç taşımaları doğaldır. Roma en fazla kırılma yaşadığı yerlerden çocuklar alarak, onları şövalye yapardı. Türk’lerde devşirme yöntemi vardır. Yani Kürtçe olan bu kelimenin anlamı sütten kesme, o yaşta alıp eğitme anlamına gelir.

Elif Mardin de öğretmenmiş. Mardin’in özgürlük mücadelesindeki yeri belidir. Mardin demek biraz da kadın demektir. Dolayısıyla devletin oraya el atması ayrıca bir anlamı olmalı. Yani Elif denilen şey, çok yünlü bir özel savaş figürüdür. Kendisi bir model ise kendisi gibi kadın yetiştirmek, DNA bozmak devlet için çok önemlidir. Onun içi Elif’in öğretmenlik yaptığı yeri gerçekten çok merak ediyoruz. Bir korucu köyü ya da mehelmi denilen ayrı etnik yapının  olduğu bir bölge de olabilir. Yani Midyat ya da Savur…

Halkımızın bu örneğe teamül etmesi oldukça zordur. Halkımızın arasına karışmış bu DNA’sı bozuk insanların fazla kalması çok zordur. Halkımız devletin böyle politikalarını çok yaşadı, çok gördü. Zaten Kürt sorunu ekonomik sorundur, diyenlerin elde ettiği şey elif gibi insanlardır. Bu çözümün nasıl bir çözüm olduğu elif şahsında apaçık ortadadır. Halkımız şereflidir ve böyle bir izdivacı asla kabul etmeyecektir. Gerekirse boşanma pahasına olsa da!

Numan Bagok