“Sıkılan yumruklar küçükte olsa o küçük yumruklar, aslında koca bir dağı devirmeye yetecek güçtedir. Bir küçük yürek, bir küçük el, eğer sömürgeci zülme karşı yumruk sıkıyorsa, o koca bir ordu anlamına gelir!”
“Düz yolda yürüyenlerin bacakları zayıf olur, çetin süreçlerden geçmeyenlerin kafası boş olur” derler.
Mertlik, kişinin üzerine düşeni yapması ve kendisine sunulan değerleri yoldaşça yüceltmesini bilmesidir. Mertlik, “zafere yürüyen bir halka kumanda etmek,” ise o zaman yaratılan değerlere binlerce yeni değer katmasını bilmektir. Yiğitlik ve mertlik budur.
Ve bugün Kürdistan’da her zamankinden çok daha fazla imkanlar ortaya çıkmış iken o zaman yiğit ve mert olmasını bilmek gerekir.
“Karşınızdaki taş bile olsa, kendisinden su fışkırtacaksınız” diyor büyük insan.
“Biz bugün yeşeren bir özgürlük ağacıyız. Hepiniz gençsiniz, coşkulusunuz; iddialı olursanız, mutlaka filiz verebilecek durumdasınız. Daha işin başında birini 'bundan hiçbir şey çıkmaz' diye karşıladığınızda, iddianızı kaybetmiş olursunuz ve çabanız anlamsız kalır.” Ve bunun için işte Kürdistan’da adeta her gence ulaşmak, ilgilenmek, ilişkilenmek dönemin en büyük yurtseverlik görevi olmaktadır. Bunu başaran dönemin kahramanıdır. Bunu başaran dönemin daha doğrusu zamanın ruhunu anlamış demektir. Aksi taktirde bilinen bir tarzda çalışılırsa, sürece yaklaşılırsa sürecin dışında kalmak demektir ki buna da zamanın ruhunun dışında kalmak demek gerekiyor.
“Böyle günler her zaman ele geçmez. Böyle yıllar her zaman kaderimizi çizeceğimiz yıllar olarak önümüzde durmaz. Her zaman böyle fırsatlar doğmaz. Biz bunun için diyoruz ki, madem bu kadar şehit kanı var, madem dünya halklarından biri haline geliş var, madem tecrübelerimizle bir şeyler elde edebileceğimizi gördük, o halde bizi topyekün ayağa kalkmaya götürecek ve zafere yakınlaştıracak bu yılımıza iyi bakalım, bunun hakkını iyi verelim.”
Bu ruhla işte Kürdistan’da adeta her yüreğe bir köprü kurmak gerekiyor. Bu köprüyü ise elbette cesaretle, hiçbir engel tanımadan kurmak gerekiyor. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bir saniye bile yerimizde durmadan, tüm Kürdistanlı ve Kürdistani gençlere ulaşmak gerekiyor. Eskinin o ağır, aksak, yer yer ürkek ve dar ilişkilenme biçimini aşmak dönemin dilidir. İsterse buna cesaretin dili diyelim. Her halükarda bu tarihi an’da kesinlikle hareket haline kendimizi getirmeliyiz.
Enerjinin nasıl akışkan bir gerçeklik olduğunu biliyoruz. Enerjiyi kapalı, donmuş, durmuş, form haline getirmeden onun tüm akıcılığını ve sürükleyiciliğini bilerek kendimizdeki tüm enerjiyi harekete geçirmemiz gerekiyor.
Yapılacak onca iş var. Ve bu onca işin içerisinde en kıymetli olan iş ise Kürdistanlı gençlerle ilişkiye geçmektir. Ama dediğimiz gibi geçmişteki gibi sadece belirli çevrelerle sınırlı kalan bir ilişkilenme değil. Adeta herkesi kapsayacak bir ilişkilenme biçimidir dile getirdiğimiz. İlişkilenme genişlemedikçe dağların yolları nasıl arşınlanır?
Bir yoldaşımızın yazdığı gibi:
“Zaman yaşanılanları unutturmaz. Dağda yaşananlar ise zamanla demlenir, çoğalır ve büyür.
Dağlı anılar, yüreğimizin en dibinde, daima kendisini diri tutan yanımız... Çünkü gerçek ile yüreğimizin tanıştığı mekân, dağ... Yüreğin unutamadığı tek gerçek, dağlı anılar...
Dağ, hep insana bir umut bahşeder. Sonsuz bir yalnızlık ve sessizliktir dağ yaşamı. Soyluluğunda gizler hep öteki yüzünü... Öteki yüzü toprak kadar sessiz, okyanus gibi derin ve bilgedir. Kürt, dağın yalnızlığında ve sessizliğinde kendini yaratan bir halktır.
Memleketimizde çocuklar dağın öteki yüzünün sevdasıyla büyür, öyle büyüdük. Dağ düşlerimiz, yeni bir yolculuk... Öyle çıktık yollara...
Dağ bir yol,
Yol bir çağrı,
Çağrı yüreğe düşmüş cemre, düşlerin gerçekleşmesi...
Yüreğimize dar gelen düşlerimizi bir tek dağın öteki yüzünde yaydık evrene... İnsanla öyle buluştuk. Kendimizi, düşlerimizin gerçekleştiği kadar gerçekleştirdik. Gerçekleştikçe güzelleştik, gerçekleştiremediklerimiz ise boynumuza bir günah gibi dolanır... Lakin yaşam gerekçemiz olanlardır...
Sınırlar dağlarda aşılır. İnsanın kendi sınırını aşıp, sevdaya ve güzelleşmeye ulaştığı yerdir dağ. Uzun dağ yolları ve yılları kat ettik. Çok şey değişti, düşlerimiz büyüdü, yüreğimiz genişledi. Biz değiştik. Yollar değişti, çağrılar çoğaldı, yüreklere yıldızlardan patikalar kuruldu.”
“Yollar değişti, çağrılar çoğaldı, yüreklere yıldızlardan patikalar kuruldu” diyoruz ve de büyük bir cesaretle tüm Kürdistanlılar değişen yollara, çoğalan çağrılara, yüreklerde kurulan patikalarda yürümeye çağırdığımız gibi, büyük Cesaretle, yüreklerde kurulan Köprülerle, Dağların yoluna çağırıyoruz…
Hayri Engin