Çözüm süreci olarak dile getirilen siyasi gelişmelerde, son zamanlarda birçok farklı konu hakkındaki tartışmalar iç içe yürütülmeye devam ediyor. Çekilme ne kadar oldu, kaçta kaçı gitti-geldi, sürecin hangi aşamasındayız, şahinler mi geldi/güvercinler mi tasfiye edildi gibi söylem kirliliği havada uçuşuyor.
Bu tartışmalara ilişkin; hükümet ve AKP adına yapılan açıklamalar ise gerçekten de akılla/mantıkla izah edilecek türden değil…
Daha bu sürecin başında; yaklaşım olarak AKP her ne kadar samimiyet söylemini dilden düşürmese de, gelinen yerde Kandırılmadık-Kandırmadık diyor! Yani söylem olarak samimi davrandığını ve gerekli sorumluluğu aldığını vurgulamaya çalışıyor.
AKP böyle söylem salatasına devam edince; doğal olarak son zamanlardaki katılımlar üzerine, yandaş medya mensupları da bir şeyleri yazıp çizmeye çalışıyorlar. İstihbarat raporlarına referans göstererek, son katılımlara ilişkin açıklamaları/okumaları ve yazmaları dile getiriyorlar…
Bu konu hakkında yazı yazanlar-bir şeyler söyleyenler sözü geçen raporlara dayanarak; “dağdan inenlere iş imkanı verileceği için gençlerin son zamanlarda katılımı arttı. Gençler devletin bu politikasından faydalanmak için katılım yapıyorlar” gibi akıl sınırlarının uç noktasında gezinen açıklamalar yapıyorlar.
Her şeyden önce toplumla iletişim kurmaya çalışanlar, toplumun gerçekliğiyle yüzleşmeden-daha doğrusu bu alana temas etmeden toplumla sağlıklı bir iletişimi sergileyemezler. İletişim adına daha çok belirli merkezlerde, yürütülen tartışmaları ve verilen mesajları, iletişim adına ve toplumun gerçek gündemi buymuş gibi yazılan bu yazılar tipik bir komedi oluyor.
Gençleri kucaklamayan bir toplum söz konusuysa, gençlerin kendilerini ifade etmeleri bir yana her türlü baskıya ve saldırıya maruz kaldıkları bir ortam söz konusuysa, okulda tecavüz-askerde katliam söz konusuysa; bu gençlerin örgüte katılma gerekçeleri üzerine böyle absürd açıklamalar yerine, şapkayı indirip etraflıca düşünmek lazım!
Örgüte katılım neden artıyor diye sorulacak her soruya; gören gözlerle-hisseden vicdanlarla-işleyen mantıklarla cevap aramak gerekiyor! Eğer bunlardan biri, yani göz-vicdan-mantık devre dışı kalırsa, cevap adına ulaşılacak her sonuç, eksik kalır-yetersiz olur.
Öte taraftan aynı kesimler; katılımlar için PKK’ye ve HPG’ye de açıktan saldırmaya/mümkünse de bel altından vurmaya çalışıyor! Madem süreç samimiyetle test ediliyor; o zaman neden bu kadar katılım oluyor diye bir nevi PKK ve HPG’den hesap sormaya çalışıyor bu kesimler…
Korku imparatorluğunun yapı taşlarını oluşturma adına kendileriyle yarış halinde olan bu kesimlerin şunu iyi görmesi gerekiyor; “PKK mücadeleden vazgeçmemiştir!” Bu sürecin başından bu yana; PKK adına bu anlama gelebilecek herhangi bir açıklama olmamıştır. Yani mücadele stratejisinde gerekli koşullar oluştuğunda, ciddi bir değişimin/dönüşümün olacağını zaten Başkan Apo, Newroz’daki mesajında ilan etmişti. Bunun üzerinden halen PKK’ye katılımlar var, o halde örgüt devleti kandırıyor’a ulaşan her söylem gerçek dışıdır, yanlıdır ve maşa olmanın dışında herhangi bir kıymeti harbiyesi olmayandır.
Elbette katılımlar olacaktır; katılımların olmasının süreçle ya da PKK’nin samimiyetiyle alakalı bir durum olduğunu kimse iddia edemez. Bunun PKK’nin temel felsefesi olduğunu da kimse inkar edemez. Ki zaten, bugün Lice’de direnen halk, Gever’de askeri tepelere yürüyen halk veya Cizre’de şehidini sahiplenen halk hep birden; “PKK halktır, halk burada” sloganlarını atıyorsa, PKK’ye katılımların olup-olmamasını tartışmamak gerekiyor. Daha çok halklaşan PKK’nin ya da PKK’lileşen halkın siyasi taleplerini, insan olmadan kaynaklı hakları üzerine kafa yormak, proje geliştirmek ve siyaset üretmek gerekiyor. Bunları görmezden gelmek veya bunları göz ardı etmenin kimseye faydası olmayacağı gibi en çok zarar vereceği kesim ise; zihniyetlerinin her türlü alameti farikası belli olanlar olacaktır.
Toprak Cemgil