Önder Apo Newroz’da yaptığı tarihi açıklamasında, silahlar sussun, fikir konuşsun, siyaset konuşsun, dedi. Ancak Kürt gençlerinin üzerine sömürgeci Türk ordusunun askeri birlikleri ölüm kusmaya devam ediyorlar. Sömürgeci Türk devletinin Kürdistan’daki varlığının anlamı, Roboski ve Lice de katliam, Bingöl de tecavüzdür.Yani hem işgalci, hem katliamcı hem tecavüzcü.
Kürdistan halkı ve Türkiye’nin demokrasi güçleri, Önder Apo’nun başlattığı sürecin bir gereği olarak konferanslarını yaptı, yapmaktadır. Görüşlerini, çözüm önerilerini ve iradesini ortaya koymaktadır. Siyasal mücadeleyi bu temelde geliştirmektedir. En önemlisi de, sömürgeci Türk devletinin Kürdistan’daki varlığını, meşruluğunu ciddi bir biçimde tartışmaktadır.
Türk sömürgeciliğinin Kürdistan’da işlediği katliamların, cinayetlerin, soykırımların ve özetle zulmün simgesi durumunda olan karakollarına karşı bir mücadele başlatmış bulunmaktadır. En son Lice’de yapılmakta olan sömürgeci zulmün simgesi durumundaki karakolun yapımına karşı geliştirdiği protesto eylemine karşı bir katliam gerçekleştirmiştir. Bir yiğit Kürt genci daha katledilmiş, on Kürt welatparezi de yaralanmıştır. Hedef gözetilerek ateş açılmış ve içlerinde Medeni Yıldırım isimli bir Kürt genci katledilmiştir.
Medeni Yıldırım bir serhıldan şehididir. Medeni Yıldırım, Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa sürecinin serhıldan şehididir. Medeni Yıldırım, dönemin demokratik siyaseti, “Siyasal Savaş, Yurtseverlik Savaşı, Tarih ve Toprağa Sahip Çıkma Savaşıdır” temelinde anlamış ve zulüm kalesinin üzerine yürümüştür. Bu aynı zamanda kendi toprağında işgalci, sömürgeci güçleri kabul etmeme eylemidir. Halkımız ve Kürt gençleri Medeni Yıldırım’ı ve onun eylemliliğini, yeni dönemin serhıldan öncülüğü olarak anlamalı ve bu temelde anısına sahip çıkmalıdır.
AKP sömürgeci devleti bu katliamı neden yaptı? Öncelikle şunu belirtelim ki, halkımızın demokratik bir hak olarak geliştirdiği demokratik eylemlerine karşı tahamülsüzdür. Önder Apo demokratik çözüm sürecinin ikinci aşamasına girdiğini ilan etti. Yani gerillanın geri çekilmesi ve çatışmasızlık durumunun süreklileşmesi karşılığında, AKP hükümetinin adım atma süreci olmaktadır. Başta Önder Apo’nun farklı heyetler tarafından ziyaret edilmesi ve Önder Apo’nun müzakere sürecini daha sağlıklı yürütmesi için gerekli koşulların yaratılması, hasta tutukluların serbest bırakılması, en azından KCK adına esaret altına alınan tutsakların serbest bırakılması, bazı temel konularda acil yasal değişikliklerin yapılması, yine hükümetin de çözüm projesini açıklaması vb. adımlar atması beklenirken, Kürt halkının üzerine kurşun yağdırması, Tayyip Erdoğan’ın çözümden ne anladığını ortaya koymaktadır.
Kürdistan halkı ve Türkiye’nin demokrasi güçleri artık sömürgeci AKP devletinden demokrasi ve çözüm beklentisi içinde olmamalıdır. Bilinmelidir ki, sömürgeci AKP devleti adım atmaya zorlanmadan çözüm gelişmez. Yani zihniyetinde inka-imha siyasetini atmamış, hala Kürtleri nasıl eritip-yokedeceği üzerine strateji inşa eden AKP’den beklenti yerine, halkımız kendi çözümünü geliştirmelidir. Çözüm ise serhıldan temelinde örgütlenmek ve serhıldanları geliştirmektir. Herkesin de buna tüm gücüyle katılmasındadır.
Akil insanlar çözüm için adım derken, halkımız çözüm için adım derken, atılan daha fazla gaz, işkence, kurşun, daha fazla karakol, daha fazla korucu ve daha fazla baraj olmaktadır. Bunun çözümle bir alakasının olmadığını anlamak için daha nelerin olması gerekir?
Altı ay gibi bir zaman geçmesine rağmen AKP çözüm için hangi adımı attı? Bu soruyu sormanın zamanı değil mi? Daha ne kadar bekleyeceğiz? Daha ne kadar Kürt halkının gençlerinin kanının dökülmesine izin vereceğiz? Evet, dağlardan sömürgeci Türk ordusunun askerlerine ait cenazeler Türk şehirlerine, köylerine gitmiyor ama, artık cenazeler Kürdistan sokaklarından, caddelerinden kalkıyor. Kürt anaları halen ağlıyor. Sömürgeci Türk devletinin işgalci ordu birlikleri Kürt gençlerinin kanını akıtmaya devam ediyor.
Kürdistan halkının birçok kent-kasabada ortaya koyduğu ilk tepki önemli olmakla birlikte bunun daha fazla da geliştirilip, ilerletilmesi gerekmektedir. Ve Hüseyin Çelik isimli hain Kürt ise, Kürtlere sağduyu çağrısı yapmasını salık verecek kadar küstahlaşabilmektedir. Halkın direnişini ise süreci sabote etme olarak tanımlayabilmektedir.
Daha önce de sömürgeci Türk polisi tarafından Şahin Öner isimli Kürt genci katledilmiş olmasına rağmen, dönemin Diyarbakır’ın katil valisi Mustafa Toprak “elinde bomba patladı” diyerek, olayı örbas etmeye çalışmıştı. Şimdi de onunla katliamcılıkta yarışan bir valinin olduğu anlaşılmaktadır. Yapılan katliamı meşru göstermek ve kafaları karıştırmak için, “ kendi içlerinden vurdular” demektedir. Belli ki Mustafa Toprak deşifre oldu, şimdi yeni bir katil Diyarbakır’a vali olarak atanmıştır. Bu valinin de Kürt halkına karşı işlediği suçlar olduğu bilinmektedir.
Kürdistan halkının birçok kent-kasabada ortaya koyduğu ilk tepki önemli olmakla birlikte bunun daha fazla da geliştirilip, ilerletilmesi gerekmektedir.
Kürdistan halkının tüm örgütlü güçleri karakol yapımı , korucu alımı ve baraj yapımı gibi sömürgeci AKP devletinin saldırıları sürdüğü müddetçe Kürdistan halkı da serhıldanlarını daha örgütlü bir biçimde yürütmeye devam etmelidir.
Ne kadar serhıldan o kadar çözüm!
Ne kadar serhıldan o kadar barış !
Herdem Serhıldan