HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

tecavuz resimSözleri yerli yerine oturtmak önemlidir. Çünkü her sözün bir anlamı vardır. Bunun için sözleri kullanırken anlamlarından uzaklaştırmamalı ve içlerini boşaltmamalıyız. Söz anlamını yitirirse, içi boşaltılırsa yozlaşır. Bir kere sözler yozlaşmayı görsün, gelecek olan tek bir kelimeyle felakettir. Dinlerin çokça dile getirdikleri gibi kıyamettir.

Sözlükler istismarı: “İşletme, yararlanma, Birinin iyi niyetini kötüye kullanma, Sömürme” olarak ele alıyor. Tecavüz ise Arapça bir kelime. Genel manada: “Hücum etme, saldırma, saldırı, saldırış.“ yine: “Başkasının hakkına el uzatma.” Ahlaki açıdan ise: “Namusuna saldırma, sarkıntılık” olarak değerlendiriyor sözlükler.

Dikkat edilirse istismar ile tecavüz kelimesinin anlamları arasında dağlar kadar fark vardır. Öyle ki kıyamet koparılması gerekli olan yerde kelimelerin özüyle oynanarak toplumun göstereceği refleksleri öldürülmek için egemenler her türlü oyunu oynayabilmektedirler. Tersi de geçerlidir, egemenler toplumun normal karşılayacağı bir hususu özel ele alarak, kaşıyarak, manipüle ederek, yalanlarla, dolanlarla, şişerek toplumu gerebilmektedirler.

Bizler egemenlerin bu tür yol ve yöntemleri kendi psikolojik savaş araçları olarak kullandığını biliyoruz. Ancak sözde kendilerine demokrat diyenlere, sosyalistlere, toplumcu diyenlere ya da aydın ve sanatçılara ne demeli?

En son Bingöl’de bir Kürt kızına tecavüz eden 8 asker serbest bırakıldı. Daha önce benzer bir durum Mardin’de yaşı daha da küçük olan bir kıza yüzlerce devlet görevlisi tecavüz etmişti. Siirt YİBO’larında olup bitenleri de herkes biliyor. Yine benzer kirlilikleri Pozantı’da görmüştük. Gardiyanlar, öğretmenler aklandı. Tecavüzcüler bırakılırken de, küçük yaştaki kızların “gönüllüce” bu tecavüzde yer aldıklarını dile getiren gerekçeler öne sürülmüştü.

Devlettir bunu yapıyor. Çünkü devletin kendisi bir tecavüz organıdır. Yukarıda tecavüzü: “Hücum etme, saldırma, saldırı, saldırış“ olarak ele almıştık. Hangi devlet, denetimine aldığı topluma saldırmaz, hücum etmez, germez, baskılamaz, zoraki para almaz, hizaya getirmez? Verilecek olan cevap tek kelimeyle, tüm devletle bunu yapar.

Özcesi devletlerin tümü tarihsel olarak tecavüzcüdür. Çünkü toplumun değerlerine saldırarak, değerlerine el koymuşlardır. Öyle sanıldığı gibi gönüllü olarak sözleşmelerle toplumlar devletlere dahil olmamışlardır. Tam tersine nerede bir devlet varsa orada zor vardır, şiddet vardır, talan vardır, gasp vardır, hırsızlık vardır, çapulculuk vardır, baskı vardır, sindirme vardır, bireyi ve toplumu küçültme olduğu gibi toplumu köle haline getirme vardır. Böyle olan bir devlet elbette ki kendi silahlı kollama kuvvetlerini sonuna kadar savunacaktır. “Kel başa şimşir tarak” misali “tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.”

Bunun için devlet ve devlete yakın olan çevrelerin Bingöl’de ve Mardin’de yine Türkiye ve Kürdistan’ın herhangi bir yerinde halklara ve fertlerine karşı devlet ve unsurların el uzatmalarını, tecavüzlerini koruyacakları ve üstünü örtecekleri anlaşılırdır.

Ya peki diğer kutupta yer alanlara ne demeli? Günlerce TV’lerde izliyoruz. Tüm bir toplumun kıyamet koparacak bir olaya “uzman çavuşların istismarı” gibi oldukça laubali, ciddiyetten uzak değerlendirmeleri insanı çileden çıkarıyor.

Bir toplum nasıl savunulacak? Bir toplumun değerlerine nasıl saygılı olunacak? Bir toplumun ahlaki değerlerine karşı bu denli düşürülmüş bir saldırıya karşı toplum ne yapacak? Bizler ne yapacağız?

Evet, bizlere düşecek olan, herhalde faşizanca gerçekleştirilmiş bu ve benzer olayları yumuşatmak olamaz. Olmamalıdır. Yapılması gerekli olan böylesine iktidarın toplumun tüm hücrelerine saldırısının en kirlisini deşifre ederek, toplumun yaşam emarelerini şaha kaldırmaktır. Toplumun haklı olan reflekslerini derman olmaktır.

Öyle ki toplumun göstereceği reflekslerle devletin ve de unsurların bir daha toplumun ahlaki değerlerine saldırısının önünü almaktır.

“Önemli olan, iyi bir ahlakla toplum ve bireyin donanmasıdır. Uygarlık ve modernite canavarlıkları (Leviathan) ne kadar saldırıp yok etmeye çalışsalar da, ahlaki toplumu o denli savunmaktan başka çaremiz yoktur. Toplumunu savunamayanın onurlu yaşam hakkı olamaz. Ama ahlak olmadan da toplumun savunması yapılamaz.”

Bu bilinç ve sorumlulukla devlet ve iktidar odaklarının toplumun ahlakına düşürmeye dönük yaptıkları, yapacakları her saldırıya karşı mutlaka ama mutlaka kendimizi savunarak cevap vermek insan olmanın olmazsa olmazlarının başında geldiği açıktır.

Hayri Engin